"AYRILIK KOLYESİ" Gerçek Hikaye; Sevdiği Kadının Bedduasını Alan Adamın Ağlatan Hikayesi
Aug 29, 2025
"AYRILIK KOLYESİ" Gerçek Hikaye; Sevdiği Kadının Bedduasını Alan Adamın Ağlatan Hikayesi... Gerçek hayatın içinden süzülüp gelen gerçek hikayeler, duygulara dokunan yaşanmış hikayeler, sizi içine çekecek gizemli hikayeler, şaşırtıcı ilginç hikayeler, yürek burkan duygusal hikayeler, ürkütücü korku hikayeleri ve düşündürücü ibretlik hikayeler ile dolu bir dünyaya adım atıyorsunuz.
Bu kanalda, yaşanmış olaylardan çıkarılan derslerle bezeli sıra dışı hikayeler, beklenmedik sonlara sahip dramatik anlatılar ve sizi derinden sarsacak şok edici gerçekler yer alıyor.
Hayatta kalma mücadeleleri, umut veren başarı hikayeleri ve yaşamın içinden gelen motivasyon dolu anlar, izleyiciye ilham verirken; bir yandan da trajik aşk hikayeleri ve dram dolu hayat öyküleri kalbinizin derinliklerine dokunacak.
Gerilim ve korku hikayeleri sevenler için, tüyler ürperten paranormal hikayeler, ürkütücü cin hikayeleri ve açıklanamayan esrarengiz olaylar bu kanalda sizi bekliyor.
Bilinmeyenleri keşfetmek isteyenler için, akıl almaz detaylarla dolu gizemli vakalar, gerçek hayata dayanan doğaüstü olaylar ve inanılması güç ama belgelenmiş gerçek hikayeler düzenli olarak paylaşılıyor.
Ayrıca, gizemin peşinden gitmeyi seven izleyiciler için dedektif hikayeleri, düşünmeye sevk eden psikolojik gerilim hikayeleri, merak uyandıran alternatif tarih olayları ve etkileyici gizemli dostluk öyküleri de içeriklerimiz arasında.
Her hafta yayınlanan yeni videolarla gerçek dünyada yaşanmış gizemli olaylar ekranlarınıza geliyor.
Bilim kurgu ve mitoloji tutkunları için ise fantastik hikayeler, efsaneleşmiş anlatılar ve unutulmaz mitolojik olaylar, gizemli efsaneler ve kadim mitolojik canavarlar eşliğinde karşınıza çıkacak.
Bunun yanında, içinizi ısıtacak eğlenceli anılar, tebessüm ettirecek komik hikayeler ve kültürel zenginlikleri yansıtan kültürel öyküler de sizi bekliyor.
Macera tutkunları için sürükleyici kaçış öyküleri, aksiyon dolu gelişmeler ve ilham verici kahramanlık hikayeleri de kanalımızda yer alıyor.
Tarihin bilinmeyen yönlerini keşfetmek isteyenleri, etkileyici şehir efsaneleri, tarihten ilginç olaylar, yürek burkan trajik geçmiş hikayeleri ve akıldan silinmeyecek şok edici gerçekler ile zaman yolculuğuna davet ediyoruz. Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına hoş geldiniz...
🔔Gerçek hikayelerin izini sürmek için şimdi abone olun ve bildirimleri açarak hiçbir hikayeyi kaçırmayın...
Show More Show Less View Video Transcript
0:01
Bir insanı umut verip yarı yolda bırakırsak o insanın bedduası tutar mı?
0:06
Ayrılıkta sevdaya dahil derler. Peki sevdalılar ne zaman tüketir sevdasını?
0:12
Uzun yollar, uzak memleketler ya da başka bir adam veya başka bir kadın sevdalıları tüketebilir mi? Kimin kimi
0:19
ahı geçer bilmem ama sevdalıların ahı birbirine öyle bir geçer ki sormayın.
0:25
Sevda bitmez belki ama iç acısı taze kalır sevdalının gönlünde ve gün gelir
0:31
bu iç acısı ya Leyla'yı yakar ya da Mecnunu gömer. Bu hikayemizde iki
0:37
sevdalıdan birinin diğerine ayrılığı ömürlük bir hediye olarak bırakmasına ve sonrasında yaşanan büyük bir hayat
0:44
dersine şahit olacağız. Eğer hazırsanız hikayemize geçebiliriz. İyi seyirler.
0:51
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
0:57
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme. Selman 1969 yılında Gökçeada öğretmen
1:05
okulunu bitirdiğinde yaşı çok gençti. Bu kadar genç olmasına rağmen disiplinli ve
1:11
güçlü bir lidere yaraşır şekilde vakar sahibiydi. Bir öğretmende bulunması gereken her türlü iletişim becerisine
1:18
sahipti. Türk eğitim müfredatına hakimdi ve öğrencilerle yazılı, sözlü iletişim
1:25
kurabilecek yetenekleri mevcuttu. Bu genç yaşında rol model bir birey olmayı
1:30
hedeflemiş, çalışkan, içten ve inandırıcıydı. Hocaları onu bütün
1:35
arkadaşlarına örnek gösterirdi. Konuşmasıyla, davranışlarıyla, bilgisi,
1:41
merakı ve hocalarına, arkadaşlarına saygısıyla hep bir adım öndeydi.
1:46
Sabırlı, şefkatli, kalbi açık. Hoşgörülü, açık fikirli, esnek ve
1:52
uyarıcıydı. Sevecen, anlayışlı ve düşündüren bir espri anlayışı vardı.
1:58
Öğrenim gördüğü sürece yüksek başarı beklentisi olan cesaretlendirici ve
2:03
destekleyici olma gibi nitelikli kişisel özellikleriyle hep takdir toplayan bir
2:08
öğrenciydi. Bir ilkokul öğretmeninde olması gereken bilgi ve yeteneğe sahipti. Sosyal ve
2:16
kültürel alanda kendisini geliştirmişti. öğrencilerin kişisel gelişimine katkı
2:21
sağlayabilecek, kendini sürekli güncelleyen ve geleceğe hazırlayan bir donanıma sahipti. Öğretmenliğe ilk adım
2:29
atacağı köye tayini çıktığında henüz 20 yaşındaydı. İlçeden bulduğu ilk araçla tayin
2:35
edildiği köye vardığında bir yıldır öğretmensiz olan okulun bahçesinde bir
2:40
avuç öğrenci, muhtar ve köyün korucusu onu karşıladı. Çocukların ürkek, mahcup
2:47
ve utangaç bakışları arasında minibüsten inip etrafına göz gezdirdiğinde henüz
2:53
Eylül ayının başı olmasına rağmen karşı dağdaki bembeyaz kar gözüne çarptı.
2:59
İçinde bir serinlik duydu. Böyle ufk genişlediği ve hayal gücünü güçlendiren manzaralar karşısında duygusallaşırdı.
3:07
Muhtar hoş geldin öğretmen bey. Deyip elini tutmasa dalıp gidecekti hayallere.
3:12
Ben köyün muhtarı Hasan Çiçekçi. Hoş geldiniz. Çocuklar da birer birer gelip
3:18
o öptürmek istemese de elini öptüler. Teker teker isimlerini sordu. Başlarını
3:23
okşadı. Çocuklar kaçıncı sınıfta okuduklarını söylediler. Her sınıftan öğrenci vardı. Beş ayrı sınıfın
3:30
öğrencileri tek derslikte karma eğitim görüyordu. Beş sınıf aynı derslikte zor
3:36
olacak diye geçirdi içinden. Ama öğretmen okulunda hocaları birçok köy okulunda böyle karma eğitim
3:43
olabileceğini söyleyip onları uyarmışlardı. Hemen kafasında planlamalar yapmaya başlamıştı ki
3:48
muhtar, "Buyurun lojmanımıza geçelim." dedi. Çok fazla eşyası yoktu zaten.
3:54
Valizini korucu, küçük çantasını da muhtar aldı ve okulun hemen bitişiğindeki öğretmen lojmanına
3:59
geçtiler. Muhtar kemerine takılı bir tomar anahtarın arasından üzerinde lojman yazanı alıp kapıyı açtı. İki oda,
4:07
mutfak, banyo ve tuvaletten oluşan sevimli küçük bir daireydi. Küçükmüş
4:12
diye geçirdiği içinden. Lojman eşyalıydı. Daha önceki öğretmenimiz tayini çıkınca
4:18
eşyaları bıraktı." dedi muhtar, "Sizin geleceğinizi duyunca silip süpürüp
4:23
temizledik. Eksiklerini de yavaş yavaş tamamlarız." diye ilave etti.
4:29
Selman harçlıklarından arttırarak edindiği kitapları için kütüphanesini nereye yerleştireceğini hesap ederken
4:36
bir küçük oda daha olsaydı keşke diye geçirdi içinden. Valizini yatak odasına
4:41
doğru sürükleyip daha detaylı etrafını incelerken korucu çay hazır muhtar diye
4:47
seslendi. Lojmandan çıktılar. Cami avlusundaki kamelyn'ın banklarına oturdular. Çaylarını yudumlarken muhtar,
4:55
"Akşam yemeğini biz de yeriz." dedi. Sonra da çaresine bakarız diye ekledi.
5:02
Akşam ezanı okundu. Okunacaktı. Köyün ihtiyarları yavaş yavaş şadırvanda abdest alıyor. Uzaktan hoş geldin diyen
5:09
de vardı. Gelip elini sıkan da kalktılar. Muhtarın evine vardıklarında yer sofrası çoktan kurulmuştu. Muhtarın
5:17
karısı hemen oturmalarını söyledi. Yoksa yemekler soğuyacak diye de ilave etti.
5:22
Oturdular. Ortada salata, karpuz ve üzüm tabakları duruyordu. "Kızım çorbaları
5:28
getir hadi." dedi muhtar. Elif elinde çorba kaseleriyle girdiğinde, "Kızım
5:34
Elif." dedi. Elif gözlerini hiç kaldırmadan çorbaları sofraya bırakırken
5:39
mahcubiyeti her halinden okunuyordu. Selman, "Memnun oldum." derken göz göze
5:45
geldiler. Gaz lambasının aydınlığında gözlerinin rengini bile seçemedi. Güneş
5:51
yanığı yüzünde mahcubiyet ve hüzün vardı. Elif ateşler içinde kaldı. Kalbi
5:57
yerinden fırlayacakmış gibi çarparken mutfağa doğru hızlıca yürüdü. Selman'a da bir şeyler olmuştu. Muhtara
6:04
hissettirmemeye çalışsa da bir anda yüzü kızarmış. Bir ateş topu kalbinin çırpınışları arasından yüzüne doğru
6:11
hücum ediyordu. Elleri de mi titriyordu? Ne? Elindeki kaşığı çoktan bırakmıştı.
6:17
Yoksa elinden düşürecekti. Muhtar ilkokuldan sonra okutamadık." diye söze
6:23
başlamasa iyice eli ayağı birbirine karışacaktı. Daha önce karşılaştığı,
6:28
oturup kalktığı, konuştuğu, tartıştığı hiçbir kadının yanında böyle şeyler hissetmemiş, böyle bir hal başına
6:35
gelmemişti. Neler oluyordu bu? Ne haldi? Elif'e de bir haller olmuştu. mutfakta
6:42
yemek tabaklarını hazırlıyordu. Annesinin ikide bir, "Dikkat etsene kızım" çıkışlarının arasında sanki
6:50
ayakları yerden kesilmiş uçuyordu. Kalbi tahammül edilemez derecede hızlı
6:55
çarpıyor. Elleri titriyor, tencereden tabaklara pilavı döke saça koyuyordu.
7:01
Yemekten sonra kahveleri yine Elif getirdi. Bu defa birbirlerinin yüzüne
7:07
hiç bakamadılar. O mutfakta işlerini yaparken Muhtar ve Selman derin bir
7:12
sohbete dalmışlardı. Zaman hayli ilerlemişti. Selman müsaade isteyip
7:18
kalktı. Muhtar kemerine takılı anahtarlıktan üzerinde lojman yazanı
7:23
çıkartıp verdi. Biraz önce gelen korucuyla birlikte lojmana doğru yürüdüler. Lojmana geldiklerinde korucu
7:30
iyi geceler dileyip ayrıldı. Tek başınaydı. Hayallerini süsleyen öğretmenliğe ilk adımını atmıştı işte.
7:38
Hemen alt kısmından Ankara İzmir tren yolunun geçtiği sessiz sakin bir dağ
7:44
köyündeydi. Çok boş zamanı olacaktı. Tam istediği gibi. Boş zamanlarında
7:50
okuyamadığı ne kadar kitap varsa okuyacaktı. Daha önce başlayıp bitiremediği
7:55
şiirlerini, yazılarını burada tamamlayacaktı. Küçük çantasından yolda okurum diye yanına aldığı Kemal Tahir'in
8:03
Saardere romanını çıkardı. Çantasında birkaç kitap daha vardı. gözlerindeki
8:08
ağırlık okumasına müsaade etmedi. Gaz lambasının ışığı da yetersizdi zaten. Yarını planlarken öylece uykuya dalı
8:15
verdi. Sabah kalktığında ilk işi muhtarı bulup çocukların okula gelmeleri ve 1.
8:20
sınıfa kayıt yaptıracakların çocuklarını getirmeleri için cami hoparlörlerinden anons yaptırmak oldu. Okulun tek
8:27
dersliğindeki öğretmen masasına oturdu. Okul mevcudunun ne kadar olduğu, hangi sınıfta kaç öğrenci olduğu ve derslere
8:34
hangi sırayla kaçıncı sınıflardan başlayacağını planlarken çocuklar da yavaş yavaş sınıfı doldurmaya
8:40
başladılar. Sınıf toplam 28 öğrenciye ulaştı. 6 tane 5. sınıf, 8 tane 4.
8:47
sınıf, yedişer tane de 3ünc ve 2. sınıf mevcudu vardı. Muhtendiği kadarıyla da
8:54
yeni kayıtlarla birlikte toplam öğrenci sayısı 39 olacaktı.
8:59
Birinci sınıflar için özel çalışması gerekiyordu. Diğer sınıflardaki öğrencilere birer ikişer soru sordu ve
9:06
memnuniyet duydu. Önceki öğretmen çocuklara mükemmel emek harcamış ve onları iyi yetiştirmişti.
9:14
Yeni kayıtlar bittikten sonra muhtarla görüşüp okulda sabahçı öğrenci uygulaması başlatacaktı.
9:21
3, 4 ve 5. sınıfların öğleden önce 1 ve 2. sınıfların öğleden sonra okula
9:26
gelmelerini sağlayacaktı. Yeni kayıtlar bittiğinde toplam mevcut 37'de kaldı. İki çocuğun yaşı
9:34
tutmamıştı. İlk günler öğrencilerin ona, onun öğrencilere ve köy şartlarına
9:39
alışma süreciyle geçti. Selman kendisi de ilkokulu köyde okumuş bir köy çocuğuydu. Köydeki yaşam şartlarına
9:46
çabuk uyum sağladı. Bölgesel olarak bazı kültür ve gelenek farklılıkları olsa da
9:51
köy hayatının düzeni hep aynıydı. Cumartesi sabahı köy minibüsüyle ilçeye
9:57
indi. İlçede tanıdığı kimse yoktu. Sadece ilk geldiğinde tayin evraklarını
10:02
teslim ettiği Milli Eğitim Müdür yardımcısını hatırlıyordu. Minibüs şoförü Sadık'tan öğretmenler lokalinin
10:09
yerini öğrendi. Pazar günü trenle geleceğini ve kendisini duraktan almasını tembih edip Sadık'tan ayrıldı.
10:16
Demir yolu üzerinde yakın köylerden yolcuların inip binmesi için duraklar vardı. Bunlar birer istasyon değil.
10:23
trenlerin kısa süreliğine durakladığı yerlerdi. Öğretmenler lokaline vardığında emekli öğretmen olduklarını
10:29
tahmin ettiği birkaç kişi vardı. Selam verdi ve bir masaya oturdu. Görevli çayını getirdi. Masadaki yerel
10:36
gazetelere göz attı. Ankara'ya giden tren seferlerini defterine not etti. İleride lazım olabilirdi. Çarşıdan
10:43
ihtiyaç duyduğu üç be parça bir şeyler alıp lokale geri döndü. Okulun da eksikleri vardı. Hafta içi ilçeye inip
10:50
Milli Eğitimden onları tedarik edecekti. Pazar günü köye döndü. İlçeden aldığı üç
10:56
be şeyi tel dolaba yerleştirdi. Pazartesi derslere hızlı başladılar. Sınıflar arası geçişlerde bazen sıkıntı
11:02
olsa da diğer sınıfları teneffüse çıkararak çözüm üretiyordu. Bir süre bütün sınıflarla birlikte ders yapmaya
11:09
çalıştı ama bu konuda oldukça zorlandı. Bir süre sonra sabahçı ve öğlenci olarak
11:14
eğitime devam ettiler. Dersler bitince bazen köyün alt kısmındaki İnkay'ya
11:19
doğru yürüyüp yüksekçe bir yerde kitap okuyor, Karşı Dağları seyrediyordu. Bazen de köyün girişindeki mezar önü
11:26
denilen meydana doğru yürüyor, gelip geçenlerle sohbet ediyor, yanına gelen çocukların ödevlerine yardımcı oluyordu.
11:33
İlk günden sonra Elif'i bir daha görmemişti. O gün yine mezar önü tarafına doğru yürürken yolda annesiyle
11:39
birlikte gördü. Elif onu görür görmez başını öne eğdi. Kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Annesi Selman
11:47
öğretmene selam verip geçti. Selman'ı da yine ateşler bastı. Günler havalar
11:53
serinlemeye, yağmurlar yağmaya başladı. Lojmanda soba yanması gerekiyordu. Köylü
11:59
odun tedarik etti. İlk zamanlar korucu gelip sobasını yakıveriyor, mutfakta tüpü bitince ilçeden değiştirtiyordu.
12:06
Akşam yemeklerini bazen cami odasında imam ve birkaç ihtiyarla birlikte yiyordu. Dışarıdan misafir olduğunda
12:13
muhtarın evinde de yemek yediği oluyordu. Böyle günlerde Selma'nın içini bir heyecan sarıyordu. Elif'i görünce
12:21
heyecanlanmak hoşuna gidiyordu. Zaman zaman köylüler de lojmana yemek getiriyordu. Bir keresinde Elif de
12:27
getirmişti. Elif'in gözlerine ilk defa bu kadar yakından bakmıştı. Üzüm
12:33
karasıydı. Kapıda yemek tepsisini alırken eli eline değince elektrik çarpmış gibi oldu. İşte
12:40
o an her şey sanki yeni başlıyordu. İçinde kelebekler uçuşuyordu sanki. Kalp
12:46
çarpıntısı arttı. Elleri Elif'in uzattığı tepsiyi bulamadı. Teşekkür
12:51
etmek istedi. Sesi çıkmadı. Kendini toparladığında Elif lojmanın merdivenlerini çoktan inmiş. köşeyi
12:59
dönüyordu. Bir süre tepsi elinde öylece kala. O gece yine uyuyamadı. Nefes
13:06
almakta zorlanıyordu. Gece yarısından sonra yarım bıraktığı şiirlerinin hepsini sobada yaktı ve yeni şiirler
13:14
yazmaya başladı. Kimselere okutmadığı, kimselere göstermediği yeni şiirler. Bir
13:21
şiiri gece mi oldu? İçimde bir karanlık. Sanki gözlerin gibi. Yoksa geçip giden
13:27
trenlerde mi unuttum kendimi?" diye başlayıp uzayıp gidiyordu. Geceleri uyuyamıyor, bir karanlığın içinde
13:34
debelenip duruyordu sanki. Öğrencilerin sorularını bazen duymuyor, bazen soru
13:40
soran çocuğa kızıyordu. Halbuki kafasındaki ideal öğretmen böyle bir şey yapmazdı. Bazen kendini tanıyamıyor,
13:48
içten içe kendine kızıyor, hayıflanıyor ama kalbine söz geçiremiyordu.
13:55
Elif'in gözleri gözünün önünden gitmiyor. Derdini de kimselere anlatamıyordu. Çocuklar bazen kendi
14:01
aralarında fısıldaşarak gülüşüyorlar. Selman onları bile duymuyordu. Sonbahar bitmek üzereydi. Yağmur kesintisiz devam
14:09
ediyordu. Köylüler fırsat buldukça tarla bahçe işlerini bitirmeye çalışıyorlardı.
14:15
Nihayet Karşıdağ'daki beyazlık artmış, ara sıra karla karışık yağmur köye de inmeye başlamıştı. Muhtara daha önce
14:22
söylediği gece okulunu açmaya karar verdi. Bir taraftan ilkokuldan sonra okuyamayan gençleri dışarıdan ortaokul
14:30
ve lise bitirme sınavlarını hazırlayacak, diğer taraftan okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma öğretecekti.
14:38
Ama aslında içindeki onulmaz sancıları bir nebze olsun dindireceğini umuyordu.
14:44
Hem belki muhtar Elif'i de kursa gönderirdi. Tam da beklediği gibi oldu.
14:50
Kursun ilk öğrencilerinden birisi de Elif'ti. Kurs oldukça verimli geçiyor
14:56
ama Selman içindeki yangını söndüremiyordu. Her akşam kursiyerlerin okula gelmesini merakla bekliyordu.
15:04
Acaba kursiyerleri mi yoksa Elif'i mi bekliyordu? Selman Öğretmen köydeki ilk
15:10
Sömester tatilinde memleketine gitmedi. Memleketi uzaktı. Kış da ağır geçiyordu.
15:17
Yolculuk zor olacaktı. Tatil boyunca köyde kalıp boşta olan kursiyerlere ders
15:22
verdi. Elif ile aralarındaki sıcaklık bu süre içerisinde daha da arttı. Kursiyer
15:29
sayısı az olduğu için Elif'le daha fazla ilgilenebiliyordu. Kimselere hissettirmeseler de ikisi de ilk günkü
15:36
kadar heyecan duyuyor, kalp çarpıntıları artsa fırsat bulup bir türlü birbirlerine söyleyeceklerini
15:42
diyemiyorlardı. Ama göz göze geldiklerinde ikisinin içinde de kelebekler uçuşuyor, gözleriyle
15:48
aşklarını itiraf ediyorlardı. Selman bir türlü açılamamış, başa kalıp sevdalarını
15:54
birbirlerine nasıl ilan edeceklerini düşünürken bir akşam kurs çıkışında Elif kimselere göstermeden Selma'nın eline
16:00
bir kağıt parçası sıkıştırıverdi. Herkes gittikten sonra avucunda terden iyice pörsümüş kağıdı açtı. Gece gizlice mezar
16:08
önündeki ağacın altında buluşmayı teklif etmişti. Buluşma saatini iple çeken Selman, buluşacakları yere vardığında
16:15
Elif henüz gelmemişti. Elif'in ayak seslerini duyduğunda Selma'nın kalbi yerinden fırlayacaktı sanki. Elif
16:22
koşarak geldiği gibi Selma'nın boynuna sarıldı. Sıkı sıkıya sarıldılar. İlk defa birbirlerine bu kadar yakındılar.
16:29
Hava soğuktu. Gökyüzü açık ve yıldızlar çok parlaktı. Hiç konuşmadan öylece
16:34
oturup yıldızları seyrettiler. Tam hayal ettiği gibiydi. Filmlerdeki gibi romantik. Hiç konuşmadan birbirlerine
16:41
her şeyi anlatabiliyorlardı. Demek aşk böyle bir şeydi. Elif kollarını
16:46
birbirine kenetleyip üşüdüğünü belli edince Selman ilk maaşını aldıktan sonra kışa hazırlık için aldığı kahverengi
16:53
paltosunu çıkarıp Elif'in omzuna örttü. Elif hiç itiraz etmeden paltoya sıkıca
16:59
sarıldı. Bu arada Selman sırf konuşabilmek için yıldızlarla ilgili kendisinin de bir anlam veremediği bir
17:05
şeyler anlatıyordu. "Venüs!" dedi çoban yıldızını işaret ederek, "Venüs bizim
17:11
yıldızımız olsun. Birbirimizi özleyince ona bakalım." diye ilave etti. İçinden
17:18
Venüs'ün diğer adı da çoban yıldızıdır. Yönü hiç değişmez. Hep aynı yerdedir.
17:24
Ben seni özlediğimde hep ona bakacağım. Hep orada ol. Mitolojideki diğer adı da
17:30
aşk tanrısıdır. Astrolojide kadını temsil eder. Kısacası Venüs aşktır."
17:36
diye anlatmayı geçiriyordu ki ilçeden dönen minibüsün farları üzerlerine vurunca öylece kala kaldılar. Şoför
17:44
Sadık ilçeden dönüyordu ve onları görmüştü. Zaten aralarında bir şeyler olduğunu Elif'in anne ve babasından daha
17:51
fazla hissediyordu. Onları görmezden geldi. İkisi de telaşlandı. Elif hızla
17:57
kalktı ve omuzundaki paltoyu fırlatırcasına Selman'a doğru atıp hiçbir şey demeden koşarak uzaklaştı.
18:05
Bir süre yaşananları kafasında değerlendiren Selman da kalkıp lojmana geldi. O gece yine uyuyamadı. Şoför
18:14
Sadık muhtara gördüklerini anlatırsa ne olacaktı? Muhtarın yüzüne nasıl
18:19
bakacaktı? Kendisine duyulan güveni kötüye mi kullanmıştı? Eğer muhtar duyarsa köyde kalamazdı artık.
18:27
Ama giderse Elif ne olacaktı? Onu bırakıp gidecek miydi? Hep kendi kendine
18:33
ne olursa olsun onu bırakmamaya söz veriyordu. Gerçekten ne yapacaktı şimdi?
18:39
Elif korkudan ve heyecandan fırlayacakmış gibi atan kalbinin sesine kulak kesilmiş hiçbir şey düşünemiyordu.
18:47
İkisi de sabaha kadar uyumadılar. Sabah her zamanki gibi normal hayatlarına
18:52
devam ederken bir yandan da muhtarın haberinin olup olmadığını kestirmeye çalışıyorlardı. Selman bir bahane bulup
18:59
muhtarın evine gittiğinde her şeyin normal olduğunu gözlemledi. Elif'i de görünce rahatladı. Şoför Sadık
19:06
söylememişti. Belki de gecenin karanlığında hiç görmemişti. Kış kendini
19:12
iyice göstermeye başlamıştı. Her gün köyden ilçeye gelip giden şoför Sadık
19:17
bile kış şartlarından dolayı ilçeye gidemiyordu. Soğuk kendini iyice hissettiriyordu.
19:24
Okulun tek sınıfının ortasındaki soba ortamı ısıtamıyordu.
19:29
Lojman da soğuktu ama Selman çoğu gece doğru dürüst uyumadığı için sobanın
19:34
sönmesine müsaade etmiyor, sürekli ateşi harlıyordu. Elif de Selman da şoför
19:40
Sadık'ı gördüklerinde hala tedirgin oluyorlar. Ama Sadık oralı bile değildi.
19:46
Kurs devam ediyordu. Elif ilk zamanlardaki heyecanını kaybetmişti. Belki de aralarındaki ilişkinin etraftan
19:53
hissedilmesinden korkuyordu. Selman okullar tatil olduğunda memleketine gitmesi gerekiyordu. Annesinden gelen
20:00
mektuplar onu hem mutlu ediyor hem de üzüyordu. Birbirlerini özlemişlerdi.
20:06
Annesi sürekli sitem ediyordu ama gittiğinde burada da özleyeceği birisi vardı artık. Elif'in yokluğuna nasıl
20:13
dayanacaktı? Ve o gün gelmişti. Çocukların karnelerini dağıttı. Akşamdan
20:19
hazırladığı valizini kapının önüne çıkardı ve onu bekleyen korucuya uzattı.
20:25
Korucu valizini minibüse doğru götürürken o da muhtarın evine doğru yöneldi. Muhtarla vedalaşacaktı.
20:32
Asıl hedefi ise Elif'i görmekti. Muhtarla sarılıp ayrılırken Elif ve
20:37
annesini de eliyle selamlayarak ayrıldı. Selma'nın ayakları gitmek istemiyor. Geri geri gidiyor. Elif ise avazı
20:44
çıktığı kadar gitme diye bağırmak istiyordu. Elif minibüs mezar önünü
20:50
geçinceye kadar arkasından baktı. Neredeyse ağlayacaktı. Selman dönünceye kadar Elif her gece
20:57
çoban yıldızına bakmadan yatağa girmedi. 3 ay onlara bir yıl gibi gelse de göz
21:02
açıp kapayıncaya kadar gelip geçti. Döndüğünde ilk akşam yemeğini cami
21:07
odasında kalabalık bir köylü grubuyla yedi. Aynı zamanda köy konağı olarak da kullanılan cami odasında yeni yılda
21:15
eğitim ve öğretimin yanında köylülere zirai teknikler, yıllar öncesinde unutulmuş olan ağaç işçiliği ile alakalı
21:22
kurslar da verebileceğini belirtti. Köylülere 1. sınıfa kayıt yaptıracak öğrencilerin yarından itibaren
21:28
kayıtlarını yaptırabileceklerini hatırlatarak lojmanın yolunu tuttu. Gece
21:33
karanlığında Elif'i görebilirim umuduyla arka sokaktan geçti. Ama nafile köye
21:39
ikindi vakti gelmiş olmasına rağmen hala Elif'i görememişti. Elif'e hediye etmek için memleketinde
21:47
değerli taşlardan tespih ve takılar yapan bir ustaya özel siyah taşlı gümüş bir kolye yaptırmıştı. Hediyesini zaman
21:54
geçirmeden vermek istiyordu. Bir hafta yeni kayıtlarla ve ilçeye inerek kendinin ve okulun ihtiyaçlarını temin
22:01
etmekle geçti. Ama Elif'i hala görememişti. Acaba başka bir yere mi gitmişti? Hasta
22:08
mıydı? İyice meraklanmıştı. İlçeye gelip giderken şoför Sadık'a
22:13
sormayı denemiş ama cesaret edememişti. Hafta sonu İnaya yüksekçe bir yere
22:19
oturmuş, amaçsızca elindeki kitabın sayfalarını karıştırıyordu. Arkasında ayak sesleri duydu. Elifle annesi
22:26
bahçeden geliyorlardı. "Hoş geldin öğretmen bey." dedi kadın.
22:31
"Hoş bulduk. derken Elifle göz göze geldiler ama konuşamadılar.
22:37
İkisinin de yürekleri yerinden oynadı sanki. Aradan geçen zamanın hasretini bakışarak giderdiler. Annesi Elif'in
22:44
kolundan çekiştirmese belki akşama kadar bakışacaklardı. Selman Montunu iç cebindeki kolyeyi
22:51
eliyle yokladı. "Tözlerine layık bir hediye." diye düşündü. Ama nasıl
22:57
verecekti? Verse Elif nasıl takacaktı? Hayal alemine dalmış, ezbere bildiği
23:03
şiirleri okuyor, Kütahya yöresine ait meşhur Elif türküsünü hatırlamaya çalışıyordu. Ama sözlerini bir türlü
23:10
hatırlayamıyordu. Öğretmen okulundayken hocaları ve arkadaşları hep sesinin güzel olduğunu ve güzel şarkı
23:17
söylediğini hatırlatırlardı. Ama şimdi sözlerini bile hatırlamakta zorlanıyordu. Sesi titriyor. Bir türlü
23:23
türkünün makamını tutturamıyordu. Tam Zeki Müren'den Akşam oldu. Hüzünlendim
23:29
ben yine şarkısına başlayacaktı ki akşam ezanı okunmaya başladı. Oturduğu yerden
23:34
kalktı. Lojmana gelinceye kadar akşam oldu. Hüzünlendim ben yine. Hasret kaldım gözlerinin rengine gel mehtabım
23:41
gel sevgilim gel yine." diye tekrarlayıp durdu. Aradan günler geçmesine rağmen o
23:48
kolyeyi bir türlü Elif'e verememişti. Selman Öğretmen köyde 3 yıl kaldı. Bu
23:54
süre içerisinde birçok kadına okuma yazma öğretti. Elif ve birkaç genç de
23:59
dışarıdan bitirme sınavlarında başarılı olup lise mezunu oldular. Bu süre
24:04
içerisinde Elif'le okulda geçirilen zamanın dışında artık gizli gizli
24:10
dışarıda da görüşmeye başlamışlardı. Selman kendini yemeğe davet ettirecek
24:15
bir bahane bulup muhtara kendisini davet ettiriyordu. Böylece Elif'i daha fazla
24:21
görme imkanı oluyordu. Aslında hem Muhtar hem de karısı olayların farkında
24:26
olsalar da pek seslerini çıkarmıyor, görmezden geliyorlardı. Çünkü Selman
24:32
öğretmeni beğeniyorlardı. Belki de öğretmenden daha iyi damat mı bulacağız
24:38
diye düşünüyorlardı. Selman ile Elif arasındaki aşk iyice alevlenmiş, yavaş yavaş kadınlar
24:45
arasında fısıltıyla konuşulmaya bile başlanmıştı. Öğrenciler bile serbest çalışma
24:50
zamanlarında Selma'nın dalıp dalıp gitmesi, onlara şiirler okuması nedeniyle kendi aralarında fısıldaşıp
24:57
gülüşür olmuşlardı. Ama Selman bunların hiçbirinden habersiz yüreğindeki yangını
25:03
söndürebilmek için her fırsatta Elif'e yakın olabilmek adına elinden geleni
25:08
yapıyordu. Elif ise ortada dolaşan dedikoduları duyuyor ve daha fazla
25:13
Ayyuka çıkmaması için mümkün olduğunca Selman'dan uzak durmaya çalışıyordu.
25:19
Bu uzak duruş Selman tarafından bazen yanlış anlaşılıyor olsa da kalbindeki
25:25
ateşten zerre eksilme olmuyordu. Günler ayları, aylar mevsimleri, mevsimler
25:32
yılları sanki kovalıyormuşçasına geçmesine rağmen Selman için zaman bir türlü geçmiyordu.
25:39
Belki de zamanın geçmesini istemiyordu. Köyde 3ünc yılını doldurduğunda yaz
25:44
tatili ile birlikte ilçeye tayini çıktı. Talep etmemişti. Postacının getirdiği
25:50
tayin evrakını incelerken telaşlandı. Elif'i bırakıp gitmek istemiyordu. Giderse nasıl kavuşacaklardı?
25:57
Ertesi gün vedalaşıp köyden ayrılacaktı. bir yolunu bulup Elif'e veda etmeli ve
26:03
yıllardır yanından hiç eksik etmediği, bir türlü veremediği kolyeyi vermeliydi.
26:09
Akşama doğru muhtarın tarladan dönüşünü bekledi. Vedalaşmak bahanesiyle muhtarın
26:14
evine gidecek ve bir fırsatını bulup hediyesini Elif'e verecekti.
26:20
Muhtar döndüğünde akşam ezanı okundu, okunacaktı. O tarafa doğru yürüdü.
26:25
Kapıyı çaldı. Kapıyı Elif açtı. Şaşırmıştı. Babası içeriden, "Kimmiş kızım?" diye
26:32
soruncaya kadar birbirlerinin gözlerine dalıp gittiler. Ve Selman fırsatı değerlendirip lojmandan beridir avucunda
26:39
tuttuğu kolyeyi Elif'in eline tutuşturuverdi. Elif ne olduğunu bile anlamadığı şeyi
26:45
sıkı sıkı avucunda tutarken babası da kapıya geldi. Muhtar içeri buyur etti.
26:51
Selman biraz nazlanır gibi yaptı ama içeri girmek için can atıyordu. Akşam yemeğini birlikte yiyeceklerdi. Selman
26:58
sofrada postacının tayin evrakını getirdiğini ve ertesi gün köyden ayrılacağını, kendilerine veda etmeye
27:05
geldiğini söylediğinde Elif'in yüreği cız etti. Tam tabaklara yemek koyuyordu.
27:10
Bir anda sendeledi. Başı döndü. Annesi elinden yemek tabaklarını aldı ve
27:15
servise o devam etti. Elif odadan hızlıca çıktı. Annesi de babası da her
27:21
şeyin farkındaydı. Ertesi sabah Selman minibüse binip yüreğinde acılar ve
27:27
hüzünlerle birlikte ilçenin yolunu tutarken Elif gözyaşlarını içine akıtarak mezar önü meydanının köşesinden
27:35
onu sessizce uğurladı. Elif günlerce Selman'dan haber alamadı. Artık yaz
27:40
bitmek üzereydi. Okullar yeniden açılacak ama köye başka bir öğretmen gelecekti. Selman'ı bir daha ne zaman
27:47
görebilecekti? Eylül ayının başlarında annesiyle birlikte Ilıca bahçeden dönen Elif yol
27:54
üstünde muhabbete dalmış arkadaşlarını görünce annesinden müsaade isteyip onlarla kaldı. Gülüşmeler, şakalaşmalar
28:01
arasında Elif'in dalgınlığı hissediliyordu. Selman'ı bir daha görememe endişesi onu iyiden iyi
28:07
kaygılandırıyordu. Arkadaşları durumun farkındaydı ama bir şey diyemiyorlardı. Mezar önü tarafından
28:13
minibüsün sesi duyulunca hepsi o tarafa döndüler. Şoför Sadık yanlarına gelince
28:18
durdu. Elif'i yanına çağırıp, "Müjdemi isterim." diyerek cebinden çıkardığı bir zarfı ona uzattı. Liseyi bitirme
28:26
sınavlarını verince Selma'nın yönlendirmesiyle çalışmak için belediyeye ve kaymakamlığa müracaat
28:32
etmişti. Acaba onlardan mı haber gelmişti? Arkadaşları hemen başına
28:37
toplandılar. O zarfın üzerinde Elif'e yazısını görünce Selma'nın yazısını
28:42
hemen tanıdı. Arkadaşlarının meraklı soruları ve bakışları arasında zarfı yeleğinin içine sokup koşar adım oradan
28:49
uzaklaştı. Arkadaşları arkasından baka kaldı. Açıp okumak için kuytu bir yer
28:54
aradı. Hemen okulun bahçesine giriverdi. Etrafta kimsecikler yoktu. Kalbi
29:00
fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Zarfı zar zor açabildi.
29:05
"Kara gözlüm Elifim." diye başlıyordu mektup. Selman mektubunda onu ne kadar
29:10
özlediğinden, kısa zamanda kavuşacaklarından bahsederek ardı ardına sevda sözlerini sıralamıştı. Hemen cevap
29:18
yazıp sabah şoför Sadık'la göndermek istiyordu ama bir türlü fırsat bulamadı.
29:23
Sabaha kadar uyumadan koynunda mektupla sabahladı. Sabah yine bahçede işleri
29:29
vardı. Annesine biraz rahatsız olduğunu, gece uyuyamadığını ve biraz uyuyup
29:34
arkadan geleceğini belirterek evde kaldı. Babası o sabah ilçeye gitmişti.
29:40
Evde yalnız kalınca mektubu tekrar okudu. İlk okuyormuşçasına heyecanlandı
29:46
ve utana sıkıla bir zaman sonra sevgilim diyerek mektuba başlayabildi.
29:53
Özlem, heyecan, korku ve daha tarif bile edemediği hislerini mektuba tek yazdı.
30:00
İçine bir gül yaprağı da koyup zarfı kapattı. Akşam da bir yolunu bulup mektubu Selman'a götürmesi için Sadık'a
30:08
teslim etti. Sadık artık aralarındaki ilişkiyi biliyordu. Aslında ilk
30:13
buluştuklarında onları görmüştü ama bugüne kadar hiç renk vermemişti. Şoför
30:19
Sadık aracılığıyla uzun süre mektuplaştılar. Hatta Selman birkaç defa
30:25
köye bile geldi. Her şey güzel gidiyordu. Hatta artık işin resmileşmesi
30:30
yönünde adımlar atmaya bile niyet etmişlerdi. Ta ki Selma'nın çalıştığı okula Feyza
30:37
öğretmen gelinceye kadar. Bir süre sonra Selman'dan ne mektup ne de haber gelmez
30:42
oldu. Elif'in mektuplarına da cevap vermiyordu. Elif günlerce Sadık'ın
30:48
getireceği mektubu bekledi ama o mektup hiçbir zaman gelmedi. O artık Feyza ile
30:55
yeni bir aşka yelken açmıştı. Elif durumu şoför Sadık'tan öğrendiğinde inanmak istemedi. Endişeleniyor,
31:02
karamsarlığa düşüyor ama içinde hep bir umut besliyordu. Çünkü onca mektupta
31:08
birbirlerine ayrılmayacaklarına dair defalarca söz vermişlerdi. Ancak
31:14
Selma'nın muhtarı düğününe davet etmesinden sonra işin ciddiyetini anlamış oldu. Yemeden içmeden kesildi.
31:22
Günden güne yüzü soldu ve hiç kimseyle konuşmaz oldu. Selman ve Feyza evlenip
31:28
Feyza'nın ailesinin bulunduğu şehre tayinlerini yaptırarak oraya yerleştiler.
31:34
Selman annesine konuyu ilk açtığında annesi Elif'le evlenmesine kesinlikle
31:40
karşı çıkmış ve eğer onunla evlenirse hakkını helal etmeyeceğini söylemişti. O
31:45
da ne annesinin ne de kalbinin dediğini yapmış. Kendisine deliler gibi aşık
31:51
olduğunu ve daha modern bir sosyal hayatı olduğunu düşündüğü Feyza ile evlenmişti. Elif günden güne eridi.
31:58
İlçedeki ve vilayetteki kaç doktora gittilerse de bir çare bulamadılar. İzmir Devlet Hastanesi'nde son
32:05
gittikleri doktor ince hastalık." dedi. Verem olmuştu. Elif tedavi için aylarca
32:12
ilaç kullandı. Köyde doğal ilaçlar hazırlayan Lokman amca dedikleri ihtiyarın hazırladığı macunlardan yuttu.
32:18
Ama çare yoktu. Elif her geçen gün eriyor, daha kötüye gidiyordu. Elif her
32:24
gece sabahlara kadar öksürüyor. Her öksürüşte ciğerlerinden kopup gelen kanlı tükürükleri annesiyle babasından
32:31
gizliyordu. Her öksürüşte uyandığında Selman'a, "Günyüzü görmesin, benden
32:36
beter olsun." diye beddua ediyordu. Her şeye rağmen gönlü el vermese de bana
32:42
yaşattıklarını inşallah bir gün sen de yaşarsın diyordu. Köylüler Elif'in
32:47
hastalığından haberdar olmuş. Selman gibi birisinin Elif'e nasıl kıydığını konuşur olmuşlardı. Elif'in sevenleri de
32:55
Selman'a beddua ediyorlardı. Annesi ve babası kızlarının durumuna üzüldükçe daha da yaşlanıyor, Selman'a kızsalar da
33:02
Allah'tan gelene ne diyelim diyorlardı. Çünkü Elif'in hastalığının Selman yüzünden olduğunu artık herkes
33:08
biliyordu. Kara sevdaya tutulmuştu. Selman'ın onu terk etmesinden sonra da
33:13
ince hastalığa yakalanmıştı. Taşındıkları şehirde Selman hiç mutlu olmadı. Ne okulda ders anlatırken ne de
33:21
kendini ıssız yollara vurup amaçsızca yürürken mutluydu. Ne okulda kurslar düzenliyor ne de çocukların gelişimi
33:28
için gayret ediyordu. Öğretmen okulunu bitirdiğindeki hayallerinden zerre bir şey kalmamış, sıradan bir öğretmen
33:35
olmuştu. Bazen okuldan çıktıktan sonra bekar arkadaşlarıyla bazen de amaçsızca
33:41
sokaklarda geç saatlere kadar yürüyerek vakit geçirirdi. Sabaha karşı eve geldiğinde kapı sesine uyanan Feyza
33:48
uykulu gözlerle yatak odasının kapısında görünür, hiçbir şey demeden kapıyı çarpıp kapatırdı. Selman salondaki
33:56
kanepeye öylece uzanır, bazen hiç uyumadan sabahaı ederdi. Sabah evden
34:01
çıkmak için hazırlanırlarken Feyza akşam kusamadığı kiini sabah fazlasıyla kusardı. Selman çoğu zaman sesini
34:09
çıkarmaz ve okulun yolunu tutardı. Aynı okulda çalışıyor olmalarına rağmen uzun
34:14
zamandır birlikte gitmiyorlardı. Feyza okuldan arta kalan zamanında
34:19
çoğunlukla babası öldükten sonra onlarla yaşamaya başlayan annesiyle vakit
34:24
geçirirdi. Diğer zamanlarda da arkadaşlarıyla kken oynayan annesine eşlik ederdi. Feyza okulda müdür
34:32
yardımcısı olduktan sonra Selman başka bir okula tayin istese de yaptıramamıştı. Selman ertesi günü
34:38
dersinin olmadığı günlerde geceleri eve uğramaz olmuştu. Feyza'nın arkadaşları
34:44
onu bazen tren istasyonunda bazen de mesire alanında gördüklerini anlatıyorlardı. Ertesi gün eve
34:50
geldiğinde Feyza kıyameti koparıyordu. Selman umursamıyordu bile. Geceyi
34:55
salonda uykuyla uyanıklık arasında geçirip sabah okula gidiyordu. Feyza'nın annesi onu hiçbir zaman istemediğini
35:02
artık açık açık söylüyordu. Bir an önce ayrılmalarını ve herkesin kendi yoluna
35:08
gitmesini istiyordu. Çocukları da olmuyordu. İyi günlerinde tedavi için birçok doktora gittiler. Ankara'daki
35:15
büyük hastanelere başvursalar da çare bulamadılar. Selma'nın rahatsızlığı çocuk yapmalarına müsaade etmiyordu. Bir
35:22
gün hiç kabullenemeseler de ailelerinin ısrarıyla bakım yapan bir hocaya gittiler. Beddua almışlardı. Masum
35:30
birisinin bedduası geçmişti. Hoca hiçbir zaman çocuklarının olmayacağını söyleyince Selma'nın içi yandı. Yüreği
35:38
cız etti. Kalbi Elif'i her gördüğünde nasıl yerinden fırlayacakmış gibi
35:44
çarpıyorsa yine aynı hızla çarpıyor ve Selman'ı sendeletiyordu. Feyza'ya bunu
35:49
anlatamazdı. Anlatamadı da. Günler sonra zaten ayrıldılar. Feyza annesiyle birlikte
35:56
yaşamaya başladı. Selman okula uğramaz olmuştu. Onu bazen tren istasyonunda,
36:01
bazen şehir parkında, bazen de mezarlıkta görenler oluyordu. Kimseyle konuşmuyor, sorulanlara cevap
36:08
vermiyordu. Zaman zaman boğazından anlamsız sesler çıkarıyor ve bazen şarkılar söyleyerek aşağı yukarı
36:14
koşturuyordu. En çok söylediği şarkı Gülden Karaböcek'in Ayrılık Kollesi adlı
36:20
şarkısıydı. Selman akli dengesini yitirmişti. Artık halkın gözünde deli
36:25
Selmandı o. Çocuklar onunla dalga geçer olmuştu. Feyza la karşılaştığında hemen
36:30
yolunu değiştirir ve homdanarak uzaklaşırdı. Bir süre sonra Selman'ı o şehirde gören olmadı. Nereye gittiğini
36:38
de bilen yoktu. Sadece bir gün Elif'le ilk buluştukları gece üşüyünce
36:43
omuzlarına attığı kahverengi paltosunu Feyza'dan istemeye gelmişti. Aradan kaç
36:48
ay, kaç yıl geçti bilinmez. Bir gün şoför Sadık'ın minibüsüne saçı sakalı dağılmış, mevsim yaz olmasına rağmen
36:56
kalın giyinmiş. Dışarıdan oldukça yaşlı görünen bir adam bindi. Sadık dahil
37:01
kimse onu tanımadı. Herkes merak etse de hiç kimse kim olduğunu ve nereye
37:07
gittiğini soramadı. Köye geldiklerinde minibüsten iner inmez doğruca İnkay'ya
37:12
doğru yürüdü. Köylüler arkasından baka kaldılar. Deli diyenler, meczup
37:18
diyenler, hatta mecnun diyenler oldu. Köyün içinden geçerken birkaç çocuk
37:23
kendisine takılmak istedi. Aldırış etmeden yürüdü. İn kayanın en yüksek
37:29
yerine çıkıp oturdu. Sessizdi. Bazen hareketleniyor, anlaşılmaz homurtularla
37:35
bir şeyler söylüyor. Bazen de inceden alçak sesle şarkılar mırıldanıyordu.
37:40
Akşam karanlığı çökünceye kadar orada kaldı. Muhtar korucuyu çağırıp rahatsızlık vermeden onu kontrol
37:47
etmesini söyledi. Korucu İnkay'ya vardığında adam yüksekten iniyordu.
37:53
Korucu görür görmez tanıdı Selman'ı. "Hoş geldin öğretmen bey der Selman
37:59
delici bir bakış attı korucuya ve oradan hızla uzaklaştı. Korucu tekrar seslense
38:04
de onu durduramadı. Muhtara gelip yabancının Selman öğretmen olduğunu söylediğini duyan Elif, öksürük krizine
38:11
yakalanıp yere yığılıverdi. Ağzından kan geliyordu. Apar topar minibüse bindirip
38:17
ilçe hastanesine kaldırdılar Elif'i. Haftalarca hastanede kaldı. Elif hastanede yattığı sürece Selman o
38:24
çevreden hiç ayrılmadı. Doktorlar Elif'in Ankara'da sanatoryuma yatırılması gerektiğini söylediler. Köye
38:31
döndüler ve günler geçti. Hastanede biraz kendini toparlayan Elif, havaların
38:36
soğumasıyla tekrar kötüleşti. Karla karışık yağmurlu bir kış günü gece
38:41
treniyle muhtar Elif'i Ankara Sanatoryum Hastanesi'ne götürmek için tren istasyonuna geldiklerinde istasyonun
38:49
bekleme salonunda bir bankın üzerinde kahverengi palto giymiş birini gördüler.
38:54
Elif'in yüreği bu sefer son kez üşümüştü. Çünkü gördüğü kişi Elif'in beddu almış sonrasında mecnun olmuş ve
39:02
gecenin son treniyle de uzak diyarlara doğru ebedi yolculuğuna çıkmış bir adamdı. Evet sevgili dostlar o adam
39:11
Selmandı. Peki Elif ne yaptı dersiniz? Elif yanından hiç ayırmadığı siyah taşlı
39:17
kolyeyi boynundan çıkarıp Selma'nın yanına bırakarak acı acı düdüğünü çalan
39:23
trene binip Ankara'ya doğru yola çıktı. Elif Selman'ı hiç unutmamıştı ki zaten.
39:29
Elif Selman'ı boynundaki kolyede bir sır gibi sakladı. Selman'ı hiç affetmedi.
39:35
Ama Selma'nın sevdasını da hiçbir zaman söküp atamadı Narin yüreğinden. Peki
39:41
değer miydi bunca çileğe? Değer miydi tertemiz bir sevdayı ince bir hastalıkla
39:46
bu dünyada bir başına bırakmaya? Ne olurdu ki gecenin son trenine birlikte binselerdi? Tükenmiş ömürlerinde
39:53
raylardan gelen sesler uyandırsaydı onları. Bir Ankara simidinde sevda şiirleri okusaydı yine Selman. Çoban
40:00
yıldızına bakarken sessizce. Evet sevgili dostlar, eğer yarım
40:06
bıraktığınız bir sevdanız ya da eski yaranıza ince bir siteminiz varsa lütfen yorumlarda buluşalım. Belki hiç
40:13
ummadığınız bir zamanda bu hikayenin yorumlarında okur siteminizi ya da hala bitmeyen o güzel sevdanızı. Bir sonraki
40:20
yaşanmış gerçek hikayede görüşene kadar kendinize iyi bakın sevgili dostlar. Hoşça kalın.
40:26
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
40:33
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
#Animated Films

