“DUL” Gerçek Hikaye: Sevdiği Adamdan Zorla Ayırdılar ve Yaşlı Bir Adama Verdiler
Sep 18, 2025
Kaderinizin bir başkasının mutluluğu uğruna yeniden yazılmasına izin verir miydiniz? Kendinizi gencecik bir kadının yerine koyun. Abiniz sevdiğine kavuşsun diye, hiç tanımadığınız bir adamla evlenmek zorunda kalsaydınız ne hissederdiniz? Peki ya zorla evlendiğiniz o adama, o yabancıya kalbinizin en derin köşesinde bir aşk filizlenseydi? Tam mutluluğu buldum derken namus ve gelenek uğruna kendi öz abiniz sizi o sevdiğiniz adamdan koparıp alsaydı ne yapardınız? Bir insan kardeşinin mutluluğunu kendi elleriyle yıkar mı hiç? Siz bunu kabul edebilir misiniz? Bu hikâyemizde gelenekler uğruna birbirine yazılan ama yine gelenekler yüzünden bir ömür hasret çeken iki insanın yürek yakan hikâyesine tanıklık edeceğiz. Peki o ağabey kız kardeşinin hayatını mahvettikten sonra huzur bulabildi mi dersiniz? Yıllar sonra o kardeşin dudaklarından dökülen bir beddua bir ailenin kaderini nasıl değiştirdi? İşte tüm bunların cevabını hep birlikte öğreneceğiz. Bu dokunaklı hikâyemizle ilgili düşüncelerinizi ve bizleri nereden takip ettiğinizi yorumlarda paylaşmayı ihmal etmeyin olur mu? Eğer hazırsanız Nazmiye ve Osman'ın hasretle yoğrulmuş hikâyesine geçebiliriz. İyi seyirler.
Gerçek hayatın içinden süzülüp gelen gerçek hikayeler, duygulara dokunan yaşanmış hikayeler, sizi içine çekecek gizemli hikayeler, şaşırtıcı ilginç hikayeler, yürek burkan duygusal hikayeler, ürkütücü korku hikayeleri ve düşündürücü ibretlik hikayeler ile dolu bir dünyaya adım atıyorsunuz.
Bu kanalda, yaşanmış olaylardan çıkarılan derslerle bezeli sıra dışı hikayeler, beklenmedik sonlara sahip dramatik anlatılar ve sizi derinden sarsacak şok edici gerçekler yer alıyor.
Hayatta kalma mücadeleleri, umut veren başarı hikayeleri ve yaşamın içinden gelen motivasyon dolu anlar, izleyiciye ilham verirken; bir yandan da trajik aşk hikayeleri ve dram dolu hayat öyküleri kalbinizin derinliklerine dokunacak.
Gerilim ve korku hikayeleri sevenler için, tüyler ürperten paranormal hikayeler, ürkütücü cin hikayeleri ve açıklanamayan esrarengiz olaylar bu kanalda sizi bekliyor.
Bilinmeyenleri keşfetmek isteyenler için, akıl almaz detaylarla dolu gizemli vakalar, gerçek hayata dayanan doğaüstü olaylar ve inanılması güç ama belgelenmiş gerçek hikayeler düzenli olarak paylaşılıyor.
Ayrıca, gizemin peşinden gitmeyi seven izleyiciler için dedektif hikayeleri, düşünmeye sevk eden psikolojik gerilim hikayeleri, merak uyandıran alternatif tarih olayları ve etkileyici gizemli dostluk öyküleri de içeriklerimiz arasında.
Her hafta yayınlanan yeni videolarla gerçek dünyada yaşanmış gizemli olaylar ekranlarınıza geliyor.
Bilim kurgu ve mitoloji tutkunları için ise fantastik hikayeler, efsaneleşmiş anlatılar ve unutulmaz mitolojik olaylar, gizemli efsaneler ve kadim mitolojik canavarlar eşliğinde karşınıza çıkacak.
Bunun yanında, içinizi ısıtacak eğlenceli anılar, tebessüm ettirecek komik hikayeler ve kültürel zenginlikleri yansıtan kültürel öyküler de sizi bekliyor.
Macera tutkunları için sürükleyici kaçış öyküleri, aksiyon dolu gelişmeler ve ilham verici kahramanlık hikayeleri de kanalımızda yer alıyor.
Tarihin bilinmeyen yönlerini keşfetmek isteyenleri, etkileyici şehir efsaneleri, tarihten ilginç olaylar, yürek burkan trajik geçmiş hikayeleri ve akıldan silinmeyecek şok edici gerçekler ile zaman yolculuğuna davet ediyoruz. Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına hoş geldiniz...
Show More Show Less View Video Transcript
0:00
Kaderinizin bir başkasının mutluluğu uğruna yeniden yazılmasına izin verir miydiniz? Kendinizi kencecik bir kadının
0:07
yerine koyun. Abiniz sevdiğine kavuşsun diye hiç tanımadığınız bir adamla
0:12
evlenmek zorunda kalsaydınız ne hissederdiniz? Peki ya zorla evlendiğiniz o adama, o
0:19
yabancıya kalbinizin en derin köşesinde bir aşk filizlenseydi?
0:24
Tam mutluluğu buldum derken namus ve gelenek uğruna kendi öz abiniz sizi o
0:30
sevdiğiniz adamdan koparıp alsaydı ne yapardınız? Bir insan kardeşinin mutluluğunu kendi
0:37
elleriyle yıkar mı hiç? Siz bunu kabul edebilir misiniz?
0:43
Bu hikayemizde gelenekler uğruna birbirine yazılan ama yine gelenekler yüzünden bir ömür hasret çeken iki
0:50
insanın yürek yakan hikayesine tanıklık edeceğiz. Peki o abiyi kız kardeşinin hayatını
0:57
mahvettikten sonra huzur bulabildi mi dersiniz? Yıllar sonra o kardeşin udaklarından
1:04
dökülen bir beddua bir ailenin kaderini nasıl değiştirdi?
1:09
İşte tüm bunların cevabını hep birlikte öğreneceğiz. Bu dokunaklı hikayemizle
1:14
ilgili düşüncelerinizi ve bizlerin nereden takip ettiğinizi yorumlarda paylaşmayı ihmal etmeyin, olur mu?
1:21
Eğer hazırsanız Nazmiye ve Osman'ın hasretle yoğrulmuş hikayesine geçebiliriz. İyi seyirler.
1:36
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
1:43
Yoğun bakım ünitesinin steril sessizliğinde makinelere bağlı bedeniyle yatan yaşlı kadının aralanan
1:50
dudaklarından tek bir kelime döküldü. Osman. O kelime ne hastane odasının duvarlarına
1:58
çarpan mekanik sesleri ne de dışarıdaki hayatın uğultusunu bastırabilen kendi
2:04
evrenini yaratmış bir fısıltıydı. Yılların acısını, hasretini ve dinmeyen
2:10
bir sevdayı içinde taşıyan tek bir kelime. Nazmiye'nin kırışmış yüzünde kapalı göz
2:16
kapaklarının ardında bir film şeridi akmaya başladı. Her şeyin başladığı o tozlu güneşli köy gününe gençliğinin
2:24
baharına döndü. 1970'lerin başıydı. Anadolu'nun ortasında hayatın toprağın
2:31
ritmine göre aktığı, sevinçlerin de, kederlerin de harman yerinde paylaşıldığı bir köydü onlarınki.
2:37
Nazmiye evin en küçüğü değilse de en sessiziydi. Üç abiyi ve iki ablasının arasında kendi
2:45
halinde hayalleriyle yaşayan bir genç kızdı. Uzun siyah saçlarını özenle örer,
2:51
annesinin dokuduğu basma elbiseleri giyerdi. Gözleri konuşmaktan çekindiği
2:57
her şeyi anlatan derin bir kahverengiydi. Ortanca abiyi köyün en delikanlı, en
3:04
gözü pek genciydi. Gönlünü komşu köyden bir güzele kaptırmıştı. Sevda dedikleri
3:10
ateş önce onun yüreğine düşmüş, sonra tüm aileyi sarmıştı.
3:16
Abi sevdiğine kavuşmak için yanıp tutuşuyordu ama bir engel vardı. Sevdiği
3:21
kızın da bir abiyi vardı ve o da evlilik çağına gelmişti.
3:26
Eski bir gelenek iki ailenin de diline düştü. Berdel. Büyükler toplanıp karar
3:33
verdiğinde Nazmiye'nin dünyası başına yıkıldı. Ortanca abiyi sevdiği kızla
3:38
evlenecek. Karşılığında da Nazmiye o kızın abiyi Osman'a gelin gidecekti.
3:44
Nazmiye Osman'ı tanımıyordu. Sadece birkaç kez tarlada uzaktan gördüğü
3:49
esmer, boylu postlu bir delikanlıydı. Yüzünde her zaman ciddi ama yorgun bir
3:54
ifade olurdu. Nazmiye'nin kalbi korkuyla çarpıyordu. Bir abinin mutluluğu için
4:00
kendi hayatını, hayallerini kurban etmek zorundaydı. Gözyaşlarını içine akıttı.
4:06
Kimseye bir şey diyemedi. Babasının keskin bakışları, en büyük abeyinin sert
4:12
duruşu, itiraz edilecek bir kapı bırakmamıştı. Aynı günde iki düğün kuruldu. Bir yanda
4:20
Nazmiye'nin abiyi sevdiğine kavuşmanın coşkusuyla halay çekerken diğer yanda
4:25
Nazmiye yüreğinde bir sızıyla gelin oluyordu. Osman'ın evine adım attığında
4:31
başı önündeydi. Korkuyordu. Bu tanımadığı adam ona nasıl davranacaktı?
4:36
Bu ev ona yuva olacak mıydı? Osman Nazmiye'nin korkusunu anlamış
4:42
gibiydi. Nazik ve mesafeliydi. İlk gece odanın bir köşesinde durup,
4:47
"Korkma benden. Sana zorla dokunmam. Bu bir mecburiyetti biliyorum. Ama madem
4:54
aynı çatı altındayız, birbirimize yoldaş olalım." dedi. Bu sözler Nazmiye'nin
4:59
yüreğindeki buzları eriten ilk kıvılcım oldu. Osman'ın sesindeki merhamet ona
5:05
umut verdi. Günler günleri kovaladı. Nazmiye yeni evine, yeni ailesine
5:11
alışmaya çalışıyordu. Osman sabah erkenden tarlaya gider, akşam yorgun argın dönerdi. Ama her
5:18
döndüğünde Nazmiye'ye küçük bir hediye getirirdi. Bazen bir dağ çiçeği, bazen
5:24
bir yaban armudu. Çok konuşmazlardı ama bakışları her şeyi anlatırdı. Nazmiye
5:30
Osman'ın yorgun yüzünün ardındaki iyi kalbi görüyordu. Osman da Nazmiye'nin sessizliğinin ardındaki inceliği,
5:37
zarafeti fark ediyordu. Birlikte tarlada çalıştılar. Birlikte akşam yemeğine oturdular. Yavaş yavaş zorunlulukla
5:44
başlayan bu evlilik filizlenen bir sevdaya dönüşüyordu. Nazmiye utangaç bir
5:49
tebessümle Osman'a bir bardak su uzattı. Osman suyu içerken gözlerini ondan
5:54
ayırmıyordu. O an ikisinin de kalbi aynı ritimle atmaya başladı. Artık birbirleri
6:01
için sadece birer berdelerdi. Onlar birbirlerinin kaderiydi. Bir yıl
6:07
su gibi akıp geçti. Nazmiye Osman'ın evinde mutluluğu bulmuştu. Artık ondan
6:13
korkmuyor. Aksine yolunu gözlüyordu. Osman'ın bir gülüşüyle dünyalar onunu
6:19
oluyordu. Fakat mutlulukları bir kara bulut gibi üzerlerine çöken haberle gölgelendi. Nazmiye'nin Ortanca abinin
6:27
karısı yani Osman'ın kız kardeşi evi terk etmişti. Kimseye bir şey demeden
6:33
bir sabah çekip gitmişti. Bu haber köye bomba gibi düştü. Nazmiye'nin ailesinde
6:39
kıyamet koptu. En büyük abiyi öfkeden deliye dönmüştü. Gözleri kan çanağına
6:46
dönmüş bir halde, "Onun bacısı bizim evde durmuyorsa benim bacımın da o evde
6:51
işi yok." diye kükredi. Bu sözler Nazmiye'nin filizlenen mutluluğunun
6:57
üzerine inen bir baltaydı. Babası da en büyük oğlunu destekliyordu. Gelenek
7:02
böyleydi. Onur meselesiydi. Nazmiye ve Osman bu karara karşı çıktılar.
7:08
Osman defalarca Nazmiye'nin babasıyla, abiyle konuşmaya gitti. Bizim bir
7:14
suçumuz yok. Biz birbirimizi sevdik, alıştık. Bizi ayırmayın." diye yalvardı.
7:20
Ama kimse onu dinlemedi. Nazmiye'nin büyük abiyi gözü dönmüş bir halde söz
7:25
bitti. Gelenek neyse o. Diyerek kapıyı Osman'ın yüzüne kapattı. Nazmiye
7:32
günlerce ağladı. Osman'dan ayrılmak istemiyordu. O artık onun kocası,
7:37
sevdiği adamdı ama kader ağlarını örmüştü. Bir sabah büyük abiyi iki
7:43
adamıyla birlikte Osman'ın evini bastı. Nazmiye'nin eşyalarını bir bohçaya doldurdu. Nazmiye Osman'ın arkasına
7:51
sığındı. Gitmek istemediğini haykırdı. "Bırakın beni. Ben kocamı seviyorum."
7:57
dedi. Osman da Nazmiye'nin elini sımsıkı tutmuş. "Onu size vermem." diye
8:02
direniyordu. Fakat güç kaba kuvvetteydi. Abi Nazmiye'yi kolundan çektiği gibi
8:09
dışarı sürükledi. Nazmiye'nin son gördüğü şey kapının önünde çaresizce ona
8:14
bakan, gözlerinden yaşlar süzülen Osman'ın yüzüydü. O an sanki ruhu
8:20
bedeninden çekilmiş gibi hissetti. Birbirlerine son kez baktılar. O bakış
8:26
bir vedadan çok daha fazlasıydı. O bakış yarım kalacak bir sevdanın, hiç
8:32
bitmeyecek bir hasretin başlangıcıydı. Nazmiye at arabasına zorla bindirilirken
8:38
arkasında sadece sevdiği adamı değil bir yıllık mutluluğunu, hayallerini ve
8:43
geleceğini de bırakıyordu. Baba evine bir gelin olarak değil, onuru kırılmış,
8:48
hayatı elinden alınmış bir mahkum gibi dönüyordu. Kalbinin en derininde
8:54
Osman'ın çaresiz bakışları ve o son sözleri çınlıyordu. "Nazmiye, unutma beni." Baba evinin
9:03
kapısından içeri adımını attığında Nazmiye için zaman durmuştu. Bir yıl
9:08
önce gelin olarak çıktığı bu kapıdan şimdi onuru lekelenmiş, hayatı elinden
9:13
alınmış bir kadın olarak giriyordu. Annesinin ve ablalarının acıyan bakışları altında odasına kapandı.
9:21
Günlerce ne bir lokma yemek yedi ne de bir yudum su içti. Yatağının içinde
9:27
dizlerini karnına çekmiş, sessiz gözyaşları döküyordu. Gözlerini her
9:32
kapattığında Osman'ın çaresiz yüzü ona son bakışı beliriyordu. Kulaklarında
9:39
abinin öfkeli sesi değil, Osman'ın merhametli fısıltıları çınlıyordu.
9:44
Onu nasıl bırakmıştı, nasıl direnememişti? Osman pes etmemişti.
9:51
Nazmiye'nin baba evine getirildiği ilk hafta her gün kapıya dayandı. Önce
9:56
yalvardı. Köyün imamını, muhtarını araya soktu. Namus meselesi değildir bu. Bizim
10:03
bir günahımız yok. Karımı geri verin." dedi. Nazmiye'nin büyük abi ise duvar
10:09
gibiydi. Osman'ı her defasında hakaretlerle, tehditlerle geri çevirdi.
10:15
"Senin o karıdan hayır gelmeyen bacın evine dönmeden benim bacım o kapıdan
10:20
adımını atmaz" diyordu. Birkaç gün sonra Osman'ın kapıya gelmesi
10:26
yasaklandı. Köyün gençleri tarafından yolu kesildi, tartaklandı.
10:31
Ama o yine de vazgeçmedi. Haber yollamaya başladı. Tarlaya giden
10:36
çocuklarla, çeşmeye inen kadınlarla Nazmiye'ye notlar gönderiyordu. "İyiyim
10:42
de bir haber sal. Seni alacağım buradan. Bekle beni" diyordu kısacık notlarda.
10:48
Nazmiye o notları gizlice alır, kimselere göstermeden geceleri yorganın
10:53
altında gaz lambasının cılız ışığında okurdu. Her kelime yüreğine bir umut
10:59
tohumu ekiyordu. Osman onu unutmamıştı. Onu hala seviyordu. Fakat bu umut abinin
11:06
gölgesi altında ezilmeye mahkumdu. Abi Nazmiye'nin odasının kapısından
11:12
ayrılmıyor, adeta bir gardiyan gibi onu izliyordu. Nazmiye'nin en küçük bir umut
11:17
kırıntısına tutunmasına bile izin vermiyordu. Osman'dan gelen notlardan birini yakaladığındaya evde kıyamet
11:24
koptu. abiyi Nazmiye'yi herkesin içinde tokatladı. O Deyus'un adını bir daha
11:31
ağzına almayacaksın. Senin için yeni bir hayat kuracağız. O defter kapandı diye bağırdı. O gün Nazmiye'nin son umut
11:38
kırıntıları da toprağa gömüldü. Kısa bir süre sonra resmi olarak boşandılar.
11:43
Nazmiye'nin eline tutuşturulan bir kağıt parçasıyla Osman'la olan bir yıllık evliliği, tüm anıları, tüm sevgisi yok
11:51
sayıldı. O artık bekar bir kadındı. Ama kalbi hala Osman'a aitti. Büyük abiyi bu
11:58
işi kökünden çözmeye kararlıydı. Köyde dedikodular artmıştı. Nazmiye'nin adı
12:04
dillere düşmüştü. Abi için bu bir onur lekesiydi ve bu leke ancak yeni bir
12:10
evlilikle temizlenebilirdi. Kısa sürede Nazmiye'ye yeni bir kısmet bulduğunu açıkladı. Komşu köyden
12:17
kendisinden yaşça çok büyük ilk karısı vefat etmiş yürüme engelli bir adamdı.
12:23
Adamın önceki evliliğinden iki tane de yetişkin kızı vardı. Adam zengindi.
12:29
Tarlaları, hayvanları vardı. Abi için mükemmel bir seçimdi. Hem Nazmiye'yi
12:35
gözden uzaklaştırmış olacak hem de bu evlilikten maddi bir kazanç sağlayacaktı.
12:41
Nazmiye bu haberi duyduğunda direndi. "Evlenmeyeceğim. Beni diri diri mezara mı sokmak istiyorsunuz?" diye feryat
12:48
etti. Babasına yalvardı. Annesinin ayaklarına kapandı. Ama kimse onu duymadı. Büyük abinin
12:56
kararı kesindi. O adamla evleneceksin. Senin başka şansın yok. Bu evde daha
13:02
fazla duramazsın." dedi. Nazmiye'nin ikinci düğünü ilkinden daha da sessiz ve
13:09
kederliydi. Üzerine giydirilen gelinlik ona bir kefen gibi geliyordu. Yeni
13:14
kocasının evine götürülürken yol boyunca tek bir damla gözyaşı dökmedi. Göz
13:20
pınarları kurumuştu. Ruhu uyuşmuş, bedeni hissizleşmişti.
13:26
Evlendiği adam kötü bir insan değildi. Sakin, kendi halinde acılarını içine
13:31
gömmüş bir adamdı. Nazmiye'ye karşı saygılıydı. Ama Nazmiye'nin gözünde o
13:38
sadece bir yabancıydı. Geceleri aynı yatağa paylaştığı bu adama ne zaman dokunsa aklına Osman geliyordu. Onun
13:46
sıcaklığı, onun kokusu, onun nazik dokunuşları. Nazmiye yeni hayatına bir mahkum gibi
13:53
katlanıyordu. Gündüzleri evin işlerini yapıyor. Üvey kızlarının soğuk bakışlarına katlanıyor. Akşamları ise
14:00
kocasının sessiz varlığına alışmaya çalışıyordu. Ama her gece yastığa başını
14:06
koyduğunda aklı da kalbi de Osman'a gidiyordu. Acaba ne yapıyordu? Onu
14:12
düşünüyor muydu? Onu hala seviyor muydu? Bu sorular bir kurt gibi beynini
14:17
kemiriyordu. Bir gün tarlada çalışırken uzaktan birinin ona doğru geldiğini gördü. Gelen
14:25
Osman'ın en yakın arkadaşıydı. Adam etrafı kolaçan ettikten sonra hızla Nazmiye'nin yanına yaklaştı ve eline bir
14:33
mektup tutuşturdu. Osman'dan seni unutmadı. Seni kaçıracak.
14:38
Hazır ol." diye fısıldayıp geldiği gibi hızla uzaklaştı. Nazmiye'nin kalbi
14:44
yerinden fırlayacak gibi atmaya başladı. Elleri titreyerek mektubu açtı. Osman'ın
14:49
yazısıydı. Nazmiem, bir tanem, dayanamıyorum sensizliğe. Seni bu
14:55
esaretten kurtaracağım. Yarın köyün çıkışındaki pınarın başında ikindi vakti seni bekleyeceğim. Sadece bir bohça al
15:02
yanına. Birlikte çok uzaklara gideceğiz. Kimsenin bizi bulamayacağı bir yere. Korkma. Gel. Seni seviyorum. Kocan
15:10
Osman. Nazmiye o gece sabaha kadar uyuyamadı. Bir anda korku, bir anda
15:15
tarifsiz bir heyecan vardı. Kaçmak. Osmanla birlikte yeni bir hayata
15:21
başlamak. Bu düşünce kurumuş ruhuna can suyu gibi gelmişti. Ertesi gün kalbi
15:27
göğüs kafesine sığmaz bir halde ikindi vaktini bekledi. Kocasına tarlaya gideceğini söyleyip evden çıktı. Abinin
15:36
evleri köyün girişindeydi ve oradan geçmek zorundaydı. Kalbi ağzında adımlarını hızlandırdı.
15:44
Tam köyün yol ayrımına gelmişti ki karşısında abini buldu. Abiyi
15:49
şüphelenmiş gibi keskin gözlerle ona bakıyordu. Nereye böyle?" diye sordu.
15:56
Nazmiye tarlaya diye kekeledi abiyi. "Ben de o tarafa gidiyordum. Birlikte
16:03
gidelim." dedi ve yanına takıldı. Nazmiye'nin dünyası başına yıkılmıştı.
16:08
abeinin yanından ayrılamazdı. Pınarın başından geçerken göz ucuyla baktı.
16:14
Osman oradaydı. Bir ağacın arkasına saklanmış umutla onu bekliyordu. Göz
16:19
göze geldiler. Nazmiye'nin gözlerinden akan yaşlılar her şeyi anlatıyordu.
16:25
Gidemem. Osman'ın yüzündeki hayal kırıklığı Nazmiye'nin kalbine bir bıçak
16:30
gibi saplandı. O gün bir kez daha Osman'a kavuşma umudunu yitirdi. Osman pes etmedi.
16:38
Birkaç kez daha denedi. Nazmiye tarladayken dağların arkasından çıkıp
16:43
onu kaçırmaya çalıştı. Ama her defasında birileri tarafından görüldüler. Köy yeri
16:49
küçüktü. Her şey çabuk duyuluyordu. Nazmiye'nin abiyi ve kocası onu daha da
16:54
sıkı bir denetim altına aldılar. Artık tarlaya bile yalnız gidemiyordu. Evi onun için bir hapishaneye dönüşmüştü.
17:01
Son bir umutla Osman yeni bir haber yolladı. Bu sefer plan daha büyüktü.
17:07
Birlikte Almanya'ya kaçalım. Orada bizi kimse bulamaz. Yeni bir hayat kurarız.
17:12
Pasaport işlerini hallettim. Sadece evden çıkman yeterli. Seni köyün dışındaki büyük çınar ağacının altında
17:18
bekleyeceğim. Bu son şansımız Nazmiyem. Almanya. Bambaşka bir dünya. Kurtuluş.
17:27
Nazmiye bu teklifi duyduğunda her şeyi göze almaya karar verdi. O gece herkes
17:33
uyuduktan sonra sessizce yataktan kalktı. Küçük bir bohça hazırladı.
17:38
Parmak uçlarında yürüyerek kapıya yöneldi. Tam kapının kolunu çevirecekti ki arkasında bir gölge belirdi. Kocası
17:45
uyanmıştı. Tekerlekli sandalyesinde kapının önünde duruyordu. Yüzünde öfke
17:51
değil derin bir keder vardı. "Gitme" dedi sadece.
17:56
Sesi yalvarır gibiydi. Beni de kendini de yakma. Bırakmazlar peşini. Kan
18:02
dökülür. Gitme. Nazmiye olduğu yere çakılıp kaldı. Adamın gözlerindeki
18:09
çaresizlik kendi çaresizliğini yansıtıyordu. Haklıydı. Abiyi onları
18:14
bulur ikisini de öldürürdü. Kan dökülürdü. Bu sevda bir felaketle sonuçlanabilirdi.
18:22
Ağır adımlarla yatağına geri döndü. O gece sadece kaçma umudunu değil,
18:28
Osman'la birlikte bir gelecek hayalini de toprağa gömdü. Birkaç hafta sonra acı
18:33
haber geldi. Osman Almanya'ya gitmişti. Gitmeden önce de ailesinin bulduğu bir
18:38
kadınla evlenmişti. Bu haber Nazmiye'nin kalbine saplanan son hançer oldu. Demek
18:44
ki Osman da pes etmişti. Onu unutmuş, kendine yeni bir hayat kurmuştu. O
18:49
günden sonra Nazmiye için hayatın rengi tamamen soldu. Simsiyah bir boşluğun
18:55
içinde yaşamaya başladı. Vücudu ruhunun acısına daha fazla dayanamadı. Şiddetli
19:00
ağrılar başladı. Önce eklemlerinde sonra tüm kemiklerinde. Doktorlar bir teşhis
19:06
koyamadı. Strestendi. Ellerinde parmak aralarında kaşınan kanıyan yaralar çıktı. Egzama dediler ama Nazmiye
19:15
biliyordu. Bu hastalıkların tek bir adı vardı. Osman. Onun hasreti, onun yokluğu Nazmiye'nin
19:22
bedenini içten içe kemiriyordu. Artık o sadece koparılmış bir çiçek değil,
19:28
kökünden sökülmüş, toprağından ayrılmış ve solmaya terk edilmiş bir fidandı.
19:34
Osman'ın evlenip Almanya'ya gittiği haberi Nazmiye'nin ruhunda açılan son
19:39
yaraydı. O günden sonra Nazmiye yaşayan bir ölüye döndü. Gündüzleri bir makine
19:45
gibi evin işlerine koşturuyor, geceleri ise dipsiz bir acı kuyusuna düşüyordu.
19:51
Artık ağlamıyordu bile. Gözyaşları kurumuş, feryatları içine hapsolmuştu.
19:58
Bu sessiz keder bedenini ele geçirmeye başladı. Kemiklerini sızlatan ağrılar
20:04
geceleri onu uyutmaz oldu. Ellerindeki egzama sanki içindeki zehri dışarı atmak
20:09
istercesini Parmakları kan içinde kalana kadar kaşınıyor. En basit
20:15
ev işini bile bir işkenceye çeviriyordu. Kocası ona acıyan gözlerle bakıyor,
20:21
kasabadan getirttiği merhemleri sürüyordu ama nafileydi. Nazmiye'nin
20:26
derdi tende değil, candaydı. Yıllar bu sessiz acının içinde akıp gitti. Nazmiye
20:34
bu evliliğe beş evlat verdi. Erkek, iki kız. Her doğum onun için hem bir mucize
20:41
hem de bir prangaydı. Evlatlarını canından çok seviyordu. Onların kokusu,
20:47
masum gülüşleri bu karanlık hayattaki tek ışığıydı. Ama her biri onu bu
20:53
toprağa, bu adama daha da sıkı bağlayan birer köktü. Çocukları büyürken Nazmiye'de yavaş yavaş yaşlanıyordu.
21:01
Aynadaki yorgun yüz artık o hayalperest genç kıza ait değildi. Gözlerinin
21:06
altındaki halkalar, alnındaki çizgiler, çektiği hasretin birer haritası gibiydi.
21:13
Abinin ve kocasının üzerindeki baskısı zamanla azalmıştı.
21:18
Artık o beş çocuk annesi namuslu bir kadındı. Kimse ondan şüphelenmiyor, bir
21:25
yere kaçacağından korkmuyordu. Nazmiye kendi hapishanesinin parmaklıklarını görünmez kılmış,
21:32
kaderine boyun eğmiş gibi görünüyordu. Ama kalbinin derinliklerindeki köz hiç
21:37
sönmemişti. Sadece üzeri küllenmişti. Bir yaz günü onca yıldan sonra o közü
21:45
yeniden harlayacak bir rüzgar esti. Nazmiye en küçük çocuğu kucağında pazar
21:51
alışverişinden dönüyordu. Köyün girişindeki o uğursuz yol ayrımına geldiğinde bir ağacın gölgesinde
21:58
bekleyen bir adam gördü. Adam ona doğru yaklaştı. Bu Osman'ın erkek kardeşiydi.
22:06
Yıllardır onu görmemişti. Adam da yaşlanmış. Yüzüne çizgiler düşmüştü.
22:12
Nazmiye'nin kalbi sanki durup yeniden çalışmaya başladı. Adam etrafına
22:18
tedirgin bir bakış attıktan sonra Nazmiye'nin yanına geldi. "Yenge!" dedi
22:24
fısıltıyla. "Bu sana abimden. Elinde yurt dışından geldiği belli olan
22:31
üzerinde pullar olan kalın bir zarf vardı. Nazmiye'nin elleri titremeye
22:37
başladı. Gözleri doldu, inanamıyordu. Yıllar sonra Osman'dan bir haber, "O,
22:44
iyi mi?" diye sorabildi sadece. Osman'ın kardeşi, "İyi yenge, seni hiç unutmadı."
22:51
dedi ve geldiği gibi sessizce uzaklaşıp gitti. Nazmiye mektubu göğsüne bastırdı.
22:58
Sanki Osman'ın kalbi orada atıyordu. Eve nasıl gittiğini, çocuklarla nasıl
23:03
ilgilendiğini bilmeden bir an önce yalnız kalmak için çırpındı. O gece herkes uykuya daldıktan sonra
23:10
ahıra indi. Hayvanların sıcak nefeslerinin ve saman kokusunun arasında titreyen elleriyle zarfı açtı. İçinden
23:18
birkaç sayfa mektup ve küçük bir kutu çıktı. Mektup Osman'ın kokusunu taşıyordu sanki. Onun el yazısı yıllar
23:27
önce gönderdiği o kısacık notlarla aynıydı. Nazmiyem canımın içi. Bu mektup eline
23:34
ulaşır mı? Beni hala hatırlar mısın? Bilmem ama ben seni bir gün bile unutmadım. Gözlerini, gülüşünü, o
23:42
utangaç duruşunu bir gün bile aklımdan çıkarmadım. Buraya geldim ama ruhumu orada senin
23:49
yanında bıraktım. Evlendim doğru. Ailemin zoruyla çaresizlikten.
23:55
Ama kalbim hep seninle. İki evladım oldu. Onlara bakınca bizim hiç olamayan
24:02
çocuklarımız aklıma geliyor. Yüreğim yanıyor. Kardeşimden duydum. Çok
24:07
hastalanmışsın. Ağrıların varmış. Ellerin yara bere içindeymiş.
24:13
Benim yüzümden biliyorum. Çektiğin her acı benim kalbime saplanan bir bıçak.
24:18
Sana bu kutuda ilaçlar gönderiyorum. Almanya'daki doktorlar çok iyi. Bu krem
24:24
ellerine, bu ilaçlar da ağrılarına iyi gelecekmiş. Ne olur kullan. Kendine iyi
24:30
bak. Senin canın yanarsa benimki daha çok yanar. Belki bir gün. Kim bilir
24:36
belki bir gün kader bize de güler. Seni hep sevecek olan kocan.
24:41
Osman. Nazmiye mektubu defalarca okudu. Gözyaşları kağıdın üzerindeki mürekkebi
24:48
dağıtıyordu. Osman onu unutmamıştı. Onu hala seviyordu. Evlenmişti ama kalbi
24:55
hala Nazmiye'nindi. O gece Nazmiye yıllar sonra ilk defa rahat bir uyku
25:00
uyudu. Rüyasında Osman'ı gördü. Birlikte tarlada yürüyorlardı. Elleri birbirine
25:05
kenetlenmişti. Bu mektup bir başlangıç oldu. Her yıl yaz aylarında Osman'ın kardeşi
25:12
Almanya'dan gelir ve köyün girişindeki aynı yol ayrımında Nazmiye'ye bir mektup
25:17
getirirdi. Nazmiye'de bütün bir yıl boyunca söyleyemediklerini biriktirdiği hasreti bir mektuba döker Osman'ın
25:25
kardeşine gizlice verirdi. Bu mektuplaşma onların gizli dünyası
25:30
kimsenin bilmediği sırrı oldu. Osman her mektubunda Nazmiye'ye ilaçlar, kremler,
25:37
vitaminler gönderiyordu. Nazmiye'nin ağrıları Osman'ın gönderdiği ilaçlarla
25:42
hafifliyordu. Ellerindeki yaralar o yurt dışından gelen kremlerle iyileşiyordu.
25:48
Osman binlerce kilometre öteden Nazmiye'nin yaralarını sarmaya çalışıyordu. Bu ilaçlar sadece
25:55
Nazmiye'nin bedenine değil ruhuna da şifa oluyordu. Sevdiği adamın onu düşündüğünü bilmek, onun tarafından
26:02
korunduğunu hissetmek Nazmiye'ye yaşama gücü veriyordu. Mektuplar onların hiç
26:08
yaşayamadıkları hayatın bir kaydı gibiydi. Çocuklarının büyüdüğünü, ilk adımlarını, söyledikleri ilk kelimeleri
26:16
birbirlerine anlattılar. Hayallerini, pişmanlıklarını, özlemlerini paylaştılar. Kağıt üzerinde de olsa bir
26:23
hayatı paylaşıyorlardı. Birbirlerinin yüzünü görmeden, sesini duymadan sadece kelimelerle birbirlerine
26:30
tutunuyorlardı. Yıllar geçtikçe Nazmiye'nin çocukları büyüdü, evlendi. O artık orta yaşlı bir
26:38
kadındı. Osman da öyle. Mektuplardaki heyecan yerini daha sakin, daha derin
26:44
bir sevgiye bırakmıştı. Artık kaçıp gitme hayalleri kurmuyorlardı. Bu imkansız aşkı kendi yöntemleriyle
26:51
yaşatmayı öğrenmişlerdi. Yılda bir kez gelen o mektup onların bayramı, vuslatı,
26:57
her şeyiydi. O mektup gelene kadar geçen 364 gün bir sonraki mektubu beklemenin
27:03
hasretiyle geçiyordu. Bu aşk zamana ve mesafeye meydan okuyan
27:09
kağıttan ve mürekkepten bir köprüyle birbirine bağlanmış iki yaralı kalbin hikayesine dönüşmüştü. Onlar için
27:16
mutluluk artık kavuşmak değil, birbirlerinin varlığından haberdar olmaktı.
27:22
Yıllar bir suyun sabırla taşı oyması gibi Nazmiye'nin ve Osman'ın üzerinden akıp gitmişti. Gençlikleri o tozlu köy
27:30
yollarında hasretle yazılan mektupların satır aralarında kalmıştı. Nazmiye artık
27:35
saçlarına aklar düşmüş, yüzündeki her bir çizgiye bir anı, bir acı saklamış,
27:41
saygıdeğer bir anneanne, bir babaanneydi. Çocukları evlenmiş. torunları olmuş, avlusu cıvıl cıvıl
27:48
çocuk sesleriyle dolmuştu. Kocasıyla aralarında yılların getirdiği bir alışkanlık, bir yoldaşlık vardı. Sevgi
27:55
değildi bu ama saygı vardı, vefa vardı. Nazmiye ona verilen hayata en iyi
28:01
şekilde sahip çıkmış, kök saldığı bu evde dallarını evlatlarıyla, torunlarıyla yeşertmişti. Ama o dalların
28:09
en derindeki kökü hep Osman'a uzanıyordu. Yılda bir kez yaz ortasında
28:15
yaşanan o gizli buluşma Nazmiye'nin hayatının en sarsılmaz ritüeliydi.
28:21
Osman'ın kardeşi her yıl aynı vefayla Almanya'dan gelir. Abinin bir yıllık
28:26
hasretini, sevgisini ve şifa niyetine gönderdiği ilaçları bir zarfın içinde
28:31
Nazmiye'ye ulaştırırdı. Artık eskisi gibi korkmuyorlardı. ikisi de yaşını
28:37
başını almış insanlardı. Osman'ın kardeşi köyün girişindeki yol ayrımında
28:42
değil, Nazmiye'nin evinin yakınındaki çeşmenin başında beklerdi onu. Nazmiye elinde boş bir su güğümüyle çeşmeye
28:49
gider. Kimselere sezdirmeden o bir yıllık hazineyi alır, kendi yazdığı
28:54
mektubu usulca ona verirdi. Bu birkaç dakikalık sessiz karşılaşma onların koca
29:00
bir yıla yayılan vuslatıydı. Bir kış Nazmiye'nin yürüme engelli kocası yatağa
29:05
düştü. Uzun süren bir hastalığın ardından bir sabah sessizce ruhunu
29:10
teslim etti. Nazmiye yıllarını geçirdiği çocuklarının babası olan bu adama karşı
29:16
son vazifesini eksiksiz yerine getirdi. Başında ağıtlar yaktı. Taziyeleri kabul
29:22
etti. Helvasını kavurdu. Çocukları babaları için ağlarken Nazmiye'nin döktüğü gözyaşlarında kederden çok bir
29:29
yoldaşlığın bitişi ve belirsiz bir geleceğin getirdiği tuhaf bir his vardı. Artık dul bir kadındı. Yıllardır onu bir
29:36
yere bağlayan en kalın zincir sessizce kopmuştu. O yıl Osman'a yazdığı mektupta
29:42
kocasının vefatını, hissettiği boşluğu ve yalnızlığı anlattı. Cevap her zamanki
29:48
gibi yaz ortasında geldi. Osman'ın kardeşi yine çeşmenin başında belirmişti. Ama bu defa yüzünde farklı
29:56
bir hüzün vardı. Zarfı Nazmiye'ye uzatırken, "Başın sağ olsun yenge.
30:01
Abimin de sana selamı var. Onun da başı dertte." dedi. Nazmiye'nin yüreği ağzına
30:07
geldi. Mektubu alıp eve koştu. Merak ve korku içinde zarfı açtı. Osman karısının
30:13
uzun süredir kanserle mücadele ettiğini ve birkaç ay önce vefat ettiğini yazıyordu. "Nazmiyem" diye başlıyordu
30:20
mektup. Senin acını okuyunca benim de yüreğim dağlandı. Bil ki aynı kaderi
30:25
paylaşıyoruz. Ben de yoldaşımı, çocuklarımın anasını toprağa verdim. Şimdi bu koca dünyada yapa yalnızım.
30:32
Çocuklar kendi hayatında. Ben dört duvar arasında sadece anılarla ve senin
30:38
hasretinle yaşıyorum. O mektuptan sonra her şey değişti. İlk
30:43
defa yıllar sonra aralarındaki tüm engeller kalkmıştı. İkisi de dul, ikisi
30:49
de yalnızdı. Çocukları büyümüş, kendi yuvalarını kurmuştu. Onları birbirine
30:55
bağlayan ya da birbirinden ayıran kimse kalmamıştı. Bu gerçek bir şimşek gibi
31:00
çaktı ikisinin de zihninde. Yıllardır küllenmiş olan Umut o küllerin altından
31:06
yeniden alev alır gibi oldu. Bir sonraki mektubunda Osman o büyük soruyu sormaya
31:11
cesaret etti. Nazmiem, can yoldaşım, düşünüyorum da
31:16
artık bizi tutan hiçbir şey kalmadı. Ne dersin? Bu ömrümüzün son demlerinde
31:22
yarım kalan sevdamızı tamamlasak. Gelsem alsam seni ya da sen gelsen buraya.
31:28
Çocuklar ne der? El alalem ne der bilmem ama biz birbirimize yeteriz. Ne dersin?
31:34
Bir yuva kurup şu üç günlük dünyada birbirimizin yaralarını sarsak. Nazmiye mektubu okuduğunda nefesi
31:40
kesildi. Yıllardır hayalini kurduğu şey şimdi bir mektubun satırlarında karşısında duruyordu. Osman onunla bir
31:48
yuva. Aynı çatı altında uyanmak, aynı sofraya oturmak. Mümkün müydü bu?
31:56
Haftalarca bu sorunun cevabını aradı. Geceleri uyuyamadı. Evlatlarına baktı,
32:02
torunlarına baktı. Gelinlerine, damatlarına. Onların yüzündeki ifadeyi, köyün
32:09
dilindeki dedikoduyu hayal etti. Bu yaştan sonra koca peşine düştü
32:14
diyeceklerdi. Ölmüş kocalarının kemiklerini sızlattıklarını söyleyeceklerdi.
32:20
Bu sevda onların sırrıyken ne kadar kutsal ve temizse ortaya döküldüğünde
32:26
bir o kadar kirlenecek bir skandala dönüşecekti. Kendi çocukları bile belki anlayış
32:32
göstermeyecekti. Onlara ne diyecekti? Ben yıllardır babanızın arkasından başka
32:38
bir adamı sevdim mi diyecekti. Bu bütün hayatını, onlara verdiği bütün
32:44
emeği lekelemez miydi? Cevabını yazarken elleri titriyordu.
32:50
Osmanım, gönlümün sahibi bu yazdıkların çölde kalmış bir yolcuya sunulan bir
32:55
testi su gibi geldi. Ama ben o suyu içemem. İçersem herkesi yakarım. Bizim
33:01
sevdamız bu dünyaya sığmayacak kadar büyük ve temizdi. Onu kimsenin kirli diline düşüremem. Çocuklarımızın,
33:08
torunlarımızın yüzünü yere eğdiremem. Bizim vusatımız mektuplarımızdı. Bizim yuvamız birbirimizin kalbiydi. Öyle de
33:15
kalsın. Gelirsen başımın üstünde yerim var. Ama bir misafir gibi, bir dost
33:21
gibi. Gelirsen sana kendi ellerimle kahve pişiririm. Eski günleri yad
33:26
ederiz. Ama biliriz ki biz birbirimize haram sevdamız ise ebedidir. Beni anla
33:33
ne olur senin hayalinle yaşayan Nazmiyen. Bu mektup onların son umudunun
33:39
da ölüm fermanı oldu. Osman Nazmiye'nin kararını anladı ve saygı duydu. Onların
33:45
aşkı gerçek olamayacak kadar saftı. Onlar hasret çekmeye alışmışlardı. Belki
33:51
de vuslat bu sevdanın büyüsünü bozacaktı. O günden sonra mektuplar devam etti. Ama artık içinde bir kavuşma
33:58
umudu olmadan birbirlerinin sağlıklarını, torunlarının büyümesini sordular. İki eski dost gibi, iki yaralı
34:06
ruh gibi uzaktan uzağa birbirlerine yoldaş oldular. yılların külleri arasında kor gibi sakladıkları aşklarını
34:13
kimselere göstermeden sessizce sonsuzluğa uğurlamaya karar verdiler.
34:19
Mektupların bir kavuşma umudu taşımadığı o yıllar Nazmiye için acı bir huzur
34:24
içinde geçiyordu. Artık ne beklentisi vardı ne de hayal kırıklığı. Sadece her
34:30
yaz yenilenen, sevdiği adamın nefesini taşıyan o kağıt parçasına tutunarak yaşıyordu. Osman'ın varlığını bilmek,
34:37
onun da bir yerlerde kendisini düşündüğünü hissetmek, Nazmiye'nin kurumuş hayat pınarına damlayan tek
34:43
damla suydu. O yaz Osman'ın kardeşi yine geldi. Ama bu kez Çeşme başında değil,
34:50
Nazmiye'nin kapısını çalarak geldi. Nazmiye kapıyı açtığında karşısında
34:55
yıllardır tanıdığı o vefalı adamın çökmüş, gözleri kan çanağına dönmüş
35:00
halini gördü. Elinde her zamanki gibi bir mektup zarfı yoktu. Nazmiye'nin
35:06
kalbine o an bir ateş düştü. Anlamıştı. Yıllardır korktuğu, her gece dualarında
35:14
ertelediği o an gelmişti. Osmanım diye fısıldadı sadece. Bir soru
35:20
değil, bir anlama, bir kabullenişti bu. Kardeşi başını öne eğdi. Kaybettik
35:27
yenge. Abimi kaybettik." dedi. Kalbine yenik düştü. Uykusunda. Sessiz sedasız
35:35
göçüp gitmiş bu dünyadan. Nazmiye'nin dizlerinin bağı o an çözüldü. Ne bir çığlık attı ne de
35:43
ağladı. Sadece olduğu yere, kapının eşiğine yığılıp kaldı. Sanki ruhu
35:49
bedenini o anda terk etmişti. Dünya sessizliğe büründü. Avludaki
35:55
torunlarının sesi, uzaktan geçen traktörün gürültüsü, rüzgarın uğultusu
36:00
hepsi kesildi. Sadece kendi kalbinin durma noktasına gelen atışlarını duyuyordu. Osman ölmüştü. Onun Osman'ı
36:08
bir tanesi yarım kalmış sevdası artık yoktu. Mektuplar bir daha gelmeyecekti.
36:15
O mektuplarla gelen ilaçlar, kremler, o bir yudum şifa artık olmayacaktı. Her
36:21
şey bitmişti. O günden sonra Nazmiye yatağa düştü. Yıllardır içinde
36:27
biriktirdiği, bastırdığı, sadece Osman'dan gelen mektuplarla avutabildiği
36:32
tüm acısı şimdi bir sel gibi bedenini istila etmişti. Kemikleri sanki
36:38
kırılıyor, etleri liğime liğime dökülüyordu. Ellerindeki egzama korkunç
36:43
bir şekilde azarak bütün kollarına yayılmıştı. Doktorlar çaresizdi. Teşhis
36:48
konulamayan ağrıları için verdikleri en güçlü ağrı kesiciler bile fayda etmiyordu. Nazmiye gözleri tavanda bir
36:55
noktaya sabitlenmiş. ne yiyor, ne içiyor, ne de konuşuyordu. Çocukları,
37:00
torunları başında pervane oluyor ama hiçbiri onun görünmez duvarlarını aşıp
37:05
içine ulaşamıyordu. Nazmiye Osmanıyla birlikte kendi içinde ölüyordu. Bu
37:12
sessiz çöküş haftalar sonra yerini büyük bir öfkeye bıraktı. Bir sabah Nazmiye o
37:18
bitkin bedeniyle yataktan nasıl kalktığını bilmeden doğruldu. Gözlerinde
37:24
ne acı ne de keder vardı. Sadece buz gibi her şeyi yakıp kül edecek bir
37:30
nefret. Üzerine bir şal alıp yalın ayak kendini dışarı attı. Hedefi belliydi.
37:37
Her şeyin sebebi hayatını karartan, onu sevdiğinden koparan büyük abein evi.
37:43
Abeyi de artık yaşlanmış, beli bükülmüş bir adamdı. avlusunda oturmuş tespih
37:48
çekiyordu. Nazmiye'nin o perişan halde gözlerinden ateşler saçarak geldiğini
37:54
görünce şaşkınlıkla ayağa kalktı. Nazmiye onun tam karşısına dikildi. Sesi
38:02
yıllardır ilk defa bu kadar güçlü ve titremeden çıkıyordu. "Sen" dedi. "Sen benim hayatımı çaldın.
38:10
Sen beni sevdiğim adamdan kopardın. O öldü. Benim sevdiğim adam senin yüzünden gurbet ellerde bir başına öldü. Ben ona
38:18
doyamadım. Kokusu tenime sinmeden, ellerini doya doya tutamadan gitti. Şimdi sen de günyüzü görme. Nazmiye
38:26
titreyen parmağını abi doğru uzattı. Gözlerinin içine bakarak asırlardır o
38:32
topraklarda edilen en ağır beddualardan birini etti. Keçi pisliğini yolda. Torun
38:38
yüzünü elde gör. Bu beddua basit bir öfke anı değildi. Anlamı derindi. Malın
38:45
mülkün pul olsun. Elinde avucunda bir keçi pisliğinden başka bir şey kalmasın.
38:51
Soyun kurusun. Üç oğlun da olsa kucağına alacağın bir torunun olmasın.
38:57
Başkalarının çocuklarını sevmekle yetin. Abi önce güldü. Aklını yitirmişsin sen."
39:05
dedi. Ama Nazmiye'nin gözlerindeki o korkunç ifade içine bir kurt düşürmüştü.
39:12
Nazmiye'nin bedduası toprağa düşen zehirli bir tohum gibiydi. Yavaş yavaş
39:17
ama muhakkak filizlendi. O yıldan sonra abinin işleri ters gitmeye başladı. Önce en verimli
39:25
tarlasına kuraklık vurdu. Sonra ağlındaki hayvanlara bir hastalık girdi.
39:30
Bir gecede onlarca koyunu telef oldu. Üç oğlu evliydi ama hiçbirinin çocuğu
39:36
olmuyordu. Gelinler doktor doktor gezdi. Adaklar adandı ama nafileydi. Yıllar içinde
39:44
abiyi her şeyini kaybetti. O heybetli, gururlu adam çökmüş, fakir ve soyunun
39:51
devam etmeyeceği gerçeğiyle yüzleşen umutsuz bir ihtiyara dönüştü. Nazmiye'nin ettiği beddua harfi harfine
39:58
tutmuştu. Osman'ın ölümünden yaklaşık bir yıl sonra kardeşi son bir kez daha
40:04
Nazmiye'yi ziyarete geldi. Bu bir veda ziyaretiydi. Elinde resmi mühürlü bir
40:10
zarf vardı. "Yenge, bu son emaneti." dedi. Abim ölmeden önce bir vasiyet
40:16
bırakmış. Yıllarca Almanya'da çalışıp biriktirdiği parayla Bursa'dan küçük bir
40:21
arsa almış. Onu senin üzerine yapmış. Ben göremedim. O görsün. Başını sokacak
40:27
bir yeri olsun. Kimseye muhtaç olmasın benim Nazmiyem." dedi. Bu Arsa'nın
40:33
tapusu. Adam tapuyu Nazmiye'nin önüne koydu. Nazmiye titreyen elleriyle o
40:39
resmi kağıda dokundu. Üzerinde kendi adı yazıyordu. Nazmiye, Bursa'da bir arsa.
40:47
Osman'ın ona son hediyesi. Bu bir arsa parçası değildi. Bu onların hiç
40:52
kuramadığı yuvanın temeliydi. Bu Osman'ın onu ne kadar çok düşündüğünün,
40:57
ne kadar çok sevdiğinin son ve en somut kanıtıydı.
41:02
Nazmiye tapuya baka kaldı. Ağlamadı, bağırmadı. Yüreğine kor bir demir
41:08
basılmış gibi hissetti. O ana kadar içinde bir yerlerde hala Osman'ı yaşatıyordu. Ama bu son hediye,
41:16
bu son vedayla her şeyin gerçekten bittiğini anladı. Bu bir mutluluk değil,
41:22
bir mezar taşıydı. Osman ona son kez "Seni seviyorum" demiş ama son kez
41:28
görememişti. Bu hediye aşklarının ne kadar büyük ama bir o kadar da imkansız
41:35
olduğunun acı bir anıtıydı. Nazmiye o an gönlündeki mezara Osman'ı sonsuza kadar
41:41
gömdü. Artık ne hasret vardı ne de umut. Sadece derin, dipsiz, iyileşmeyecek bir
41:47
yara. Osman'ın vasiyeti Nazmiye'nin hayata tutunduğu son dalı da kırmıştı. O tapu
41:54
sevdiği adamın aşkının ölümsüz bir kanıtı olduğu kadar aynı zamanda o aşkın
42:00
sonsuza dek imkansız kalacağının da mühürlenmiş bir belgesiydi. Nazmiye o kağıt parçasına her baktığında
42:07
Bursa'daki o toprağa değil hiç kavuşamadığı yarine ait bir mezar taşını görüyordu. Bu son acı ve tatlı darbe
42:14
Nazmiye'nin yıllardır direnen bedenini ve ruhunu tamamen çökertti. O günden
42:19
sonra Nazmiye'nin durumu hızla kötüleşti. Artık yataktan hiç kalkamaz olmuştu. Zaten var olan ağrıları
42:27
dayanılmaz bir hal almıştı. Bazen acıdan bilincini kaybediyor, ayıldığındaysa
42:32
saatlerce boş gözlerle tavanı seyrediyordu. Kendi başlarına yaşları ilerlemiş olan evlatları annelerinin
42:39
başında birer pervane gibi dönüyorlardı. Biri yemeğini yedirmeye çalışıyor, diğeri yarasını pansuman ediyor.
42:45
Torunları gelip ona masallar anlatıyordu. Ama Nazmiye artık bu dünyada değildi. Onların sevgisi
42:53
annelerinin etrafını saran o kederden örülmüş kalın duvarı aşamıyordu. Nazmiye'nin bedeni evlatlarının
43:00
yanındaydı ama ruhu çoktan Osman'ın peşinden gurbet yollarına düşmüştü. Evde
43:05
bakım artık yetersiz kalmaya başlamıştı. Nazmiye yemek yemeyi tamamen reddediyor.
43:11
Sık sık nefesi kesiliyordu. Bir gece durumu ağırlaşınca çocukları çaresizlik
43:17
içinde ambulansı aramak zorunda kaldılar. Nazmiye'yi Sedye ile doğup büyüdüğü, acı çektiği, sevdiği o köy
43:25
evinden çıkarırlarken sanki cenazesi evden çıkıyor gibiydi. Komşular kapıya
43:31
dökülmüş. Herkesin gözünde yaş vardı. O köyün sessiz çilekeş nazmiyesiydi.
43:37
Hikayesini kimse tam olarak bilmese de yüzündeki o hiç gitmeyen kederi herkes
43:43
tanırdı. Hastane koridorları, makinelerin soğuk sesleri, ilaç kokuları. Nazmiye'nin hayatı boyunca
43:49
aşina olduğu toprak kokusundan, hayvan seslerinden, odun ateşinin çıtırtısından
43:55
ne kadar da farklıydı. Onu sayısız kablonun ve serumun bağlandığı yoğun bakım ünitesindeki bir yatağa
44:01
yatırdılar. Artık organları bu ağır yaşam yükünü taşımayı birer birer reddediyordu.
44:08
Organ yetmezliği başlamıştı ve hikaye başladığı o ana geri dönmüştü.
44:15
Yoğun bakım ünitesinin steril sessizliğinde makinelere bağlı bedeniyle yatan yaşlı kadının aralanan
44:21
dudaklarından tek bir kelime döküldü. Osman. Bu kez o kelimenin ardındaki koca
44:28
bir ömrü biliyorduk. O tek kelimeye sığan bir yıllık mutluluğu, zorla koparılışı, umutsuz kaçma girişimlerini,
44:35
hasretle beklenen mektupları, şifa niyetine gelen ilaçları, imkansız bir vuslatın eşiğinden dönüşü, acı bir ölüm
44:43
haberini, edilmiş bir bedduayı ve topraktan gelen son hediyeyi.
44:49
Nazmiye'nin bedeni o yatakta hareketsiz yatarken zihni özgür kalmış bir kuş gibi
44:54
anılarında geziniyordu. Gözlerinin önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyordu hayatı. Osman'ın tarlada
45:02
ona ilk kez gülümsediği an. Gelin olduğu o korku dolu gece Osman'ın ona söylediği
45:08
merhametli sözler, abein onu kollarından çekiştirerek ayırdığı o anın dehşeti,
45:14
gizlice okuduğu mektupların heyecanı, yıllar sonra gelen o acı haberle yere
45:20
yığılı ve son olarak üzerinde kendi adının yazdığı o tapu kağıdı. Her anı,
45:26
her detayı yeniden yaşıyordu. Artık ne fiziksel acıyı ne de makinelerin sesini
45:32
duyuyordu. O kendi anılarından ördüğü kozanın içinde vuslatına hazırlanıyordu.
45:38
Çocukları camın arkasından annelerinin o küçücük kalmış bedenine bir an olsun
45:43
ayrılmayan yaşlı gözlerle bakıyorlardı. Ellerinden hiçbir şey gelmemesinin
45:48
çaresizliği içindeydiler. Annelerinin neden bu kadar acı çektiğini, hangi derdin onu bu hale getirdiğini hiçbir
45:56
zaman tam olarak anlayamadılar. Monitördeki kalp atış ritmi yavaşlamaya
46:01
başladı. Nazmiye'nin kırışmış yüzündeki o yılların acıyla gerdiği çizgiler yavaş
46:07
yavaş gevşedi. Yüzüne yıllardır kimsenin görmediği hatta belki de hiç görmediği
46:14
sakin huzurlu bir ifade yayıldı. Sanki rüyasında genç bir delikanlı ona elini
46:20
uzatıyordu. Esmer boylu postlu. Gözleri sevgiyle gülen o delikanlı. Nazmiye'nin
46:27
ruhu o ele uzandı. Artık ne berdel vardı, ne abi baskısı, ne elalem
46:34
korkusu, ne de mesafeler. Dışarıda monitörden gelen ses kesik çizgilerle
46:40
birlikte uzun tek bir tona dönüştü. Ama içeride Nazmiye'nin ruhunun derinliklerinde yarım kalmış bir
46:47
sevdanın türküsü en güzel notasıyla tamamlanmıştı. Yoğun bakımdaki o yorgun yürek durmuş
46:54
ama bir ömür hasretini çektiği aşkına sonsuzlukta kavuşmuştu.
46:59
Evet sevgili dostlar, hayat maalesef geç kalmış hikayelerin pişmanlıklarıyla ya
47:06
da kendi yaşayamadığı hikayenin faturasını masum bir kadına kesen ruhsuz adamlarla dolu. Bu hikayemizden ders
47:13
çıkaracak olan çok insan var. Ancak kendisi de o ruhsuzlardan olup eleştirecek olan insan da var. Siz
47:21
iyilerden olmaya gayret edin, olur mu? Bu hikayemiz ile ilgili görüşlerinizi de
47:26
bizimle paylaşmayı ihmal etmeyin. Bir sonraki yaşanmış gerçek hikayede
47:31
görüşmek üzere. Hoşça kalın sevgili dostlar.
47:38
[Alkış] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.

