Hayatının en büyük yalanını öğrenen Nazım'ın yürek yakan hikayesine hoş geldiniz. Yıllarca 'ailem' dediği insanların aslında hayatını çalanlar olduğunu öğrenen bir gencin, öz babasından alacağı intikamın ve kayıp annesine kavuşma mücadelesinin anlatıldığı bu duygusal hikayeyi nefesinizi tutarak dinleyeceksiniz.
Gerçek hayatın içinden süzülüp gelen gerçek hikayeler, duygulara dokunan yaşanmış hikayeler, sizi içine çekecek gizemli hikayeler, şaşırtıcı ilginç hikayeler, yürek burkan duygusal hikayeler, ürkütücü korku hikayeleri ve düşündürücü ibretlik hikayeler ile dolu bir dünyaya adım atıyorsunuz.
Bu kanalda, yaşanmış olaylardan çıkarılan derslerle bezeli sıra dışı hikayeler, beklenmedik sonlara sahip dramatik anlatılar ve sizi derinden sarsacak şok edici gerçekler yer alıyor.
Hayatta kalma mücadeleleri, umut veren başarı hikayeleri ve yaşamın içinden gelen motivasyon dolu anlar, izleyiciye ilham verirken; bir yandan da trajik aşk hikayeleri ve dram dolu hayat öyküleri kalbinizin derinliklerine dokunacak.
Gerilim ve korku hikayeleri sevenler için, tüyler ürperten paranormal hikayeler, ürkütücü cin hikayeleri ve açıklanamayan esrarengiz olaylar bu kanalda sizi bekliyor.
Bilinmeyenleri keşfetmek isteyenler için, akıl almaz detaylarla dolu gizemli vakalar, gerçek hayata dayanan doğaüstü olaylar ve inanılması güç ama belgelenmiş gerçek hikayeler düzenli olarak paylaşılıyor.
Ayrıca, gizemin peşinden gitmeyi seven izleyiciler için dedektif hikayeleri, düşünmeye sevk eden psikolojik gerilim hikayeleri, merak uyandıran alternatif tarih olayları ve etkileyici gizemli dostluk öyküleri de içeriklerimiz arasında.
Her hafta yayınlanan yeni videolarla gerçek dünyada yaşanmış gizemli olaylar ekranlarınıza geliyor.
Bilim kurgu ve mitoloji tutkunları için ise fantastik hikayeler, efsaneleşmiş anlatılar ve unutulmaz mitolojik olaylar, gizemli efsaneler ve kadim mitolojik canavarlar eşliğinde karşınıza çıkacak.
Bunun yanında, içinizi ısıtacak eğlenceli anılar, tebessüm ettirecek komik hikayeler ve kültürel zenginlikleri yansıtan kültürel öyküler de sizi bekliyor.
Macera tutkunları için sürükleyici kaçış öyküleri, aksiyon dolu gelişmeler ve ilham verici kahramanlık hikayeleri de kanalımızda yer alıyor.
Tarihin bilinmeyen yönlerini keşfetmek isteyenleri, etkileyici şehir efsaneleri, tarihten ilginç olaylar, yürek burkan trajik geçmiş hikayeleri ve akıldan silinmeyecek şok edici gerçekler ile zaman yolculuğuna davet ediyoruz. Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına hoş geldiniz...
Show More Show Less View Video Transcript
0:00
Evlatlık olduğunuzu hayal edin. Bütün hayatınızın başka birinin günahlarını örtmek için yazılmış bir yalan olduğunu
0:07
öğrenseydiniz ne yapardınız? Yıllarca ailem dediğiniz insanların size sunduğu
0:12
zenginliğin ve sevginin aslında sizden çalınan bir geçmişin kırıntıları olduğunu fark etseydiniz ne
0:19
hissederdiniz? Sevginizin yerini buz gibi bir nefret, minnetinizin yerini ise acı bir intikam
0:26
arzusu almaz mıydı? Bu hikayemizde kendisine sunulan sahte hayata karşı
0:31
direnen Nazım'ın ve bir ömrü evlat hasretiyle yanarak geçmiş annesi
0:36
Feride'nin Yürekburkan hikayesine tanıklık edeceğiz. Bir annenin 40 yıllık
0:41
acısı dev bir imparatorluğu yerle bir edebilir mi? Bir evladın intikamı kendi
0:47
babasının sonunu getirebilir mi? Ve en önemlisi adalet yerini bulduğunda geriye
0:54
kalan küllerin arasından yeni bir hayat filizlenebilir mi? İşte tüm bu soruların
1:00
cevabını hep birlikte öğreneceğiz. Nazım'ın yerinde olsaydınız siz ne
1:05
yapardınız? Sonuna kadar savaşır mıydınız? Bu yürek yakan hikayemizle
1:10
ilgili düşüncelerinizi ve bizleri nerelerden takip ettiğinizi yorumlarda paylaşmayı ihmal etmeyin, olur mu? Eğer
1:17
hazırsanız Nazım ve annesi Feride'nin Yürek Burkan hikayesine geçebiliriz. İyi
1:23
seyirler.
1:28
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
1:39
Tozlu sandığın kapağı bir gıcırtıyla aralandığında Nazım'ın ruhuna dolan o
1:44
naftalin kokusu aslında yıllardır içinde biriktirdiği yalanların kokusuydu.
1:51
Tavan arasındaki loş ışıkta annesi Seval Hanım'ın eski eşyaları arasında aradığı
1:56
şey basit bir lise diplomasıydı. Ama bulduğu şey kendi hayatının enkazı
2:02
olacaktı. Ahşap sandığın dibinde sararmış bir zarf duruyordu. Üzerinde ne
2:08
bir isim ne de bir tarih vardı. Merakına yenik düşen parmakları zarfı açtığında
2:14
içinden çıkan resmi mühürlü kağıt kalbine saplanan bir cam kırığı gibiydi.
2:20
Evlat edinme belgesi. Gözleri belgedeki ismi aradı. Nazım altında biyolojik anne
2:28
ve babahaneleri boş bırakılmış. Sadece bir yetimhane müdürünün imzası vardı. O
2:34
an 20 yıldır ailem dediği insanların aslında birer yabancı olduğunu öğrendi.
2:40
Oturduğu o lüks evin duvarları üzerine yıkılıyor, ayaklarının altındaki pahalı halı bir bataklığa dönüşüyordu. Kardeşim
2:48
dediği Burak ve Elif'in yüzleri zihninde birer yabancı siluetine büründü. Babası
2:54
Kadir Bey'in ara sıra omzuna dokunan eli Seval Hanım'ın zehirli iğneler gibi
2:59
batan bakışları hepsi birer birer anlamını yitirdi. O anladı.
3:05
Neden bu evde hep bir fazlalık gibi hissettiğini, neden Seval Hanım'ın sevgisinin ona hiç değmeden üzerinden
3:12
akıp gittiğini, neden Burak ve Elif'e alınan en pahalı hediyelerin yanında
3:17
kendisine hep daha mütevazı olanların layık görüldüğünü, o bu ailenin
3:22
projesiydi. Çocukları olmayan bir çiftin boşluğu doldurmak için aldığı bir eşyaydı. belgeyi titreyen elleriyle
3:30
katlayıp cebine koydu. Sanki cebinde bir belge değil bir kor parçası taşıyordu.
3:36
Merdivenlerden aşağı inerken adımları o kadar sessizdi ki kendi varlığından bile
3:42
şüphe eder hale gelmişti. Salonda her zamanki gibi bir akşamüstü yaşanıyordu.
3:48
Kadir Bey elinde Finans gazetesiyle koltuğuna gömülmüş. Seval Hanımsa porselen fincanından çayını yudumlarken
3:55
bir yandan da televizyondaki moda programını izliyordu. Burak'la Elif tabletlerinde oyun oynayarak
4:02
kıkırdaşıyorlardı. Nazım kapının pervazına yaslanıp onları izledi. Bir camın ardından başka bir
4:09
ailenin mutluluğunu izleyen bir yabancı gibiydi. "Nazım oğlum orada dikilme gel
4:15
otur." dedi Kadir Bey gazetesinin üzerinden gözlerini ayırmadan.
4:20
Oğlum bu kelime artık Nazım'ın kulaklarında bir hakaret gibi çınlıyordu. Yüzüne sahte bir tebessüm
4:27
yerleştirdi. "İşim var baba. Odağımda olacağım." dedi. Sesi kendi kulaklarına bile
4:34
yabancı gelmişti. Odasına kapandığında ilk işi, o belgeyi tekrar okumak oldu.
4:40
Her harf, her kelime beynine bir çivi gibi çakılıyordu. Yıllardır süren bu oyuna nasıl
4:47
inandığını düşündü. Seval Hanım'ın onu diğer çocuklarından ayırması, üniversite
4:52
konusunda ısrarcı olmaları. Sen oku oğlum, avukat ol, kendi ayaklarının
4:58
üzerinde dur. Şirket işleri kardeşlerine kalsın. Bu sözler şimdi ne kadar da
5:03
farklı bir anlam kazanıyordu. Onu aile şirketinden o mirastan uzak tutmak için
5:09
planlanmış bir yol haritasıydı bu. Kendi çocukları imparatorluğun başına geçecek,
5:14
nazımsa eline bir diploma tutuşturulmuş bir yabancı olarak hayatlarından çıkıp gidecekti. O gece uyumadı. Gözlerini her
5:23
kapattığında yetimhanenin soğuk duvarları isimsiz bir beşik ve onu oraya
5:28
bırakan annesinin hayali canlandı. Neden bırakmıştı onu? Kimdi bu insanlar?
5:35
Babası kimdi? Bu sorular zihninde dönüp duran birer akbaba gibiydi. Sabah
5:41
olduğunda yüzünü yıkarken aynadaki yansımasına baktı. Gördüğü yüz artık o
5:48
eski Nazım'ın yüzü değildi. Gözlerinde bir hüzün değil, bir karar vardı.
5:54
Kırılmış bir çocuğun değil, intikam ateşiyle yanmaya başlamış bir adamın bakışlarıydı bunlar. O gün o banyoda
6:03
aynadaki yansımasına bir yemin etti. gerçek ailesini bulacaktı. Kim olduğunu,
6:10
nereden geldiğini öğrenecek ve ona bu hayatı reva görenlerden hesap soracaktı.
6:16
Bu evden ayrılacağı günü kendi kanatlarıyla uçacağı o anı sabırla bekleyecekti.
6:22
Üniversite onun için sadece bir meslek kapısı değil, bu evden, bu yalandan bir
6:28
kaçış bileti olacaktı ve o bileti en iyi şekilde kullanacaktı.
6:34
Yıllar su gibi akıp geçti. Nazım içine attığı o büyük sırrın ağırlığıyla yaşadı. Ailesine karşı her zamankinden
6:41
daha mesafeli ama bir o kadar da kusursuz bir evlat rolü oynadı. Seval Hanım'ın iğneleyici sözlerine sabırla
6:48
katlandı. Kadir Bey'in beklentilerini fazlasıyla karşıladı. Hukuk fakültesi
6:53
birincilikle bitirdi. Artık o şehrin en parlak genç avukatlarından biriydi.
6:59
Kendi ofisini açmış, önemli davalar kazanmıştı. Kadir Bey onun bu başarısıyla gurur duyar gibi görünse de
7:06
Nazım bu gururun ardındaki yabancı bir çocuğun bile ne kadar başarılı olabildiği düşüncesini okuyabiliyordu.
7:13
Artık zamanı gelmişti. Yıllardır içinde taşıdığı ateşi harlamanın, o tozlu sandıkta bulduğu belgenin hesabını
7:20
sormanın vaktiydi. Resmi kurumlara yaptığı başvurular tanıdığı nüfuslu insanlar sayesinde hızla sonuç verdi.
7:28
Bir sabahindeki masasında otururken eline bir zarf ulaştı. kalbi yerinden
7:33
çıkacak gibi atıyordu. Zarfı açtı. İçindeki belgede tek bir isim yazıyordu.
7:39
Feride. Annesinin adı Ferideydi ve altında yaşadığı yer olarak belirtilen
7:45
bir dağ köyünün adı vardı. Yıllardır beklediği an gelmişti. Köklerine doğru
7:51
yapacağı bu yolculuk ya onu tamamen iyileştirecek ya da sonsuza dek kanatacaktı.
7:57
Ama artık geri dönüşü yoktu. Arabasına atladığı gibi o dağ köyünün yolunu
8:03
tuttu. Şehrin ışıkları geride kalırken Nazım'ın zihninde tek bir soru
8:08
yankılanıyordu. Onu neden terk etmişti? Dağ köyüne giden yol Nazım'ın hayatı
8:15
gibiydi. Önce geniş ve pürüzsüz bir otobandı. Sonra daralan, virajlanan ve
8:20
en sonunda çukurlarla dolu bir patikaya dönüşen bir yol. Lüks arabası bu yolda biraz eğreti
8:27
duruyordu. Köye yaklaştıkça beton binaların yerini ahşap ve taş evler,
8:32
trafik gürültüsünün yerini ise rüzgarın uğultusu ve uzaklardan gelen bir keçi çanının sesi aldı. Havası bile
8:39
farklıydı. Şehrin isli kokusundan eser yoktu. Burası kekik ve ıslak toprak
8:45
kokuyordu. Köy meydanında arabasını durdurduğunda birkaç yaşlı adamın oturduğu kahvehanenin önündeki bütün
8:52
bakışlar ona döndü. Üzerindeki pahalı takım elbise, parlak ayakkabıları ve
8:57
şehirli duruşuyla bu topraklara ait olmadığını haykırıyordu. Arabadan indi,
9:03
boğazını temizledi ve en yaşlı görünen adama doğru yürüdü. "İyi günler. Ben
9:09
Feride adında birini arıyorum." dedi. Sesi dağların sessizliğinde yankılandı.
9:14
Adamlar birbirlerine baktılar. İçlerinden bastonlu, yüzü harita gibi kırışık olanı konuştu. "Feride mi? Hangi
9:22
Feride? Bizim köyde ota kimse kalmadı. Nazım'ın kalbi bir anlığına duracak gibi
9:28
oldu. Yıllar süren bekleyiş bir anlık bir hayal kırıklığıyla son bulamazdı.
9:34
Elindeki belgeden emin bir şekilde, "Emin misiniz? Yıllar önce burada yaşadığı söylenmişti." dedi. Tam o
9:42
sırada kahvehanenin kapısından çıkan orta yaşlı bir adam söze karıştı. "Sen hele bir dur bakalım amca. Belki bizim
9:49
Deli Feride'yi soruyordur." Sonra Nazıma döndü. Köyün biraz dışında, derenin kenarında
9:55
tek başına yaşar. Kendi halinde biridir. Ne işin var onunla? Nazım deli
10:00
kelimesini duyunca irkildi ama belli etmedi. Akrabasıyım diye yalan söyledi.
10:06
Bu şu an için en kolay cevaptı. Adam eliyle köyün çıkışını işaret etti. Şu
10:11
patikayı takip et. Dereyi görünce sol taraftaki tek evi göreceksin. Selam söyle bizden. Nazım teşekkür edip tarif
10:19
edilen yola doğru yürüdü. Ayağındaki kösele ayakkabılar çamurlu yolda zorlanıyordu. Her adımda kalbi daha
10:26
hızlı çarpıyordu. Yıllardır hayalini kurduğu kadın bir derenin kenarındaki tek bir evde deli lakabıyla mı
10:33
yaşıyordu? Zihninde canlandırdığı anne portresi bu yeni bilgiyle tuzla buz
10:38
olmuştu. Patikanın sonunda gerçekten de eski taş duvarlı çatısı kiremitle örtülü
10:45
bir ev gördü. Bahçesinde birkaç tavuk geziniyor. Bir köşede ise odunlar
10:50
istiflenmişti. Evin önündeki küçük bostanda beli bükülmüş bir kadın çapa
10:55
yapıyordu. Üzerinde solmuş yamalı bir elbise, başında ise rengi atmış bir
11:00
yemeni vardı. Nazım yavaşça yaklaştı. Kadın onun geldiğini fark etmemişti.
11:07
"Merhaba" dedi Nazım. Sesi titreyerek kadın başını kaldırdı. O an zaman durdu.
11:13
Yüzü güneşten ve hayattan derin çizgilerle doluydu. Ama gözleri, o gözler Nazım'a hiç de yabancı gelmedi.
11:21
Kendi gözlerinin yansımasını görür gibi oldu. Kadının gözlerinde bir anlık bir
11:26
şaşkınlık belirdi. Sonra o şaşkınlık yerini derin bir korkuya bıraktı.
11:32
Elindeki çapayı düşürdü. "Sen kimsin sen?" dedi fısıltıyla. Nazım yutkundu.
11:40
Boğazına bir yumru oturmuştu. Ben Nazım dedi. Feride'nin yüzündeki
11:46
bütün kan çekildi. Dudakları titremeye başladı. Geri geri birkaç adım attı.
11:52
Olamaz. Olamaz. Sen sen Nazım olamazsın. Git buradan. Dedi. Anne diye fısıldadı
12:00
Nazım. Bu kelime 20 küsür yıldır dilinin ucuna gelip de söyleyemediği kelimeydi.
12:07
O kelimeyi söyler söylemez gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.
12:12
Feride bu kelimeyi duyunca sanki dizlerinin bağı çözüldü. Yere çöktü.
12:18
Ellerini yüzüne kapattı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Nazım ne yapacağını
12:24
bilemeden bir an durakladı. Sonra yavaşça annesinin yanına çömeldi ve elini o nasırlı titreyen omuza koydu. O
12:32
dokunuş yılların ayrılığını, özlemini ve acısını taşıyan bir dokunuştu. İçeri tek
12:38
odalı toprak zeminli eve girdiler. Ortada eski bir soba, bir köşede yatak
12:43
olarak kullanılan bir sedir, diğer köşede ise birkaç tencerenin olduğu bir tezgah vardı. Yoksulluk her köşeye
12:51
sinmişti. Feride titriyen elleriyle Nazım'a bir bardak su uzattı. İkisi de
12:57
uzun süre konuşmadı. Sessizliği Nazım'ın acı dolu sorusu bozdu. Neden? Neden beni
13:04
bıraktın? Feride'nin gözlerinden yine yaşlar süzüldü. Bakışlarını yerden
13:10
kaldırmadan kırık bir sesle anlatmaya başladı. Çok genç olduğunu, sevdiği
13:15
adama kaçtığını, ailesinin onu reddettiğini söyledi. O adamdan bir çocuğu olmuştu. Ama o adam, o adam onu
13:24
terk etmişti. Bebeğine bakacak ne parası ne de gücü vardı. onu daha iyi bir hayat
13:30
yaşasın diye, ölmesin diye yetimhaneye bırakmak zorunda kaldığını anlattı. Her
13:36
kelimesi bir annenin çaresizliğinin ve pişmanlığının itirafı gibiydi.
13:42
Peki babam?" diye sordu Nazım. En çok merak ettiği soru buydu. Babam kim? O
13:49
nerede? Feride'nin yüzü birden kireç gibi oldu. Gözlerinin nazımdan kaçırdı.
13:56
"O öldü." dedi kesin bir sesle. Bir kazada öldü. Unut onu Nazım. Annesinin
14:03
bir şeyler sakladığını hissediyordu. Nasıl öldü? Nerede mezarı? Diye
14:09
üsteledi. Bilmiyorum." dedi Feride. Sesi sertleşmişti.
14:15
Sana öldü dedim. Konuyu kapat. Yıllar sonra geldin. Eski yaraları deşme.
14:21
Nazım annesinin bu ani tepkisine şaşırdı. üzerine gitmek istemedi. Belki de acısı çok tazeydi. Belki de
14:28
yaşlılıktan dolayı hatırlamakta güçlük çekiyordu. Şimdilik bu konuyu rafa kaldırmaya karar verdi. Annesini
14:35
bulmuştu. Bu her şeyden önemliydi. Onunla geçirecek çok zamanı olacaktı. O
14:41
gece o küçük ve yoksul evde annesinin dizinin dibinde uyudu. Yıllardır hiçbir
14:46
lüks yatakta bulamadığı huzuru o eski sedirin üzerinde annesinin kokusunu içine çekerek buldu. Ama zihninin bir
14:54
köşesinde babasıyla ilgili o cevapsız soru bir gölge gibi durmaya devam ediyordu. Annesinin gözlerindeki o korku
15:02
basit bir acıdan daha fazlasıydı. Orada derinlerde saklanan başka bir sır
15:08
vardı ve Nazım o sırrı da çözeceğine yemin etti.
15:13
Nazım annesinin yanında birkaç gün geçirdi. Gündüzleri ona yardım ediyor, bahçeyi çapalıyor, odun kırıyordu.
15:21
Geceleri ise sobanın başında oturup annesinin anlattığı yarım yamalak hikayeleri dinliyordu. Feride geçmişe
15:28
dair her şeyi anlatıyor ama konu babasına geldiğinde duvarlarını örüyordu. Nazım annesinin bu
15:34
hassasiyetine saygı duyuyor gibi görünse de aklındaki şüphe tohumları her geçen
15:39
gün büyüyordu. Bir insan çocuğunun babasının mezar yerini nasıl bilmezdi? Nasıl bu kadar
15:45
net bir şekilde öldü derken en ufak bir detay bile veremezdi. Bu işte bir
15:51
gariplik vardı. Annesini daha fazla üzmemek için sorularını ona sormaktan vazgeçti. Cevapları köyün kendisinde,
15:58
geçmişin fısıltılarında aramaya karar verdi. Bir sabah annesine odun toplamak
16:04
için ormana gideceğini söyleyerek evden ayrıldı ve doğruca köy meydanına yöneldi. Onu ilk gördüklerinde şüpheyle
16:12
süzen yaşlı adamlar artık ona biraz daha alışmış gibiydiler. Feride'nin yıllar
16:18
sonra ortaya çıkan oğlu olduğunu duymuşlardı. Kahvehanenin önündeki tahta masalardan birine oturdu ve bir çay
16:25
söyledi. Bastonlu yüzü kırışık olan yaşlı adama döndü. Amca sana bir şey
16:31
sorabilir miyim? Adam meraklı gözlerle ona baktı. Sor bakalım delikanlı. Annem
16:37
Feride'nin geçmişi hakkında, gençliği hakkında, babam hakkında dedi Nazım sesini alçaltarak. Annem pek konuşmak
16:45
istemiyor. Acısı taze sanırım. Yaşlı adam derin bir nefes aldı. Taze mi?
16:52
Yıllar geçti üstünden. O yara kabuk bağladı ama izi kaldı. Dedi. Feride bu
16:57
köyün en güzel kızıydı. Gözü pek kimseye eyvallahı olmayan bir kızdı. Sonra
17:03
şehirden birine gönlünü kaptırdı. Ailesi karşı çıktı. Dinlemedi. Kaçtı gitti ona.
17:10
"Peki o adam babam. Kimdi o?" diye sordu Nazım. Kalbi hızla çarparak. Tam o
17:18
sırada yan masada oturan, gözleri az gören ama kulakları iyi işittiği anlaşılan yaşlı bir kadın söze karıştı.
17:25
Köyün en yaşlılarından biriydi. Herkes ona sümbül nine derdi. Kadir de adı.
17:31
Dedi Sümbül Nine titrek bir sesle. Unutmam o ismi. Kadir pek fiyakalı
17:37
şehirli bir çocuktu. Geldi bizim kızın aklını çeldi. Sonra da bir paçavra gibi atıp gitti. Nazım duyduğu isimle dona
17:45
kaldı. Kadir bu isim beyninde bir şimşek gibi çaktı. Olamazdı. Bu sadece bir
17:52
tesadüf olmalıydı. Kendisini büyüten, ona oğlum diyen adamın adı da Kadirdi.
17:58
Ama dünya üzerinde ne kadar çok Kadir vardı ki zihnindeki karmaşayı bastırmaya
18:03
çalıştı. Ne iş yapardı bu Kadir? diye sordu. Sesinin titrememesine özen göstererek.
18:11
O zamanlar küçük bir dükkanı vardı şehirde. Beyaz eşya satardı. Sonradan
18:17
işleri büyütmüş diyorlar. Zengin olmuş, büyük adam olmuş. Nazım'ın kanı çekildi. Beyaz eşya
18:25
dükkanı. Babası Kadir Bey'in de holdinginin temeli küçük bir beyaz eşya
18:30
dükkanıydı. Tesadüf olamayacak kadar çok detay bir araya geliyordu. Başı dönmeye
18:36
başladı. Bu nasıl olabilirdi? aklı almıyordu. Eğer bu doğruysa öz babası
18:42
onu yetiştiren adam mıydı? Peki neden onu yetimhaneden almıştı? Neden bu büyük
18:47
sırrı yıllarca saklamıştı? Kahvehanedeki uğultu Nazım'ın kulaklarında bir fısıltıya dönüştü. Masadan nasıl
18:54
kalktığını, nasıl yürüdüğünü bilemedi. Ayakları onu köyün en yaşlısı olduğu
19:00
söylenen bastonlu adamın tavsiye ettiği birine götürüyordu. Şakir dede köyün
19:06
hafızasıydı o. Anlatılanlara göre Şakir Dedein bilmediği, hatırlamadığı hiçbir
19:12
şey yoktu. Şakir Dedeyi evinin bahçesindeki asmanın altında eski bir
19:18
sandalyede otururken buldu. 90 yaşını devirmişti ama gözleri hala pırıl
19:24
pırıldı. Nazım yanına oturdu ve kendini tanıttı. Feride'nin oğlu olduğunu
19:30
söyledi. Şakir Dede Nazım'ı baştan aşağı süzdü. Babanın kopyasısın." dedi. Hiç
19:36
beklemediği bir anda aynı onun gençliği, o kibirli bakışlar, o dik duruş. Tıpkı
19:43
Kadir dedi. Nazım yutkundu. Şakir dede bana her şeyi anlat lütfen. Annem
19:48
anlatmıyor. Köydekiler yarım yamalak biliyor ama sen. Sen her şeyi biliyorsun. Hissediyorum.
19:55
Şakir dede derin bir ah çekti. Gözlerini uzaklara, dağlara dikti ve anlatmaya
20:01
başladı. O anlattıkça Nazım'ın bildiği bütün gerçekler birer birer yıkıldı.
20:07
Kadir bu köye akrabalarını ziyarete gelirdi diye başladı. Şakir dede.
20:13
Feride'yi gördü. Aşık oldu. Feride de ona deli gibi sevdiler birbirlerini.
20:19
Kadir Feride'yi ailesinden istedi. Ailesi vermedi. Şehirli ne olduğu
20:25
belirsiz diye. Onlar da kaçtılar. Şehirde evlendiler. Çok geçmeden sen
20:31
dünyaya geldin. Nazım nefesini tutmuş dinliyordu. Kadir'in küçük bir dükkanı
20:37
vardı ama gözü hep yükseklerdeydi. O sırada dükkanına sekreter olarak bir
20:43
kız girdi. Adı Sevaldi. Zengin bir ailenin kızıydı. Kadir'in aklını çeldi.
20:49
Hem kızın güzelliği hem de ailesinin parası Kadir'in gözünü döndürdü.
20:55
Feride'yi ve seni bir gece yarısı terk etti. Gitti. O sevalle evlendi.
21:02
Nazım'ın beynine bir balyoz inmiş gibiydi. Seval, Seval Hanım. Ona yıllarca
21:09
zulmeden, onu bir yabancı gibi gören kadın yuvasını yıktığı kadının oğluna bakmıştı. Bu nasıl bir oyundu? Bu nasıl
21:16
bir acımasızlıktı? Feride ne yaptı diye fısıldadı. Ne yapsın? dedi Şakir dede.
21:22
Gözleri dolarak. Yapa yalnız kaldı. Koca şehirde. Gururundan köye de dönemedi.
21:28
Sana bakamadı. Aç kalacaksın. Soğuktan öleceksin. Diye korktu. Seni ciğer
21:34
paresini götürüp bir yurda bıraktı. Arkasına bile bakmadan kaçtı. O günden
21:40
sonra da bir daha kimse ondan haber alamadı. Yıllar sonra köyüne döndüğünü duyduk ama o eski Feride değildi artık.
21:48
Yüreği ölmüş, yaşayan bir cenazeydi. Nazım duydukları karşısında ayağa
21:53
fırladı. Öfke, acı, ihanet. Bütün duygular birbirine karışmıştı. Babası,
22:01
öz babası, annesini ve onu bir hiç uğruna terk etmişti. Sonra yıllar sonra
22:07
belki vicdan azabından, belki de başka bir sebepten onu yurttan almış ve kendi
22:12
evinde annesini terk etmesine sebep olan kadınla birlikte büyütmüştü. Bu bir
22:17
iyilik değildi. Bu tarihin en acımasız intikamıydı. Ona her gün kendi evinde
22:24
bir yabancı olduğunu hissettirerek annesinden çaldığı hayatın bir nevi bedelini ödetmişti. Şakir Dedenin
22:30
yanından nasıl ayrıldığını, köye nasıl geri döndüğünü hatırlamıyordu. Annesinin evine geldiğinde Feride onu kapıda
22:38
endişeyle bekliyordu. Nazım annesinin yüzüne baktı. O yüzde, yılların acısını,
22:44
terk edilmişliğin ve evladını bırakmak zorunda kalmanın getirdiği o derin kederi gördü. Annesine sıkıca sarıldı.
22:51
"Biliyorum." diye fısıldadı. "Her şeyi biliyorum anne." Feride'nin bedeni
22:57
titredi. Nazım'ın kollarında bir çocuk gibi ağlamaya başladı. Yıllardır içinde
23:03
sakladığı, kimseye anlatamadığı o büyük sır, o ağır yük nihayet omuzlarından
23:09
kalkmıştı. Nazım'ın gözlerinde ise artık sadece hüzün yoktu. O hüznün yerini buz
23:16
gibi keskin bir öfke almıştı. Kadir Bey, ona baba dediği adam, yıllarca aynı çatı
23:24
altında yaşadığı, aynı sofraya oturduğu adam onun hayatını çalan katildi. Ve
23:31
Nazım bu cinayetin hesabını soracaktı. Artık bir amacı vardı. Bu sadece bir
23:38
aile arayışı değil. Bu bir adalet savaşıydı ve o bu savaşın en güçlü
23:44
askeri olacaktı. İntikam soğuk yenen bir yemekti ve
23:49
Nazım'ın yemeği yıllardır bu bekliyordu. Nazım annesinin yanında bir gece daha
23:56
kaldı ama bu huzurlu bir gece değildi. Sabaha kadar gözünü kırpmadan o tek
24:02
odalı evin tavanındaki çatlakları izledi. Her bir çatlak hayatındaki bir
24:07
kırılmayı, kaderin açtığı bir yarayı temsil ediyordu. Öfkesi bir volkan gibi
24:13
içinde kaynıyor ama dışarıya ya sadece buz gibi bir sükunet yansıtıyordu.
24:18
Duygularını kontrol etmeyi, onları bir silaha dönüştürmeyi yıllar önce öğrenmişti. Şimdi o silahı hayatını
24:26
çalan adama doğrultma vaktiydi. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte annesiyle
24:31
vedalaştı. Feride'nin gözleri endişe doluydu. "Ne yapacaksın oğlum?" diye sordu
24:38
titreyen bir sesle. Nazım annesinin nasırlı ellerini tuttu.
24:44
Yüzüne hayatında ilk kez bu kadar içten bir gülümseme yerleştirdi.
24:49
"Merak etme anne." dedi. "Sadece bize ait olanı geri alacağım. Senin çalınan
24:55
gençliğini, benim çalınan çocukluğumu, her şeyin bedelini ödeyecekler. Feride
25:01
bir şey söylemek istedi ama Nazım'ın gözlerindeki o kararlılığı görünce sustu. Bu bakış her şeyi anlatıyordu. Bu
25:09
bir intikam yolculuğuydu. Şehre döndüğünde ilk işi o lüks villaya gitmek
25:15
oldu. Kapıyı çaldığında onu karşılayan hizmetçiye tek bir kelime etmeden
25:20
doğruca odasına çıktı. Yıllardır içinde yaşadığı ama asla ait olamadığı odaya
25:26
son bir kez baktı. Dolabından birkaç parça eşyasını küçük bir çantaya doldurdu. Masasının üzerinde duran Kadir
25:34
Bey'in hukuk Fakültesi mezuniyetinde hediye ettiği pahalı kalemi eline aldı. Bir an duraksadı. Sonra kalemi masanın
25:41
üzerine geri bıraktı. O adamdan gelen hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Merdivenlerden inerken salonda Seval
25:48
Hanım ve kardeşleriyle karşılaştı. Seval Hanım elindeki tabletle ilgilenirken
25:53
küçümseyici bir sesle sordu. Tatilin bitti mi nihayet? Nerelerdeydin yine?
26:00
Nazım durdu. Gözlerini yıllardır ondan kaçırdığı o kadının gözlerine dikti. Buz
26:06
gibi bir bakıştı bu. Seval Hanım bu bakış karşısında bir an irkildi. Nazım'ın gözlerinde daha önce hiç
26:13
görmediği bir ifade vardı. Bu itaat eden bir evladın değil hüküm veren bir yargıcın bakışıydı. Artık burada
26:19
yaşamayacağım." dedi Nazım. Sesi net ve keskin bir şekilde. Burak ve Elif
26:25
şaşkınlıkla başlarını tabletlerinden kaldırdılar. Seval Hanım alaycı bir şekilde güldü. "Ne o? Arpan mı fazla
26:32
geldi? Gidecek başka yerin mi var sanki?" Nazım cevap vermedi. Sadece baktı. O
26:39
bakış Seval Hanım'ın içini ürpertmeye yetmişti. Son kez Kadir Bey'in her akşam
26:45
oturduğu boş koltuğa baktı. Adam henüz işten dönmemişti. Belki de bu daha
26:50
iyiydi. Fırtınadan önceki bu sessizlik onun en büyük silahı olacaktı. Hiçbir
26:56
şey söylemeden kapıdan çıkıp gitti. Lüks arabasını da Villa'nın garajında bırakmıştı.
27:02
O hayata ait her şeyi geride bırakıyordu. Kendine mütevazı bir daire kiraladı. Bu onun savaş karargahı
27:09
olacaktı. Artık ne Kadir Bey'in holdinginin parlak avukatıydı ne de o
27:15
ailenin evlatlığı. O artık sadece Feride'nin oğlu Nazımdı
27:20
ve bir avukat olarak sahip olduğu tüm bilgi ve beceriyi hayatını mahveden bu
27:25
imparatorluğu yıkmak için kullanacaktı. İlk işi Kadir Bey'in holdinginin kuruluş
27:31
yıllarını araştırmaya başlamak oldu. Eski tapu kayıtları, ticaret sicil
27:36
gazeteleri, banka dekontları haftalarca gecesini gündüzüne katarak çalıştı.
27:43
Ulaştığı her yeni bilgi intikam ateşini daha da körüklüyordu. Şakir Dedein anlattıklarından yola
27:50
çıkarak annesinin, ailesinin o bölgenin en zengin ailelerinden biri olduğunu
27:55
öğrenmişti. Feride Kadire kaçtığında ailesi tarafından reddedilmişti. Ama
28:01
dedesi ölüm döşeğindeyken vicdan azabı çekmiş ve bütün mirasını Feride'ye
28:07
bıraktığını vasiyet etmişti. Bu miras dönüm dönüm araziler şehir merkezinde
28:13
arsalar demekti. Ve Nazım o arazilerin ve arsaların Kadir'in o küçük beyaz eşya
28:19
dükkanını bir holdinge dönüştürürken sermaye olarak kullandığını belgeleriyle kanıtladı. Kadir Feride'yi terk ettikten
28:27
sonra onun haberi olmadan belki de sahte imzalarla bütün mirasına el koymuş ve
28:34
kendi imparatorluğunu bu çalıntı temel üzerine inşa etmişti. Seval ile evliliği de bu imparatorluğu
28:42
daha da güçlendirmek için atılmış bir adımdı. Artık elinde sadece bir intikam
28:47
hırsı değil, kazanacağından emin olduğu bir dava vardı. Annesi Feride adına
28:53
Holding'in tüm mal varlığı üzerinde hak iddia eden devasa bir dava dosyası
28:58
hazırladı. Bu sadece bir mal davası değil, aynı zamanda bir onur
29:04
mücadelesiydi. Dava haberi Holding'de bir bomba gibi patladı. Kadir Bey adını bile unuttuğu,
29:12
yıllar önce terk ettiği bir kadının en başarılı avukatlardan biri olan Nazım aracılığıyla kendisine dava açtığını
29:20
öğrendiğinde neye uğradığını şaşırdı. Ama asıl şoku Avukat Nazım'ın o kadından
29:26
olan ve yıllar önce yetimhaneden aldığı Özoğlu olduğunu anladığında yaşadı.
29:32
Ayaklarının altındaki zemin kayıyordu. Yıllarca kurduğu o yalanlar imparatorluğu tek bir dava dilekçesiyle
29:39
başına yıkılıyordu. Seval Hanım içinse gerçekler çok daha
29:44
yıkıcıydı. Kadir Bey'in evli olduğunu biliyordu ama bir önceki evliliğinden bir oğlu
29:51
olduğunu ve oğlun yıllardır evinde gözünün önünde büyüttüğü Nazım olduğunu
29:57
öğrendiğinde delirecek gibi oldu. Yıllarca hor gördüğü, kendi
30:02
çocuklarından ayırdığı o genç adam kocasının ilk ve belki de tek aşkından
30:08
olan oğluydu. Kendini aşağılanmış, aldatılmış hissediyordu.
30:13
Nazım'a duyduğu nefret şimdi kocası Kadir'e yönelmişti. O akşam villada kıyamet koptu. Seval
30:21
Hanım öfke krizi geçirerek Kadir'in bütün eşyalarını kapının önüne attı. Def
30:27
ol bu evden diye bağırıyordu. Bu ev de şirketlerdeki odalarında benim babamın
30:32
parasıyla alındı. Senin o çalıntı imparatorluğundan bana hayır gelmez. Defol. O terk ettiğin karından olan
30:40
oğlunla ne halin varsa gör. Kadir Bey hayatında ilk kez bu kadar
30:45
çaresizdi. Yıllarca hükmettiği karısı şimdi onu kapı dışarı ediyordu. Nazım'ın
30:51
açtığı dava sadece Holding'i değil ailesini de yerle bir etmişti. O gece
30:57
elinde küçük bir çantayla kendi villasından bir suçlu gibi kovuldu.
31:02
Ne gidecek bir yeri ne de sığınacak bir limanı vardı. İmparatorluğunu kuran adam
31:08
şimdi sokaklarda yapa yalnız kalmıştı. Nazımsa olan biteni uzaktan sessizce
31:14
izliyordu. Bu savaşın sadece ilk perdesiydi ve o bu perdenin sonunda
31:20
ayakta kalacak tek kişi olacağına emindi. Annesinin hakkını ve kendi hakkını alana kadar durmayacaktı. Savaş
31:28
şimdi başlıyordu. Hukuk mücadelesi Nazım'ın beklediğinden daha çetin ama
31:34
bir o kadar da öngörülebilir geçti. Karşı tarafta Kadir Bey'in ve dolayısıyla Seval Hanım'ın tuttuğu
31:41
ülkenin en pahalı avukat ordusu vardı. Ama Nazım'ın elinde onların parayla
31:47
satın alamayacağı bir şey vardı. Gerçek. Her duruşma Nazım için bir tiyatro
31:53
sahnesiydi. Belgeleri, tanıkları ve en önemlisi hikayenin sarsıcı gücünü bir
32:00
orkestra şefi gibi yönetiyordu. Duruşmalara annesi Ferit'e de katılıyordu. Başta çok korkmuş, o
32:07
dünyaya dönmek istememişti. Ama Nazım, "Bu senin onur mücadelen, anne. Başını
32:13
eğmeyeceksin. Onlar senden utansın." diyerek onu ikna etmişti.
32:18
Feride o yırtık pırtık köy kıyafetlerini çıkarmış, Nazım'ın aldığı sade ama şık
32:23
elbiseleri giymişti. Duruşma salonunda o yaşlı ve yorgun bedeniyle dimdik
32:29
oturuyordu. Karşısında oturan gençliğini çalan adam Kadir'e ve yuvasını yıkan kadın Sevale'e
32:36
nefretle değil derin bir acımayla bakıyordu. Onun bu vakur duruşu Nazım'ın
32:42
en büyük gücüydü. Seval Hanım her duruşmada Nazım'a öldürücü bakışlar
32:48
fırlatıyordu. Kocasının Özoğlunun kendi servetini ve itibarını yerle bir
32:54
etmesini hazmedemiyordu. Bu servette Feride'nin büyük payı olduğu gerçeğini de bir türlü kabul etmek
33:00
istemiyordu. Kadir ise her geçen gün çöküyordu. Otel odalarında kalıyor, eski
33:07
dostları telefonlarına çıkmıyordu. duruşma salonunda Nazım'ın yüzüne
33:12
bakacak cesareti bile bulamıyordu. O yüz ona hem ihanetini hem de en büyük
33:18
pişmanlığını hatırlatıyordu. Nazım mahkemede sadece tapu kayıtlarını
33:23
ve banka dekontlarını konuşturmadı. Aynı zamanda bir insanlık dramını da gözler
33:29
önüne serdi. Annesinin bir kenara atılışını, kendisinin bir yurda bırakılışını ve sonra o yurttan alınıp
33:37
lüks bir evde nasıl duygusal bir sürgün hayatı yaşadığını anlattı. anlatmıyordu.
33:43
Adeta yaşatıyordu. Salondaki herkes hatta karşı tarafın avukatları bile bu trajik hikaye
33:51
karşısında sus pus kesiliyordu ve beklenen gün geldi. Mahkeme kararını
33:57
açıkladı. Kadir'in holding'i kurarken kullandığı tüm sermayenin Feride'nin
34:02
mirasından haksız bir şekilde elde edildiğine ve bu nedenle Holding'in
34:08
%60'lık hissesinin Feride'e ve onun yasal mirasçısı olan oğlu Nazım'a ait
34:13
olduğuna karar verildi. Karar açıklandığında Seval Hanım sinir krizi geçirerek bayıldı. Kadir ise
34:20
sandalyesine yığılıp kaldı. Nazım annesinin elini tuttu. Feride ağlıyordu
34:26
ama bu gözyaşları yıllarca süren bir acının ve sonunda gelen adaletin gözyaşlarıydı.
34:32
Mahkeme salonundan çıkarken Nazım'ın gözleri sedye ile çıkarılan Seval Hanı'a ve perişan haldeki Kadir takıldı. İçinde
34:40
en ufak bir acıma hissi yoktu. Ektiklerini biçme zamanı gelmişti. Ne de
34:45
olsa yağmur eken fırtına biçer. Öyle değil mi sevgili dostlar? Holdingin yeni
34:51
sahipleri olarak ilk iş günleri unutulmazdı. Nazım annesi Feride ile birlikte
34:57
Holding'in devasa binasına girdiğinde bütün çalışanlar meraklı ve korku dolu
35:02
gözlerle onları izliyordu. Nazım doğruca en üst kattaki yönetim kurulu başkanının
35:07
odasına çıktı. Odanın kapısında hala Seval Hanım yazıyordu. Kapıyı çalıp
35:12
içeri girdiğinde Seval Hanım'ı masasında eşyalarını toplarken buldu. Kadın Nazım'ı görünce öfkeyle ayağa fırladı.
35:20
"Ne istiyorsun?" dedi. Sesi tıslar gibiydi. Mutlu musun şimdi? Her şeyi
35:26
elimizden aldın lazım. Sakince masaya yaklaştı. Ben kimsenin elinden bir şey almadım.
35:32
Dedi. Sadece annemin ve benim olanı geri aldım. Bu oda, bu masa, bu şirket hiçbir
35:40
zaman senin olmadı. Sen sadece bir hırsızın ortağıydın. Seval Hanım'ın yüzüne bir tokat yemiş
35:46
gibi oldu. Söyleyecek hiçbir söz bulamadı. Nazım devam etti. Şirketteki tüm yetkilerin kaldırıldı. Yönetim
35:53
kurulu başkanı artık benim. İstersen liyakatine uygun bir pozisyonda maaşlı bir çalışan olarak devam edebilirsin.
36:01
Bu Seval Hanım için ölümden beter bir teklifti. Yıllarca hükmettiği imparatorlukta
36:09
hor gördüğü Üveyğlunun emrinde çalışmak. Gururu buna asla izin vermezdi. Karton
36:16
kutusunu kaptığı gibi tek bir kelime etmeden odayı ve Holding'i terk etti.
36:22
Sıra kardeşlerindeydi. Burak ve Elif odalarına kapanmış ne yapacaklarını bilemez bir halde
36:28
bekliyorlardı. Nazım önce Burak'ın odasına girdi. Burak
36:33
Nazım'ı görünce korkuyla ayağa kalktı. Kovulmayı bekliyordu. "Korkma." dedi
36:39
Nazım. Sesinde en ufak bir alay yoktu. Seni kovmayacağım. Babamın yaptıklarının
36:45
bedelini size ödetmeyeceğim. Siz benim kardeşimsiniz. Bu şirkette çalışmaya devam edebilirsiniz ama bir şartla.
36:52
Artık bu holding sadece para kazanma hırsıyla değil adaletle ve vicdanla
36:58
yönetilecek. Buna uyum sağlarsanız yeriniz burasıdır. Burak duyduklarına inanamadı. Yıllarca
37:05
hor gördüğü adam ona hayatının en büyük insanlık dersini veriyordu. Gözleri
37:10
doldu. "Teşekkür ederim." diyebildi. Sadece aynı konuşmayı Elif'le de yaptı.
37:16
Elif de utanç içinde başını öne eğdi. Nazım'ın bu beklenmedik tavrı onları
37:21
kovmasından, onlara hakaret etmesinden çok daha ağır bir cezaydı. Bu onların
37:28
vicdanlarına verilmiş ömür boyu bir mahkumiyetti. Ancak ne Burak ne de Elif
37:33
o şirkette daha fazla çalışamadı. Her gün Nazım'ın yüzüne bakmak kendi
37:39
geçmişleriyle ve annelerinin yaptıklarıyla yüzleşmekti. Bu utanca dayanamadılar. Birkaç hafta
37:46
sonra ikisi de istifalarını verip babalarının eski bir dostunun yanında mütevazı maaşlarla sıradan birer çalışan
37:53
olarak yeni bir hayata başladılar. Kendi kanatlarıyla uçmayı, kendi paralarını kazanmayı öğreniyorlardı. Belki de
38:00
Nazım'ın onlara verdiği en büyük hediye buydu. Kadir ise tamamen dibe vurmuştu.
38:06
Karısı onu terk etmiş ve çocukları ondan utanır olmuştu. O koca Holdingsi elinden
38:11
uçmuştu. Ucuz otel odalarında tek başına yaşıyordu. Nazım'ın zaferi onun ölümü
38:17
olmuştu. Bu ağır yükü kalbi daha fazla taşıyamadı. Bir sabah otel odasında kalp
38:24
krizi geçirerek hayata veda etti. Cenazesine sadece birkaç eski dostu ve
38:29
çocukları katıldı. Seval Hanım gelmemişti. Nazım cenazeyi uzaktan izledi. O adama karşı içinde ne sevgi ne
38:37
de nefret kalmıştı. Sadece boşluk vardı. O Nazım için artık sadece doğum
38:43
belgesindeki bir isimdi. Adalet yerini bulmuş. Savaş bitmişti ve savaş
38:48
bittiğinde geriye sadece yorgun ruhlar ve sessiz mezarlar kalmıştı.
38:55
Babasının ölümünden birkaç gün sonra Nazım elinde tek bir kağıt parçasıyla mezarlığa gitti. Hava kapalıydı. Sanki
39:04
gökyüzü bile bu hüzünlü sona eşlik ediyordu. Mezarın başında ne Burak ne de
39:09
Elif vardı. Sadece taze toprak ve üzerine bırakılmış birkaç solgun çiçek.
39:15
Kadir hayatının sonunda yapaalnız ölmüştü. Nazım mezar taşına baktı.
39:20
üzerinde sadece kadir yazıyordu. Ne bir unvan ne de bir sıfat. Sadece bir isim.
39:27
Nazım cebinden resmi bir kağıt çıkardı. Yıllar önce tavan arasında bulduğu o
39:32
malum kağıt değildi bu kağıt. Bu kağıt resmi makamlardan yeni aldığı üzerindeki
39:37
mührü henüz kurumamış bir doğum belgesiydi. Kendi doğum belgesi üzerinde adı yazıyordu. Nazım Anne adı Feride ve
39:47
en altta yıllardır boş olan o satırda artık bir isim vardı. Baba adı Kadir. Bu
39:55
belge onun resmi kimliğiydi. Kadir'in onun babası olduğunun yasal kanıtıydı.
40:01
Ama Nazım için bu kağıt bir lanetten başka bir şey değildi. O bu adamın oğlu
40:07
olarak anılmak istemiyordu. O sadece Feride'nin oğluydu. Dizlerinin üzerine
40:12
çöktü. Ellerini o soğuk nemri toprağa daldırdı. Tırnaklarının arasına toprak
40:18
dolmasını umursamadan küçük bir çukur açtı. Sonra üzerinde baba adı Kadir
40:25
yazan doğum belgesini özenle katladı ve açtığı çukura gömdü. Üzerini tekrar
40:31
toprakla kapattı. Avuçlarıyla toprağa bastırarak düzeltti. Artık o belge ait
40:37
olduğu yerdeydi. O isim ait olduğu adamla birlikte toprağın altındaydı.
40:43
Nazım babasıyla olan son bağını da kendi elleriyle toprağa gömmüştü. Bu bir veda
40:49
idi. Bir affediş değildi. Asla olmayacaktı. Bu bir kurtuluştu. Kendi
40:56
ruhunu o adamın gölgesinden azat etme töreniydi. Ayağa kalktı. Ellerini
41:02
çırparak toprağı temizledi. Arkasını döndü ve bir daha asla geri bakmamak
41:07
üzere o mezarlıktan ayrıldı. Holding'in başına geçtiğinde herkes ondan acımasız,
41:14
hırslı bir yönetici olmasını bekliyordu. Aman Nazım herkesi şaşırttı. Şirketi
41:20
adaletle, merhametle yönetti. Çalışanların haklarını iyileştirdi.
41:25
Sosyal sorumluluk projelerine büyük yatırımlar yaptı. Kimsesiz çocuklara ve
41:30
zor durumdaki annelere yardım etmeye başladı. O Kadir'in hırs ve yalanlarla kurduğu imparatorluğu sevgi ve adaletle
41:38
yeniden inşa ediyordu. Annesi Feride Holding'in gürültülü dünyasına hiç
41:43
alışamadı. O toprağın ve sükunetin kadınıydı. Nazım'ın başarısını uzaktan
41:49
gururla izledi. Ama o yüksek binada, o lüks odada hiç mutlu olamadı. Bir gün
41:56
Nazım'a, "Oğlum!" dedi, "ben köyüme dönmek istiyorum. Tavuklarım, bostanım,
42:02
dere kenarındaki evim beni bekler. Nazım annesinin ne demek istediğini anladı. Bu
42:07
zafer, bu zenginlik onların ruhundaki yaraları sarmaya yetmiyordu. Onların
42:13
ihtiyacı olan şey para ya da güç değil, huzurdu. Nazım hayatının en önemli
42:19
kararını o gün verdi. Holding'in yönetimini güvendiği profesyonel bir ekibe devretti. Hisselerinin büyük bir
42:26
kısmını kurduğu vakfa bağışladı. kendine ve annesine sakin bir hayat sürecek kadar bir pay ayırdı. Birkaç hafta sonra
42:34
Holding'in o devasa binasının önünde Nazım ve annesi Feride duruyordu. Ama bu
42:40
kez ne bir intikam ne de bir savaş için oradaydılar. Bu bir veda Nazım
42:46
üzerindeki pahalı takım elbiseyi çıkarmış, yerine sade bir kıyafet giymişti. Nazım'ın köyden ayrıldığı o
42:52
lüks araba yerine şimdi onları bekleyen daha mütevazı ama sağlam bir araba vardı.
42:58
Arabanın arkasını şehirde bulabildikleri en güzel çiçek fideleriyle ve birkaç
43:04
yeni bahçe aletiyle doldurmuşlardı. Arabaya bindiler. Nazım dikiz aynasından
43:10
geride bıraktığı o devasa binaya, o parlak hayata son bir kez baktı.
43:16
Gözlerinde ne pişmanlık ne de özlem vardı. Sadece huzur. Annesinin elini
43:22
tuttu. Feride'nin yüzünde yıllardır ilk kez kaygısız, mutlu bir gülümseme
43:28
belirdi. "Hazır mısın anne?" diye sordu Nazım. "Hazırım oğlum. Evimize gidelim."
43:34
dedi Feride. Araba şehrin kalabalığından sıyrılıp dağlara doğru giden yola saptı.
43:40
Güneş batmak üzereydi ve gökyüzünü kızıla boyamıştı. Otoyol bitip virajlı köy yolu
43:47
başladığında Nazım arabanın camını açtı. içeri dolan kekik ve ıslak toprak
43:52
kokusunu derin bir nefesle içine çekti. Bu özgürlüğün kokusuydu. Bu yeni bir
43:59
hayatın başlangıcıydı. Onlar yaralarını sarmak için ait oldukları topraklara,
44:05
ait oldukları huzura geri dönüyorlardı. Geçmişin hayaletlerini arkalarında
44:10
bırakıp güneşin doğuşunu birlikte izleyecekleri yeni bir sabaha doğru yol alıyorlardı.
44:16
Evet sevgili dostlar, çocukluğu çalınan bir adamla karanlığa terk edilen bir
44:22
annenin adalet savaşına hep birlikte şahit olduk. Siz olsaydınız aynı savaşı
44:27
verir miydiniz yoksa sessizce hayatınıza devam mı ederdiniz? Yorumlarda
44:32
düşüncelerinizi yazmayı ihmal etmeyin olur mu? Bir sonraki yaşanmış gerçek hikayede görüşmek üzere. Hoşça kalın
44:40
sevgili dostlar. [Müzik]
44:57
Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme. Okay.
#Family
#Death & Tragedy
#Violence & Abuse

