"YALNIZLIK" Gerçek Hikaye; Bir Tas Çorbayla Başlayan İki İnsanın Hikayesi Herkesi Ağlattı
Aug 2, 2025
Tarhana sadece sağlık için midir? Vedalaşamadan kaybetmek nasıl bir duygu? Son kez sarılamamak acı verir mi insana? Peki ya bir tas tarhana çorbasına bir ömürlük dostluk sığar mı? Tarhana her derde devadır derler. Kimsesizliğin ilacı da tarhana çorbasında saklı mıdır sevgili dostlar? Bu hikâyemizde bir tas tarhana çorbasına sığan kocaman bir dostluğa ve ardından gelen büyük bir pişmanlığa şahit olacağız.
Gerçek hayatın içinden süzülüp gelen gerçek hikayeler, duygulara dokunan yaşanmış hikayeler, sizi içine çekecek gizemli hikayeler, şaşırtıcı ilginç hikayeler, yürek burkan duygusal hikayeler, ürkütücü korku hikayeleri ve düşündürücü ibretlik hikayeler ile dolu bir dünyaya adım atıyorsunuz.
Bu kanalda, yaşanmış olaylardan çıkarılan derslerle bezeli sıra dışı hikayeler, beklenmedik sonlara sahip dramatik anlatılar ve sizi derinden sarsacak şok edici gerçekler yer alıyor.
Hayatta kalma mücadeleleri, umut veren başarı hikayeleri ve yaşamın içinden gelen motivasyon dolu anlar, izleyiciye ilham verirken; bir yandan da trajik aşk hikayeleri ve dram dolu hayat öyküleri kalbinizin derinliklerine dokunacak.
Gerilim ve korku hikayeleri sevenler için, tüyler ürperten paranormal hikayeler, ürkütücü cin hikayeleri ve açıklanamayan esrarengiz olaylar bu kanalda sizi bekliyor.
Bilinmeyenleri keşfetmek isteyenler için, akıl almaz detaylarla dolu gizemli vakalar, gerçek hayata dayanan doğaüstü olaylar ve inanılması güç ama belgelenmiş gerçek hikayeler düzenli olarak paylaşılıyor.
Ayrıca, gizemin peşinden gitmeyi seven izleyiciler için dedektif hikayeleri, düşünmeye sevk eden psikolojik gerilim hikayeleri, merak uyandıran alternatif tarih olayları ve etkileyici gizemli dostluk öyküleri de içeriklerimiz arasında.
Her hafta yayınlanan yeni videolarla gerçek dünyada yaşanmış gizemli olaylar ekranlarınıza geliyor.
Bilim kurgu ve mitoloji tutkunları için ise fantastik hikayeler, efsaneleşmiş anlatılar ve unutulmaz mitolojik olaylar, gizemli efsaneler ve kadim mitolojik canavarlar eşliğinde karşınıza çıkacak.
Bunun yanında, içinizi ısıtacak eğlenceli anılar, tebessüm ettirecek komik hikayeler ve kültürel zenginlikleri yansıtan kültürel öyküler de sizi bekliyor.
Macera tutkunları için sürükleyici kaçış öyküleri, aksiyon dolu gelişmeler ve ilham verici kahramanlık hikayeleri de kanalımızda yer alıyor.
Tarihin bilinmeyen yönlerini keşfetmek isteyenleri, etkileyici şehir efsaneleri, tarihten ilginç olaylar, yürek burkan trajik geçmiş hikayeleri ve akıldan silinmeyecek şok edici gerçekler ile zaman yolculuğuna davet ediyoruz. Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına hoş geldiniz...
Show More Show Less View Video Transcript
0:00
Vedalaşamadan kaybetmek nasıl bir duygu?
0:03
Son kez sarılamamak acı verir mi insana?
0:06
Peki ya bir tas tarhana çorbasına bir
0:09
ömürlük dostluk sığar mı? Tarhana her
0:12
derde devadır derler. Kimsesizliğin
0:15
ilacı da tarhana çorbasında saklamıdır.
0:17
Sevgili dostlar bu hikayemizde bir tas
0:21
tarhana çorbasına sığan kocaman bir
0:23
dostluğa ve ardından gelen büyük bir
0:26
pişmanlığa şahit olacağız. Eğer
0:28
hazırsanız hikayemize geçebiliriz. İyi
0:31
seyirler.
0:33
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
0:35
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
0:38
Kapının kolu yine buz gibiydi. Semih
0:41
anahtarı yavaşça kilide yerleştirdi.
0:44
İçeriden gelen hafif rüzgar sesiyle
0:46
tüyleri diken diken oldu. Erzurum'un
0:49
Ayazı evin duvarlarından içeri sızmış,
0:52
adeta odalara sinmişti. Ayakkabılarını
0:56
çıkardı. Çatlamış tabanları yerin
0:58
soğukluğuna alışkındı. Artık ince
1:01
montunu duvara astı. Üzerine bastığı
1:03
tahta zeminden gelen gıcırtılar
1:06
yalnızlığının yankısı gibiydi. Bu eski
1:09
evde 3üncü yılıydı. Çatısı akıtan,
1:12
kaloriferi olmayan, pencerelerinden
1:14
rüzgar giren bu ev onun için hem bir
1:17
barınaktı hem de bir sınav. Babası artık
1:21
emekliliğini bekleyen bir devlet
1:23
memuruydu.
1:24
Annesi zamanın yorgunluğuyla evde
1:27
sessizliğe gömülmüş bir kadındı. Semih
1:30
onlara yük olmamak için gece gündüz
1:32
çalışıyor, çorbacıdaki işinden
1:35
döndüğünde kendine dert yerine sıcak bir
1:38
çorba arıyordu. O gün okul çıkışı her
1:41
zamankinden biraz daha erken dönmüştü.
1:44
Soğuk bir hava çökmüş, gökyüzü kurşuni
1:47
bir tabaka gibi Erzurum'un üzerine
1:50
inmişti. Sokağın başında iki katlı eski
1:53
yapının bahçesinde oturan yaşlı bir
1:56
adamı gördü. Küçük bir taburede
1:58
kollarını gövdesine dolamış, başını
2:01
eğmiş şekilde oturuyordu. Kalın olmayan
2:03
bir ceket giymişti. Yanından geçerken
2:06
başıyla selam verdi. Yaşlı adam da
2:09
hafifçe başını salladı. Semih daha önce
2:12
birkaç kez bu adamı görmüştü ama hiç
2:14
konuşmamıştı. O an kafasında sadece
2:17
çorbacıdaki mesaisi vardı. Akşam
2:20
çorbacıda tabakları yıkarken aklına yine
2:23
o adam geldi. Kırışık yüzü, sessiz
2:26
bakışı, soğukta titreyen bedeni gözünün
2:29
önünden gitmedi. Eve döndüğünde sobaya
2:32
birkaç odun attı. Battaniyesine sarılıp
2:35
kitaplarına göz attı. Sabah kalktığında
2:38
her zamanki gibi okul çantasını aldı,
2:41
kapıyı açtı. Yine o adam yine aynı
2:44
tabure. Bu defa elleri cebindeydi.
2:48
Semih yaklaştı, selam verdi.
2:51
Selamünaleyküm amca, günaydın. Nasılsın?
2:54
dedi Semih. Neyidim kardeş, iyiyim sen
2:57
neyidisen dedi adam. Daha sonra adamın
3:01
ismini sordu Semih ve Osman olduğunu
3:03
öğrendi. İlk defa ismini duymuştu.
3:07
Osman. Semih hafif gülümsedi. Yürümeye
3:10
devam etti. O an farkında değildi ama o
3:13
kısa selamlaşma hayatının yönünü
3:16
değiştirecek ilk adımdı.
3:18
3 gün sonra sabah yine aynı sokaktan
3:22
geçerken Osman amca yoktu. Semih o an
3:25
içinden bugün çıkmamış herhalde dedi.
3:28
Okula gidip geldi. Akşam çorbacıdaki
3:31
mesaisine yetişti. Bulaşıkları
3:34
durularken içeri mahalle bakkalı girdi.
3:37
Semih onunla sık sık sohbet ederdi.
3:39
Ellerini kurularken bakkala sordu. Abi
3:43
bizim evin karşısındaki yaşlı amca var
3:45
ya Osman amca kimdir? Necidir biliyor
3:48
musun? Bilmez miyim kardeş? Eski
3:51
bekçilerdendir. Aslan gibi adamdı vakti
3:53
zamanında. Ama şimdi gel gör bak kader
3:56
neylemiş. dedi. Neden tek başına kalıyor
4:00
diye sordu Semi. Bakkal çocukları var
4:03
ama istemiyorlar. Aslında çocuklar değil
4:05
gelinler istemiyor. Küçükoğlu için kredi
4:08
çekmiş zamanında. Çocuk ödemeyince
4:10
maaşına haciz geldi. Sonra da kimse
4:13
sahip çıkmadı. Dedi. Daha sonra Semih
4:16
bakkala hep bayat ekmek soruyor. Dikkat
4:18
ettim. Dedi. Sorar kardeş. Sorar. Dünden
4:23
kalan ne varsa alır ama her ay borcunu
4:25
da günü gününe öder. Yardım edeyim
4:28
dedim. Kabul etmedi. Onurludur,
4:31
gururludur. Tam bir dadaştır. Dedi
4:34
bakkal Semih'in boğazı düğümlendi. O
4:37
akşam eve döndüğünde sobaya odun atmadı.
4:40
Sadece battaniyesine sarıldı ve gözünü
4:43
duvardaki çatlakta sabitledi. Uyuyamadı.
4:47
Gece boyunca o çatlak sanki Osman
4:49
amcanın kaderi gibi derinleşti gözünde.
4:52
Ertesi gün okulun son dersine girmemeye
4:55
karar verdi. Bahane uydurup hocadan izin
4:57
aldı. Çıkışta doğruca eve döndü. Bahçede
5:01
yine Osman amca oturuyordu. Bu defa
5:03
elinde bir çay bardağı vardı. Semih
5:06
yavaşça yanına yaklaştı. "Selamünaleyküm
5:09
Osman amca." dedi Semih. "Aleykümselam.
5:13
Aleykümselam kardeş." diye aldı selamı
5:16
Osman amca. Semih ise üşümüşsündür. Eve
5:19
buyur etsem de bir çay ikram etsem diye
5:22
sordu. Sağ ol kardeş burada iyiyim ben.
5:26
Diye cevap verdi Osman amca. Osman
5:29
amcanın çekindiğini gören Semih benim
5:31
arkadaşlar memlekete döndü. Akşam tek
5:34
başıma yemek yemek içimden gelmiyor.
5:36
Annem çok güzel tarhana yollamış.
5:39
Beraber kaşıklasak olmaz mı? diye sordu.
5:43
Osman amca yavaşça başını kaldırdı.
5:45
Gözleri biraz nemlenmişti ama yüzünde
5:48
belli etmedi. "Madem öyle kırmayayım
5:50
seni." dedi. O akşam Semih küçük
5:53
mutfağında iki tabak tarhana çorbası
5:55
koydu. Ortaya biraz ekmek, yanına da
5:58
tuzlu peynir. Osman amca çorbayı
6:01
karıştırırken kokusuna iç geçirir gibi
6:03
baktı. İlk kaşığı ağzına götürdü.
6:06
Gözlerini kapattı. Semih fark etti.
6:10
Sevdiğin bir çorba mıydı Osman amca?"
6:12
dedi Semi. "Bu çorbanın kokusu
6:15
gençliğimi hatırlatır bana. Eşim çok
6:17
yapardı. O vefat ettiğinden beri bu
6:20
kadar güzelini içmedim. Şimdi ise varsa
6:23
yoksa kartol" dedi. Bu arada kartol
6:27
derken patatesi kastediyor Osman amca.
6:30
Semih tabaktaki buharda kendi
6:32
duygularını gizledi. Sadece bir
6:34
tebessümle cevap verdi. Afiyet olsun
6:37
Osman amca. Dolapta da birkaç şey var.
6:41
Artık akşamları birlikte yeriz." dedi
6:43
Semi. Yine duygulanan Osman amca, "Olur
6:47
kardeş olur. Ayağına daş değmeye." diye
6:50
cevap verdi. İlk defa ev sessizliğe
6:53
değil, bir başka sesin sıcaklığına
6:55
bürünmüştü. Tarhana çorbasıyla başlayan
6:58
bu masa ileride bir dostluğun temelini
7:01
atmıştı. Semih o gece sobayı daha fazla
7:04
yaktı. Çünkü o ev sadece kendisini
7:07
değil, yılların yorgunluğunu taşıyan
7:09
başka bir kalbi de ısıtıyordu artık.
7:12
Ertesi sabah Semih'in içi ilk defa
7:15
uyanır uyanmaz daralmamıştı. Sobanın
7:17
sönük külü hala sıcaklığını koruyordu.
7:20
Yatağından kalktı, camdan dışarı baktı.
7:24
Osman amca her zamanki yerinde değildi.
7:27
Belki de hala uyuyordu. Semih kahvaltı
7:30
etmek için ekmek dolabına baktı. Yarım
7:32
bayat somun, biraz da peynir kalmıştı.
7:35
Küçük bir tavada çay suyunu kaynattı.
7:38
Kahvaltısını hızlıca yaptıktan sonra
7:41
kitaplarını çantasına koydu. Tam kapıdan
7:44
çıkmak üzereyken içinden bir his
7:46
yükseldi. Dolabı tekrar açtı. Yarım
7:49
somunu ve kalan peyniri bir poşete
7:51
koydu. İçine birkaç çay poşeti ve biraz
7:54
zeytin de ekledi. Kapıdan çıktı. Bahçe
7:57
kapısına yöneldi. Osman amcanın evinin
8:00
kapısını çaldı. Kapı biraz bekledikten
8:02
sonra yavaşça açıldı. Osman amcanın yeni
8:06
uyandığı belliydi ama gözleri uykusuzdu.
8:09
"Günaydın Osman amca. Rahatsız ettim."
8:11
dedi Semi. Osman amca da, "Günaydın
8:14
kardeş, estağfurullah." diye cevap
8:16
verdi. Kahvaltılık birkaç şey getirdim.
8:19
Ben çorbacıya uğrayıp sonra okula
8:21
geçeceğim. Belki sen de bir şeyler
8:23
atıştırmak istersin. dedi Semih. Osman
8:26
amca poşete baktı. Sonra Semih'in
8:28
yüzüne, "Evladım, sen kendine yeter mi
8:30
ki bana getiriyorsun bunları?" dedi.
8:33
Semih gülümsedi ve "Ben gece çorbacıda
8:35
yiyorum zaten. Bunlar boşa gitmesin
8:37
istedim." dedi. "Allah senden razı
8:39
olsun." dedi mahcup bir sesle Osman
8:42
amca.
8:43
Günler geçti. Her akşam birlikte tarhana
8:46
içmeseler de bir şekilde ortak bir
8:48
sofraları olmaya başladı. Semih bazen
8:51
okuldan dönerken iki poğaça alıp Osman
8:53
amcaya uğruyordu. Osman amca ise her
8:56
defasında önce itiraz ediyor, sonra
8:59
Semih'in gönlünü kırmamak için kabul
9:01
ediyordu. Semih bir akşam çorbacıdan
9:03
biraz artan tavuk suyuna çorba getirdi.
9:06
Kağıt poşette getirdiği çorbayı Osman
9:08
amcanın mutfağında küçük bir tencerede
9:09
ısıtırken duvardaki eski saatten çıkan
9:12
tik tak sesleri mutfağa dolduruyordu.
9:15
Semih bir ara sordu. Osman amca, senin
9:18
çocukların ne iş yapar? dedi. Osman amca
9:21
önce sessizce pencereye baktı. Dışarıda
9:24
kar yeniden başlamıştı.
9:26
Biri öğretmen, diğeri sanayide
9:28
çalışıyor. "Kızım ev hanımı." dedi. "Hiç
9:32
aramazlar mı seni?" dedi Semi. "Zaman
9:34
zaman ararlar. Ama herkesin düzeni var.
9:37
Evinin kadını başka bir erkek istemez.
9:40
Ben de kimsenin düzenini bozmak
9:41
istemem." dedi Osman amca. Semih başını
9:45
eğdi. Sen onların babasısın. Evin de
9:48
düzenin de direğisin." dedi Semih.
9:51
Sonradan böyle dediği içi de pişman olup
9:54
kendini suçladı. Osman amca dudaklarını
9:57
sıktı. "Gardeş, direk olmak başka, yük
10:01
olmak başka. Ben yaşlandım artık. Onlar
10:04
da birinin gözünün içine bakıyor evde. O
10:07
gözler beni istemezse oğlum da o göze
10:11
bakmaktan beni göremez hale gelir."
10:14
Semih söyleyecek söz bulamadı. Bir gece
10:17
kar iyice bastırdığında soba sönmek
10:19
üzereyken Osman amcanın kapısı çalındı.
10:23
Semih içeri girdi. Elinde bez torba,
10:26
içinde birkaç paket kuru gıda. Osman
10:29
amca kapıyı açınca şaşırdı. "Ne bu
10:32
şimdi?" dedi. "Bizim evin dolabı bozuldu
10:35
Osman amca. Zaten arkadaşlarım ikinci
10:38
öğretim. Yemeği birlikte yiyemiyoruz. Bu
10:41
erzaklar sende dursun. Yoksa bozulacak."
10:44
dedi Semih. Osman amca önce torbaya
10:48
sonra Semih'in gözlerine baktı. Sessizce
10:50
torbayı aldı. Anladı ama Semih'i kırmak
10:53
istemedi.
10:55
"Sen yine gönül koymadan getirmişsin.
10:57
Ben de gönül koymadan kabul edeyim."
10:59
dedi Semih'e. "Afiyetle tüket amca.
11:02
Dolap çalışsa ben zaten almazdım." dedi
11:05
Semih. Ama Osman amcanın inanmadığını o
11:07
da biliyordu. "Senin dilin yalan bilmez
11:09
kardeş. Var olasın." dedi Osman amca. O
11:13
günden sonra Osman amca Semih'in
11:15
erzaklarını mutfağında yavaş yavaş
11:17
kullanmaya başladı. Birkaç gün sonra
11:20
Semih okuldan döndüğünde kapısı açıktı.
11:23
Osman amca içeriden seslendi.
11:26
"Kardeş Semih içeri gelsene." dedi Osman
11:29
amca. Semih montunu çıkarıp içeri girdi.
11:32
Mutfakta masa kuruluydu. İki tabak, iki
11:36
kaşık, bir tabakta pilav ve haşlanmış
11:38
kartol vardı. "Bugün ben seni
11:40
ağırlayayım dedim. Semih şaşkındı. Ne
11:43
zahmet ettin Osman amca? Ben seni
11:45
yormayayım diyordum. Bugün canım
11:48
birilerine sofra kurmak istedi. Otur da
11:50
birlikte yiyelim dedi Osman amca. Semih
11:53
gözleri dolarak masaya oturdu. Pilav
11:56
güzel görünüyor Osman amca. Evvelden
11:59
nöbette az mı yemek yaptık? Biz de
12:01
anlarız kardeş. Lakin bunun tarifini
12:03
televizyonda izledim. Dedi Osman amca.
12:07
O yemek Semih'in içinde unutulmaz bir
12:09
hatıraya dönüştü. O gece evine
12:11
döndüğünde ilk defa çorbacıdaki mesaiden
12:14
sonra yorgun hissetmemişti. Sanki
12:16
içindeki bir boşluk, sıcak bir pilav
12:19
tabakla dolmuştu. Ertesi hafta Semih
12:22
çarşıya inip biraz bakliyat ve
12:24
kahvaltılık aldı. Küçük bir tüp gaz
12:26
ocağı da aldı. Çünkü Osman amcanınki
12:28
tehlikeli görünüyordu. Bu kez hiçbir
12:31
bahaneye sığınmadan evine götürdü.
12:33
"Osman amca, senin ocak çok dertli. Bunu
12:36
aldım. Kurulumu kolay."
12:38
Osman amca itiraz edecek gibi oldu ama
12:40
Semih elini omzuna koydu. Ben sana ne
12:43
zaman yük oldum ki? Sen de bana yük
12:46
olma. Bu bir hediye. Başka da bir şey
12:48
değil. Osman amca sessizce başını
12:51
salladı. Semih artık kendi evinde yediği
12:54
kadar Osman amcanın evinde de yemeye
12:56
başlamıştı. Üniversite son sınıfın
12:58
dersleri ağırlaşmıştı ama akşamları o
13:00
mutfakta birkaç çatal yemenin verdiği
13:03
huzur her yorgunluğa bedeldi. Bir akşam
13:06
Osman amca sessizce pencereye baktıktan
13:08
sonra sordu. "Senin memleketin neresi?"
13:12
"Uşak Osman amca." dedi Semih. "Güzel
13:15
memlekettir. Yeşili bol. Oralarda da
13:18
yalnız yaşlılar çok mudur?" Semih iç
13:21
çekti ve "Çoktur. Yalnızlık memleket
13:25
tanımaz ki Osman amca." dedi. Osman amca
13:29
gözlerini kaçırdı. "Gardeş, yalnızlık
13:32
insanı değil, sesi çürütür. Konuşacak
13:36
kimse olmayınca sesin bile küsmeye
13:39
başlıyor." Semih bu cümleyi defterine
13:41
yazacak kadar derin buldu. Ama o an
13:44
sadece sustu. Çünkü o sessizlik iki
13:47
insanın bir çorba tabağında nasıl
13:49
kardeşleştiğini anlatıyordu zaten. Semih
13:52
kütüphanede uyuya kaldığı bir akşamın
13:54
sabahında gözlerini açar açmaz
13:57
telefonuna uzandı. Sabah ezanı yeni
14:00
okunmuştu. Dışarısı hala karanlıktı.
14:03
Ellerini ovuşturarak doğruldu. Son
14:06
sınıfın son ayları yaklaşmış. Projeler
14:09
ve sınavlar içe geçmişti. Kafasında
14:12
geçim derdiyile birlikte mezuniyetin
14:14
ardından ne yapacağı sorusu da sürekli
14:16
dönüp duruyordu. Yine de her ne kadar
14:18
yorgun düşse de akşamları Osman amcayla
14:22
yediği bir tas çorbanın anlatılan birkaç
14:24
hatıranın yorgunluğunu hafiflettiğini
14:26
biliyordu. O sabah erken saatte
14:29
çorbacıya uğrayıp iki kişilik
14:31
kahvaltılık aldı. Bir küçük tencereyle
14:34
menemen yaptı. Her zamanki gibi kapıyı
14:37
çaldı. Kapı açılınca karşısında biraz
14:40
daha yorgun ama yüzü gülümseyen bir
14:42
Osman amca buldu. "Gardeş, senin bu
14:45
gelişin sabah çayı gibi. Mis
14:48
kokuyorsun." dedi Osman amca. "Bugün
14:51
okula geç gideceğim. Menemen yaptım.
14:54
Birlikte kahvaltı ederiz dedim. Bana da
14:56
can suyu olur." dedi Semih. Semih içeri
14:59
girdi. Tencereden çıkan buhar mutfağın
15:02
camlarını buğladı. Osman amca eski bir
15:05
radyoyu pencere kenarına koydu. Radyoda
15:07
eski bir türkü ç almaya başladı. Ben
15:10
gidersem sazım sen kal dünyada.
15:13
Osman amca türküyü mırıldanarak söyledi.
15:15
Semih şaşırdı. Sesin güzelmiş Osman
15:18
amca. Gençliğimde cami cemiyetinde
15:20
söylerdim. Sonra bir daha söylemedim.
15:24
Neden söylemedin Osman amca? Konuşmakla
15:27
şarkı söylemek arasında fark vardır
15:29
kardeş. Konuşunca karşındaki susar ama
15:32
türkü söyleyince hatıralar başlar
15:34
konuşmaya." dedi Osman amca. Semih
15:37
gözlerini kaçırdı. Çünkü o da o an kendi
15:40
hatıralarını susturamıyordu. O sabahki
15:43
kahvaltı bugüne dek yaptıkları en uzun
15:45
kahvaltı oldu. Osman amca biraz daha
15:48
fazla konuştu. Semih onun geçmişini daha
15:51
net anlamaya başladı.
15:53
Hatun vefat ettiğinde evin içinden bir
15:56
ses kesildi. Sabah kahve kokusu,
15:59
mutfaktan yükselen kaşık sesleri hepsi
16:03
sustu. O günden sonra içime gömüldüm.
16:07
Çocuklar da kendi düzenlerini kurunca
16:09
ben o düzenin dışında kaldım." dedi
16:12
Osman amca. "Hiç mi yanında kalmanı
16:15
isteyen olmadı?" diye sordu. Semih oldu
16:19
ama bir gün torunumun annesi, "Babam
16:21
biraz fazla evde kalmadı mı artık?"
16:23
dedi. O cümle benim içimi yaktı. O
16:26
anladım ki evim yok artık. Sadece
16:29
kalacak yerim var. Dedi Osman amca. Çok
16:33
ağırmış Osman amca. Dedi Semih. Hayat bu
16:36
kardeş. Hayat bu Semihim. Ağır olmayan
16:39
hangi cümle bırakırız? dedi Osman amca.
16:43
Semih çaydanlığın içindeki son bardağı
16:45
Osman amcaya uzatırken kendi gözleri
16:48
yaşlanmıştı.
16:49
Osman amca çayı içmeden önce yavaşça
16:53
Semih'in elini tuttu ve "Sen benim
16:56
oğlumdan daha çok oğlum oldun." dedi.
16:59
Günler geçtikçe Osman amca Semih için
17:02
sadece bir komşu değil, hayat
17:04
dersleriyle dolu yaşayan bir kitap
17:05
gibiydi. Osman amca Semih'in cebindeki
17:08
bozukluk kadar ruhundaki boşlukları da
17:11
tamamlıyordu. Her akşam birkaç hikaye
17:14
daha anlatıyordu. Semih o hikayeleri
17:17
dinlerken hem kendi geçmişini
17:19
düşünüyordu hem de geleceğini.
17:22
Bir akşam Osman amca sandalyesinde derin
17:25
bir sessizliğe gömülmüşken Semih çay
17:28
demleyip yanına oturdu. Bugün neden
17:30
sustun Osman amca? Bugün doğum günüm
17:33
kardeş. Bizde adet değil kutlamak ama
17:36
yine de öyle daldım işte. Dedi Osman
17:39
amca. Semih irkildi ve gerçekten mi?
17:44
Neden söylemedin? dedi. Çünkü artık bir
17:47
yaş değil, bir sessizlik daha ekleniyor
17:49
takvime. İnsan yaşlandıkça gelen yılları
17:53
değil, yalnızlıkları sayar dedi Osman
17:56
amca. Yalnızlıkları saymak ne kadar
17:59
derin bir cümle değil mi sevgili
18:01
dostlar? Semih hemen mutfağa koştu.
18:04
Dolaptan biraz peynir, ceviz ve
18:06
şekerleme çıkardı. Küçük bir tabak
18:09
hazırlayıp önüne koydu. Benim de doğum
18:11
günümde annem hep böyle bir tabak
18:13
hazırlardı. Bu da senin için. Birlikte
18:15
kutlayalım." dedi. Osman amca tabağa
18:18
bakarken gözleri doldu. "Ben bu yaşıma
18:21
kadar doğum günü kutlamadım ama bu doğum
18:23
günümü ömrüm boyunca unutmam." dedi. O
18:26
gece Osman amca yavaşça kendi hikayesini
18:29
anlattı. Semih hiçbirini bölmeden
18:32
dinledi. Osman amcaın gençliği, eşiyle
18:35
tanışma hikayesi, bekçilik yaptığı
18:37
dönemler, gece nöbetleri, yağmur
18:40
altındaki sabahlar. Her anlatılan anı
18:43
Semih'in içini ısıtan ama gözlerini
18:45
yakan cümlelerle doluydu. Kardeş, gece
18:48
soğuğunda bekçilik yaparken insanların
18:51
uykusunu koruyorsun ama kendi uykunu
18:53
kaybediyorsun. Gençliğimi sokak
18:55
lambalarının altında bıraktım ben.
18:57
Herkes evinde, ben dışarıda. Eşim kapıyı
19:00
açtığında her sabah bana bir çorba
19:03
koyardı. Şimdi çorbanın kokusunu senden
19:05
alıyorum." dedi Osman amca.
19:08
"Biliyor musun Osman amca? Ben de bazen
19:11
ailemin yükünü taşıyorum. Babam emekli
19:13
olacak ama borçları çok. Annem sessiz
19:17
çünkü dert anlatmak güç ister. Annem ise
19:20
yorgun. Ben bu şehirde hem okuyup hem
19:22
çalışıyorum ama bazen içimde çöken
19:25
yorgunluk beni bile tanınmaz hale
19:27
getiriyor. Dedi Semih.
19:29
O gece soba sönmeden Semih eve dönmedi.
19:32
Sessizce battaniyesini Osman amcanın
19:35
sobasının önüne serip orada uyudu. Sabah
19:38
gözlerini açtığında Osman amca pencere
19:40
kenarındaydı. Radyoda yine bir türkü
19:43
çalıyordu. Bu kez Semih de dağlar seni
19:46
delik delik delerim. Diye eşlik etti.
19:50
Erzurum'un kışı yerini bahara
19:51
bırakmıştı. Ama Erzurum'a bahar geç
19:54
gelir. Yaz ise selam verip gider.
19:57
Kaldırımlardaki buzlarda nazlı nazlı
19:59
erir. Öyle hemen ne bahar gelir
20:01
Erzurum'a ne de yaz. Yer yer kalan
20:04
buzlar erimeye başlamışken çorbacının
20:07
vitrin camına ilkbaharın ılık güneşi
20:09
vuruyordu. Semih mezuniyet sınavlarının
20:12
sonuna gelmiş. Kafasında büyük bir
20:14
karmaşayla günleri sayıyordu. Geleceği
20:17
içini kıpır kıpır yapan bir bilinmezdi.
20:20
Ankara'da bir yazılım firması staj
20:22
teklifi göndermişti. Gitmeyi istiyordu
20:24
ama arkasında bırakacakları düşündükçe
20:27
içi burkuluyordu. Özellikle de Osman
20:30
amcayı arkada bırakmak. Osman amca son
20:33
haftalarda daha da içine kapanmıştı.
20:36
Penceresi bile çoğu zaman kapalı
20:38
duruyordu. Samy her uğradığında kapıdan
20:41
bir selam veriyor ama karşılık
20:43
alamıyordu. Gözlerinde anlamını
20:45
çözemediği bir yorgunluk vardı.
20:48
Yaşlılığın getirdiği değil, daha derin
20:51
bir yorgunluktu bu. Belki de bir ömrün
20:54
ağırlığıydı omuzlarında taşıdığı. Bir
20:56
akşam iş çıkışı eve dönerken bahçenin
20:59
girişinde Osman amcayı taşlara oturmuş
21:02
halde buldu. Elleri titriyordu. Yanına
21:05
koştu. "İyi misin Osman amca?" dedi.
21:09
Osman amca başını kaldırdı. Yüzünde
21:12
derin çizgiler, gözlerinde puslu bir
21:15
keder vardı. "İyiyim kardeş. Biraz bahar
21:19
çarpması belki." dedi. Semih onun
21:23
yanında oturdu. Bir süre sessizce
21:26
oturdular. Bahar rüzgarı ağaç dallarını
21:29
sallıyor, evlerin duvarına çarpan çöp
21:31
poşetleri hışırdıyordu.
21:34
Osman amca, Ankara'dan bir teklif geldi.
21:38
Belki orada çalışırım ama seni bırakmak
21:40
içimi burkuyor. Ama sana hep tarhana
21:43
yollayacağım. Söz. Dedi Semih. Osman
21:47
amca gülümsedi. Gülümsemesi hüzünle
21:49
karışıktı.
21:51
Kardeş, bu dünya dönüyor. Su akar
21:54
yatağını bulur. İnsan bazen arkada
21:56
bıraktıklarını fark edemez. Ama unutma,
21:59
vefa geriye dönüp bakmaktır." dedi.
22:02
Semih bu sözlerin içinde bir anlam
22:04
aradı. Sanki Osman amca vedalaşmak
22:07
istiyor gibiydi ama içinden gelmedi bu
22:09
ihtimali düşünmek.
22:11
"Gitmeni isterim. Yolun açık olsun. Ama
22:15
bir gün yine gel olur mu? Tarhana içelim
22:18
birlikte. Eski günlerin hatırına bir de
22:20
semaverde çay demledik mi değme
22:22
keyfimize dedi Osman amca. Semih
22:25
gözlerini kaçırdı. Boğazı düğümlendi.
22:29
Sen demlersen olur." dedi. Osman amca
22:32
sadece başını salladı. Ardından ayağa
22:35
kalktı ve evine yürüdü. Semih onu öyle
22:38
yavaş yürürken ilk kez gördü. Her
22:40
adımında sanki bir anı daha bırakıyordu
22:43
geride.
22:44
Evin kapısına vardığında arkasına
22:46
dönmedi. Kapı hafifçe gıcırdayarak
22:49
kapandı.
22:51
O gece Semih uyuyamadı. Ankara'ya gitme
22:54
fikri bir zafer gibi değil, bir terk
22:56
ediş gibi hissediliyordu içinde.
22:59
Bir hafta sonra valizini topladı.
23:02
Çorbacıdaki ustaya veda etti. Son durağı
23:05
Osman amcanın evi oldu. Kapıyı çaldı.
23:08
Açılmadı. Bir daha çaldı. Sessizlik.
23:12
Kapı aralıktı ama içeri girmeye cesaret
23:15
edemedi. Kapıya sıkıştırılmış bir not
23:17
vardı. Yolların açık olsun kardeş. Dünya
23:21
döner, bahar geçer ama dostluk baki
23:25
kalır. Yazıyordu notta. Semih notu
23:28
avuçlarında sıktı. Dönüp gitmek zor
23:31
geldi ama hayat bazen en zor anlarda
23:34
yürümeyi öğretir insana. Semih o gün
23:37
Erzurum'dan ayrıldı.
23:39
Ankara'daki o ilk yıl Semih'in hayatında
23:42
büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem
23:44
olmuştu. Artık üniversiteden mezun
23:47
olmuş, staj yaptığı şirkette işe
23:49
başlamıştı. Ev arkadaşları dağılmış,
23:52
Erzurum'daki eski hayatı adeta
23:54
silinmişti. Hayat koşuşturmacası, işe
23:57
alışma süreci ve şehirdeki yeni düzen
24:00
derken geçmişteki bağları zamanla
24:03
gevşemeye başlamıştı. Osman amcayı ilk
24:06
ay birkaç kez aramış ama sonra sesini
24:09
duymaya bile fırsat bulamaz hale
24:10
gelmişti. Başlarda her sabah işe
24:13
giderken içini hafif bir suçluluk
24:16
kaplasa da zamanla o da azalmıştı.
24:20
İnsan alışıyordu. Gözden ırak olan
24:23
gönülden de ırak oluyordu. Osman amcaya
24:26
söz verdiği Tarhanay'ı İsa hiç
24:27
göndermemişti.
24:29
Kafasının bir köşesinde bir ara
24:31
Erzurum'a giderim yüz yüze veririm
24:33
düşüncesi vardı.
24:35
Ama o ara bir türlü gelmemişti. Bir
24:38
sabah şirketin çay ocağında gazeteyi
24:40
karıştırırken Erzurum'la ilgili küçük
24:42
bir haber dikkatini çekti. Bir mahallede
24:44
çıkan yangında yaşlı bir adamın evi
24:47
hasar görmüş. Adam komşular tarafından
24:50
kurtarılmıştı. Semih'in gözleri birden
24:52
dondu. Haberde ismi geçmiyordu ama
24:55
mahalle adı tanıdıktı. Osman amca o
24:58
mahallede oturuyordu. İçini bir
24:59
huzursuzluk kapladı. Hemen telefona
25:02
sarıldı. Erzurum'daki eski ev sahibini
25:04
aradı. Kadın biraz şaşkın, biraz da
25:07
yorgun bir sesle açtı telefonu. "Osman
25:10
amca, nasıl? Evi zarar gördü mü?" dedi
25:13
Semih hızlıca. Kadın bir an sessiz
25:16
kaldı. Sonra sesi çatallanarak cevap
25:18
verdi. "Sen bilmiyor musun yavrum?" "Ne
25:22
oldu?" dedi Semi. Sesi titreyerek,
25:26
"Osman amca 3 ay önce vefat etti. Kalp
25:29
krizi geçirmiş. Komşular sabah fark
25:31
etmiş." dedi kadın.
25:33
O an Semih'in ayaklarının altından yer
25:35
çekildi. Sırtından soğuk bir ter aktı.
25:38
Boğazı düğümlendi. Ağzından tek kelime
25:40
çıkmadı. Kadının sesi bir yankı gibi
25:43
kulağında dolandı. Cenazesine de pek
25:46
kimse gelmedi. İki, üç eski tanıdığı
25:48
vardı. Kimse sahip çıkmadı. Fakirlikten
25:52
belediye mezarlığına defnedildi. Yazık
25:54
oldu adama." diye ekledi kadın. Semih
25:57
telefonu kapattığında soluğu dışarıda
25:59
aldı. iliklerine kadar titriyordu.
26:03
Bankta oturdu. Gözlerini kapattı. Osman
26:06
amcanın son sözleri bahçede birlikte
26:09
içtikleri çay, yaktıkları soba,
26:11
anlatılan hikayeler.
26:13
Hepsi bir film şeridi gibi gözünün
26:15
önünden geçti. O an ağlamaya başladı.
26:19
Çocuk gibi, bastırılmış duygular gibi
26:21
değil. Pişman bir yetişkinin içini yakan
26:24
o sızıyla ağladı. Kimse görmedi ama onun
26:28
içinde bir şey orada kırıldı.
26:30
Dostluğa dair olan her şey
26:33
bir hafta sonra izne çıktı. Ankara'dan
26:36
Erzurum'a dönüşü sessizdi. Otobüste cam
26:39
kenarına oturmuş, gözlerini dağlara
26:41
vermişti. Dönüş bir yüzleşmeydi onun
26:43
için. Elinde küçük bir poşet vardı.
26:46
İçinde hala o tarhana. Artık bir anlamı
26:49
yoktu. Ama yine de yanında taşımıştı.
26:52
Belki bu kendi vicdanına sunacağı bir
26:54
kefaretti. Otobüsten indiğinde ilk
26:57
durağı eski mahalle oldu. Çorbacının
27:00
önünden geçti. Yerine başka biri
27:02
geçmişti. Evine yürüdü. Bahçedeki ev
27:05
yıkılmıştı. Osman amcanın kaldığı kulübe
27:08
ise boş, pencereleri kırık, kapısı
27:10
paslıydı. Bahçede sadece bir iki ot
27:13
kalmıştı. Sessizlik hakimdi. Hayat
27:16
oradan çoktan çekilmişti. Sonra belediye
27:19
mezarlığına gitti. Görevliden bilgi
27:21
aldı. Osman amcanın yerini öğrendi.
27:23
Mezar başında durduğunda dizlerinin bağı
27:26
çözüldü. Basit bir taşta sadece şu
27:29
yazıyordu. Osman K 1947
27:34
2024. Ne bir dua ne bir ziyaretçi. Mezar
27:38
toprağı hala hafif kabarıktı. Semih diz
27:41
çöktü. Ellerini toprağa koydu. Gözleri
27:44
doldu. Geç kaldım Osman amca. Dedi.
27:48
Cebinden tarhana poşetini çıkardı.
27:50
usulca mezarın yanına koydu. Rüzgarla
27:53
birlikte toprak hafifçe dalgalandı.
27:56
Sanki Osman amcanın sesi kulağında
27:58
yankılandı. "Hoş geldin kardeş. Üzülme,
28:01
beni hatırlaman yeter. Kendine möhkem
28:04
bak." diyor gibiydi Osman amca. Semih
28:07
ayağa kalktı. Ardı sıra dönüp bakmadan
28:09
mezarlıktan çıktı. İçinde hala sızlayan
28:12
bir yer vardı ama artık yüzleşmişti.
28:15
Hayat bazen insanı uzaklaştırıyordu ama
28:18
vefa geç de olsa dönmeyi gerektiriyordu.
28:21
Öyle değil mi? Sevgili dostlar,
28:24
hikayemizi beğendiyseniz lütfen
28:26
yorumlarda yazın, olur mu? Beğenmeseniz
28:29
de yazın. Canınız sağ olsun. Size
28:32
sevdiklerinizle ve değer verdiğiniz
28:34
insanlarla mutlu bir ömür diliyoruz.
28:38
Onlara her daim sarılın ve yarın
28:40
kaybedecekmiş gibi vedalaşın. Olur mu?
28:43
Bir sonraki yaşanmış gerçek hikayede
28:45
buluşana kadar kendinize iyi bakın.
28:48
Hoşça kalın sevgili dostlar.
28:56
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
28:59
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
#Arts & Entertainment

