0:00
Şu an bir aile apartmanında mı yaşıyorsunuz? Ya da eşiniz aile apartmanında yaşamayı teklif etse kabul
0:07
eder miydiniz? Eşinizin ailesiyle çok fazla içli dışlı olmak ister miydiniz?
0:13
Peki eşinizin ailesi sizin hayatınıza müdahale edip sizi kıskanıyor mu? Bu
0:19
hikayemizde aile apartmanında yaşamayı kabul eden bir kadının uğradığı hasetliklerle birlikte yaşanan tatsız
0:26
olaylara rağmen küllerinden yeniden doğuşuna ve büyük bir başarı hikayesine
0:31
hep birlikte şahit olacağız. Düşüncelerinizi yorumlarda mutlaka yazın, olur mu? Eğer hazırsanız
0:38
hikayemize geçebiliriz. İyi seyirler.
0:43
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
0:50
Melek o gün mutluluğun zehirli bir sarmaşık gibi ruhunu sarıp onu yavaş
0:55
yavaş boğacağını bilmiyordu. Aksine hayatının en parlak, en umut dolu gününü
1:01
yaşadığına emindi. Levent'in Ela gözlerinin içinde kendi yansımasını
1:07
gördüğünde geleceğin vaadettiği her şeyin pırıl pırıl bir cennetten farksız
1:12
olacağına kalpten inanıyordu. Levent ona sadece bir sevgili değil aynı
1:17
zamanda sığınabileceği bir liman, yaslanabileceği bir dağ gibi görünüyordu.
1:23
Aşklarının ilk gününden beri ona gösterdiği o nazik, o korumacı tavır
1:28
meleğin ayaklarını yerden kesmişti. Her kelimesi özenle seçilmiş, her dokunuşu
1:34
şefkat doluydu. Melek bu adamla bir ömür geçirecek olmanın tatlı sarhoşluğu
1:40
içindeydi. Levent'in ailesi de bu rüyanın en güzel parçasıydı.
1:45
Annesi Sabriye Hanım meleği daha ilk gördüğü andan itibaren kendi kızı gibi
1:51
bağrına basmıştı. O sıcak tebessümü kızım diye başlayan cümleleri meleğin
1:57
içindeki tüm endişeleri bir anda silip süpürüyordu. Sabriye Hanım usta bir
2:03
bahçıvan gibi meleğin kalbine sevgi tohumları ekiyor. Onu her gün şefkatle
2:08
suluyordu. Levent'in iki abiyi ve onların eşleri yani meleğin müstakbel
2:15
eltileri de bu sevgi çemberinin birer halkasıydı. Birlikte içilen kahveler,
2:20
edilen tatlı sohbetler, paylaşılan küçük sırlar meleğe kocaman sıcacık bir
2:25
ailenin parçası olduğunu hissettiriyordu. Bu apartman dışarıdan bakıldığında
2:30
sıradan bir yapı olabilirdi ama melek için içi sevgiyle dolu, huzurlu bir
2:36
yuvaydı. Bu aileye gelin gitmek, bu sevgi dolu insanların arasına katılmak,
2:42
melek için bir piyango kazanmak gibiydi. Ancak meleğin kalbinin derinliklerinde
2:47
kimseyle paylaşmadığı bir arzusu vardı. Levent'le kuracakları yuvanın sadece
2:53
onlara ait olmasını istiyordu. Ne kendi ailesinin gölgesi düşsün istiyordu evliliklerinin üzerine ne de Levent'in
3:00
ailesinin. Ayrı bir evde kendi kurallarını koyacakları, kendi düzenlerini oluşturacakları bir hayat
3:07
hayal ediyordu. Bağımsızlık ona göre sağlıklı bir evliliğin temel taşıydı. Bu
3:13
düşüncesini Levent'e açtığında sevgilisi ona sonuna kadar hak vermişti.
3:19
Elbette sevgilim demişti Levent. Sen nasıl istersen öyle olur. Kendi
3:24
yuvamızı, kendi krallığımızı kuracağız. Kimsenin bize karışmasına izin vermem.
3:29
Bu sözler meleğin kalbini bir kez daha fethetmiş, ona olan güvenini perçinlemişti.
3:36
Fakat zaman ilerleyip evlilik hazırlıkları ciddiye bindikçe Levent'in bu konudaki net tavrı yavaş yavaş
3:43
buharlaşmaya başladı. Önce konuyu her açıldığında geçiştirir oldu. Sonra da
3:50
derin bir sessizliğe büründü. Melek bu sessizliğin ardında bir fırtınanın biriktiğini hissediyor ama
3:56
konduramıyordu. Sonunda Levent bir akşam yemeğinde baklayı ağzından çıkardı. Ekonomik
4:03
zorluklardan dem vurdu. Yeni bir ev kurmanın, kiraya çıkmanın ne kadar masraflı olacağından bahsetti. Sadece
4:11
geçici bir süre için meleğim." dedi gözlerinin içine bakarak. Annemlerin
4:16
apartmanında bize ait olan dairede başlayalım hayata. Biraz para
4:21
biriktirince söz veriyorum. İstediğin en güzel evi tutarız.
4:27
Meleğin hayal dünyası başına yıkılmış gibiydi. Aile apartmanı. Her gün içe göz
4:35
göze olmak. Kontrol altında hissetmek. Annesinin ve babasının en başından beri
4:42
korktuğu şey buydu. Bu fikir ayrılığı mutluluk tablosuna düşen ilk gölgeydi.
4:49
Ama Levent'e olan aşkı o kadar büyüktü ki mantığının sesini bastırıyordu.
4:54
Üstelik Sabriye Hanım'ın o melek gibi yüzü eltilerinin sıcak gülümsemeleri
5:00
aklına geldikçe belki de o kadar kötü olmaz diye düşündü. Belki de annemler
5:06
abartıyordur. Levent'in sevgisine ve ailesinin iyiliğine sığınarak istemeye istemeye bu
5:13
teklifi kabul etti. Bu kararını kendi ailesine açtığında beklediği tepkiyle
5:18
karşılaştı. Annesi kızım yapma." diye yalvardı. O apartman senin altın kafesin
5:26
olur. Başta her şey güzel gelir ama sonra nefes alamaz hale gelirsin.
5:31
Evliliğinize en büyük zararı bu yakınlık verir. Babası da aynı endişeleri
5:37
taşıyordu. Sürekli göz hapsinde olacaksın dedi. Her adımın, her kararın
5:43
sorgulanacak. Kendi evinin hanımı olamazsın. Fakat meleğin gözlerindeki
5:48
aşkı ve kararındaki ısrarı görünce daha fazla üsteleyemediler. Kızlarının
5:53
mutluluğu için içleri kan ağlayarak bu duruma razı oldular. Düğün günü geldiğinde melek beyaz gelinliğinin
6:00
içinde bir kuğu gibiydi. Levent'in koluna girdiğinde tüm endişelerini bir kenara bırakıp sadece ağının tadını
6:08
çıkarmaya karar verdi. Nikah memurunun sorusuna, "Evet." diye haykırırken sesi
6:14
salonda yankılandı. O anile apartmanı da dahil olmak üzere her şeyi unutmuştu.
6:19
Sadece sevdiği adam ve onunla başlayacağı yeni hayat vardı. Düğünün ardından Levent onu kucağına alıp aile
6:27
apartmanının kapısından içeri soktuğunda melek kalbinin hızla çarptığını hissetti. Burası artık onun da eviydi.
6:35
Eşyaları yerleştirdiler. Kendi zevklerine göre küçük dokunuşlar yaptılar ve dairelerini sıcacık bir
6:42
yuvaya dönüştürdüler. İlk haftalar, aylar rüya gibi geçti.
6:47
Sabriye Hanım her gün bir bahane ile kapılarını çalıyor. Elinde ya sıcak bir çorba kasesi ya da yeni demlediği çay
6:55
oluyordu. Eltileriyle günleri alışverişleri, kahve falları eksik olmuyordu. Birlikte güldüler, birlikte
7:02
ağladılar. Kısa sürede abla kardeş gibi oldular. Melek ailesinin tüm
7:08
korkularının yersiz olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bu apartman bir kafes değil.
7:13
Tam tersine onu sevgiyle saran korunaklı bir kaleydi. "Ne kadar şanslıyım." diye
7:19
fısıldadı bir gece uykuya dalmak üzere olan Levent'in kulağına. "Seni ve aileni bulduğum için çok şanslıyım." Levent
7:26
uykulu bir gülümsemeyle ona sarıldı ve melek hayatının sonuna kadar bu huzurun süreceğine inandı. Yaklaşık bir yıl
7:34
boyunca tek bir sorun, tek bir pürüz dahi çıkmadı. Melek bu sevgi dolu
7:39
ortamda adeta yeniden çiçek açmıştı. Kayın validesi en yakın sırdaşı,
7:45
eltileri ise en iyi arkadaşları olmuştu. Ailesinin endişelerini yersiz çıkardığı
7:50
için içten içe gurur duyuyordu. Her şey bir peri masalındaki gibi mükemmeldi. Ta
7:56
ki o güne kadar. Levent'in hayatlarına ve ailedeki tüm dengeleri sonsuza dek
8:02
değiştirecek o yeni iş fikrini ortaya attığı güne kadar. O gün cennet sandığı
8:07
yuvasının kapıları aslında cehenneme açılan bir dehlizin başlangıcıydı. Ama
8:12
melek henüz o dehlizin karanlığından habersiz mutlulukla gülümsüyordu. O
8:18
mükemmel tablo Levent'in bir akşam eve her zamankinden daha yorgun ve düşünceli
8:23
gelmesiyle yavaş yavaş çatlamaya başladı. Melek kocasının yüzündeki o
8:29
alışılmadık gölgeyi anında fark etmişti. Levent sofraya oturduğunda bile
8:34
dalgındı. En sevdiği yemeklere dokunmadı. Melek endişeyle elini onun
8:40
elinin üzerine koydu. Neyin var hayatım?" diye sordu yumuşak bir sesle.
8:47
"Bir sorun mu var dükkanda?" Levent derin bir it çekti. Gözlerini
8:52
meleğin endişeli gözlerinden kaçırdı. Sanki söyleyeceklerinden utanır gibiydi.
8:58
"Bir sorun yok." dedi fısıltıyla. "Sadece, sadece artık yetmiyor melek.
9:04
Yetmiyor. Bu iki kelime evin içindeki o huzurlu sessizliği bir bıçak gibi kesti. Levent
9:13
babadan kalma nalbur dükkanında iki abiyle birlikte çalışıyordu. Bekarken
9:18
kazancın üçe bölünmesi ona rahatlıkla yetiyordu ama şimdi evliydi. Bir yuvanın
9:24
sorumluluğu, hayalleri, geleceği vardı omuzlarında. Kiraları olmasa da bir evin
9:29
masrafı hiç bitmiyordu. Bir kenara ü kuruş koyamıyor, Mele'ye daha güzel bir
9:35
hayat sunma hayali her geçen gün ondan uzaklaşıyordu. Bütün gün çalışıyorum."
9:40
diye devam etti Levent sesinde biriken hayal kırıklığıyla. Ama günün sonunda
9:46
elimizde kalan üçte bir pay. Kendi kanatlarımla uçmak, sana daha fazlasını vermek istiyorum. Ama bu dükkanda
9:53
abilerimin gölgesinde bu mümkün değil. Levent'in bu itirafı meleğin yüreğine
9:59
dokundu. Kocasının gururunu, çaresizliğini ve ona olan sevgisinin ardındaki bu büyük sorumluluk hissini
10:06
anlıyordu. Ona kızmak yerine daha da sokuldu. "O zaman başka bir şey yaparız." dedi kararlı bir sesle. "Senin
10:13
tek başına kendi işinin patronu olacağın bir şey." Bu sözler Levent'in
10:18
gözlerindeki umut ışığını yeniden alevlendirdi. O gece uzun uzun konuştular. Levent'in
10:24
aklında somut bir fikir yoktu. Sadece bu kısır döngüden kurtulma isteği vardı.
10:30
İşte tam o anda meleğin yıllardır içinde uyuyan bir dev uyandı. Grafik tasarım
10:36
bölümünden mezun olmuş ama diplomasını bir çekmeceye kilitleyip ev hanımlığına razı gelmişti. İçindeki o yaratıcı ruh,
10:44
o üretme tutkusu kocasının hayalleriyle birleşince ortaya çıkmak için doğru anı
10:50
bulmuştu. Gözleri parlayarak Levent'e döndü. "Benim bir fikrim var." dedi heyecanla.
10:57
"Belki biraz çılgınca gelecek ama benim tasarımlarım. Onları hayata geçirebiliriz."
11:04
Melek saatlerce anlattı. Zihninde çizdiği o renkli dünyayı kelimelere döktü. Sıradan tişörtlerin, bez
11:12
çantaların, kazakların üzerine kendi özgün tasarımlarını işleyeceklerdi.
11:17
Nakışın o zarif dokusunu baskının modern çizgileriyle birleştireceklerdi. Kişiye
11:22
özel, hikayesi olan ürünler yaratacaklardı. "Düşünsene Levent." dedi. "İnsanlar
11:29
sadece bir kıyafet değil, bir sanat eseri, bir duygu satın alacak ve bunu
11:34
tüm dünyaya satabiliriz. Etsiy, Amazon gibi pazar yerleri bunun için var.
11:40
Meleek'in tutkusu Levent'e de geçmişti. Karısının gözlerindeki o ışık, projesine olan inancı Levent'in tüm tereddütlerini
11:48
silip süpürdü. Bu sadece bir iş fikri değil, aynı zamanda ikisinin birlikte
11:53
inşa edeceği bir hayaldi. Tek sorun sermayeydi. Baskı ve nakış makineleri
11:58
ilk parti ürünler için hatırı sayılır bir paraya ihtiyaçları vardı. Levent,
12:04
"Abilerimden borç isteyeceğim." dedi kendinden emin bir şekilde. Bunu bizim için yaparlar. Ertesi gün Levent konuyu
12:12
abilerine açtı. Nalbur dükkanından ayrılıp kendi işini kurmak istediğini, bunun için de borca ihtiyacı olduğunu
12:19
söyledi. Abileri önce şaşırsalar da Levent'in planını dinledikçe yüzlerinde
12:25
bir rahatlama belirdi. Levent'in ayrılması demek dükkanın gelirinin artık üçe değil ikiye bölünmesi demekti. Bu
12:33
onların hanesine daha fazla para gireceği anlamına geliyordu. Kardeşlerinin başarısını destekliyor
12:40
gibi görünerek aslında kendi çıkarlarını düşünerek bu teklifi seve seve kabul
12:45
ettiler. "Elbette, Aslan kardeşim." dedi büyük abi. "Senin kendi kanatlarınla uçmanı en
12:52
çok biz isteriz. Ne gerekiyorsa yaparız." Kardeşlik bağları ve karşılıklı iyi niyetle süslenmiş bu
12:59
konuşmanın ardında filizlenmeye başlayan bir kıskançlığın ve hesabın tohumları gizliydi. Ama o an kimse bunun farkında
13:07
değildi. Eltileri de haberi duyunca benzer bir sevinç yaşadılar. Kocalarının eve daha
13:14
fazla para getirecek olması onları da mutlu etmişti. Meleğe sarılıp, "Ne iyi ettiniz canım.
13:22
İnşallah çok başarılı olursunuz." dediler. Bu destek sözcüklerinin hepsi
13:27
samimi görünüyordu. O an için gerçekten de samimiydiler. Henüz Melek ve
13:32
Levent'in başarısının kendi huzurlarını kaçıracak bir boyuta ulaşacağını hayal bile edemiyorlardı.
13:39
Abilerinden aldıkları borçla ilk adımı attılar. İnternetten son model bir baskı
13:45
makinesi ve tek kafalı bir nakış makinesi sipariş ettiler. Levent hemen
13:50
Bursa'nın yolunu tuttu ve oradaki tekstil toptancılarından ilk denemeler için farklı renklerde tam 300 adet
13:57
kaliteli düz tişört tedarik etti. Evlerine döndüklerinde o küçük ama
14:02
huzurlu salonları bir anda bir atölyeye dönüştü. Koltuklar duvarlara yanaştırıldı. Orta sehpanın yerini
14:09
makinelerin kurulacağı masalar aldı. Makineler gelip kurulduğunda odayı dolduran yeni ve endüstriyel koku onlara
14:16
umudun kokusu gibi geldi. Melek yıllardır kara kalem defterlerinde sakladığı tasarımlarını günyüzüne
14:22
çıkardı. Çiçekler, geometrik desenler, anlamlı sözcükler hepsi onun hayal
14:27
gücünün birer ürünüydü. İlk tasarımı ince bir dala konmuş, özgürlüğe kanat çırpan bir kuş motifiydi. Levent
14:35
makineyi nasıl kullanacağını öğrendikten sonra meleğin çizimini dijital ortama aktardı ve ilk denemeyi yaptılar. Nakış
14:42
makinesinin iğnesi beyaz tişörtün üzerinde ritmik bir sesle hareket ederken ikisi de nefeslerini tutarak
14:49
izliyordu. İğnenin her bir vuruşu kalplerinde bir umut tohumu ekiyordu.
14:54
Sonunda makine durduğunda ortaya çıkan eser karşısında gözleri doldu. O basit
15:00
tişört artık meleğin ruhundan bir parça taşıyan canlı bir nesneye dönüşmüştü.
15:06
İlk ürünlerin fotoğraflarını çekip Etsi ve Amazon'da dükkanlarını açtılar. İlk
15:11
birkaç gün sessiz geçti. Her bildirim sesinde yürekleri ağızlarına gelse de
15:17
gelenler sadece platform güncellemeleriydi. Tam umutları tükenmeye başlarken bir
15:23
gece yarısı Levent'in telefonu satış yapıldı diye bir bildirim sesiyle çaldı.
15:28
Sanki yazar kasa sesi gibi bir şeydi. Ets'den bir satış bildirimiydi.
15:34
Amerika'dan bir müşteri melein o ilk tasarladığı özgürlüğü simgeleyen kuş
15:40
motifli tişörtü satın almıştı. O anki sevinçleri kelimelerle tarif edilemezdi.
15:46
Birbirlerine sarıldılar, mutluluktan ağladılar. Bu sadece 30 dolarlık bir
15:53
satış değildi. Bu hayallerinin gerçekleşebileceğinin kanıtıydı.
15:59
O gece başarılarının ışığı pencerelerinden sokağa taşarken aynı apartmanın başka bir penceresinde uykusu
16:06
kaçan bir çift gözün onların aydınlık penceresine karanlık bir merakla
16:12
baktığını bilmiyorlardı. Başarıları onları aydınlatırken
16:18
etraflarındaki gölgeleri de uzatmaya başlamıştı. İlk satışın getirdiği o sarhoş edici
16:24
mutluluk kısa sürede hayatlarının yeni normali haline geldi. Salonlarını esir
16:29
alan makinelerin ritmik sesi artık bir gürültü değil, yuvalarının üzerine yağan
16:35
bereketin tatlı melodisiydi. Meleğin parmaklarından dökülen tasarımlar dünyanın dört bir yanındaki
16:42
insanların kalplerine dokunuyordu. Amerika'daki o ilk müşteriyi
16:48
Almanya'dan, İngiltere'den, Avustralya'dan gelen yenileri izledi.
16:54
Her satış bildirimi sesi sadece banka hesaplarını değil özgüvenlerini ve
16:59
birbirlerine olan inançlarını da dolduruyordu. Geceleri yorgunluktan tap
17:04
düşseler de sabahları yeni siparişlerin heyecanıyla uyanıyorlardı.
17:10
Melek tasarlıyor, çiziyor, renkleri seçiyordu. Levent ise siparişleri
17:15
yönetiyor, makinelerin bakımını yapıyor, paketlemeyi organize ediyordu. Mükemmel
17:21
bir takımdılar. Birlikte kurdukları bu küçük imparatorluk onların ortak
17:27
zaferiydi. İşler o kadar büyümüştü ki Levent'in eski arabasının bagajı kargoya
17:33
götürülecek paketleri taşımaya yetmez olmuştu. Bize daha büyük bir araç lazım.
17:39
dedi Levent bir gün paketlerle dolu koridora bakarak. Bir hafta sonra
17:44
kapının önünde parlak beyaz bir ticari minibüs duruyordu. Bu sadece bir araç
17:50
değil başarılarının somut bir kanıtıydı. Levent abilerine yeni minibüsü
17:56
gösterdiğinde yüzlerinde zoraki bir tebessüm belirdi. "İyi günlerde
18:01
kullanın" dediler. Ama seslerindeki o eski sıcaklık yoktu. Gözleri aracın
18:07
yeniliğine ve büyüklüğüne, kendi durağan hayatlarının bir eleştirisi gibi takılıp
18:12
kalmıştı. Asıl kırılma birkaç ay sonra Levent'in meleğe bir sürpriz yapmasıyla
18:18
yaşandı. Bir akşam eve geldiğinde elinde bir araba anahtarı vardı. "Bu da senin
18:24
için meleğim." dedi. "Arık iplikçilere, kumaşçılara otobüsle gitmeni istemiyorum. Bu senin araban."
18:31
Meleek'in mutluluktan gözleri doldu. Kapının önüne park edilmiş küçük şık
18:37
metalik gri arabayı gördüğünde sevinçten Levent'in boynuna sarıldı. Bu araba onun
18:43
özgürlüğü, emeğinin karşılığıydı. Ertesi sabah yeni arabasıyla ilk kez
18:49
işlerini halletmek için evden çıktığında eltilerinin ve kayın validesinin
18:54
pencereden ona nasıl baktığını fark etmedi. Balkonda kahve içen üç kadın
19:00
meleğin arabasına binişini o kendinden emin duruşunu buz gibi bakışlarla izlediler. O an aralarında tek kelime
19:08
konuşulmasa da ortak bir karar verildi. Bu mutluluk, bu başarı onlara göre
19:14
fazlaydı ve bunun bir bedeli olmalıydı. Sabriye Hanım'ın kapısı artık meleye
19:20
çalınmaz oldu. O şefkatli kızım hitabı yerini mesafeli soğuk bir meleke
19:26
bıraktı. Eltileriyle yapılan kahve günleri tamamen bitti. Apartman
19:31
koridorunda karşılaştıklarında bir zamanlar saatlerce sohbet ettiği kadınlar şimdi başlarını çevirip
19:38
yollarına devam ediyorlardı. Melek bu ani ve anlamsız değişime bir anlam
19:43
veremiyordu. Bir şey mi yaptım diye soruyordu Levent'e. Bana neden böyle davranıyorlar? Levent ise işlerimize
19:51
odaklanalım hayatım boşver. Diyerek onu geçiştiriyordu. Ama o da ailesindeki bu
19:57
değişimin farkındaydı ve bu durum onu da rahatsız ediyordu. Dedikodu zehirli bir
20:03
sarmaşık gibi apartmanın duvarlarında sessizce büyümeye başladı. Kimse açıkça
20:09
onların başarısını kıskanıyoruz demiyordu. Bunun yerine hasetlerini gizleyecekleri kılıflar buluyorlardı.
20:17
Levent çok değişti diyordu büyükelti diğerlerine. Para onu şımarttı. Ailesini
20:23
unuttu. Diğer elti hemen ona katıldı. Asıl melek değiştirdi onu. O yılan kocamın
20:30
kardeşini bizden kopardı. Gördünüz mü arabayı nasıl da kurulmuş direksiyonuna
20:35
kendini bir şey sanıyor. En ağır darbe ise Sabriye Hanım'dan geldi. Oğlunu hala kucağındaki bir bebek
20:43
gibi gören, onun üzerindeki kontrolünü kaybetmekten ölesiye korkan anne, tüm
20:48
hıncını gelinine yöneltti. "Bu işi onun aklına sokan melek." dedi diğer
20:53
gelinlerine. Oğlumun düzenini bozdu. Kardeşlerin arasını açtı. Nalbur
20:59
dükkanından ayrılınca nasıl sevinmişlerdi bir boğaz eksildi diye. Ama şimdi Levent'in tek başına onlardan
21:06
fazla kazanması hepsinin gözüne battı. Gördünüz mü? Hepsi meleğin yüzünden.
21:13
Bu sözler kıskançlık ateşine atılmış bir körüktü. Suçlu bulunmuştu. Tüm bu
21:18
huzursuzluğun kaynağı melekti. Zehirli fısıltılar zamanla daha curetkar
21:24
yalanlara dönüştü. Levent sık sık Bursa'ya yeni tekstil ürünleri, iplikler ve kumaşlar almaya
21:31
gidiyordu. Bazen bir, bazen iki gün kalıyordu. İşte bu seyahatler aile için
21:37
mükemmel bir fırsat yarattı. Bir gün eltilerden biri imalı bir şekilde ortaya
21:43
bir laf attı. Levent yine Bursa'da. Melek evde tek başına. Kim bilir ne
21:49
yapıyordur? Bu laf havada kalmadı. Sabriye Hanım bu fikre dört elle sarıldı. Oğlunun kendisinden çalan bu
21:56
kadının aynı zamanda onu aldattığına inanmak ona tarif edilemez bir güç veriyordu. Bu yalan o kadar çok
22:03
tekrarlandı ki bir süre sonra kendileri de buna inanmaya başladılar. Artık melek sadece kibirli ve para
22:11
düşkünü bir kadın değil, aynı zamanda ahlaksız bir kadındı. Ve bu zehri
22:16
Levent'in damarlarına enjekte etmeye başladılar. Önce annesi başladı. "Oğlum
22:22
gözünü dört aç." dedi bir gün. O kadına çok güvenme. Tek başına kalıyor evde. Sen yokken mahallede laf söz dolaşıyor.
22:30
Levent annesine şiddetle karşı çıktı. Ne diyorsun sen anne? Meleğe nasıl böyle
22:36
bir iftira atarsın?" diye bağırdı. Ama tohum ekilmişti bir kere. Sonra abileri
22:42
devreye girdi. "Kardeşim." dedi biri. "Anamız haklı. Biz de duyuyoruz bir
22:48
şeyler. Dikkatli ol. Bu kadın senin başını yakacak. Eltileri de her fırsatta Levent'in
22:54
kulağına fısıldıyor, meleğin şüpheli hareketlerinden dem vuruyorlardı. Levent kalesinin her yandan kuşatıldığını
23:01
hissediyordu. Karısını seviyordu. Ona güveniyordu. Ama karşısında kanından,
23:06
canından olan annesi, abileri, tüm ailesi vardı. Hepsi bir ağızdan aynı
23:12
şeyi söylüyordu. "Hepsi mi yalan söylüyor olabilir?" sorusu bir kurt gibi beynini kemirmeye başladı. Meleke olan
23:20
bakışları değişti. Eskisi gibi içten gülmüyor, ona dokunurken tereddüt ediyordu. Geceleri melek uyurken onu
23:27
izliyor, zihninde ailesinin fısıldadığı korkunç senaryoları canlandırıyordu.
23:33
Aşkı ve güvencesi ailesinin sistematik nefreti karşısında her gün biraz daha
23:38
eriyordu. Bir gün Levent yine Bursa'ya gitmek için hazırlandı. Evden çıkmadan
23:44
önce meleğe sarıldı ama sarılışı soğuk ve mesafeliydi. Akşama geç gelirim. Gece
23:50
2 gibi falan. dedi. Melek kocasının bu tuhaflığını yine yorgunluğuna verdi. Ama
23:56
Levent o gün Bursa'ya hiç gitmedi. Arabasını apartmanın birkaç sokak uzağına park etti ve beklemeye başladı.
24:04
Ailesinin beynine ektiği o zehirli tohum artık filizlenmiş ve tüm mantığını ele
24:09
geçirmişti. Karısını kendi karısını takip edecekti. Kalbi ihanetin ve
24:15
şüphenin ağırlığıyla bir taş gibiydi. O gün sadece meleği değil kendi
24:21
mutluluğunu da adım adım takip edip nasıl yok ettiğini görecekti. O sabah
24:26
Güneş her zamanki gibi doğmuştu ama Levent'in dünyası zifiri bir karanlığın içindeydi. Arabasının sürücü koltuğunda
24:33
bir avcı sabrıyla ama bir kurbanın çaresizliğiyle bekliyordu. Kendi evini
24:38
karısının çıkacağı kapıyı gözetliyordu. Bu yaptığı şeyden midesi bulanıyordu.
24:44
Bir zamanlar uğruna dünyaları yakacağı kadına şimdi bir suçlu muamelesi yapıyordu. Ama ailesinin beynine ektiği
24:51
o zehir mantığının her zerresine yayılmıştı. Kalbinin bir yarısı, "Bu bir delilik.
24:58
Eve git ve karına sarıl." diye haykırırken diğer yarısı ya haklılarsa
25:04
ya bütün bu sevgi bir yalansa diye fısıldıyordu. Bu iki sesin arasında sıkışıp kalmıştı.
25:11
Nihayet apartman kapısı açıldı ve melek göründü. Üzerinde yine kendi tasarladığı
25:17
zarif çiçek desenleriyle süslü bir elbise vardı. Yüzünde işe gitmenin o her
25:22
zamanki tatlı telaşı ve enerjisi vardı. Etrafına bakındı. Derin bir nefes aldı
25:28
ve yeni arabasına doğru yürüdü. Levent kalbi göğüs kafesini delercesine
25:33
çarparken koltuğuna sindi. Meleğin her adımı, her hareketi Levent'in şüpheci
25:39
gözlerinde farklı bir anlam kazanıyordu. O masumane etrafa bakış sanki birini mi
25:44
arıyor diye yorumlandı. O kendinden emin yürüyüş sanki bir buluşmaya gitmenin
25:49
verdiği cüret gibi göründü. Melek arabasına binip uzaklaşınca Levent birkaç araba geriden onu takip etmeye
25:57
başladı. Direksiyonu sıkan elleri bembeyaz kesilmişti. Bir zamanlar gururla, "Bu karımın arabası." dediği o
26:04
küçük gri araba şimdi bir suç mahalline giden bir araç gibi geliyordu ona.
26:10
Şehrin kalabalık caddelerinde sayısız insanın arasında karısının ihanetini arayan bir hayalete dönüşmüştü. Melek
26:18
her zamanki rotasını izliyordu. Önce Sultan Amam'daki büyük iş hanlarına girdi. Levent arabasını uzağa park edip
26:26
peşinden yürüdü. Meleekin o kalabalık, gürültülü hanlarda dükkan dükkan dolaşmasını, kumaşlara dokunmasını,
26:33
iplik kartelalarını incelemesini izledi. Melek esnafla gülüşerek sohbet ediyor,
26:38
pazarlık yapıyor, yeni sezon renkleri hakkında bilgi alıyordu. Bunların hepsi işinin bir parçasıydı. Levent bunu
26:45
biliyordu. Aylar boyunca meleğin bu koşturmacasına şahit olmuştu. Ama bugün o dükkan sahiplerinin güleryüzü, o
26:52
samimi sohbetler Levent'in zihninde korkunç birer senaryoya dönüşüyordu.
26:58
Neden bu kadar samimi? Neden bu kadar uzun konuşuyor? soruları beynini
27:03
kemiriyordu. Her gülen erkek yüzünde ailesinin anlattığı o hayali dostun
27:09
siluetini arıyordu. Oradan sonra melek birkaç iplikçi dükkanına daha uğradı ve
27:15
öğle saatlerinde tek başına küçük bir esnaf lokantasına girdi. Levent
27:20
lokantanın karşısındaki bir köşe başında bekledi. Karısının tek başına yemek yediğini görmek içindeki fırtınayı bir
27:27
anlığına dindirdi. küçücük bir umut ışığı belirdi. İşte dedi kendi kendine.
27:35
Yalnız kimse yok. Annemler yanılıyor. Ben bir deliyim. Bu rahatlama hissi onu
27:41
neredeyse bu aptalca takibi bırakıp eve dönmeye ikna edecekti. Ama o zehir bir
27:46
kere kana karışmıştı. Belki de daha sonra buluşacak. Diye fısıldadı içindeki şeytan ve beklemeye devam etti.
27:55
Yemeğini bitiren melek lokantadan çıktı ve yakındaki bir kafeye doğru yürüdü.
28:00
Burası daha modern, daha aydınlık bir yerdi. Melek içeri girip cam kenarında
28:06
bir masaya oturdu ve kendine bir kahve söyledi. Levent kafenin tam karşısında
28:11
bir ağacın gölgesinde duruyordu. İçeri girmeyi karşısına oturup, "Burada ne yapıyorum ben melek? Aklımı yitirmek
28:18
üzereyim. Bana yardım et." demeyi o kadar çok istedi ki. Ama gururu ve şüphesizi, ayaklarını yere çivilemişti.
28:25
Melek kahvesini yudumlarken kafenin kapısı açıldı ve içeri iki kadınla bir erkek girdi. Levent'in tanıdığı insanlar
28:33
değillerdi. Meleği gördüklerinde yüzleri aydınlandı ve neşeyle onun masasına
28:38
doğru yürüdüler. Melek de onları görünce şaşırmış ama bir o kadar da sevinmişti.
28:45
Ayağa kalktı, arkadaşlarına sarıldı. Kahkahaları camın ardından bile duyulacak kadar içtendi. O an işte
28:53
Levent için zamanın durduğu, dünyanın yıkıldığı o an buydu. İki kadın ve bir
28:59
erkek. Ailesinin bahsettiği o arkadaş çevresi. Levent'in gözleri masadaki
29:05
adama kilitlendi. Adam meleğin tam karşısına oturmuştu. gülüyor, bir şeyler
29:11
anlatıyor, ellerini, kollarını kullanarak hararetli bir şekilde konuşuyordu. Melek de ona aynı neşeyle
29:18
karşılık veriyor, ara sıra kahkahalarla gülüyordu. Levent onların ne konuştuğunu
29:24
duymuyordu. Sadece görüyordu ve gördükleri ailesinin anlattığı yalanları
29:30
zihninde gerçek kılıyordu. Meleğin o masum kahkahası bir ihanetin müziği gibi
29:36
çınladı kulaklarında. Arkadaşının omzuna dostça dokunuşu bir sevgilinin okşaması
29:42
gibi göründü gözüne. O masadaki neşeli atmosfer Levent'in dünyasına bir
29:47
cehennem ateşi gibi düştü. Daha fazla bakamadı. Göğsüne bir hançer saplanmış
29:53
gibi hissetti. Nefesi kesildi. Arkasını döndü ve hızlı adımlarla oradan
29:59
uzaklaştı. Arabasına nasıl bindiğini, motoru nasıl çalıştırdığını hatırlamıyordu.
30:05
Sadece o sahne beyninde tekrar tekrar oynuyordu. Karısının gülen yüzü o adamın
30:11
yüzüyle birlikte bir kabusa dönüşmüştü. Apar topar Bursa yoluna saptı. Planına
30:16
sadık kalmalıydı. O uzun yol boyunca sadece düşündü. Radyoyu bile açmadı.
30:21
Sadece kafasının içindeki o uğultuyla, o korkunç görüntülerle seyahat etti.
30:27
Bursa'ya vardığında mekanik bir şekilde her zaman mal aldığı toptancılara gitti. Siparişleri verdi, arabayı doldurdu. Ama
30:35
ne aldığını, ne konuştuğunu bilmiyordu. Bir robot gibiydi. Duyguları alınmış,
30:40
sadece programlandığı şeyi yapan bir makine. Söz verdiği gibi gece iki
30:45
sularında eve geldi. Anahtarı kilide soktuğunda çıkan ses ölüm sessizliğindeki evde bir bomba gibi
30:52
patladı. Melek salondaki koltukta uyuya kalmıştı. Üzerinde ince bir battaniye
30:58
vardı ve televizyonun sesi kısılmıştı. Yorgunluktan bitap düşmüş hali bile bir
31:04
melek gibiydi. Normal bir zamanda Levent onu usulca kucağına alır, yatağına
31:10
götürür, alnına bir öpücük kondurdu. Ama bu gece karısına baktığında sadece
31:15
kafedeki o adamın yanındaki gülen kadını gördü. Ayaklarının ucuna basarak yatak odasına geçti. Melek kapının sesine
31:23
uyandı ve uykulu gözlerle ona baktı. "Hoş geldin hayatım." dedi mahmur bir
31:28
sesle. "Çok mu yoruldun?" Levent onun yüzüne bakamadı. Sırtı dönük bir şekilde
31:34
üzerini değiştirirken yorgunum." diye mırıldandı. Sesi buz gibiydi. Melek
31:40
koltuktan kalkıp yanına geldi. Elini omzuna koydu. "Bir sorun mu var Levent?
31:46
Çok tuhafsın." dedi. Levent onun dokunuşuyla irkildi. Sanki tenine
31:51
zehirli bir sarmaşık dokunmuş gibiydi. "Bir şey yok." dedi sert bir sesle.
31:57
"Sadece uyumak istiyorum." Melek olduğu yerde dona kaldı. Bu adam
32:02
onun Leventi değildi. Bu soğukluk, bu mesafe, bu duvar neydi? O gece yatağın
32:10
iki ucunda aralarında kilometrelerce mesafe varmış gibi yattılar. Levent
32:15
sırtını dönmüş. Tavanın karanlığına bakarak gördüğü ihaneti tekrar tekrar yaşarken melek sessizce ağlıyordu.
32:23
Ne yaptığını, ne söylediğini, bu cenneti cehenneme çeviren o günahın ne olduğunu
32:29
bilmeden sevdiği adamın buz kesen sessizliği içinde yapaalnız kalmıştı.
32:35
Apartmanın diğer dairelerinde ise bu soğukluğun haberini alacakları günü sabırsızlıkla bekleyenler huzur içinde
32:42
uyuyorlardı. Onların zaferi Melek ve Levent'in yatak odasındaki o dipsiz
32:47
uçurumda filizleniyordu. O geceden sonra ev bir sessizlik mabedine dönüştü. Ama bu huzurlu bir
32:54
sessizlik değil. Fırtına öncesi havayı kaplayan o ağır boğucu sessizlikti.
33:00
Levent bir hayalet gibi evin içinde dolaşıyor, melekle göz göze gelmekten özenle kaçınıyordu.
33:07
Günlerce tek bir kelime etmedi. Sadece atölyeye dönen salonda mekanik bir
33:13
şekilde çalışıyor, paketleri hazırlıyor, kargoya gidiyordu. Ama artık o işten
33:19
zevk almıyordu. O makinelerin sesi artık bereketin değil ihanetin melodisi
33:24
gibiydi kulaklarında. Her tasarım, her renk ona kafedeki o sahneyi hatırlatıyordu.
33:31
Melek ise buzdan duvara çarpa çarpa paramparça oluyordu. Her gün neyin var
33:38
diye sorduğunda aldığı tek cevap bir şey yok oluyordu. Bu iki kelime bir bıçak
33:45
gibi kalbine saplanıyordu. Kocasının sevgisini, neşesini, dokunuşunu kaybetmişti. Geceleri yatağın
33:52
soğuk tarafında Levent'in sırtına bakarak sessizce ağlıyor, bu kabusun sebebini anlamaya çalışıyordu. Kendini
33:59
sorguluyor, her anını, her kelimesini aklından geçiriyordu. Acaba yanlış bir şey mi söyledim? Onu kıracak bir şey mi
34:06
yaptım? Ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. Bu anlamsız ceza onu yavaş yavaş
34:13
tüketiyordu. Levent'in bu içe kapanıklığı ve soğukluğu apartmandaki diğer gözlerden kaçmadı. Sabriye Hanım
34:21
ve eltileri zaferlerini kutluyorlardı. "Gördünüz mü?" diyordu Sabriye Hanım
34:26
diğer gelinlerine. Oğlumun gözü açıldı sonunda. Anladı o kadının ne mal olduğunu. Fısıltıları daha da cüretkar
34:33
hale gelmişti. Levent'le her karşılaştıklarında, "Nasıl gidiyor oğlum? Bir sıkıntın var
34:39
mı?" diye sorarak onun şüphelerini daha da derinleştirmeye çalışıyorlardı.
34:45
Levent'in suskunluğu onlar için bir itiraftı. planları tıkır tıkır işliyordu. Bu durum meleğin artık
34:53
dayanamayacağı bir noktaya geldiğinde çareyi kendi ailesine aramakta buldu.
34:58
Annesine ağlayarak her şeyi anlattı. Levent'in bir anda nasıl değiştiğini,
35:03
kendisine nasıl bir yabancı gibi davrandığını, evin içindeki o boğucu
35:08
sessizliği anlattı. Telefonun diğer ucundaki annesinin yüreği parçalandı.
35:14
"Ben sana söylemiştim kızım." dedi acıyla. O apartman senin yuvana mezar olur demiştim. O insanlar sana huzur
35:21
vermezler. Bırak gel kızım. O evde o adamla daha fazla kendini heba etme.
35:27
Babası da aynı fikirdeydi. Gurur yapma yavrum. Dedi. Kapımız sana her zaman
35:33
açık. Boşan kurtul o cehennemden. Ama melek ailesini dinlemedi. İçinde
35:39
hala küçücük bir umut kırıntısı vardı. Levent'i hala seviyordu. Bu durumun
35:45
geçici bir buhran olduğuna, yakında her şeyin düzeleceğine inanmak istiyordu.
35:51
Ancak fırtına dinmek yerine daha da şiddetlendi. Bir akşam yine basit bir sebepten
35:57
başlayan bir tartışma Levent'in haftalardır içinde biriktirdiği o zehri kusmasıyla patladı. Melek sadece artık
36:05
konuş benimle Levent. Bu sessizlik beni öldürüyor. Sorun neyse çözelim."
36:11
demişti. Levent ona kan çanağına dönmüş gözlerle baktı ve o an o korkunç soru
36:19
dudaklarından döküldü. Sen beni aldatıyor musun? Kelime odanın ortasında
36:25
bir bomba gibi patladı. Meleğin nefesi kesildi. Kulaklarının uğuldadığını,
36:31
dünyanın ayaklarının altından kaydığını hissetti. Şoktan konuşamadı. Sadece
36:37
kocasının yüzüne baktı. Bu nasıl olabilirdi? Bu iğrenç iftira, bu akıl
36:42
almaz suçlama da nereden çıkmıştı? Levent onun suskunluğunu bir suçluluk
36:48
belirtisi olarak yorumladı. "Susma di" diye bağırdı. "Cevap ver. Her
36:54
şeyi biliyorum ben. Ben Bursa'ya gittiğimde o kafede dostunla buluştuğunu biliyorum."
37:00
Meleğin beyninde şimşekler çaktı. Kafe. Arkadaşlarıyla karşılaştığı o gün.
37:07
Aklına gelen ilk şey, "Keşke o gün oraya gitseydin, keşke masamıza gelseydin."
37:13
demek oldu. Oradakilerin kim olduğunu görürdün. Biri liseden beri en yakın
37:18
arkadaşım Ayşe, diğeri üniversiteden ev arkadaşım Zeynep. Yanlarındaki de
37:23
Zeynep'in nişanlısıydı. Beni onunla tanıştırdılar. Keşke gelip baksaydın Levent. Uzaktan izlemek yerine. Ama
37:31
gelmedin. Çünkü bana güvenmediğini yüzüme söylemekten korktun.
37:37
Levent bu açıklamayı duymazdan geldi. O kararını çoktan vermişti. Kendi
37:43
mahkemesini kurmuş, hükmünü vermişti. O anda telefonu eline aldı ve annesini
37:48
aradı. Anne, "Hemen abimlerle yengemleri de alıp bize gelin. Konuşmamız gereken
37:54
çok önemli bir konu var." dedi. Yarım saat içinde tüm aile Melek ve Levent'in
38:00
salonunda toplanmıştı. Sabriye Hanım ve eltileri yüzlerinde sahte bir endişe ve
38:05
merak ifadesiyle oturuyorlardı. Ama gözlerinin içi parlıyordu. Büyük an gelmişti. Levent ayakta salonda bir o
38:13
yana bir bu yana yürüyordu. Melek ise koltuğun bir köşesine sinmiş üzerine
38:18
doğrultulmuş o nefret dolu bakışların altında eziliyordu. Levent derin bir nefes aldı ve bu kadın
38:27
dedi meleği işaret ederek. beni aldatıyor. Bu sözle birlikte mahkeme başladı. Her
38:34
ağızdan bir iftira, bir yalan çıkmaya başladı. Büyük elti, "Ben zaten
38:40
şüpheleniyordum. Birkaç kere tanımadığım arabaların apartmanın önünde durduğunu gördüm." dedi. Tamamen yalandı. Diğer
38:48
elti, "Telefonda fısıldayarak konuştuğunu duymuştum bir keresinde koridordan geçerken di" diye ekledi. Bu
38:55
da bir yalandı. Sabriye Hanım en büyük darbeyi vurdu. Ağlamaklı bir sesle,
39:02
"Benim oğlum gecesini gündüzüne katıp çalışırken o evde kimleri ağırladı kim bilir. Ben anayım, hissederim. Başından
39:10
beri içim rahat değildi bu kızla ilgili." dedi. Melek o anda her şeyi
39:15
anladı. Bu bir komploydu. Bu hasetle, kıskançlıkla örülmüş bir ağdı.
39:22
Levent'e olan aşkı ve evliliğini kurtarma umudu o an tuzla buz oldu.
39:27
Gözyaşları durdu. Yüzüne buz gibi bir sakinlik yayıldı. Ayağa kalktı ve
39:33
kimsenin yüzüne değil doğrudan Levent'in gözlerinin içine baktı.
39:39
Senin bu kadar kazanacağını ve büyüyeceğini kimse tahmin etmiyordu."
39:44
dedi sesi titreyerek ama kararlı bir şekilde. "Sen nalbur dükkanını bırakınca
39:50
bir boğaz eksildi diye hepsi sevinmişti. Ama şimdi sen onlardan çok kazanmaya
39:55
başladın. Bu da hepsinin gözüne battı. Arabalarımız, evimiz, başarımız battı.
40:01
Yuvamızı kendi hasetleri yüzünden yıkıyorlar ve sen de onlara inanıyorsun."
40:08
Meleek'in bu sözleri ailenin ortasına bir bomba gibi düştü. Maskeleri düşmüştü. Ama Levent ailesinin
40:15
yalanlarını kabul etmektense karısının gerçeğini reddetmeyi seçti. Ailesine toz
40:21
konduramazdı. Sen benim aileme iftira atamazsın diye kükredi. Biri yalan
40:27
söylüyor da hepsi mi yalan söylüyor? Ahlaksız kadın. Ahlaksız. Bu kelime
40:34
meleğin kalbinde kalan son sevgi kırıntısını da söküp attı. O an kafasında her şey bitti. Levent'le
40:41
yollara ayrılmıştı. Hiçbir şey söylemedi. O kalabalığın içinde o nefret dolu yüzlere tek tek baktı. Sonra
40:48
arkasını döndü. Üzerindeki elbiseden, ayağındaki ayakkabıdan başka hiçbir şey
40:53
almadan yatak odasına yürüdü. Çantasını ve telefonunu aldı. Sessizce salondan
41:00
geçti. Kimsenin yüzüne bakmadı. ve kapıyı açıp çıktı. O kapıyı kapatırken
41:05
çıkan ses sadece bir kapı sesi değil, bir hayatın, bir aşkın, bir hayalin
41:11
sonuydu. Ardında zaferini kutlayan bir aile ve o ailenin yalanlarına inanmayı
41:18
seçen, hayatının en büyük hatasını yapmış bir adam bıraktı. O gece aile
41:24
apartmanının ışıkları uzun süre sönmedi. İçeride bir yuvanın yıkılışı kutlanıyordu.
41:30
Apartmanın o ağır demir kapısı arkasından kapandığında melek bir anlığına ne yapacağını bilemeden olduğu
41:36
yerde durakladı. Gecenin serinliği yanan yüzüne bir tokat gibi çarptı. Birkaç
41:42
saniye önce içinde bulunduğu o boğucu, nefret dolu odanın aksine sokak bomboş
41:49
ve sessizdi. Ama bu sessizlik içindeki fırtınanın gürültüsünü daha da
41:54
artırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Ayakları onu nereye götüreceğini biliyordu ama ruhu sanki bedeninden
42:02
ayrılmış o kapının ardında o iğrenç iftiraların atıldığı salonda kalmış
42:07
gibiydi. Yürümeye başladı. Her adım kalbine saplanan bir cam kırığı gibiydi.
42:13
Kurduğu hayaller, Levent'e olan aşkı, o aileye duyduğu sevgi hepsi birer birer
42:20
ayaklarının altında eziliyordu. Bir evi, bir eşi, bir hayatı vardı. Şimdi ise
42:26
üzerinde bir elbiseyle gecenin bir yarısı sokakta yürüyen kimsesiz bir kadındı. Babaevinin kapısını çaldığında
42:34
saat gece yarısını çoktan geçmişti. Annesi kapıyı açtığında kızının o
42:39
perişan halini görmesiyle yüreğine bir sancı saplandı. Hiçbir şey sormadı.
42:44
Sadece kollarını açtı ve melek yıllar sonra yeniden bir çocuk gibi annesinin kollarına sığındı. O an haftalardır
42:52
tuttuğu tüm gözyaşları bir sel gibi boşaldı. Babası kızının omzuna dokundu.
42:58
"Evine hoş geldin kızım." dedi. Sesi meleğin duyduğu en güven verici sesti. O
43:04
gece melek kendi çocukluk odasında kendi yatağında uyudu. Ama uyku acılarını
43:10
dindiren bir merhem değil. Kabuslarla dolu bir işkenceydi. Levent ise melek
43:15
gittikten sonra salonda ailesiyle tek başına kalmıştı. Annesi ve eltileri,
43:21
"İyi yaptın oğlum, kurtuldun o kadından." diyerek onu teselli etmeye çalışıyorlardı. Ama bu sözlerdeki zafer
43:28
tonu Levent'in midesini bulandırıyordu. Bir anlığına ailesinin yüzüne baktı ve
43:34
onların gözlerinde bir anlık bir zafer parıltısı gördü. O parıltı içine düşen şüphe kurdunu besledi. Ama yine de
43:41
gerçeği görmeyi reddetti. O gece meleksiz o evde ilk defa tek
43:47
başına kaldı. Evin her köşesi meleğin kokusu onun dokunuşuyla doluydu. Yatak
43:54
bomboş ve buz gibiydi. Levent ilk defa o gece zaferinin ne kadar boş ve acı
44:00
verici olduğunu hissetmeye başladı. Ertesi gün sanki hiçbir şey olmamış gibi
44:06
işe devam etmeye çalıştı. Meleğin tasarımları bilgisayarda duruyordu. Hazır tasarımları makineye yükleyip
44:12
baskı ve nakış yapabilirdi. "Ona ihtiyacım yok." dedi kendi kendine.
44:18
Bu işi tek başıma da yürütebilirim. Ama yanılıyordu. Gelen siparişleri
44:23
hazırladı, kargoladı. Fakat yeni sipariş gelmiyordu. Müşteriler meleekin yeni
44:29
taze tasarımlarını bekliyordu. Levent çareyi internetten hazır telifsiz
44:34
resimler indirmekte buldu. O resimleri tişörtlere bastı, nakışlarını yaptı. Ama
44:40
sonuç felaketti. O ruhsuz sıradan tasarımlar meleğin ruhundan bir parça
44:45
taşıyan o özgün işlerin yanından bile geçemezdi. Dükkanın satışları bir anda
44:50
bıçak gibi kesildi. Etsiy ve Amazon'dan gelen satış bildirim sesi yerini ölümcül
44:56
bir sessizliğe bırakmıştı. Meleksa baba evinde geçirdiği birkaç haftalık matemin
45:02
ardından yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Ailesinin koşulsuz sevgisi ve
45:07
desteği onun en büyük ilacıydı. Bir sabah odasındaki eski kara kalem
45:14
defterini eline aldı ve bir kalem çekti. Titreyen elleriyle ilk önce bir anka
45:20
kuşu çizdi. Küllerinden yeniden doğan, eskisinden daha güçlü ve parlak bir anka
45:26
kuşu. O an kararını verdi. Yıkılmayacaktı. Kendi kanatlarıyla tek
45:31
başına uçacaktı. Durumunu babasına açtı. Babası kızının gözlerindeki o ateşi
45:37
görünce bir an bile tereddüt etmedi. Emekli ikramiyesinden kalan son parayla
45:44
ona küçük masaüstü bir baskı makinesi aldılar. Ardından sadece 75 adet beyaz
45:50
tişört aldılar. Sermayeleri buydu. Melek yeni tasarımlarını o küçük makinede
45:57
hayata geçirmeye başladı. Annesi paketlemeye yardım ediyor, babası kargoları posthaneye götürüyordu. Üç
46:04
kişilik bu küçük aile şirketi sevgi ve inançla çalışıyordu. İlk sipariş geldiğinde üçü de mutluluktan ağladı. Bu
46:12
Levent'le kazandıkları ilk paradan bile daha değerliydi. Bu meleğin kendi
46:18
zaferiydi. İşleri yavaş ama emin adımlarla büyüdü. Sipariş geldikçe
46:23
tişört aldılar. Kazandıkları her kuruşu biriktirdiler. Birkaç ay sonra yeterli
46:29
parayı denkleştirip tek kafalı 12 iğneli bir nakış makinesi aldılar. O makine eve
46:35
geldiğinde melek sanki kaybettiği bir parçasını geri bulmuş gibi hissetti.
46:40
Ayrılığın acısını yaşamak yerine işine odaklanmıştı. Artık eskisinden daha yaratıcı, daha
46:47
özgürdü. Kimseye hesap vermiyor, kimsenin onayını beklemiyordu.
46:53
Tasarımları yaşadığı acılardan süzülüp gelen bir bilgelikle daha da derinleşmişti.
46:59
Levent'in işleri ise her geçen gün daha da kötüye gidiyordu. Borçları birikmiş,
47:05
abilerinden aldığı parayı geri ödeyemez hale gelmişti. Sonunda o umutlarla dolu
47:11
atölyeye çevirdikleri salonu boşaltmak zorunda kaldı. O parlak baskı ve nakış
47:16
makinelerini değerinin çok altında bir fiyata sattı. O makineler evden çıkarken
47:22
sanki kendi hayallerinin cenazesi kalkıyor gibiydi. Yeni aldığı ticari minibüsü ve meleğin
47:29
kullandığı arabayı da sattı. Elinde avucunda hiçbir şey kalmamıştı. Sonunda
47:35
yapabileceği tek bir şey kalmıştı. Başını öne eğip Nalbur dükkanının kapısını çaldı. Abileri onu bir zamanlar
47:43
olduğu gibi ortak olarak değil, sadece bir çalışan olarak işe aldılar. Levent
47:48
başladığı yere hatta daha da gerisine dönmüştü. Her gün o tozlu dükkanda çalışırken aklında sadece melek vardı.
47:57
Onun gülen yüzü, başarısı, ona olan inancı. Kendi elleriyle bu mutluluğu
48:04
nasıl yok ettiğini düşündükçe kahroluyordu. Ailesinin zaferi onun
48:09
esareti olmuştu. Onların dolduruşuna gelip hayatının aşkını, yuvasını, geleceğini
48:16
mahvetmişti. Dayanamayıp meleğe mesaj atmaya başladı. Özürler diliyor, onu ne kadar sevdiğini
48:23
anlatıyor, barışmak için yalvarıyordu. "Ben bir aptalım." yazdı. "Ailemin
48:30
yalanlarına inandım. Lütfen beni affet, geri dön."
48:35
Melek o mesajı gördüğünde yeni atölyesinde annesi ve babasıyla birlikte
48:41
çalışıyordu. Atölye ışık ve renkle doluydu. Duvarlarda onun tasarımları asılıydı.
48:48
Nakış makinesinin ritmik sesi odayı dolduruyordu. Telefona baktı. Levent'in
48:54
acı dolu kelimelerini okudu. Kalbinde küçük bir sızı hissetti. Ama hepsi o
49:00
kadardı. Acı yoktu, öfke yoktu. Sadece boşluk." Cevap yazmadı. Telefonu
49:07
sessizce masanın üzerine bıraktı ve işine geri döndü. O artık doğru bildiği
49:13
yolda kimseye muhtaç olmadan kendisini gerçekten seven ailesiyle birlikte
49:19
yürüyordu. Yurt dışına sattığı özel tasarım ürünleriyle ekonomik özgürlüğünü kazanmış, en önemlisi de iç huzurunu
49:26
bulmuştu. Levent ise o aile apartmanında zafer kazandığını sanan ailesinin
49:32
ortasında hayatının sonuna kadar taşıyacağı bir pişmanlığın ve hiç cevaplanmayacak mesajların esiri olarak
49:38
kalmıştı. Melek küllerinden doğan bir anka kuşu gibi gökyüzüne yükselirken
49:43
Levent kendi elleriyle inşa ettiği o altın kafesin içinde yapaalnızdı.
49:48
Bir insana iftira atmak ve yuvasını yıkmak ne kadar kolay öyle değil mi sevgili dostlar? Fakat gerçek bir yol
49:55
arkadaşı iftiralara kulak asmaz ve eşinin arkasında durur. Kaldı ki bugün
50:00
böyle yapan ileride neler yapmaz. Bu hikayemiz tüm zorluklara rağmen başaran
50:06
ve ayakta duran kadınlara armağan olsun. Görüşlerinizi yorumlar kısmına özgürce
50:12
yazabilirsiniz. Bir sonraki yaşanmış gerçek hikayede buluşana kadar kendinize iyi bakın.
50:17
Hoşça kalın sevgili dostlar. [Müzik]
50:29
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.