0:01
Bir insanı umut verip yarı yolda bırakırsak o insanın bedduası tutar mı?
0:06
Ayrılıkta sevdaya dahil derler. Peki sevdalılar ne zaman tüketir sevdasını?
0:12
Uzun yollar, uzak memleketler ya da başka bir adam veya başka bir kadın sevdalıları tüketebilir mi? Kimin kimi
0:19
ahı geçer bilmem ama sevdalıların ahı birbirine öyle bir geçer ki sormayın.
0:25
Sevda bitmez belki ama iç acısı taze kalır sevdalının gönlünde ve gün gelir
0:31
bu iç acısı ya Leyla'yı yakar ya da Mecnunu gömer. Bu hikayemizde iki
0:37
sevdalıdan birinin diğerine ayrılığı ömürlük bir hediye olarak bırakmasına ve sonrasında yaşanan büyük bir hayat
0:44
dersine şahit olacağız. Eğer hazırsanız hikayemize geçebiliriz. İyi seyirler.
0:51
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
0:57
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme. Selman 1969 yılında Gökçeada öğretmen
1:05
okulunu bitirdiğinde yaşı çok gençti. Bu kadar genç olmasına rağmen disiplinli ve
1:11
güçlü bir lidere yaraşır şekilde vakar sahibiydi. Bir öğretmende bulunması gereken her türlü iletişim becerisine
1:18
sahipti. Türk eğitim müfredatına hakimdi ve öğrencilerle yazılı, sözlü iletişim
1:25
kurabilecek yetenekleri mevcuttu. Bu genç yaşında rol model bir birey olmayı
1:30
hedeflemiş, çalışkan, içten ve inandırıcıydı. Hocaları onu bütün
1:35
arkadaşlarına örnek gösterirdi. Konuşmasıyla, davranışlarıyla, bilgisi,
1:41
merakı ve hocalarına, arkadaşlarına saygısıyla hep bir adım öndeydi.
1:46
Sabırlı, şefkatli, kalbi açık. Hoşgörülü, açık fikirli, esnek ve
1:52
uyarıcıydı. Sevecen, anlayışlı ve düşündüren bir espri anlayışı vardı.
1:58
Öğrenim gördüğü sürece yüksek başarı beklentisi olan cesaretlendirici ve
2:03
destekleyici olma gibi nitelikli kişisel özellikleriyle hep takdir toplayan bir
2:08
öğrenciydi. Bir ilkokul öğretmeninde olması gereken bilgi ve yeteneğe sahipti. Sosyal ve
2:16
kültürel alanda kendisini geliştirmişti. öğrencilerin kişisel gelişimine katkı
2:21
sağlayabilecek, kendini sürekli güncelleyen ve geleceğe hazırlayan bir donanıma sahipti. Öğretmenliğe ilk adım
2:29
atacağı köye tayini çıktığında henüz 20 yaşındaydı. İlçeden bulduğu ilk araçla tayin
2:35
edildiği köye vardığında bir yıldır öğretmensiz olan okulun bahçesinde bir
2:40
avuç öğrenci, muhtar ve köyün korucusu onu karşıladı. Çocukların ürkek, mahcup
2:47
ve utangaç bakışları arasında minibüsten inip etrafına göz gezdirdiğinde henüz
2:53
Eylül ayının başı olmasına rağmen karşı dağdaki bembeyaz kar gözüne çarptı.
2:59
İçinde bir serinlik duydu. Böyle ufk genişlediği ve hayal gücünü güçlendiren manzaralar karşısında duygusallaşırdı.
3:07
Muhtar hoş geldin öğretmen bey. Deyip elini tutmasa dalıp gidecekti hayallere.
3:12
Ben köyün muhtarı Hasan Çiçekçi. Hoş geldiniz. Çocuklar da birer birer gelip
3:18
o öptürmek istemese de elini öptüler. Teker teker isimlerini sordu. Başlarını
3:23
okşadı. Çocuklar kaçıncı sınıfta okuduklarını söylediler. Her sınıftan öğrenci vardı. Beş ayrı sınıfın
3:30
öğrencileri tek derslikte karma eğitim görüyordu. Beş sınıf aynı derslikte zor
3:36
olacak diye geçirdi içinden. Ama öğretmen okulunda hocaları birçok köy okulunda böyle karma eğitim
3:43
olabileceğini söyleyip onları uyarmışlardı. Hemen kafasında planlamalar yapmaya başlamıştı ki
3:48
muhtar, "Buyurun lojmanımıza geçelim." dedi. Çok fazla eşyası yoktu zaten.
3:54
Valizini korucu, küçük çantasını da muhtar aldı ve okulun hemen bitişiğindeki öğretmen lojmanına
3:59
geçtiler. Muhtar kemerine takılı bir tomar anahtarın arasından üzerinde lojman yazanı alıp kapıyı açtı. İki oda,
4:07
mutfak, banyo ve tuvaletten oluşan sevimli küçük bir daireydi. Küçükmüş
4:12
diye geçirdiği içinden. Lojman eşyalıydı. Daha önceki öğretmenimiz tayini çıkınca
4:18
eşyaları bıraktı." dedi muhtar, "Sizin geleceğinizi duyunca silip süpürüp
4:23
temizledik. Eksiklerini de yavaş yavaş tamamlarız." diye ilave etti.
4:29
Selman harçlıklarından arttırarak edindiği kitapları için kütüphanesini nereye yerleştireceğini hesap ederken
4:36
bir küçük oda daha olsaydı keşke diye geçirdi içinden. Valizini yatak odasına
4:41
doğru sürükleyip daha detaylı etrafını incelerken korucu çay hazır muhtar diye
4:47
seslendi. Lojmandan çıktılar. Cami avlusundaki kamelyn'ın banklarına oturdular. Çaylarını yudumlarken muhtar,
4:55
"Akşam yemeğini biz de yeriz." dedi. Sonra da çaresine bakarız diye ekledi.
5:02
Akşam ezanı okundu. Okunacaktı. Köyün ihtiyarları yavaş yavaş şadırvanda abdest alıyor. Uzaktan hoş geldin diyen
5:09
de vardı. Gelip elini sıkan da kalktılar. Muhtarın evine vardıklarında yer sofrası çoktan kurulmuştu. Muhtarın
5:17
karısı hemen oturmalarını söyledi. Yoksa yemekler soğuyacak diye de ilave etti.
5:22
Oturdular. Ortada salata, karpuz ve üzüm tabakları duruyordu. "Kızım çorbaları
5:28
getir hadi." dedi muhtar. Elif elinde çorba kaseleriyle girdiğinde, "Kızım
5:34
Elif." dedi. Elif gözlerini hiç kaldırmadan çorbaları sofraya bırakırken
5:39
mahcubiyeti her halinden okunuyordu. Selman, "Memnun oldum." derken göz göze
5:45
geldiler. Gaz lambasının aydınlığında gözlerinin rengini bile seçemedi. Güneş
5:51
yanığı yüzünde mahcubiyet ve hüzün vardı. Elif ateşler içinde kaldı. Kalbi
5:57
yerinden fırlayacakmış gibi çarparken mutfağa doğru hızlıca yürüdü. Selman'a da bir şeyler olmuştu. Muhtara
6:04
hissettirmemeye çalışsa da bir anda yüzü kızarmış. Bir ateş topu kalbinin çırpınışları arasından yüzüne doğru
6:11
hücum ediyordu. Elleri de mi titriyordu? Ne? Elindeki kaşığı çoktan bırakmıştı.
6:17
Yoksa elinden düşürecekti. Muhtar ilkokuldan sonra okutamadık." diye söze
6:23
başlamasa iyice eli ayağı birbirine karışacaktı. Daha önce karşılaştığı,
6:28
oturup kalktığı, konuştuğu, tartıştığı hiçbir kadının yanında böyle şeyler hissetmemiş, böyle bir hal başına
6:35
gelmemişti. Neler oluyordu bu? Ne haldi? Elif'e de bir haller olmuştu. mutfakta
6:42
yemek tabaklarını hazırlıyordu. Annesinin ikide bir, "Dikkat etsene kızım" çıkışlarının arasında sanki
6:50
ayakları yerden kesilmiş uçuyordu. Kalbi tahammül edilemez derecede hızlı
6:55
çarpıyor. Elleri titriyor, tencereden tabaklara pilavı döke saça koyuyordu.
7:01
Yemekten sonra kahveleri yine Elif getirdi. Bu defa birbirlerinin yüzüne
7:07
hiç bakamadılar. O mutfakta işlerini yaparken Muhtar ve Selman derin bir
7:12
sohbete dalmışlardı. Zaman hayli ilerlemişti. Selman müsaade isteyip
7:18
kalktı. Muhtar kemerine takılı anahtarlıktan üzerinde lojman yazanı
7:23
çıkartıp verdi. Biraz önce gelen korucuyla birlikte lojmana doğru yürüdüler. Lojmana geldiklerinde korucu
7:30
iyi geceler dileyip ayrıldı. Tek başınaydı. Hayallerini süsleyen öğretmenliğe ilk adımını atmıştı işte.
7:38
Hemen alt kısmından Ankara İzmir tren yolunun geçtiği sessiz sakin bir dağ
7:44
köyündeydi. Çok boş zamanı olacaktı. Tam istediği gibi. Boş zamanlarında
7:50
okuyamadığı ne kadar kitap varsa okuyacaktı. Daha önce başlayıp bitiremediği
7:55
şiirlerini, yazılarını burada tamamlayacaktı. Küçük çantasından yolda okurum diye yanına aldığı Kemal Tahir'in
8:03
Saardere romanını çıkardı. Çantasında birkaç kitap daha vardı. gözlerindeki
8:08
ağırlık okumasına müsaade etmedi. Gaz lambasının ışığı da yetersizdi zaten. Yarını planlarken öylece uykuya dalı
8:15
verdi. Sabah kalktığında ilk işi muhtarı bulup çocukların okula gelmeleri ve 1.
8:20
sınıfa kayıt yaptıracakların çocuklarını getirmeleri için cami hoparlörlerinden anons yaptırmak oldu. Okulun tek
8:27
dersliğindeki öğretmen masasına oturdu. Okul mevcudunun ne kadar olduğu, hangi sınıfta kaç öğrenci olduğu ve derslere
8:34
hangi sırayla kaçıncı sınıflardan başlayacağını planlarken çocuklar da yavaş yavaş sınıfı doldurmaya
8:40
başladılar. Sınıf toplam 28 öğrenciye ulaştı. 6 tane 5. sınıf, 8 tane 4.
8:47
sınıf, yedişer tane de 3ünc ve 2. sınıf mevcudu vardı. Muhtendiği kadarıyla da
8:54
yeni kayıtlarla birlikte toplam öğrenci sayısı 39 olacaktı.
8:59
Birinci sınıflar için özel çalışması gerekiyordu. Diğer sınıflardaki öğrencilere birer ikişer soru sordu ve
9:06
memnuniyet duydu. Önceki öğretmen çocuklara mükemmel emek harcamış ve onları iyi yetiştirmişti.
9:14
Yeni kayıtlar bittikten sonra muhtarla görüşüp okulda sabahçı öğrenci uygulaması başlatacaktı.
9:21
3, 4 ve 5. sınıfların öğleden önce 1 ve 2. sınıfların öğleden sonra okula
9:26
gelmelerini sağlayacaktı. Yeni kayıtlar bittiğinde toplam mevcut 37'de kaldı. İki çocuğun yaşı
9:34
tutmamıştı. İlk günler öğrencilerin ona, onun öğrencilere ve köy şartlarına
9:39
alışma süreciyle geçti. Selman kendisi de ilkokulu köyde okumuş bir köy çocuğuydu. Köydeki yaşam şartlarına
9:46
çabuk uyum sağladı. Bölgesel olarak bazı kültür ve gelenek farklılıkları olsa da
9:51
köy hayatının düzeni hep aynıydı. Cumartesi sabahı köy minibüsüyle ilçeye
9:57
indi. İlçede tanıdığı kimse yoktu. Sadece ilk geldiğinde tayin evraklarını
10:02
teslim ettiği Milli Eğitim Müdür yardımcısını hatırlıyordu. Minibüs şoförü Sadık'tan öğretmenler lokalinin
10:09
yerini öğrendi. Pazar günü trenle geleceğini ve kendisini duraktan almasını tembih edip Sadık'tan ayrıldı.
10:16
Demir yolu üzerinde yakın köylerden yolcuların inip binmesi için duraklar vardı. Bunlar birer istasyon değil.
10:23
trenlerin kısa süreliğine durakladığı yerlerdi. Öğretmenler lokaline vardığında emekli öğretmen olduklarını
10:29
tahmin ettiği birkaç kişi vardı. Selam verdi ve bir masaya oturdu. Görevli çayını getirdi. Masadaki yerel
10:36
gazetelere göz attı. Ankara'ya giden tren seferlerini defterine not etti. İleride lazım olabilirdi. Çarşıdan
10:43
ihtiyaç duyduğu üç be parça bir şeyler alıp lokale geri döndü. Okulun da eksikleri vardı. Hafta içi ilçeye inip
10:50
Milli Eğitimden onları tedarik edecekti. Pazar günü köye döndü. İlçeden aldığı üç
10:56
be şeyi tel dolaba yerleştirdi. Pazartesi derslere hızlı başladılar. Sınıflar arası geçişlerde bazen sıkıntı
11:02
olsa da diğer sınıfları teneffüse çıkararak çözüm üretiyordu. Bir süre bütün sınıflarla birlikte ders yapmaya
11:09
çalıştı ama bu konuda oldukça zorlandı. Bir süre sonra sabahçı ve öğlenci olarak
11:14
eğitime devam ettiler. Dersler bitince bazen köyün alt kısmındaki İnkay'ya
11:19
doğru yürüyüp yüksekçe bir yerde kitap okuyor, Karşı Dağları seyrediyordu. Bazen de köyün girişindeki mezar önü
11:26
denilen meydana doğru yürüyor, gelip geçenlerle sohbet ediyor, yanına gelen çocukların ödevlerine yardımcı oluyordu.
11:33
İlk günden sonra Elif'i bir daha görmemişti. O gün yine mezar önü tarafına doğru yürürken yolda annesiyle
11:39
birlikte gördü. Elif onu görür görmez başını öne eğdi. Kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Annesi Selman
11:47
öğretmene selam verip geçti. Selman'ı da yine ateşler bastı. Günler havalar
11:53
serinlemeye, yağmurlar yağmaya başladı. Lojmanda soba yanması gerekiyordu. Köylü
11:59
odun tedarik etti. İlk zamanlar korucu gelip sobasını yakıveriyor, mutfakta tüpü bitince ilçeden değiştirtiyordu.
12:06
Akşam yemeklerini bazen cami odasında imam ve birkaç ihtiyarla birlikte yiyordu. Dışarıdan misafir olduğunda
12:13
muhtarın evinde de yemek yediği oluyordu. Böyle günlerde Selma'nın içini bir heyecan sarıyordu. Elif'i görünce
12:21
heyecanlanmak hoşuna gidiyordu. Zaman zaman köylüler de lojmana yemek getiriyordu. Bir keresinde Elif de
12:27
getirmişti. Elif'in gözlerine ilk defa bu kadar yakından bakmıştı. Üzüm
12:33
karasıydı. Kapıda yemek tepsisini alırken eli eline değince elektrik çarpmış gibi oldu. İşte
12:40
o an her şey sanki yeni başlıyordu. İçinde kelebekler uçuşuyordu sanki. Kalp
12:46
çarpıntısı arttı. Elleri Elif'in uzattığı tepsiyi bulamadı. Teşekkür
12:51
etmek istedi. Sesi çıkmadı. Kendini toparladığında Elif lojmanın merdivenlerini çoktan inmiş. köşeyi
12:59
dönüyordu. Bir süre tepsi elinde öylece kala. O gece yine uyuyamadı. Nefes
13:06
almakta zorlanıyordu. Gece yarısından sonra yarım bıraktığı şiirlerinin hepsini sobada yaktı ve yeni şiirler
13:14
yazmaya başladı. Kimselere okutmadığı, kimselere göstermediği yeni şiirler. Bir
13:21
şiiri gece mi oldu? İçimde bir karanlık. Sanki gözlerin gibi. Yoksa geçip giden
13:27
trenlerde mi unuttum kendimi?" diye başlayıp uzayıp gidiyordu. Geceleri uyuyamıyor, bir karanlığın içinde
13:34
debelenip duruyordu sanki. Öğrencilerin sorularını bazen duymuyor, bazen soru
13:40
soran çocuğa kızıyordu. Halbuki kafasındaki ideal öğretmen böyle bir şey yapmazdı. Bazen kendini tanıyamıyor,
13:48
içten içe kendine kızıyor, hayıflanıyor ama kalbine söz geçiremiyordu.
13:55
Elif'in gözleri gözünün önünden gitmiyor. Derdini de kimselere anlatamıyordu. Çocuklar bazen kendi
14:01
aralarında fısıldaşarak gülüşüyorlar. Selman onları bile duymuyordu. Sonbahar bitmek üzereydi. Yağmur kesintisiz devam
14:09
ediyordu. Köylüler fırsat buldukça tarla bahçe işlerini bitirmeye çalışıyorlardı.
14:15
Nihayet Karşıdağ'daki beyazlık artmış, ara sıra karla karışık yağmur köye de inmeye başlamıştı. Muhtara daha önce
14:22
söylediği gece okulunu açmaya karar verdi. Bir taraftan ilkokuldan sonra okuyamayan gençleri dışarıdan ortaokul
14:30
ve lise bitirme sınavlarını hazırlayacak, diğer taraftan okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma öğretecekti.
14:38
Ama aslında içindeki onulmaz sancıları bir nebze olsun dindireceğini umuyordu.
14:44
Hem belki muhtar Elif'i de kursa gönderirdi. Tam da beklediği gibi oldu.
14:50
Kursun ilk öğrencilerinden birisi de Elif'ti. Kurs oldukça verimli geçiyor
14:56
ama Selman içindeki yangını söndüremiyordu. Her akşam kursiyerlerin okula gelmesini merakla bekliyordu.
15:04
Acaba kursiyerleri mi yoksa Elif'i mi bekliyordu? Selman Öğretmen köydeki ilk
15:10
Sömester tatilinde memleketine gitmedi. Memleketi uzaktı. Kış da ağır geçiyordu.
15:17
Yolculuk zor olacaktı. Tatil boyunca köyde kalıp boşta olan kursiyerlere ders
15:22
verdi. Elif ile aralarındaki sıcaklık bu süre içerisinde daha da arttı. Kursiyer
15:29
sayısı az olduğu için Elif'le daha fazla ilgilenebiliyordu. Kimselere hissettirmeseler de ikisi de ilk günkü
15:36
kadar heyecan duyuyor, kalp çarpıntıları artsa fırsat bulup bir türlü birbirlerine söyleyeceklerini
15:42
diyemiyorlardı. Ama göz göze geldiklerinde ikisinin içinde de kelebekler uçuşuyor, gözleriyle
15:48
aşklarını itiraf ediyorlardı. Selman bir türlü açılamamış, başa kalıp sevdalarını
15:54
birbirlerine nasıl ilan edeceklerini düşünürken bir akşam kurs çıkışında Elif kimselere göstermeden Selma'nın eline
16:00
bir kağıt parçası sıkıştırıverdi. Herkes gittikten sonra avucunda terden iyice pörsümüş kağıdı açtı. Gece gizlice mezar
16:08
önündeki ağacın altında buluşmayı teklif etmişti. Buluşma saatini iple çeken Selman, buluşacakları yere vardığında
16:15
Elif henüz gelmemişti. Elif'in ayak seslerini duyduğunda Selma'nın kalbi yerinden fırlayacaktı sanki. Elif
16:22
koşarak geldiği gibi Selma'nın boynuna sarıldı. Sıkı sıkıya sarıldılar. İlk defa birbirlerine bu kadar yakındılar.
16:29
Hava soğuktu. Gökyüzü açık ve yıldızlar çok parlaktı. Hiç konuşmadan öylece
16:34
oturup yıldızları seyrettiler. Tam hayal ettiği gibiydi. Filmlerdeki gibi romantik. Hiç konuşmadan birbirlerine
16:41
her şeyi anlatabiliyorlardı. Demek aşk böyle bir şeydi. Elif kollarını
16:46
birbirine kenetleyip üşüdüğünü belli edince Selman ilk maaşını aldıktan sonra kışa hazırlık için aldığı kahverengi
16:53
paltosunu çıkarıp Elif'in omzuna örttü. Elif hiç itiraz etmeden paltoya sıkıca
16:59
sarıldı. Bu arada Selman sırf konuşabilmek için yıldızlarla ilgili kendisinin de bir anlam veremediği bir
17:05
şeyler anlatıyordu. "Venüs!" dedi çoban yıldızını işaret ederek, "Venüs bizim
17:11
yıldızımız olsun. Birbirimizi özleyince ona bakalım." diye ilave etti. İçinden
17:18
Venüs'ün diğer adı da çoban yıldızıdır. Yönü hiç değişmez. Hep aynı yerdedir.
17:24
Ben seni özlediğimde hep ona bakacağım. Hep orada ol. Mitolojideki diğer adı da
17:30
aşk tanrısıdır. Astrolojide kadını temsil eder. Kısacası Venüs aşktır."
17:36
diye anlatmayı geçiriyordu ki ilçeden dönen minibüsün farları üzerlerine vurunca öylece kala kaldılar. Şoför
17:44
Sadık ilçeden dönüyordu ve onları görmüştü. Zaten aralarında bir şeyler olduğunu Elif'in anne ve babasından daha
17:51
fazla hissediyordu. Onları görmezden geldi. İkisi de telaşlandı. Elif hızla
17:57
kalktı ve omuzundaki paltoyu fırlatırcasına Selman'a doğru atıp hiçbir şey demeden koşarak uzaklaştı.
18:05
Bir süre yaşananları kafasında değerlendiren Selman da kalkıp lojmana geldi. O gece yine uyuyamadı. Şoför
18:14
Sadık muhtara gördüklerini anlatırsa ne olacaktı? Muhtarın yüzüne nasıl
18:19
bakacaktı? Kendisine duyulan güveni kötüye mi kullanmıştı? Eğer muhtar duyarsa köyde kalamazdı artık.
18:27
Ama giderse Elif ne olacaktı? Onu bırakıp gidecek miydi? Hep kendi kendine
18:33
ne olursa olsun onu bırakmamaya söz veriyordu. Gerçekten ne yapacaktı şimdi?
18:39
Elif korkudan ve heyecandan fırlayacakmış gibi atan kalbinin sesine kulak kesilmiş hiçbir şey düşünemiyordu.
18:47
İkisi de sabaha kadar uyumadılar. Sabah her zamanki gibi normal hayatlarına
18:52
devam ederken bir yandan da muhtarın haberinin olup olmadığını kestirmeye çalışıyorlardı. Selman bir bahane bulup
18:59
muhtarın evine gittiğinde her şeyin normal olduğunu gözlemledi. Elif'i de görünce rahatladı. Şoför Sadık
19:06
söylememişti. Belki de gecenin karanlığında hiç görmemişti. Kış kendini
19:12
iyice göstermeye başlamıştı. Her gün köyden ilçeye gelip giden şoför Sadık
19:17
bile kış şartlarından dolayı ilçeye gidemiyordu. Soğuk kendini iyice hissettiriyordu.
19:24
Okulun tek sınıfının ortasındaki soba ortamı ısıtamıyordu.
19:29
Lojman da soğuktu ama Selman çoğu gece doğru dürüst uyumadığı için sobanın
19:34
sönmesine müsaade etmiyor, sürekli ateşi harlıyordu. Elif de Selman da şoför
19:40
Sadık'ı gördüklerinde hala tedirgin oluyorlar. Ama Sadık oralı bile değildi.
19:46
Kurs devam ediyordu. Elif ilk zamanlardaki heyecanını kaybetmişti. Belki de aralarındaki ilişkinin etraftan
19:53
hissedilmesinden korkuyordu. Selman okullar tatil olduğunda memleketine gitmesi gerekiyordu. Annesinden gelen
20:00
mektuplar onu hem mutlu ediyor hem de üzüyordu. Birbirlerini özlemişlerdi.
20:06
Annesi sürekli sitem ediyordu ama gittiğinde burada da özleyeceği birisi vardı artık. Elif'in yokluğuna nasıl
20:13
dayanacaktı? Ve o gün gelmişti. Çocukların karnelerini dağıttı. Akşamdan
20:19
hazırladığı valizini kapının önüne çıkardı ve onu bekleyen korucuya uzattı.
20:25
Korucu valizini minibüse doğru götürürken o da muhtarın evine doğru yöneldi. Muhtarla vedalaşacaktı.
20:32
Asıl hedefi ise Elif'i görmekti. Muhtarla sarılıp ayrılırken Elif ve
20:37
annesini de eliyle selamlayarak ayrıldı. Selma'nın ayakları gitmek istemiyor. Geri geri gidiyor. Elif ise avazı
20:44
çıktığı kadar gitme diye bağırmak istiyordu. Elif minibüs mezar önünü
20:50
geçinceye kadar arkasından baktı. Neredeyse ağlayacaktı. Selman dönünceye kadar Elif her gece
20:57
çoban yıldızına bakmadan yatağa girmedi. 3 ay onlara bir yıl gibi gelse de göz
21:02
açıp kapayıncaya kadar gelip geçti. Döndüğünde ilk akşam yemeğini cami
21:07
odasında kalabalık bir köylü grubuyla yedi. Aynı zamanda köy konağı olarak da kullanılan cami odasında yeni yılda
21:15
eğitim ve öğretimin yanında köylülere zirai teknikler, yıllar öncesinde unutulmuş olan ağaç işçiliği ile alakalı
21:22
kurslar da verebileceğini belirtti. Köylülere 1. sınıfa kayıt yaptıracak öğrencilerin yarından itibaren
21:28
kayıtlarını yaptırabileceklerini hatırlatarak lojmanın yolunu tuttu. Gece
21:33
karanlığında Elif'i görebilirim umuduyla arka sokaktan geçti. Ama nafile köye
21:39
ikindi vakti gelmiş olmasına rağmen hala Elif'i görememişti. Elif'e hediye etmek için memleketinde
21:47
değerli taşlardan tespih ve takılar yapan bir ustaya özel siyah taşlı gümüş bir kolye yaptırmıştı. Hediyesini zaman
21:54
geçirmeden vermek istiyordu. Bir hafta yeni kayıtlarla ve ilçeye inerek kendinin ve okulun ihtiyaçlarını temin
22:01
etmekle geçti. Ama Elif'i hala görememişti. Acaba başka bir yere mi gitmişti? Hasta
22:08
mıydı? İyice meraklanmıştı. İlçeye gelip giderken şoför Sadık'a
22:13
sormayı denemiş ama cesaret edememişti. Hafta sonu İnaya yüksekçe bir yere
22:19
oturmuş, amaçsızca elindeki kitabın sayfalarını karıştırıyordu. Arkasında ayak sesleri duydu. Elifle annesi
22:26
bahçeden geliyorlardı. "Hoş geldin öğretmen bey." dedi kadın.
22:31
"Hoş bulduk. derken Elifle göz göze geldiler ama konuşamadılar.
22:37
İkisinin de yürekleri yerinden oynadı sanki. Aradan geçen zamanın hasretini bakışarak giderdiler. Annesi Elif'in
22:44
kolundan çekiştirmese belki akşama kadar bakışacaklardı. Selman Montunu iç cebindeki kolyeyi
22:51
eliyle yokladı. "Tözlerine layık bir hediye." diye düşündü. Ama nasıl
22:57
verecekti? Verse Elif nasıl takacaktı? Hayal alemine dalmış, ezbere bildiği
23:03
şiirleri okuyor, Kütahya yöresine ait meşhur Elif türküsünü hatırlamaya çalışıyordu. Ama sözlerini bir türlü
23:10
hatırlayamıyordu. Öğretmen okulundayken hocaları ve arkadaşları hep sesinin güzel olduğunu ve güzel şarkı
23:17
söylediğini hatırlatırlardı. Ama şimdi sözlerini bile hatırlamakta zorlanıyordu. Sesi titriyor. Bir türlü
23:23
türkünün makamını tutturamıyordu. Tam Zeki Müren'den Akşam oldu. Hüzünlendim
23:29
ben yine şarkısına başlayacaktı ki akşam ezanı okunmaya başladı. Oturduğu yerden
23:34
kalktı. Lojmana gelinceye kadar akşam oldu. Hüzünlendim ben yine. Hasret kaldım gözlerinin rengine gel mehtabım
23:41
gel sevgilim gel yine." diye tekrarlayıp durdu. Aradan günler geçmesine rağmen o
23:48
kolyeyi bir türlü Elif'e verememişti. Selman Öğretmen köyde 3 yıl kaldı. Bu
23:54
süre içerisinde birçok kadına okuma yazma öğretti. Elif ve birkaç genç de
23:59
dışarıdan bitirme sınavlarında başarılı olup lise mezunu oldular. Bu süre
24:04
içerisinde Elif'le okulda geçirilen zamanın dışında artık gizli gizli
24:10
dışarıda da görüşmeye başlamışlardı. Selman kendini yemeğe davet ettirecek
24:15
bir bahane bulup muhtara kendisini davet ettiriyordu. Böylece Elif'i daha fazla
24:21
görme imkanı oluyordu. Aslında hem Muhtar hem de karısı olayların farkında
24:26
olsalar da pek seslerini çıkarmıyor, görmezden geliyorlardı. Çünkü Selman
24:32
öğretmeni beğeniyorlardı. Belki de öğretmenden daha iyi damat mı bulacağız
24:38
diye düşünüyorlardı. Selman ile Elif arasındaki aşk iyice alevlenmiş, yavaş yavaş kadınlar
24:45
arasında fısıltıyla konuşulmaya bile başlanmıştı. Öğrenciler bile serbest çalışma
24:50
zamanlarında Selma'nın dalıp dalıp gitmesi, onlara şiirler okuması nedeniyle kendi aralarında fısıldaşıp
24:57
gülüşür olmuşlardı. Ama Selman bunların hiçbirinden habersiz yüreğindeki yangını
25:03
söndürebilmek için her fırsatta Elif'e yakın olabilmek adına elinden geleni
25:08
yapıyordu. Elif ise ortada dolaşan dedikoduları duyuyor ve daha fazla
25:13
Ayyuka çıkmaması için mümkün olduğunca Selman'dan uzak durmaya çalışıyordu.
25:19
Bu uzak duruş Selman tarafından bazen yanlış anlaşılıyor olsa da kalbindeki
25:25
ateşten zerre eksilme olmuyordu. Günler ayları, aylar mevsimleri, mevsimler
25:32
yılları sanki kovalıyormuşçasına geçmesine rağmen Selman için zaman bir türlü geçmiyordu.
25:39
Belki de zamanın geçmesini istemiyordu. Köyde 3ünc yılını doldurduğunda yaz
25:44
tatili ile birlikte ilçeye tayini çıktı. Talep etmemişti. Postacının getirdiği
25:50
tayin evrakını incelerken telaşlandı. Elif'i bırakıp gitmek istemiyordu. Giderse nasıl kavuşacaklardı?
25:57
Ertesi gün vedalaşıp köyden ayrılacaktı. bir yolunu bulup Elif'e veda etmeli ve
26:03
yıllardır yanından hiç eksik etmediği, bir türlü veremediği kolyeyi vermeliydi.
26:09
Akşama doğru muhtarın tarladan dönüşünü bekledi. Vedalaşmak bahanesiyle muhtarın
26:14
evine gidecek ve bir fırsatını bulup hediyesini Elif'e verecekti.
26:20
Muhtar döndüğünde akşam ezanı okundu, okunacaktı. O tarafa doğru yürüdü.
26:25
Kapıyı çaldı. Kapıyı Elif açtı. Şaşırmıştı. Babası içeriden, "Kimmiş kızım?" diye
26:32
soruncaya kadar birbirlerinin gözlerine dalıp gittiler. Ve Selman fırsatı değerlendirip lojmandan beridir avucunda
26:39
tuttuğu kolyeyi Elif'in eline tutuşturuverdi. Elif ne olduğunu bile anlamadığı şeyi
26:45
sıkı sıkı avucunda tutarken babası da kapıya geldi. Muhtar içeri buyur etti.
26:51
Selman biraz nazlanır gibi yaptı ama içeri girmek için can atıyordu. Akşam yemeğini birlikte yiyeceklerdi. Selman
26:58
sofrada postacının tayin evrakını getirdiğini ve ertesi gün köyden ayrılacağını, kendilerine veda etmeye
27:05
geldiğini söylediğinde Elif'in yüreği cız etti. Tam tabaklara yemek koyuyordu.
27:10
Bir anda sendeledi. Başı döndü. Annesi elinden yemek tabaklarını aldı ve
27:15
servise o devam etti. Elif odadan hızlıca çıktı. Annesi de babası da her
27:21
şeyin farkındaydı. Ertesi sabah Selman minibüse binip yüreğinde acılar ve
27:27
hüzünlerle birlikte ilçenin yolunu tutarken Elif gözyaşlarını içine akıtarak mezar önü meydanının köşesinden
27:35
onu sessizce uğurladı. Elif günlerce Selman'dan haber alamadı. Artık yaz
27:40
bitmek üzereydi. Okullar yeniden açılacak ama köye başka bir öğretmen gelecekti. Selman'ı bir daha ne zaman
27:47
görebilecekti? Eylül ayının başlarında annesiyle birlikte Ilıca bahçeden dönen Elif yol
27:54
üstünde muhabbete dalmış arkadaşlarını görünce annesinden müsaade isteyip onlarla kaldı. Gülüşmeler, şakalaşmalar
28:01
arasında Elif'in dalgınlığı hissediliyordu. Selman'ı bir daha görememe endişesi onu iyiden iyi
28:07
kaygılandırıyordu. Arkadaşları durumun farkındaydı ama bir şey diyemiyorlardı. Mezar önü tarafından
28:13
minibüsün sesi duyulunca hepsi o tarafa döndüler. Şoför Sadık yanlarına gelince
28:18
durdu. Elif'i yanına çağırıp, "Müjdemi isterim." diyerek cebinden çıkardığı bir zarfı ona uzattı. Liseyi bitirme
28:26
sınavlarını verince Selma'nın yönlendirmesiyle çalışmak için belediyeye ve kaymakamlığa müracaat
28:32
etmişti. Acaba onlardan mı haber gelmişti? Arkadaşları hemen başına
28:37
toplandılar. O zarfın üzerinde Elif'e yazısını görünce Selma'nın yazısını
28:42
hemen tanıdı. Arkadaşlarının meraklı soruları ve bakışları arasında zarfı yeleğinin içine sokup koşar adım oradan
28:49
uzaklaştı. Arkadaşları arkasından baka kaldı. Açıp okumak için kuytu bir yer
28:54
aradı. Hemen okulun bahçesine giriverdi. Etrafta kimsecikler yoktu. Kalbi
29:00
fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Zarfı zar zor açabildi.
29:05
"Kara gözlüm Elifim." diye başlıyordu mektup. Selman mektubunda onu ne kadar
29:10
özlediğinden, kısa zamanda kavuşacaklarından bahsederek ardı ardına sevda sözlerini sıralamıştı. Hemen cevap
29:18
yazıp sabah şoför Sadık'la göndermek istiyordu ama bir türlü fırsat bulamadı.
29:23
Sabaha kadar uyumadan koynunda mektupla sabahladı. Sabah yine bahçede işleri
29:29
vardı. Annesine biraz rahatsız olduğunu, gece uyuyamadığını ve biraz uyuyup
29:34
arkadan geleceğini belirterek evde kaldı. Babası o sabah ilçeye gitmişti.
29:40
Evde yalnız kalınca mektubu tekrar okudu. İlk okuyormuşçasına heyecanlandı
29:46
ve utana sıkıla bir zaman sonra sevgilim diyerek mektuba başlayabildi.
29:53
Özlem, heyecan, korku ve daha tarif bile edemediği hislerini mektuba tek yazdı.
30:00
İçine bir gül yaprağı da koyup zarfı kapattı. Akşam da bir yolunu bulup mektubu Selman'a götürmesi için Sadık'a
30:08
teslim etti. Sadık artık aralarındaki ilişkiyi biliyordu. Aslında ilk
30:13
buluştuklarında onları görmüştü ama bugüne kadar hiç renk vermemişti. Şoför
30:19
Sadık aracılığıyla uzun süre mektuplaştılar. Hatta Selman birkaç defa
30:25
köye bile geldi. Her şey güzel gidiyordu. Hatta artık işin resmileşmesi
30:30
yönünde adımlar atmaya bile niyet etmişlerdi. Ta ki Selma'nın çalıştığı okula Feyza
30:37
öğretmen gelinceye kadar. Bir süre sonra Selman'dan ne mektup ne de haber gelmez
30:42
oldu. Elif'in mektuplarına da cevap vermiyordu. Elif günlerce Sadık'ın
30:48
getireceği mektubu bekledi ama o mektup hiçbir zaman gelmedi. O artık Feyza ile
30:55
yeni bir aşka yelken açmıştı. Elif durumu şoför Sadık'tan öğrendiğinde inanmak istemedi. Endişeleniyor,
31:02
karamsarlığa düşüyor ama içinde hep bir umut besliyordu. Çünkü onca mektupta
31:08
birbirlerine ayrılmayacaklarına dair defalarca söz vermişlerdi. Ancak
31:14
Selma'nın muhtarı düğününe davet etmesinden sonra işin ciddiyetini anlamış oldu. Yemeden içmeden kesildi.
31:22
Günden güne yüzü soldu ve hiç kimseyle konuşmaz oldu. Selman ve Feyza evlenip
31:28
Feyza'nın ailesinin bulunduğu şehre tayinlerini yaptırarak oraya yerleştiler.
31:34
Selman annesine konuyu ilk açtığında annesi Elif'le evlenmesine kesinlikle
31:40
karşı çıkmış ve eğer onunla evlenirse hakkını helal etmeyeceğini söylemişti. O
31:45
da ne annesinin ne de kalbinin dediğini yapmış. Kendisine deliler gibi aşık
31:51
olduğunu ve daha modern bir sosyal hayatı olduğunu düşündüğü Feyza ile evlenmişti. Elif günden güne eridi.
31:58
İlçedeki ve vilayetteki kaç doktora gittilerse de bir çare bulamadılar. İzmir Devlet Hastanesi'nde son
32:05
gittikleri doktor ince hastalık." dedi. Verem olmuştu. Elif tedavi için aylarca
32:12
ilaç kullandı. Köyde doğal ilaçlar hazırlayan Lokman amca dedikleri ihtiyarın hazırladığı macunlardan yuttu.
32:18
Ama çare yoktu. Elif her geçen gün eriyor, daha kötüye gidiyordu. Elif her
32:24
gece sabahlara kadar öksürüyor. Her öksürüşte ciğerlerinden kopup gelen kanlı tükürükleri annesiyle babasından
32:31
gizliyordu. Her öksürüşte uyandığında Selman'a, "Günyüzü görmesin, benden
32:36
beter olsun." diye beddua ediyordu. Her şeye rağmen gönlü el vermese de bana
32:42
yaşattıklarını inşallah bir gün sen de yaşarsın diyordu. Köylüler Elif'in
32:47
hastalığından haberdar olmuş. Selman gibi birisinin Elif'e nasıl kıydığını konuşur olmuşlardı. Elif'in sevenleri de
32:55
Selman'a beddua ediyorlardı. Annesi ve babası kızlarının durumuna üzüldükçe daha da yaşlanıyor, Selman'a kızsalar da
33:02
Allah'tan gelene ne diyelim diyorlardı. Çünkü Elif'in hastalığının Selman yüzünden olduğunu artık herkes
33:08
biliyordu. Kara sevdaya tutulmuştu. Selman'ın onu terk etmesinden sonra da
33:13
ince hastalığa yakalanmıştı. Taşındıkları şehirde Selman hiç mutlu olmadı. Ne okulda ders anlatırken ne de
33:21
kendini ıssız yollara vurup amaçsızca yürürken mutluydu. Ne okulda kurslar düzenliyor ne de çocukların gelişimi
33:28
için gayret ediyordu. Öğretmen okulunu bitirdiğindeki hayallerinden zerre bir şey kalmamış, sıradan bir öğretmen
33:35
olmuştu. Bazen okuldan çıktıktan sonra bekar arkadaşlarıyla bazen de amaçsızca
33:41
sokaklarda geç saatlere kadar yürüyerek vakit geçirirdi. Sabaha karşı eve geldiğinde kapı sesine uyanan Feyza
33:48
uykulu gözlerle yatak odasının kapısında görünür, hiçbir şey demeden kapıyı çarpıp kapatırdı. Selman salondaki
33:56
kanepeye öylece uzanır, bazen hiç uyumadan sabahaı ederdi. Sabah evden
34:01
çıkmak için hazırlanırlarken Feyza akşam kusamadığı kiini sabah fazlasıyla kusardı. Selman çoğu zaman sesini
34:09
çıkarmaz ve okulun yolunu tutardı. Aynı okulda çalışıyor olmalarına rağmen uzun
34:14
zamandır birlikte gitmiyorlardı. Feyza okuldan arta kalan zamanında
34:19
çoğunlukla babası öldükten sonra onlarla yaşamaya başlayan annesiyle vakit
34:24
geçirirdi. Diğer zamanlarda da arkadaşlarıyla kken oynayan annesine eşlik ederdi. Feyza okulda müdür
34:32
yardımcısı olduktan sonra Selman başka bir okula tayin istese de yaptıramamıştı. Selman ertesi günü
34:38
dersinin olmadığı günlerde geceleri eve uğramaz olmuştu. Feyza'nın arkadaşları
34:44
onu bazen tren istasyonunda bazen de mesire alanında gördüklerini anlatıyorlardı. Ertesi gün eve
34:50
geldiğinde Feyza kıyameti koparıyordu. Selman umursamıyordu bile. Geceyi
34:55
salonda uykuyla uyanıklık arasında geçirip sabah okula gidiyordu. Feyza'nın annesi onu hiçbir zaman istemediğini
35:02
artık açık açık söylüyordu. Bir an önce ayrılmalarını ve herkesin kendi yoluna
35:08
gitmesini istiyordu. Çocukları da olmuyordu. İyi günlerinde tedavi için birçok doktora gittiler. Ankara'daki
35:15
büyük hastanelere başvursalar da çare bulamadılar. Selma'nın rahatsızlığı çocuk yapmalarına müsaade etmiyordu. Bir
35:22
gün hiç kabullenemeseler de ailelerinin ısrarıyla bakım yapan bir hocaya gittiler. Beddua almışlardı. Masum
35:30
birisinin bedduası geçmişti. Hoca hiçbir zaman çocuklarının olmayacağını söyleyince Selma'nın içi yandı. Yüreği
35:38
cız etti. Kalbi Elif'i her gördüğünde nasıl yerinden fırlayacakmış gibi
35:44
çarpıyorsa yine aynı hızla çarpıyor ve Selman'ı sendeletiyordu. Feyza'ya bunu
35:49
anlatamazdı. Anlatamadı da. Günler sonra zaten ayrıldılar. Feyza annesiyle birlikte
35:56
yaşamaya başladı. Selman okula uğramaz olmuştu. Onu bazen tren istasyonunda,
36:01
bazen şehir parkında, bazen de mezarlıkta görenler oluyordu. Kimseyle konuşmuyor, sorulanlara cevap
36:08
vermiyordu. Zaman zaman boğazından anlamsız sesler çıkarıyor ve bazen şarkılar söyleyerek aşağı yukarı
36:14
koşturuyordu. En çok söylediği şarkı Gülden Karaböcek'in Ayrılık Kollesi adlı
36:20
şarkısıydı. Selman akli dengesini yitirmişti. Artık halkın gözünde deli
36:25
Selmandı o. Çocuklar onunla dalga geçer olmuştu. Feyza la karşılaştığında hemen
36:30
yolunu değiştirir ve homdanarak uzaklaşırdı. Bir süre sonra Selman'ı o şehirde gören olmadı. Nereye gittiğini
36:38
de bilen yoktu. Sadece bir gün Elif'le ilk buluştukları gece üşüyünce
36:43
omuzlarına attığı kahverengi paltosunu Feyza'dan istemeye gelmişti. Aradan kaç
36:48
ay, kaç yıl geçti bilinmez. Bir gün şoför Sadık'ın minibüsüne saçı sakalı dağılmış, mevsim yaz olmasına rağmen
36:56
kalın giyinmiş. Dışarıdan oldukça yaşlı görünen bir adam bindi. Sadık dahil
37:01
kimse onu tanımadı. Herkes merak etse de hiç kimse kim olduğunu ve nereye
37:07
gittiğini soramadı. Köye geldiklerinde minibüsten iner inmez doğruca İnkay'ya
37:12
doğru yürüdü. Köylüler arkasından baka kaldılar. Deli diyenler, meczup
37:18
diyenler, hatta mecnun diyenler oldu. Köyün içinden geçerken birkaç çocuk
37:23
kendisine takılmak istedi. Aldırış etmeden yürüdü. İn kayanın en yüksek
37:29
yerine çıkıp oturdu. Sessizdi. Bazen hareketleniyor, anlaşılmaz homurtularla
37:35
bir şeyler söylüyor. Bazen de inceden alçak sesle şarkılar mırıldanıyordu.
37:40
Akşam karanlığı çökünceye kadar orada kaldı. Muhtar korucuyu çağırıp rahatsızlık vermeden onu kontrol
37:47
etmesini söyledi. Korucu İnkay'ya vardığında adam yüksekten iniyordu.
37:53
Korucu görür görmez tanıdı Selman'ı. "Hoş geldin öğretmen bey der Selman
37:59
delici bir bakış attı korucuya ve oradan hızla uzaklaştı. Korucu tekrar seslense
38:04
de onu durduramadı. Muhtara gelip yabancının Selman öğretmen olduğunu söylediğini duyan Elif, öksürük krizine
38:11
yakalanıp yere yığılıverdi. Ağzından kan geliyordu. Apar topar minibüse bindirip
38:17
ilçe hastanesine kaldırdılar Elif'i. Haftalarca hastanede kaldı. Elif hastanede yattığı sürece Selman o
38:24
çevreden hiç ayrılmadı. Doktorlar Elif'in Ankara'da sanatoryuma yatırılması gerektiğini söylediler. Köye
38:31
döndüler ve günler geçti. Hastanede biraz kendini toparlayan Elif, havaların
38:36
soğumasıyla tekrar kötüleşti. Karla karışık yağmurlu bir kış günü gece
38:41
treniyle muhtar Elif'i Ankara Sanatoryum Hastanesi'ne götürmek için tren istasyonuna geldiklerinde istasyonun
38:49
bekleme salonunda bir bankın üzerinde kahverengi palto giymiş birini gördüler.
38:54
Elif'in yüreği bu sefer son kez üşümüştü. Çünkü gördüğü kişi Elif'in beddu almış sonrasında mecnun olmuş ve
39:02
gecenin son treniyle de uzak diyarlara doğru ebedi yolculuğuna çıkmış bir adamdı. Evet sevgili dostlar o adam
39:11
Selmandı. Peki Elif ne yaptı dersiniz? Elif yanından hiç ayırmadığı siyah taşlı
39:17
kolyeyi boynundan çıkarıp Selma'nın yanına bırakarak acı acı düdüğünü çalan
39:23
trene binip Ankara'ya doğru yola çıktı. Elif Selman'ı hiç unutmamıştı ki zaten.
39:29
Elif Selman'ı boynundaki kolyede bir sır gibi sakladı. Selman'ı hiç affetmedi.
39:35
Ama Selma'nın sevdasını da hiçbir zaman söküp atamadı Narin yüreğinden. Peki
39:41
değer miydi bunca çileğe? Değer miydi tertemiz bir sevdayı ince bir hastalıkla
39:46
bu dünyada bir başına bırakmaya? Ne olurdu ki gecenin son trenine birlikte binselerdi? Tükenmiş ömürlerinde
39:53
raylardan gelen sesler uyandırsaydı onları. Bir Ankara simidinde sevda şiirleri okusaydı yine Selman. Çoban
40:00
yıldızına bakarken sessizce. Evet sevgili dostlar, eğer yarım
40:06
bıraktığınız bir sevdanız ya da eski yaranıza ince bir siteminiz varsa lütfen yorumlarda buluşalım. Belki hiç
40:13
ummadığınız bir zamanda bu hikayenin yorumlarında okur siteminizi ya da hala bitmeyen o güzel sevdanızı. Bir sonraki
40:20
yaşanmış gerçek hikayede görüşene kadar kendinize iyi bakın sevgili dostlar. Hoşça kalın.
40:26
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
40:33
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.