GERÇEK HİKAYE: Herkesin Sevdiği O Melek Kadının Yürek Yakan Sırrı Duyanları ŞOK Etti!
Oct 30, 2025
O, iş yerinde herkesin sevdiği, lojmanın en hamarat ve neşeli kadınıydı. "Cemile", yardımseverliğiyle adeta bir "melek" gibiydi. Ama o nazik gülümsemenin ve ikram ettiği o sıcak kurabiyelerin ardında, kimsenin tahmin bile edemeyeceği, yürek yakan bir sır saklıyordu.
Cemile'nin herkesten, hatta canından çok sevdiği adamdan bile sakladığı o BÜYÜK SIR neydi?
Neden ayda bir "tatile gidiyorum" diyerek gizemli yolculuklara çıkıyordu?
Lojmandaki o genç erkek çocuklarına olan tuhaf, neredeyse takıntılı ilgisinin altındaki ACI GERÇEK neydi?
Bu DUYGUSAL HİKAYEDE, mutluluğu tam yakaladığı o gece, ocağa koydukları çayı bile içemeden çıktıkları o yolculuğun perde arkasına ve bir kadının kaderinden kaçma mücadelesine şahit olacaksınız.
Bu yürek burkan hikaye hakkındaki görüşlerinizi ve bizleri hangi ülkeden, hangi şehirden dinlediğinizi mutlaka yorumlara yazın.
Yeni sürpriz sonlu ve dokunaklı hikayeler için kanalımıza abone olmayı ve bildirim zilini açmayı unutmayın.
Gerçek hayatın içinden süzülüp gelen gerçek hikayeler, duygulara dokunan yaşanmış hikayeler, sizi içine çekecek gizemli hikayeler, şaşırtıcı ilginç hikayeler, yürek burkan duygusal hikayeler, ürkütücü korku hikayeleri ve düşündürücü ibretlik hikayeler ile dolu bir dünyaya adım atıyorsunuz.
Bu kanalda, yaşanmış olaylardan çıkarılan derslerle bezeli sıra dışı hikayeler, beklenmedik sonlara sahip dramatik anlatılar ve sizi derinden sarsacak şok edici gerçekler yer alıyor.
Hayatta kalma mücadeleleri, umut veren başarı hikayeleri ve yaşamın içinden gelen motivasyon dolu anlar, izleyiciye ilham verirken; bir yandan da trajik aşk hikayeleri ve dram dolu hayat öyküleri kalbinizin derinliklerine dokunacak.
Gerilim ve korku hikayeleri sevenler için, tüyler ürperten paranormal hikayeler, ürkütücü cin hikayeleri ve açıklanamayan esrarengiz olaylar bu kanalda sizi bekliyor.
Bilinmeyenleri keşfetmek isteyenler için, akıl almaz detaylarla dolu gizemli vakalar, gerçek hayata dayanan doğaüstü olaylar ve inanılması güç ama belgelenmiş gerçek hikayeler düzenli olarak paylaşılıyor.
Show More Show Less View Video Transcript
0:00
Bir kadın düşünün. Dışarıdan bakınca herkesin sevdiği, neşeli, yardımsever,
0:05
hamarat bir devlet memuru. Herkesin işine koşan bir melek. Ama o
0:11
gülümsemenin ardında kimsenin bilmediği korkunç bir sır saklıyor. Hayat bazen en
0:17
masum görünen insanların içine en karanlık sırları gizler. Sevgili dostlar
0:22
işte bu hikayemizde çevresindeki herkesin Cemile olarak tanıdığı bu kadının yürek burkan gizli hayatına
0:30
şahit olacağız. Cemile'nin herkesten hatta canından çok seveceği adamdan bile
0:36
sakladığı o büyük sır neydi? Ayda bir tatile gidiyorum diyerek çıktığı o
0:41
gizemli yolculuklarda aslında nereye gidiyordu? Lojman'daki o genç erkek
0:47
çocuklarına olan tuhaf, neredeyse takıntılı ilgisinin sebebi neydi? Ve en
0:52
önemlisi sırrını sevdiği adama itiraf ettiği o gece ocağa koydukları çayı bile
0:58
içemeden apar topar çıktıkları gizemli yolculukta ne oldu? İşte tüm bu
1:04
soruların cevabını ve acı bir kaderin bir kadının peşini nasıl bırakmadığını
1:09
hep birlikte öğreneceğiz. Sevgili dostlar bu yürek burkan hikayemizle ilgili görüşlerinizi ve bizleri hangi
1:17
ülkeden ve hangi şehirlerden takip ettiğinizi mutlaka yorumlara yazın. Olur
1:22
mu? Eğer hazırsanız hikayemize geçebiliriz. İyi seyirler.
1:30
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
1:35
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
1:41
[Müzik] 30'lu yaşlarındaki o kadının Cemile'nin gülüşü sabah ayazında açan ama akşama
1:48
soluacağını bilen bir çiçek gibiydi. O gülüş Ankara'nın gri koridorlarından
1:53
İzmir'in iyot kokulu sokaklarına tayin olduğunda da yüzündeydi. Cemile yeni iş
1:59
yerindeki İzmir Bölge Müdürlüğü'ndeki masasına oturduğu ilk gün etrafına ılık
2:04
bir nezaket yaymıştı. Kimse onun hakkında pek bir şey bilmezdi. Nereden
2:09
gelmiş, kimlerdendir? Sadece devlet memuruydu. Bekardı ve şaşılacak derecede
2:15
yardımseverdi. Günaydın dedi yeni odasındaki mesai arkadaşlarına. Sesi tül
2:22
ince ve kırılgandı. Ankara'daki hayatını bir bavula sığdırıp gelmişti. Orada da böyleydi. Herkesin işine koşar, kimseye
2:29
hayır demezdi. Ama kimse de onun evinin kapısından içeri girmez. Akşam yemeğini
2:35
kiminle yediğini bilmezdi. Bilinmezlik Cemile'nin etrafını saran bir zırhtı sanki. İzmir'deki mesai arkadaşları onu
2:42
çabucak sevdi. Cemile'nin eli lezzetliydi. Haftada en az iki kez
2:47
sabahları ofise girdiğinde masaların üzerine ev yapımı poğaçaların, mis kokulu kurabiyelerin olduğu bir tepsi
2:54
bırakırdı. Aman Cemile Hanım, zahmet etmişsiniz." dedi bir gün şefleri. Cemile sadece
3:01
gülümsedi. "Afiyet olsun. Ne zahmeti?" dedi. Bu küçük jestler onun etrafında
3:07
bir sevgi çemberi oluşturdu. O herkesin derdini dinleyen, sessiz, sakin ve
3:13
güvenilir bir limandı. Yalnız yaşıyordu. Kiraladığı küçük ev eşyaları için
3:18
yeterliydi ama ruhundaki boşluğu doldurmaya yetmiyordu. Kurumun lojman sırasına adını yazdırmıştı. Lojman
3:25
Büyükşehir'de bir memur için veli nimetti. Kira derdi yoktu. Güvenlikliydi. Komşuluk vardı. Ama
3:33
Cemile bekardı ve sırada bekleyen evli çocuklu memurlar vardı. Sıranın ona
3:38
gelmesinin en az 5 yıl süreceğini biliyordu. Olsundu beklerdi. Cemile'nin
3:45
hayatı sabah 8 akşam 5 mesaisinden ibaret bir düz çizgi gibi görünüyordu.
3:50
Gün içinde kahkahası eksik olmazdı. Çay molalarında yapılan esprilere katılır.
3:56
Herkesin özel gününü hatırlar, küçük hediyeler alırdı. Ama güneş batıp ofisin
4:01
ışıkları bir bir söndüğünde Cemile'nin yüzündeki o aydınlık da kaybolurdu.
4:07
Akşam olduğunda üzerine çöken o tanıdık hüzün bir sis gibi onu sarardı. Evine
4:15
gider, kapıyı kilitlerdi. O küçük ev dört duvar değil, dört dilsiz şahitti
4:21
onun gözyaşlarına. Çünkü Cemile'nin herkesten tüm dünyadan gizlediği bir sırrı vardı. Bu sır onun
4:28
rutinini bozan tek şeydi. Ayda bir kez mutlaka bir cuma günü öğleden sonra izin
4:34
alır, küçük bir çanta hazırlar ve şehir dışına çıkardı. Mesai arkadaşları, "Yine
4:41
nereye Cemile Hanım? Keyifli bir hafta sonu kaçamağ mı?" diye sorduğunda o sadece gülümserdi. "Evet, biraz kafa
4:49
dinlemeye. Malum bekarlık sultanlık." derdi. Herkes onun tatile gittiğini
4:54
düşünürdü. Çeşmeye, Bodrum'a ya da belki küçük bir Ege kasabasına dinlenip enerji
5:00
toplayıp döndüğünü varsayarlardı. Ama Cemile tatile gitmezdi. O her ay kalbinin enkazını ziyaret etmeye
5:07
giderdi. O her ay kimsenin bilmediği bir yeminini tazelemeye giderdi. Pazartesi
5:13
sabahı işe döndüğünde yüzünde tatilin verdiği bir dinlenmişlik olmazdı. Aksine
5:18
gözlerinin altında belirginleşen morkalar daha da derinleşen bir keder olurdu. Ama o bu kederi her zamanki gibi
5:27
o nazik gülümsemesinin altına saklardı. Elindeki poğaça tepsisini uzatır. "Hadi
5:33
buyurun sıcak sıcak." derdi. İzmir'deki ilk yılı böyle geçti. Rutin işler, nazik
5:39
gülümsemeler, paylaşılan kurabiyeler ve ayda bir yapılan o gizemli, hüzünlü yolculuklar. Cemile etrafına ördüğü
5:46
duvarların arkasında kimsenin tahmin edemeyeceği bir fırtınayı tek başına göğüslüyordu. Kimse o gülüşün ardında ne
5:54
kadar büyük bir enkaz olduğunu bilmiyordu. Ve Cemile bu enkazın ortaya
5:59
çıkmaması için her şeyi yapmaya hazırdı.
6:04
Zaman İzmir'in meltemi gibi aktı geçti. Cemile o küçük kiralık evde bir kışı
6:10
daha tek başına devirdi. Ayda bir yaptığı o hüzünlü yolculuklar bir takvimin yaprakları gibi düzenli ve
6:17
kaçınılmazdı. Her dönüşünde ruhundan bir parça daha o
6:22
bilmedikleri şehirde bırakıp geliyordu. Bir bahar sabahı odasındaki telefonu
6:29
çaldı. Arayan kurumun idari işler müdürüydü. Cemile Hanım, bir müjde dedi müdürün
6:36
neşeli sesi. Lojman sırası size geldi. Cemile dona kaldı. Nasıl olur müdürüm?
6:44
Benim daha çok vardı." dedi şaşkınlıkla. Sıradaki evli arkadaşımız kayın
6:50
validesinin evine taşınmaya karar verdi. Sıradan feragat etti. "Tek bekar
6:56
sizdiniz listede. 3 bir daire. Güle güle oturun." dedi müdür. Cemile'nin 5 yıl
7:03
beklemesini gerektiren o mucize bir anda gerçekleşmişti. Telefonu kapattığında uzun zamandır
7:10
hissetmediği bir hafiflik duydu. Belki de bu yeni bir başlangıçtı.
7:15
Lojmana taşınması hayatındaki bir kilidi açmak gibiydi. Burası o küçük kiralık
7:21
dairenin soğuk duvarlarına benzemiyordu. Kurumun lojmanı çam ağaçlarının içinde
7:27
kendi küçük dünyası olan bir yerleşkeydi. Akşamları iş çıkışı kadınlar Kamelyada toplanır, çocuklar
7:35
bahçede koşuştururdu. Cemile o akşamüstü üzerine çöken boğucu hüzünden ilk defa kurtulmuş gibi
7:43
hissetti. Artık akşamları evine kapanmıyordu. Kamelyada içilen çaylara,
7:48
edilen sohbetlere katılıyordu. Müdürlerin ev hanımı olan eşleri Cemile'yi hemen aralarına aldılar. O
7:56
herkesin Cemile kızı olmuştu. "Cemile kızım, sen bilmezsin buraların tarhanasını. Gel sana öğreteyim." dedi.
8:03
Bir gün müdürün eşi Hanife, "Salçayı böyle yaparsam bir sene taş gibi durur."
8:08
dedi bir diğeri. Cemile kendini bir ailenin içinde bulmuştu. Yıllardır
8:13
unuttuğu bir duyguydu bu. Turşu kurmayı, erişte kesmeyi, bilmediği onlarca
8:19
yöresel yemeği lojmanın o sıcak avlusunda kadınların kahkahaları arasında öğrendi. Elleri hamura,
8:25
domatese bulandıkça içindeki o katran karası keder de sanki biraz olsun dağılıyordu. Artık poğaçaları,
8:32
kurabiyeleri sadece ofise değil, lojmandaki komşularına da yapıyordu. Hayatı o melankolik yalnızlıktan
8:39
kalabalık bir neşeye evrilmişti. Fakat bu yeni mutluluk bile içindeki o derin
8:44
yarayı kapatamıyordu. Lojman onun akşamlarını aydınlatmıştı ama geceleri
8:50
yine o kabuslarındı. Bir şey değişmişti. Artık her ay o gizemli yolculuklara çıkmıyordu. Belki
8:57
lojmandaki yeni düzeni bozmak istemiyordu. Belki de artık gitmesine gerek kalmamıştı. Kimse bu değişikliği
9:04
fark etmedi. Sadece o aylık kaçamakların yerini yılda üç kez genellikle resmi
9:10
tatillerde yaptığı daha uzun yolculuklar almıştı. 5 yıllık izinleri. Cemile
9:16
yıllık iznini kullandığında telefonunu kapatır kimseye haber vermezdi. Sanki
9:21
yerinden silinirdi. Döndüğünde o bir haftalık tatilin yorgunluğunu değil, bir
9:27
yıllık acıyı sırtlanmış gibi dönerdi. Lojmandaki hayatının bir başka dikkat
9:32
çeken yanı daha vardı. Çocuklara olan düşkünlüğü. Lojman bahçesi çocuk
9:37
doluydu. Cemile hepsini severdi. Kızların saçını okşar, küçüklere çikolata verirdi. Ama erkek çocuklarına
9:45
karşı olan sevgisi başkaydı. Özellikle 15-16 yaşlarındaki delikanlılara.
9:52
Onlarla durup konuşur, hallerini, hatırlarını sorar, derslerine yardım etmeyi teklif ederdi. Bu sadece bir
10:00
sevgi değil, içinde derin bir hasret barındıran, neredeyse acı verici bir
10:06
şefkatti. Ahmet oğlum montunu giy üşüteceksin. Derdi bahçede top oynayan
10:12
bir gence. Mehmet sınavın nasıl geçti? Gel akşam bana sana matematik çalıştırayım. Derdi bir diğerine. Bu
10:19
ilgi başlarda kimsenin garibine gitmedi. Cemile'nin de çocuğu yok. Ondan bu kadar
10:25
düşkün. Diye düşündü komşuları. Ne de olsa o herkesin yardımına koşan melek
10:31
kalpli Cemileydi. Onun bu davranışının yılda üç kez kaybolmasının ve o
10:37
delikanlılara bakarken gözlerinde bir anlığına çakan o tarifsiz kederin aynı
10:43
sırrın parçaları olduğunu kimse tahmin edemezdi. Cemile lojmanın sağladığı bu korunaklı
10:50
mutluluğun tadını çıkarıyor gibi görünüyordu. Salçalar kurulmuş, erişteler kesilmişti.
10:57
Kışa hazırdı. Ama hayatın onun için hazırladığı o acımasız kıştan haberi
11:03
yoktu. O her ne kadar mutlu görünse de içinde bir burukluk vardı. Yılda üç kez
11:09
çıktığı o tatiller onun için bir mecburiyetti. Gülüşü hala oradaydı. Ama artık o gülüş
11:17
sadece etrafındakileri değil kendini de kandırmak için kullandığı bir kalkan haline gelmişti. Ve o kalkanın ardındaki
11:25
sır her geçen gün daha da ağırlaşıyordu.
11:30
Lojmandaki hayat mevsimleri kovaladı. Cemile'nin o acı dolu tatilleri yılda üç
11:37
keze sabitlenmişti. Gider içindeki zehri akıtır ve geri dönerdi. Döndüğünde lojmandaki genç
11:44
delikanlılara daha bir şefkatle sarılır, onlara kekler yapar, dersleriyle daha
11:49
çok ilgilenirdi. Bu durumu artık herkes kanıksamıştı. Cemile'nin annelik edemediği için
11:56
içindeki o boşluğu bu çocuklarla doldurduğunu düşünüyorlardı. Ne kadar da yanılıyorlardı.
12:04
Bir salı günüydü. Öğleden sonra ofisteki o sıradan sessizlik Cemile'nin
12:09
masasındaki telefonun keskin ziliyle delindi. Cemile her zamanki sakinliğiyle
12:15
ahizeyi kaldırdı. "Efendim?" dedi. Karşıdaki ses onun yıllardır duymaktan
12:22
korktuğu o sesi. O ses soğuk bir bıçak gibi kalbine saplandı. Cemile'nin yüzü
12:29
bir anda kireç gibi bembeyaz oldu. Elindeki kalem parmaklarının arasından kayıp masaya düştü. Ne zaman? dedi
12:38
fısıltıyla. Sesi titriyordu. Nasıl? Mesai arkadaşları Cemile'deki bu ani
12:45
değişimi fark etti. Neşeli kadının yerine dehşet içinde dona kalmış bir heykel almıştı. Gözleri
12:53
boşluğa kilitlenmişti. "Tamam" dedi. "Geliyorum." Telefonu
12:59
kapattı ama ahize'yi yerine koymadı. Eli havada asılı kaldı. "Cemile Hanım, iyi
13:04
misiniz?" diye sordu yan masadaki arkadaşı. Cemile ona bakmadı bile. Hızla
13:10
ayağa kalktı. Sandalyesi gürültüyle geriye devrildi. Çantasını kaptığı gibi müdürün odasına daldı.
13:17
Müdürüm dedi nefes nefese. Çok acil izin almam lazım. Ailevi çok kötü bir durum.
13:23
Müdür kadının halini görünce bir an bile tereddüt etmedi. Tabii Cemile Hanım.
13:28
Tabii. Ne kadar dedi. Bilmiyorum. Dedi Cemile. Sesi bir cam kırığı gibi
13:35
keskindi. Bilmiyorum. Koşarak odadan çıktı. Merdivenleri ikişer üçer indi.
13:42
Güvenlikten geçerken onu durdurmaya çalışan görevliye aldırmadı bile. Lojmana gitmedi. Eşya almadı. Kurumun
13:49
kapısından çıktığı gibi ilk gördüğü taksiye atladı. Otogar. Dedi şoföre en
13:55
hızlı şekilde. O gün Cemile bir daha geri dönmedi. Ertesi gün gelmedi. Üçüncü günde mesai
14:02
arkadaşları endişelenmeye başladı. Lojmandaki komşuları evine gitti. Kapıyı çaldı. Açan olmadı. Telefonu kapalıydı.
14:10
Tam bir hafta sonra bir pazartesi sabahı Cemile ofisin kapısında belirdi. Ama bu
14:16
onların tanıdığı Cemile değildi. O bir hafta içinde 10 yıl yaşlanmış gibiydi.
14:21
Üstü başı perişandı. Gözlerinin feri sönmüştü. O nazik gülüşü yüzünden
14:27
tamamen silinmişti. Bir hayalet gibi masasına yürüdü ve oturdu. "Cemile
14:33
Hanım!" dedi şefi endişeyle. "Geçmiş olsun. Neyiniz var? Ailenizde bir sorun
14:38
mu var? Cemile başını kaldırdı. O kahverengi hep sıcak bakan gözler şimdi
14:45
içi su dolu iki boş kuyuydu. Kaybettim." dedi fısıltıyla. "Yakınımı kaybettim."
14:51
Kimse ne diyeceğini bilemedi. Başsağlığı dilediler. O hafta Cemile kimseyle
14:56
konuşmadı. Sadece çalıştı. Öğle yemeklerine inmedi. Kamelyadaki çaylara
15:02
katılmadı. Akşamları evine kapandı. Lojmandan geceleri evinden gelen boğuk
15:07
hıçkırık seslerini duyanlar oldu. Zamanla Cemile eski neşesine kavuşur gibi oldu. O zoraki gülümseme yüzüne
15:16
geri döndü. Ama herkes biliyordu. Bir şeyler kökünden kırılmıştı.
15:22
Ters giden bir şeyler vardı. En büyük değişiklikse o yılda üç kez yaptığı
15:28
tatiller tamamen bitmişti. Artık şehir dışına hiç çıkmıyordu. Bunun yerine
15:34
lojmandaki o 15 ila 16 yaşlarındaki delikanlılara olan ilgisi bir takıntıya
15:40
dönüştü. Onları gözünün önünden ayırmıyordu. Pencerenden bahçeyi
15:46
izliyor, en ufak bir tökezlemelerinde camdan bağırıyordu. "Dikkat et oğlum,
15:52
düşeceksin. Gel buraya dizine bakalım." derdi. Çocuklar bu aşırı ilgiden
15:57
sıkılmaya başlamıştı. Aileleri de o melek kalpli Cemil'e gitmiş, yerine
16:03
evhamlı, tuhaf bir kadın gelmişti. Artık lojmandaki akşam çaylarını kaçırmıyordu.
16:09
Ama sohbet etmek için değil, o delikanlıların evlerine sağ salim girip girmediğini görmek için orada
16:15
oturuyordu. Hayat masum insanlara karşı her zaman acımasızdı.
16:22
Cemile'nin o telefonla aldığı haber onun sırrının en karanlık parçasıydı ve bu
16:28
sır onu yavaş yavaş tüketiyordu. Lojmandakiler onun bu tuhaf
16:33
davranışlarına anlam veremiyordu. Kimse bilmiyordu ki Cemile o bir haftalık
16:38
yokluğunda hayatının tek anlamını toprağa vermişti. Kimse bilmiyordu ki o
16:43
telefon Cemile'nin sırdan duvarının üzerine bir tuğla daha koymuştu.
16:50
Cemile'nin hayatı o trajik telefonun ardından bir daha asla eskisi gibi
16:55
olmadı. İçindeki ışık sönmüştü. Gülüşü sadece bir alışkanlık, bir refleks
17:01
olarak yüzünde beliriyor, sonra hemen soluyordu. Lojmandaki o aşırı evhamlı
17:07
tavırları komşularıyla arasına görünmez bir duvar örmüştü. Çocuklar ondan kaçar
17:12
olmuştu. O da kendini tekrar evine, o yalnızlığa hapsetmişti. İşte tam bu en
17:18
karanlık dönemde kuruma yeni bir memur atandı. Adı Tugaydı. Tugay 30'lu
17:24
yaşlarının ortasında sessiz, sakin bir adamdı. Konuşmaktan çok dinlemeyi severdi. Görseniz nezaketinden omuzları
17:31
düşük gezen, kimseyi incitmekten ölesiye korkan bir yapısı vardı. Gözlerinde dünyanın ağırlığını anlamış ama yine de
17:39
gülümsemeyi seçmiş bir bilgelik vardı. Cemile'nin yanındaki boş masaya onu verdiler. Tugay ilk gün kimseyle
17:45
konuşmadı. Sadece işini yaptı. Cemile o günlerde kimsenin yüzüne bakmıyordu.
17:51
Öğle yemeğinde yemekhanede tek başına oturan Tuga'yı gördü. Yanı boştu. Herkes
17:56
kendi arkadaş grubuyla oturmuştu. Cemile içindeki o eski yardımseverlik dürtüsüyle tepsisini alıp adamın
18:04
karşısına oturdu. "Afiyet olsun." dedi Cemile. Sesi o eski tınısını
18:09
kaybetmişti. Tugay başını kaldırdı. O kibar gözlerle Cemile'ye baktı ve
18:14
gülümsedi. "Size de" dedi. Yumuşak bir sesle. "Konuşmadılar.
18:20
Ama o sessizlik ikisi için de gürültülü bir sohbetten daha anlamlıydı. İki
18:26
yaralı ruh aynı masada, sessizlikte anlaşmıştı. Günler geçtikçe bu sessiz yemekler bir
18:33
ritüele dönüştü. Arada birkaç kelime etmeye başladılar. İşten, havadan,
18:39
sudan. Tugay Cemile'ye hiç soru sormadı. Onun kederli halini, gözlerindeki o
18:45
boşluğu gördü ama üzerine gitmedi. Sadece dinledi. Bir gün Cemile yine
18:50
ofise kendi yaptığı kurabiyelerden getirmişti. O bir haftalık kayboluştan sonra ilk defa herkese dağıttı. Tugay'a
18:58
da bir tabak uzattı. "Ellinize sağlık." dedi Tugay. "Çok güzel kokuyor."
19:03
Cemile'nin yüzünde aylardır ilk defa gerçek bir tebessüm belirdi. "Rica
19:08
ederim." dedi. Bu bir dostluğun başlangıcıydı. Tugay'ın o yargılamayan
19:14
sakin varlığı Cemile'nin etrafındaki buzları eritmeye başladı. Cemile yavaş
19:20
yavaş Tugaya açıldı ama sırrından bahsetmedi. Sadece yalnızlığından,
19:26
hayattan yorulduğundan dem vurdu. Tugay onu saatlerce sabırla dinledi. Bu
19:32
dostluk zamanla suyun toprağa sızması gibi doğal bir şekilde aşka dönüştü.
19:37
Tugay Cemile'nin kırık parçalarını nazikçe birleştirmeye çalışıyordu.
19:42
Cemile yıllar sonra ilk kez kendini güvende hissetti. Tugay'ın yanında o
19:48
gizlediği acı bile katlanılabilirdi. Akşamları lojmana dönmek yerine Tuayla
19:54
sahilde yürüyorlardı. Birlikte yemek yapıyorlardı. Cemile o
19:59
eski neşeli haline dönmese de hayata tutunmuştu. Tugay onun can simidi
20:04
olmuştu. Ancak Tugay gibi kibar ve anlayışlı bir adamı bile rahatsız eden bir durum vardı. Cemile'nin sırrı.
20:12
Cemile'nin o bir haftalık kayboluşundan sonra gezmeleri bitmişti. Ama geride kalan bir şey vardı. Evinde yatak
20:20
odasındaki şifon yerin üzerinde duran küçük ağzı kapalı bir kavanoz. İçinde
20:26
sadece toprak vardı. Tugay bir gün, "Bu nedir Cemile?" diye sordu. "Çiçek mi
20:34
ekeceksin? Cemile'nin yüzü birden değişti. O mutlu ifade gitti. Yerine yine o kederli maske
20:41
geldi. Kavanozu aldı ve dolaba kilitledi. Önemli değil." dedi sertçe. Sadece
20:49
toprak. Tugay üstelemedi ama bu kavanoz meselesi ve Cemile'nin geçmişi hakkında
20:55
tek kelime etmemesi aralarında bir gölge gibi duruyordu. Cemile bazı geceler
21:01
uykusunda ya da uyanık vaziyette hıçkırarak ağlıyordu. Lojman komşuları Cemile'nin gecenin sessizliğinde
21:07
yankılanan ağlayışlarını duyuyordu ama bir anlam veremiyordu. Bu durum Tugay'ın
21:12
da kulağına gitmişti. Ama Tugay sorduğunda hatırlamadığını, belki uykusunda sayıklamış olabileceğini ve
21:18
yatak odasının banyonun yanında olmasından dolayı lojman komşularının duymuş olabileceğini söylüyordu. Bu sır
21:25
perdesi Tugay'ın sabrını zorluyordu. "Cemil" dedi bir akşam yemeğinde Tugay,
21:31
"Benimle paylaşmayacak mısın?" "Sana yardım etmek istiyorum. Bu yükü tek
21:36
başına taşıma." Cemile'nin gözleri doldu. "Anlatacağım." dedi. "Sana yemin ederim anlatacağım.
21:43
Ama şimdi değil, hazır değilim. Anlatırsam her şeyin büyüsü bozulur diye korkuyorum. Anlatırsam beni terk edersin
21:51
diye korkuyorum. Tugay Cemile'nin elini tuttu. Ben seni asla terk etmem. Dedi. Ne yaşamış
21:58
olursan ol sadece bilmek istiyorum. Omzundaki yükü birlikte taşıyalım
22:04
istiyorum. Cemile bu adama aşıktı. Bu adam onun karanlık dünyasına giren
22:10
tek ışıktı. ona haksızlık ettiğini biliyordu. Ama o sırrı açıklamak, o
22:16
kapıyı tekrar aralamak ölümden daha zor geliyordu. Tugay sabırlıydı. Zamanını
22:22
bekledi. Onun hazır olmasını bekledi. Cemile'nin ona güvenmesini, o en
22:28
karanlık sırrını onunla paylaşmasını bekledi. O günün bir gün geleceğini biliyordu ve o gün geldiğinde ikisinin
22:36
de hayatının sonsuza dek değişeceğini de. O gün yağmurlu bir cuma akşamıydı.
22:43
Cemile ve Tugay işten çıkıp doğruca lojmana gelmişlerdi. Bütün hafta sonu birlikte olacaklardı. Cemile Tugay'ın
22:50
varlığıyla kendini o kadar güvende hissediyordu ki yıllardır içinde biriken o zehri akıtmanın vaktinin geldiğini
22:57
biliyordu. Tugay onun için bir sevgiliden öte bir sırdaş, bir yoldaş
23:03
olmuştu. Akşam yemeğini yediler. Sessiz, sakin bir yemekti. Cemile'nin gerginliği
23:10
Tugay'ın dikkatinden kaçmadı. Elleri titriyor, tabağındaki yemekle oynuyordu.
23:18
"Cemile, iyi misin?" dedi Tugay yumuşakça. Cemile başını kaldırdı.
23:24
Gözleri yaşlarla doluydu. "Değelim" dedi fısıltıyla. "Ama olacağım. Sana
23:31
sana anlatmam gerekenler var." Tugay. Tugay elini bıraktı. Sadece bekledi.
23:38
Cemil'e derin bir nefes aldı ve o kapıyı araladı. Yıllardır kilitli tuttuğu o
23:44
karanlık odayı ilk defa birine açtı. "Benim adım Cemile değil." dedi. Sesi
23:50
titriyordu. "Benim adım Seher." Tugay'ın yüzü şaşkınlıkla kasıldı ama tek kelime
23:56
etmedi. Cemile devam etti. Ona zorla evlendirilişini, gördüğü şiddeti,
24:03
kocasının elinden aldığı oğlunu anlattı. hayata küsüşünü, kendini derslere verip
24:09
memur oluşunu, sonra adını, sanını, tüm geçmişini silmek için mahkemeye
24:14
başvuruşunu ve Cemil'e oluşunu anlattı. Oğlumu benden kopardı." dedi.
24:20
Hııkırıklar arasında onu görmemi yasakladı. Ben de ben de o yüzden ayda
24:27
bir tatile gidiyorum yalanını uydurdum. Memlekete gidiyordum Tugay. Oğlumu
24:32
gizlice görmek için sadece birkaç saat park köşelerinde, okul çıkışlarında
24:38
yavrumun başını göğsüme basmak için o kadar yolu gidip geri dönüyordum. Sadece bir an için, sadece ona sarılabilmek
24:46
için. Tugay masanın üzerinden uzanıp kadının gözyaşlarını sildi. Sonra, "O
24:52
telefon." dedi Cemile. Sesi boğuldu. "Oğlum, oğlum su kanalına düşmüş.
24:58
Boğulmuş. Cemile'nin o bir haftalık kayboluşu, o perişan dönüşü şimdi bir
25:04
anlam kazanıyordu. O gün oğlunun cenazesine gitmişti. Kimseye söyleyemedim." dedi ağlayarak.
25:10
"Cemile'nin oğlu olamazdı beni anlıyor musun?" Cemile bekardı. Seher'in oğlu ölmüştü ama Seher diye biri de yoktu
25:17
artık. Kendi evladımın cenazesinde bir yabancı gibi durdum. Kimseye sarılıp ağlayamadım. Tugay ayağa kalktı.
25:25
Yılların yüküyle sarsılan bu kadına sarıldı. Cemile dakikalarca onun omzunda hıçkıra hıçkıra ağladı. Peki o kavanoz?
25:33
dedi Tugay. Cemile geri çekildi. Dolaba gitti. Kilitli kapağı açtı. O küçük
25:40
toprak dolu kavanozu çıkardı. Oğlumun mezarından diye başladı cümleye. O bir
25:45
haftalık gidişimde aldım. Vasiyetim var. Ben ölürsem bu toprağı benim mezarıma
25:50
döksünler. Aileme de vasiyet ettim. Evladımla aynı toprakta yatayım. Lojmandaki o delikanlılara olan
25:57
düşkünlüğüm hepsi ondan, hepsi oğlumun yaşındaydı. Onlara bakarken onu
26:03
görüyordum." dedi. Sır ortaya dökülmüştü. Yılların ağırlığı o odada
26:09
iki insanın arasında eriyip gitmişti. Tugay bu kadının çektiği acı karşısında
26:15
donup kalmıştı. Ona olan sevgisi şimdi merhametle, hayranlıkla katmerlenmişti.
26:22
Geçti. Dedi Tugay. Artık yalnız değilsin Seher. Ben varım. Biz varız. Cemile
26:29
adının Seher olarak çağrılmasını yıllar sonra ilk defa duymuştu. Bu bir yeniden
26:35
doğuş gibiydi. Uzun bir sessizlik oldu. İkisi de rahatlamıştı.
26:40
Cemile "Hadi bir çay koyayım." dedi. Yüzü ağlamaktan kızarmıştı ama
26:46
gülüyordu. Mutfağa gittiler. Ocağa çayı koydular. Cemile çayı demledikten sonra
26:53
Tugay birden Cemile'ye döndü. "Hazırlan." dedi kararlı bir sesle.
26:59
Cemile şaşırdı. "Nereye?" "Denizli'ye." dedi. Tugay. "Ailemle tanışmanı
27:05
istiyorum. Seher olarak. Benim müstakbel eşim olarak. Artık saklanmak yok. Bu
27:11
gece yola çıkıyoruz." Cemile'nin gözleri parladı. Bu evlenme teklifinden öte bir şeydi. Bu
27:19
yeni bir hayata davetti ama çay." dedi. "Boş ver çayı dedi Tugay
27:25
gülerek. Dönüşte içeriz. Ocağın altını kapattılar. Çaydanlık demlikle birlikte
27:32
ocağın üzerinde kaldı. Apar topar üzerlerindeki kıyafetlerle küçük bir
27:38
çanta bile almadan evden çıktılar. Yağmurlu cuma gecesi Tugay'ın arabasına
27:43
bindiler ve Denizli'ye doğru yola çıktılar. Tugay'ın ailesinin bu ani
27:48
ziyaretten haberi yoktu. Kimsenin haberi yoktu. Bu onların anlık, mutlu bir
27:54
kaçışıydı. Artık sırlar yoktu. Sadece gelecek vardı. Ancak kader Cemile'nin
28:01
yani Seherin peşini bırakmamıştı. Ne zaman ki sırrı ortaya döküldü, ne
28:07
zamanki mutluluğu yakaladı, kader ağlarını yeniden ördü. İzmir'den
28:12
Denizli'ye doğru başlayan yeni hayat yolculuğu Cemile ve Tuga için güzel ve heyecanlı başlamıştı aslında. Fakat
28:19
yağmurun şiddetlendiği bir anda karşı şeritten gelen bir tırın ışıkları Tugay'ın gözlerini aldı. Tugay
28:26
direksiyonu kırmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Sonra
28:35
sonraya metalin metale çarpma sesi yağmurun sesini ve Cemile'nin yani Seher'in çığlığını bastırdı. Seher ve
28:42
Tugay o gece Denizli yolunda yeni bir hayata doğru giderken birlikte hayata gözlerini yumdular. Ocakta bıraktıkları
28:50
çaydanlık onların yarım kalan mutluluğunun içilemeyen demlerinin sessiz bir şahidi olarak kaldı. Seher ve
28:57
Tugay'ın son gecesi ile ilgili anlattıklarımız rivayetlerden ibaret. Onları son kez görenlerin söyledikleri
29:02
ve Seherin evine girildikten sonra görülen evin o durumu herkesin böyle olmuş olabileceğini düşünmesine sebep
29:08
olmuş. Çünkü çaydanlık ocaktaymış ve yeni demlenmiş. Bardaklar hazırlanmış
29:14
ama hiç içilmemiş. Komşuların evde diğer fark ettiği ise evden apar topar
29:19
çıkılmış gibi görünmesiymiş. Niçin o saatte o yağmurda yola çıktıklarını gerçekte kimse bilmiyordu
29:25
aslında. Herkes Tugay'ın onu ailesiyle tanıştırmak için götürdüğünü tahmin etti. Çünkü kaza yaptıkları istikamet
29:33
Tugay'ın ailesine yakın bir yerdi. Ama gerçeğin seherin acı dolu itirafından
29:38
sonra gelen bir kutlama yolculuğu mu yoksa başka bir şey mi olduğunu gerçekte kimse bilmiyor sizin anlayacağınız.
29:47
Evet sevgili dostlar, acı haber önce ailelere. Ardından
29:53
cumartesi günü öğleye doğru mesai arkadaşlarına ulaştı. Kurum ve lojman
29:58
bir anda buz kesti. İki gün önce aralarında olan mutluluklarına şahit
30:03
oldukları iki insan şimdi yoktu. Ocakta unutulmuş o çaydanlık eve giren ilk
30:09
görevliler ve komşuları tarafından bulunmuştu. Apar topar bir yere gittikleri belliydi ama nereye?
30:16
Aileler cenazeleri almak için yola çıktı. Tugay'ın cenazesi Denizli'ye, Cemile'nin cenazesi ise memleketi
30:23
Eskişehir'e gönderilecekti. Mesai arkadaşları ikiye bölündü. Bir grup Tugay'ın cenazesine Denizli'ye gitti.
30:30
Diğer grup ise Cemile'yi son yolculuğuna uğurlamak için ailesiyle birlikte Eskişehir'e. Cemile'nin cenazesine
30:37
gidenler bir gariplik olduğunu daha o zaman hissetmişlerdi. Ailesi ondan
30:42
Cemile diye değil, Seher diye bahsediyordu. Mezarlığa vardıklarında Cemile'nin yani Seher'in küçük bir erkek
30:50
çocuğunun mezarının yanına defnedildiğini gördüler. Mesai arkadaşları bu durumu yorgunluklarına ve
30:56
acılarına verdiler. Belki de bir aile geleneğiydi. Aradan tam bir ay geçti.
31:02
Hayat acılara rağmen devam etmek zorundaydı. Cemile'nin ailesi kızlarının eşyalarını
31:08
toplamak için İzmir'e lojmana geldi. Yaşlı bir anne, bir abla ve bir erkek
31:15
kardeş. Lojmandaki komşuları, özellikle Hanife abla ve diğer müdür eşleri yardım
31:20
etmek için Cemile'nin evinde toplandılar. Ev hüzün doluydu. Her köşede Cemile'nin hatırası Tugay'la olan
31:28
son mutlu anları vardı. Kadınlar bir yandan eşyaları kolüyor, bir yandan
31:33
sessizce ağlıyorlardı. Hanife abla yatak odasındaki o ahşap dolabı açtı.
31:39
Cemile'nin kıyafetlerini katlarken dolabın dibindeki o kavanozu fark etti. İçinde toprak vardı.
31:46
Ah Cile kızım dedi Hanife abla kendi kendine. Tugayla çiçek mi ekecektiniz acaba? Toprak bile hazırlamışsın.
31:53
Kavanozu mutfağa götürmek için eline aldığında Cemile'nin küçük erkek kardeşi onu gördü. 20'li yaşlarındaki genç adam
32:01
hızla Hanife ablanın yanına geldi ve kavanozu elinden kaptı. "Dokunmayın
32:06
ona." dedi sertçe. O vasiyet. Hanife abla ve diğer kadınlar dona kaldı. Ne
32:13
vasiyeti oğlum? Alt tarafı bir kavanoz toprak." dedi Hanife abla. Genç adam
32:19
kavanoza sarıldı. "Ben bunu ablamın mezarına dökeceğim." dedi. "Sözüm var."
32:25
Kimse bu duruma bir anlam veremedi. O sırada içerideki odada koltukta oturan
32:31
yaşlı anne elindeki bir fotoğrafa bakarak ağıt yakmaya başladı. "Seherim!"
32:37
diye ağlıyordu anne. "Benim Karabahtlı seherim. Gelinlik de giydin, kefen de
32:42
giydin ama bir gün yüzü göremedin. Kuzuna kavuştun mu oralarda? Lojman
32:47
komşuları birbirlerine baktılar. Seher kimdi? Neden gelinlik de giydin?
32:53
diyordu. Cemile bekardı. Kuzusu kimdi? Hanife abla cesaretini topladı ve
32:58
Cemile'nin ablasına yaklaştı. "Affedersiniz." dedi usulca. "Anneniz
33:04
Seher." diyor. "Yanlış mı duyduk?" "Başınız sağ olsun ama.
33:10
Cemile'nin ablası yaşlı gözlerini lojman komşularına çevirdi. Yüzünde yılların
33:16
yorgunluğu vardı. "Doğru duyuyorsunuz." dedi. "Benim kardeşimin gerçek adı
33:22
Seher." Odada derin bir sessizlik oldu. Abla anlatmaya başladı. Kardeşim zor bir
33:29
evlilik geçirdi. Çok şiddet gördü. Bir tane oğlu vardı. Kocası olacak o adam.
33:35
Oğlunu da Seherin elinden aldı. kardeşimi evden kovdu. Kadınlar
33:41
duydukları karşısında dehşete düşmüştü. Seher hayata küstü diye devam etti
33:46
ablası. Oğlunu alabilmek için güçlü olmak için kendini kitaplara verdi.
33:52
Sınava girdi ve memur oldu. Ankara'ya atandı. Ama o adam peşini bırakmadı.
33:58
Kardeşim de sırf o adamdan kurtulmak için, geçmişini silmek için mahkeme
34:04
kararıyla adını sanını, her şeyini değiştirdi. Cemile oldu. Lojmand'daki
34:10
kadınlar şaşkınlıkla dinliyordu. Demek o neşeli yardımsever Cemile aslında böyle
34:16
bir cehennemden kaçmıştı. Ablası devam etti. Benim kardeşim kız değildi sizin
34:22
anlayacağınız. Ayda bir memlekete gelip oğlunu gizlice görürdü. O tatile gidiyor sandığınız zamanlar. Sonra oğlu oğlu su
34:31
kanalında boğuldu. Hanife ablanın ağzından bir çığlık koptu. O bir haftalık kayboluş. O dönüşteki perişan
34:38
hal. O apar topar gelişi oğlunun cenazesineydi. Dedi ablası bir avuç
34:44
toprak alarak vasiyet etti. Eğer ben ölürsem mezarıma oğlumun toprağını dökün. Dedi. O kavanozdaki toprak da
34:52
oğlunun mezarından alınmış toprak. Tüm parçalar şimdi birleşmişti. "Benim
34:57
kardeşim çok çile çekti." dedi ablası hıçkırarak. Hiç günyüzü göremedi. Adı
35:02
sanı değişti ama kaderi değişmedi. Tuga'yı duyduk. Çok mutlu olduk. Sonunda
35:08
o da mutlu olacak. Dedik ama ona da kavuşamadan kara toprağa girdi. Tüm bu
35:13
söylenenlerden sonra lojman komşuları donup kalmıştı. Cemile'nin sırrı artık
35:19
ortaya çıkmıştı. O şiddet gören ve evladından koparılan acılı bir annedir.
35:24
Kaderini değiştirmek istedi. İlk önce adını değiştirdi. Eski hayatının üstüne
35:30
sünger çekti. Zaman zaman gizlice oğluyla buluşmaya gitti. Ama herkes onu
35:35
tatile gidiyor zannetti. Bir gün oğlunu kaybetti ama yine yıkılmadı. Lojmandaki
35:40
oğluyla akran olan erkek çocuklarına olan o aşırı neredeyse boğucu ilgisi.
35:46
Hepsi kaybettiği kendi evladı içindi. Onlar da oğlunu görüyordu. Kimselere
35:51
anlatamadı derdini. Kimselere söyleyemedi sırrını. Bir gün Tuga'ya her
35:57
şeyi anlattı. Ne zaman ki bu sır ortaya döküldü, ne zaman ki kalbini bir
36:02
başkasına tam olarak açtı, kaderi Cemile'nin yani Seherin peşine tekrar
36:08
düştü. Ocakta kalan o çay onların içemediği mutluluklarıydı.
36:13
O gece çıktıkları o yolculuk seherin yeniden doğuş yolculuğuydu.
36:19
İkisi de nur içinde yatsın. Umarız Seher oğluyla diğer dünyada birliktedir. Ve
36:25
umarız Tugay da o anlayışlı, o güzel kalbiyle onlarla birliktedir.
36:32
Evet sevgili dostlar, kader diye bir şey var. Belki de bazılarımızın kaderinde
36:38
acı çekmek vardır. Bazılarımızın kaderinde ise güzel günler, gülen yüzler
36:44
vardır. Her gülen yüzün ardındaki saklı hüznü görebilseydik keşke. Fakat
36:50
unutmayın ki her gülen yüzün kaderi dışarıdan göründüğü kadar bahar bahçe
36:56
olmuyor. Bazılarımız acılarını içine gömüyor. Bazılarımız da sadece geceleri
37:02
ağlıyor. Herkesin hayat hikayesi farklı ve herkesin yükü kendine ağır. Kimseyi
37:09
geçmişiyle yargılamamalı ve kimsenin derdini küçümsememeliyiz.
37:14
Sizden ricamız isimleri farklı olsa da eğer onların kim olduğunu biliyorsanız
37:20
sadece dua edin onlar için. Çünkü onlar yarım kalan hikayelerini yanlarına
37:25
alarak bu diyardan gittiler. Umarız gittikleri yerde huzur içinde uyurlar ve
37:31
zamanı geldiğinde yarım kalan hikayeleri sonsuza kadar devam eder. Bu hüzünlü
37:37
hikayemizle ilgili duygularınızı ve bizleri nerelerden takip ettiğinizi yorumlarda yazmayı ihmal etmeyin. Bir
37:45
sonraki yaşanmış gerçek hikayede görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın
37:50
sevgili dostlar. Hoşça kalın.
37:56
[Müzik]
38:08
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme. Evet.
38:16
[Müzik]
#Death & Tragedy

