"KİN" Gerçek Hikaye: Aşık Olduğu Kadın İçin Karısını ve Kızını Terk Eden Adamın Hikayesi
Sep 6, 2025
Kendinizi bir kadının yerine koyun. Babanız sizi kundaktayken terk etseydi onu affedebilir miydiniz? Peki, eşiniz sizi eski sevgilisi için doğumda terk etseydi ne yapardınız? Ya da eşinizin aslında terk ettiği bir ailesi olduğunu öğrenseydiniz ondan boşanır mıydınız? Her şeyi bir kenara bırakın. İnsan kundaktaki bebeğini terk eder mi? Siz bunu sindirebiliyor musunuz? Hayat gerçekten ilginç hikâyelerle dolu sevgili dostlar. Bu hikâyemizde ailesini eski sevgilisi yüzünden terk eden bir adamın hikâyesine şahit olacağız. Adamın kundakta terk ettiği kızı ise babasına ne yaptı dersiniz? İşte tüm bunları hep birlikte öğreneceğiz sevgili dostlar. Bu hikâyemiz ile ilgili görüşlerinizi ve bizleri nereden takip ettiğinizi mutlaka yazın olur mu?
Gerçek hayatın içinden süzülüp gelen gerçek hikayeler, duygulara dokunan yaşanmış hikayeler, sizi içine çekecek gizemli hikayeler, şaşırtıcı ilginç hikayeler, yürek burkan duygusal hikayeler, ürkütücü korku hikayeleri ve düşündürücü ibretlik hikayeler ile dolu bir dünyaya adım atıyorsunuz.
Bu kanalda, yaşanmış olaylardan çıkarılan derslerle bezeli sıra dışı hikayeler, beklenmedik sonlara sahip dramatik anlatılar ve sizi derinden sarsacak şok edici gerçekler yer alıyor.
Hayatta kalma mücadeleleri, umut veren başarı hikayeleri ve yaşamın içinden gelen motivasyon dolu anlar, izleyiciye ilham verirken; bir yandan da trajik aşk hikayeleri ve dram dolu hayat öyküleri kalbinizin derinliklerine dokunacak.
Gerilim ve korku hikayeleri sevenler için, tüyler ürperten paranormal hikayeler, ürkütücü cin hikayeleri ve açıklanamayan esrarengiz olaylar bu kanalda sizi bekliyor.
Bilinmeyenleri keşfetmek isteyenler için, akıl almaz detaylarla dolu gizemli vakalar, gerçek hayata dayanan doğaüstü olaylar ve inanılması güç ama belgelenmiş gerçek hikayeler düzenli olarak paylaşılıyor.
Ayrıca, gizemin peşinden gitmeyi seven izleyiciler için dedektif hikayeleri, düşünmeye sevk eden psikolojik gerilim hikayeleri, merak uyandıran alternatif tarih olayları ve etkileyici gizemli dostluk öyküleri de içeriklerimiz arasında.
Her hafta yayınlanan yeni videolarla gerçek dünyada yaşanmış gizemli olaylar ekranlarınıza geliyor.
Bilim kurgu ve mitoloji tutkunları için ise fantastik hikayeler, efsaneleşmiş anlatılar ve unutulmaz mitolojik olaylar, gizemli efsaneler ve kadim mitolojik canavarlar eşliğinde karşınıza çıkacak.
Bunun yanında, içinizi ısıtacak eğlenceli anılar, tebessüm ettirecek komik hikayeler ve kültürel zenginlikleri yansıtan kültürel öyküler de sizi bekliyor.
Macera tutkunları için sürükleyici kaçış öyküleri, aksiyon dolu gelişmeler ve ilham verici kahramanlık hikayeleri de kanalımızda yer alıyor.
Tarihin bilinmeyen yönlerini keşfetmek isteyenleri, etkileyici şehir efsaneleri, tarihten ilginç olaylar, yürek burkan trajik geçmiş hikayeleri ve akıldan silinmeyecek şok edici gerçekler ile zaman yolculuğuna davet ediyoruz. Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına hoş geldiniz...
Show More Show Less View Video Transcript
0:02
[Müzik]
0:08
Kendinizi bir kadının yerine koyun. Babanız sizi kundaktayken terk etseydi
0:13
onu affedebilir miydiniz? Peki eşiniz sizi eski sevgilisi için doğumda terk
0:19
etseydi ne yapardınız? Ya da eşinizin aslında terk ettiği bir ailesi olduğunu
0:25
öğrenseydiniz ondan boşanır mıydınız? Her şeyi bir kenara bırakın. İnsan
0:31
kundaktaki bebeğini terk eder mi? Siz bunu sindirebiliyor musunuz?
0:37
Hayat gerçekten ilginç hikayelerle dolu sevgili dostlar. Bu hikayemizde ailesini
0:43
eski sevgilisi yüzünden terk eden bir adamın hikayesine şahit olacağız. Adamın
0:48
kundakta terk ettiği kızıysa babasına ne yaptı dersiniz? İşte tüm bunları hep
0:54
birlikte öğreneceğiz sevgili dostlar. Bu hikayemizle ilgili görüşlerinizi ve bizleri nereden takip ettiğinizi mutlaka
1:02
yazın, olur mu? Eğer hazırsanız hikayemize geçebiliriz. İyi seyirler.
1:07
[Alkış] [Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
1:12
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme. Yahya'nın zihnine kazınmış en eski anı
1:19
bir kış gecesinin alaca karanlığına aitti. Sobanın yanına sinmiş, dışarıdaki
1:24
rüzgarın uğultusunu dinlerken küçük kız kardeşinin bedeni aniden bir yay gibi
1:29
gerilmişti. Gözleri yukarı kaymış, dudaklarından anlamsız sesler dökülmeye
1:34
başlamıştı. Annesinin feryadı odanın ahşap duvarlarında çınlamış, babasının
1:40
çaresizce kardeşinin ağzını açmaya çalışırkenki titrek elleri Yahya'nın çocuk hafızasına silinmez bir korkuyla
1:46
mühürlenmişti. Kız kardeşi hayatını kaybetmişti. Yahya 10 yaşındaydı ve o
1:52
gece hayatının geri kalanını şekillendirecek bir yemin etmişti. Doktor olacaktı ve kimse kardeşinin
1:58
kaderini yaşamayacaktı. Bu yemin onun için bir saplantıya, bir varoluş nedenine dönüşmüştü. Yıllar gaz
2:05
lambasının isli ışığı altında çözülen test kitapları sabahlara kadar süren uykusuz geceler ve tarlada geçen yorucu
2:12
günlerin ardından eriyip gitmişti. Babası nasırlı elleriyle toprağa ekerken
2:17
Yahya zihnini bilgiyle ekiyordu. Tek hayali o beyaz önlüğü giymek, stetoskobun soğuk metalini bir hastanın
2:24
göğsüne dayıp hayatın ritmini dinlemekti. Üniversite sınav sonuçları açıklandığında evin üzerindeki kara
2:30
bulutlar bir anlığına dağılmış gibi oldu. Tıp fakültesi. Bu iki kelime Yahya
2:37
için cennetin kapılarının aralanması demekti. Ancak hayallerin parıltısı gerçeklerin sert duvarına çarptığında
2:43
sönmeye yüz tuttu. İstanbul'un devasa kampüsünde kendisini bir yabancı gibi
2:49
hissediyordu. Etrafındaki gençler pahalı giysileri, kaygısız kahkahaları ve
2:54
gelecekten emin duruşlarıyla başka bir dünyadan gelmiş gibiydiler. Yahya ise
3:00
babasının gönderdiği kıt kanaat harçlıkla ay sonunu getirmeye çalışan, ayağındaki ayakkabının tabanı aşındığı
3:07
için yağmurlu günlerde adımlarını dikkatle atan bir gölgeydi. Hazırlık
3:12
sınıfı bitip de 1. sınıfa geçtiğinde önündeki en büyük engel belirmişti.
3:17
Anatomi Atlası. O kalın resimli kitap insan vücudunun sırlarını barındırıyordu
3:23
ama aynı zamanda bir servet değerindeydi. Babasını aradığında telefonun diğer ucundaki yorgun ses o
3:30
yıl kuraklığın tarlayı nasıl vurduğunu anlatmıştı. Yahya o kitabı alamadı.
3:35
Kütüphanedeki tek nüshanın peşinde saatlerini harcıyor, arkadaşlarının atlaslarına utangaç bir gülümsemeyile
3:42
göz atıyordu. Bu durum içinde derin bir yetersizlik ve öfke tohumu ekmişti. 3.
3:49
sınıfa geldiğinde ise hayat ona en parlak ve en acımasız oyununu oynadı.
3:55
Figen'i ilk kez anfide gördü. Sarı saçları omuzlarına dökülen, gözleri
4:01
zekayla parlayan bu kız sanki başka bir gezegenden gelmişti. Babası ülkenin en
4:08
ünlü cerrahlarından, annesi ise bir profesördü. Figen tıbbın içinde doğmuş.
4:14
bu dili ana dili gibi konuşuyordu. Yahya ise kelimeleri kütüphanelerden ve ders
4:20
notlarından öğreniyordu. Aralarındaki çekim inkar edilemezdi. Figen Yahya'nın
4:26
sessizliğinin ardındaki zekayı, gözlerindeki o ateşi görmüştü. Yahya isa
4:31
Figen'in varlığında ulaşılmaz olan her şeyin somutlaşmış halini bulmuştu.
4:37
Başarı, zenginlik ve en önemlisi kaygısız bir gelecek. birlikte ders
4:42
çalışmaya, kampüsün bahçesinde saatlerce sohbet etmeye başladılar. Yahya Fige'nin
4:49
yanında kendini hem tamamlanmış hem de eksik hissediyordu. Onun dünyası, lüks
4:56
restoranlar, yurt dışı tatilleri ve sanat galerileriyle doluyken Yahya'nın
5:01
dünyası köydeki Kerpiçev, tarladaki kurak toprak ve kardeşinin solgun
5:06
yüzüydü. Figen Yahya'nın bu durumunu anlıyor gibi görünse de aralarındaki o
5:12
görünmez duvarı açmak imkansızdı. Fige'nin arkadaş çevresi Yahya'ya
5:18
küçümseyen bakışlarla bakıyor. Ailesi ise bu köylü çocuğun kızlarının
5:23
hayatında ne işi olduğunu sorguluyordu. Aşkları bu sosyal ve ekonomik uçurumun
5:29
kenarında filizlenmeye çalışan cılız bir çiçek gibiydi. Bir gün Figen onu ailesiyle tanıştırmak
5:37
için evlerine davet etti. Boğaz manzaralı, devasa bir villaydı. içeri
5:43
adımını attığı andan itibaren üzerindeki her şeyin ne kadar ucuz ve yama işi
5:48
durduğunu hissetti. Fige'nin babası soğuk bir el sıkışmanın ardından ona tıp
5:55
fakültesindeki son gelişmelerden değil ailesinin ne iş yaptığından sormuştu.
6:01
Yahya çiftçi dediğinde adamın yüzündeki belli belirsiz gülümseme kalbine bir
6:08
bıçak gibi saplanmıştı. O akşam Yahya için bir dönüm noktası oldu. Figen'e olan aşkı ne kadar büyük
6:15
olursa olsun bu duvarı asla aşamayacağını anladı. Asıl yıkımsa
6:21
birkaç ay sonra köyden gelen bir telefonla geldi. Babası tarlada çalışırken kalp krizi geçirmişti. Yahya
6:29
ilk otobüsle memleketine döndüğünde babasını toprağa vermişlerdi bile. Annesinin çöküşü evin direğinin
6:36
yıkılmasıyla başlamıştı. tarlalarla, borçlarla tek başına ilgilenemezdi.
6:41
Yahya hayatının en zor kararını vermek zorundaydı. İstanbul'daki hayallerini,
6:47
Figen'i, beyaz önlüğü hepsini geride bırakıp ailesinin sorumluluğunu üstlenecekti. Figen'e bir mektup yazdı.
6:55
Durumu anlatmaya çalıştı ama kelimeler kifayetsiz kaldı. Ona olan aşkını ama
7:00
aynı zamanda ait olduğu dünyaya geri dönmek zorunda olduğunu yazdı. Figen'i aradığında kızın sesi ağlamaklıydı.
7:07
Bekle, bir yolunu buluruz." demişti. Ama Yahya bekleyecek bir şeyi kalmadığını
7:12
biliyordu. O ait olmadığı bir rüyadan uyanmıştı. Tıp fakültesindeki kaydını
7:18
sildirdiği gün üzerine bir ölü toprağı serpilmiş gibiydi. Köye döndüğünde her
7:23
köşe ona başarısızlığını haykırıyordu. Annesi babasının ölümünden 6 ay sonra
7:29
kederine daha fazla dayanamayarak sessizce bu dünyadan göçüp gitti. Yahya
7:35
24 yaşında hayalleri küle dönmüş, yapaalnız bir adam olarak o kerpiç evde
7:40
tek başına kalmıştı. Bir süre amcasının yanında çalıştı, toprağa sürdü,
7:45
hayvanlara baktı. Ama her gün zihninde amfilerin uğultusu, anatomi atlasının
7:50
sayfaları ve Fige'nin hayali vardı. Kaybettiği hayatın ağırlığı omuzlarına
7:56
bir dağ gibi çökmüştü. Artık o eski umut dolu genç değildi. İçinde büyüyen boşluk
8:03
yavaş yavaş bir kine dönüşüyordu. Kadere, yoksulluğa ve onu anlamayan o
8:08
zengin dünyaya karşı sessiz bir kin. Köydeki hayat ağır ve tek düze bir
8:14
ritimle akıyordu. Yahya için her gün bir öncekinin tekrarıydı. Güneşin doğuşuyla
8:21
tarlanın yolunu tutuyor. Toprağın kuru ve çatlamış dudaklarına tohum ekiyor,
8:26
hayvanların dilsiz dertleriyle ilgileniyordu. Akşamları ise babasından kalma o kerpiç
8:33
evin sessizliğine gömülüyordu. Bu sessizlik bir huzur değil, zihnindeki
8:39
gürültüyü daha da belirgin kılan bir sağırlıktı. Tıp kitaplarının hayali,
8:45
Fige'nin kahkahası, amfideki derslerin uğultusu, hepsi bu derin sessizliğin
8:50
içinde birer hayalet gibi dolaşıyordu. Başarısızlık hissi üzerine sinmiş bir toprak kokusu gibiydi. Ne kadar yıkansa
8:58
da çıkmıyordu. Amcası ve yengesi ona acıyan gözlerle bakıyor, komşuları
9:03
arkasından okudu da ne oldu diye fısıldaşıyordu. Yahya bu fısıltıları duymamak için
9:09
kendini daha çok işe veriyordu ama zihni susmuyordu. Kaybettiği geleceğin ki
9:15
kalbinde sessiz bir kor gibi yanmaya devam ediyordu. Zamanın tek ilacı unutmaktı. Askere gitme vakti geldiğinde
9:23
Yahya bunu bir kaçış olarak gördü. Farklı bir şehir, farklı insanlar,
9:28
farklı bir düzen. Belki de bu yeni düzen geçmişin izlerini silebilirdi. Asker
9:34
ocağının katı disiplini onu düşünmekten alıkoydu. Emirler, görevler ve fiziksel yorgunluk
9:42
zihnini meşgul etti. Orada ne zengin ne de fakirdi. Herkes gibi bir askerdi. Bu
9:49
eşitlik hissi yıllardır unuttuğu bir duyguydu. Terhis olup köye döndüğünde 26
9:56
yaşında hayata daha kayıtsız bakan bir adama dönüşmüştü. Hayalleri ölmüştü ama
10:02
belki de hayalsiz yaşamak daha az acı vericiydi. Köydeki büyükleri artık
10:08
evlenmesi gerektiğini söylüyordu. Yalnızlık Allah'a mahsustu. Ona uygun
10:13
gördükleri kız uzaktan akrabaları olan sessiz kendi halinde bir genç kadındı.
10:19
Adı anıldığında Yahya'nın aklına ne bir heyecan ne de bir arzu geliyordu. Sadece
10:25
olması gereken buymuş gibi bir kabulleniş vardı. Genç kadınla görüştüklerinde utangaç tebessümünün
10:32
ardında iyi bir kalp olduğunu gördü. Ondan Figend'deki gibi bir entelektüel
10:37
birikim, bir zarafet beklemiyordu. Beklediği tek şey evin sessizliğini
10:42
dolduracak bir nefes, geceleri yalnızlığına ortak olacak bir bedendi.
10:47
Sade bir düğünle evlendiler. Karısı ona karşı saygılı ve sevgi doluydu. Evi
10:53
çekip çeviriyor, yemeğini hazırlıyor, Yahya'nın sessizliğini bozmamaya özen gösteriyordu.
11:00
Bu bir tutku evliliği değildi. Bir kader ortaklığıydı.
11:05
Yahya artık çiftçilik yapmak istemiyordu. Geçmişine dair ne varsa
11:10
geride bırakmak niyetindeydi. Şehirde bir iş aramaya başladı. Tıp
11:15
fakültesi terk de olsa ilaçlara olan aşinalığı ona bir eczanede iş bulmasını
11:21
sağladı. Eczacı kalfası olarak çalışmaya başladı. İlaçların latince isimleri, formülleri,
11:29
etken maddeleri. Bu dünya ona kaybettiği hayatı hatırlatsa da bir yandan da
11:35
kendine ait hissettiği tek yerdi. Beyaz önlüğü giyememişti ama en azından bir
11:41
eczanenin beyaz duvarları arasındaydı. Hayat monoton bir düzene girmişti. Sabah
11:47
işe gidiyor, akşam eve dönüyordu. Karısıyla pek konuşmazdı. Kadın onun
11:53
içindeki fırtınalardan habersiz, sabırla ona bir yuva sunmaya çalışıyordu.
11:59
İki yıl sonra karısı hamile olduğunu söylediğinde Yahya'nın içinde uzun zamandır uykuda olan bir şeyler
12:06
kıpırdandı. Baba olacaktı. Bu fikir ona bir sorumluluk, bir amaç hissi verdi.
12:13
Belki de bu çocuk hayatındaki tüm boşlukları doldurabilirdi. Karısının karnı burnunda geçirdiği aylar
12:20
boyunca Yahya ona karşı daha ilgili davrandı. Akşamları eve gelirken meyve
12:26
alıyor, ara sıra karnındaki bebekle konuşuyordu. Karısı kocasının bu
12:31
değişiminden memnundu. Yüzü gülüyordu. Belki de sonunda mutlu bir aile
12:37
olacaklardı. Doğumuna yakın bir zamanda kontrol için şehirdeki en büyük hastaneye gittiler.
12:44
Koridorlar Yahya'nın içini sızlatan o tanıdık hastane kokusuyla doluydu.
12:49
Karısı kadın doğum polikliniğinin önündeki sandalyelerden birine otururken Yahya da doktorun kapısındaki tabelayı
12:56
okumak için ilerledi. Gözleri pirinç levhanın üzerine kazınmış isme takıldığında kanının damarlarından
13:03
çekildiğini hissetti. Zaman durdu. Koridorun uusu kesildi.
13:08
Tabelada doçent doktor Figen a yazıyordu. Olamazdı. Bu bir tesadüf olamazdı. Kalbi
13:16
göğüs kafesini delercesine atarken kapı açıldı ve içeriden beyaz önlüğüyle Figen
13:21
çıktı. Yıllar onu daha da olgunlaştırmış, daha güzel yapmıştı. Saçları yine omuzlarındaydı. Bakışları
13:28
kendinden emin ve profesyoneldi. Yanındaki hastayla konuşurken Yahya'yı fark etmedi bile. Yahya donmuş bir
13:35
heykel gibi orada duruyordu. Onu en son gördüğünde 20'li yaşlarının başındaydı.
13:41
Şimdi ise 30'una merdiven dayamış, saçı sakalı birbirine karışmış yorgun bir
13:46
eczacı kalfasıydı. Fige'nin onu bu halde tanıması imkansızdı. "Sıradaki hasta."
13:52
diye seslendi hemşire. Yahya'nın karısı ağır hareketlerle ayağa kalktı. Yahya
13:58
bir robot gibi karısının koluna girip onu odaya soktu. İçeri girdiklerinde Figen masasının başından kalkmadan
14:06
yüzünde yorgun bir tebessümle onlara baktı. Bakışları önce hamile kadına
14:11
sonra yanındaki adama kaydı. Yahya'nın gözlerinin içine baktı ama o gözlerde en
14:17
ufak bir tanıma belirtisi yoktu. Sadece bir doktorun hastasına ve yakınına olan
14:23
sıradan bakışıydı bu. "Hoş geldiniz. Lütfen oturun." dedi Figen. Sesi Yahya'nın kulaklarında bir
14:30
çan gibi çınladı. Yıllardır unutmaya çalıştığı o ses. Muayene boyunca Yahya
14:36
tek kelime edemedi. Figen karısına sorular soruyor, ultrason ekranını onlara doğru çevirip bebeğin kalp
14:43
atışlarını dinletiyordu. "Her şey yolunda görünüyor. Sağlıklı bir bebek." dedi gülümseyerek.
14:50
O an Yahya için bir azaptı. Sevdiği kadın karısının ve doğmamış çocuğunun doktoruydu ve onu tanımıyordu bile.
14:58
Figen ona göre geçmişte kalmış, unutulmuş bir anıydı belki de. Ama Yahya
15:03
için Figen asla kapanmamış bir yaraydı. Hastaneden çıktıklarında karısı
15:09
mutlulukla bebeğin ne kadar sağlıklı olduğundan bahsederken Yahya onu duymuyordu. Zihninde tek bir düşünce
15:16
vardı. Figen yıllardır küllenmeye yüz tutmuş o eski aşk ve onunla birlikte
15:23
gelen kin şimdi eskisinden daha güçlü bir alevle yeniden harlanmıştı. O günden
15:29
sonra Yahya'nın karısı için kurmaya çalıştığı o sakin ve basit hayat geri
15:34
dönülmez bir şekilde parçalanmıştı. O hastane ziyaretinden sonra Yahya başka
15:39
bir adama dönüştü. Evdeki sessizliği artık bir sığınak değil, bir
15:44
hapishaneydi. Karısının varlığı, ayaklarının altındaki halı, duvardaki
15:50
saat, her şeyi ona kaybettiği ve şimdi yeniden bulduğu o dünyayı hatırlatan
15:56
birer pranga gibi geliyordu. Karısı onun bu ani değişimini fark
16:02
etmişti. Yahya'nın gözleri artık ona bakmıyor, boşluğa dalıyordu. Geceleri
16:08
uyumuyor, evin içinde bir hayalet gibi dolaşıyordu. Kadın bu durumun hamilelik
16:13
stresi ile ilgili olduğunu düşünmeye çalışsa da kocasının ruhunun başka bir yerde gezindiğini seziyordu. Yahya'nın
16:20
zihni ise tek bir hedefle meşguldü. Figen eczaneden hastaneye ilaç götürmek
16:27
için sürekli bahaneler yaratmaya başladı. Normalde Kuriene'nin yapacağı işleri kendi üstleniyor. Fige'nin
16:33
polikliniğinin olduğu kata fazladan bir kutu aspirin bırakmak için bile dakikalarını harcıyordu. Koridorda
16:40
Figen'i görme umuduyla bekliyor, onu her gördüğünde kalbi yerinden fırlayacak
16:45
gibi oluyordu. Figene onu her seferinde nazik ama mesafeli bir gülümsemeyle,
16:52
"İlaçlar için teşekkürler." diyerek geçiştiriyordu. O hala karısının doktoru, Yahya İsa
16:59
sadece eczacı kalfasıydı. Bu durum Yahya'yı çıldırtıyordu. Tanınmamak,
17:04
Fige'nin hayatında bir hiç olmak onu yiyip bitiriyordu. Bir gün yine hastaneye ilaç götürdüğünde
17:11
Figen'i odasında yalnız yakaladı. Masasında raporları inceliyordu. Yahya
17:17
kapıda bir an tereddüt etti. Bu onun son şansı olabilirdi. Derin bir nefes alıp
17:22
içeri girdi. "Doktor hanım, ilaçları getirmiştim." dedi. Figen başını
17:28
kaldırmadan, "Tezgahın üzerine bırakabilirsiniz." diye yanıtladı. Yahya
17:33
gitmedi. Olduğu yerde dikilmeye devam etti. Figen onun gitmediğini fark edince
17:38
başını kaldırdı ve sorgulayan gözlerle ona baktı. "Başka bir şey mi vardı?"
17:44
diye sordu. Yahya'nın boğazı düğümlenmişti. Evet." dedi titrek bir sesle. "Beni
17:51
gerçekten hatırlamadınız mı? Tıp fakültesinden 3. sınıftan Yahya." İsmini
17:58
duyunca Fige'nin yüzündeki profesyonel ifade bir anda dondu. Gözlerini kıstı.
18:03
Karşısındaki yorgun yüzlü, bıyıklı adama dikkatle baktı. Anılar zihninin
18:09
derinliklerinden birer birer su yüzüne çıkıyordu. O zeki, hırslı ama yoksul
18:16
genç. Kampüsün bahçesindeki sohbetleri, birlikte çözdükleri sorular, ouz aşk.
18:23
Fige'nin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Yahya diye fısıldadı. İnanamıyorum. Bu
18:30
gerçekten sen misin? O an Yahya için bir zafer anıydı. Yılların ağırlığı o tek
18:36
kelimeyle omuzlarından kalkmış gibiydi. Figen ayağa kalktı. "Ne oldu sana? Neden
18:43
birden yok oldun? Sana ulaşmaya çalıştım ama başaramadım." dedi. Sesinde hem bir
18:48
sevinç hem de bir sitem vardı. Yahya babasının ölümünü, okulu bırakmak zorunda kaldığını, bütün hikayesini
18:55
anlattı. Ama anlatırken kendini öyle bir acındırdı ki sanki dünyanın bütün yükünü
19:01
tek başına çekmiş bir kahraman gibiydi. Karısından ve çocuğundansa hiç bahsetmedi. Figen Yahya'nın anlattıkları
19:09
karşısında derinden etkilendi. Yıllardır zihninin bir köşesinde sakladığı o genç
19:14
adama ne kadar haksızlık ettiğini düşündü. Belki de o zamanlar ailesine karşı daha
19:20
cesur olsaydı her şey farklı olabilirdi. Çok üzüldüm dedi Figen. Hayat sana karşı
19:27
hiç adil davranmamış. O gün o odada sadece geçmişi anmadılar.
19:33
Aynı zamanda tehlikeli bir geleceğin de temelini attılar. O günden sonra her gün
19:38
buluşmaya başladılar. Yahya karısına eczanede fazla mesaiye kaldığını, envanter sayımı olduğunu
19:45
söylüyordu. Figen'le hastanenin kafeteryasında, parklarda, gözden uzak
19:50
mekanlarda buluşuyorlardı. Konuştukça aralarındaki o eski kimya yeniden canlandı. Yahya Fige'nin yanında kendini
19:58
yeniden o eski, zeki ve hayalleri olan tıp öğrencisi gibi hissediyordu. Figene
20:04
Yahya da çevresindeki zengin ve yüzeysel adamlarda bulamadığı o ham gerçek tutkuyu bulmuştu. Figen hiç
20:11
evlenmemişti. Kendini tamamen kariyerine adamıştı. Belki de bilinçaltında hep
20:16
Yahya'yı beklemişti. Yahya eve her döndüğünde üzerine Fige'nin parfümünün
20:22
kokusu sinmiş olarak geliyordu. Karısı bu durumu fark ediyor ama bir anlam veremiyordu. Kocası ondan her geçen gün
20:29
biraz daha uzaklaşıyordu. Yemek masasında tek kelime konuşmuyor, gece yatakta sırtını dönüp yatıyordu.
20:36
Kadıncağız bütün suçu hamileliğin getirdiği değişimlerde arıyor, yakında her şeyin düzeleceğini umuyordu. Kocası
20:43
eve geç geldiğinde bile ona yemek hazırlıyor, yorgun olduğunu düşünüp üzerine gitmiyordu. Onun bu sonsuz sabrı
20:50
ve sevgisi Yahya'nın vicdanını rahatlatmak yerine üzerindeki yükü daha da artırıyordu. Karısının varlığı
20:57
Figen'le yaşamak istediği hayata en büyük engeldi. Aylar geçtikçe Yahya ve
21:03
Fige'in ilişkisi daha da derinleşti. Artık sadece konuşmuyorlar. Geleceğe dair hayaller kuruyorlardı.
21:10
Figen Yahya'ya her şeyi geride bırakıp yeni bir başlangıç yapabiliriz diyordu.
21:16
Yahya bu fikre sıkı sıkıya sarıldı. Bu onun için ikinci bir şanstı. Kaybettiği
21:22
hayatı geri alma fırsatıydı. Karısının doğumuna günler kalmıştı. Karnı iyice
21:27
büyümüş, hareketleri ağırlaşmıştı. O günlerde Figen'e tayin haberi geldi.
21:33
Ege'de denize sıfır şirin bir tatil beldesindeki devlet hastanesine başhekim
21:39
olarak atanmıştı. Bu ikisi için de mükemmel bir fırsattı.
21:45
Figen Yahya'ya, "Eşyaları toplamama yardım et. Birlikte gideriz. Orada yeni
21:51
bir hayat kurarız." dedi. Yahya bir an bile tereddüt etmedi. Karısı ve doğacak
21:57
çocuğu zihninde silik birer ayrıntıya dönüşmüştü. O ait olduğu hayata Fig'in
22:04
yanına dönmeliydi. Karısına eczaneden birkaç günlüğüne şehir dışına bir ilaç
22:09
seminerine gitmesi gerektiğini söyledi. Kadın doğumun bu kadar yakın olduğu bir zamanda gitmesine üzülse de kocasının
22:17
işi için olduğunu düşünüp sesini çıkarmadı. Sadece dikkatli ol. Olur mu?
22:22
Biz seni bekliyor olacağız." dedi hüzünlü bir gülümsemeyle. Bu Yahya'nın karısının son görüşü
22:28
olacaktı. Yahya Fige'nin evine gittiğinde kendini bir rüyada gibi hissetti. Lüks eşyaları koliliyor,
22:36
birlikte gülüşüyor, gelecek planları yapıyorlardı. Sanki evli birer insan gibiydiler. O gece birlikte oldular.
22:44
Yılların hasreti ve bastırılmış arzuları tutkulu bir gecede birleşti. Yahya
22:49
kendini hiç bu kadar canlı ve mutlu hissetmemişti. O an dünyanın geri kalanı yok olmuştu. Ne eczane, ne köy, ne de
22:57
evde doğumunu bekleyen hamile bir kadın. Sadece Figen ve onun vadettiği o parlak
23:03
gelecek vardı. Geçmişin gölgesi artık üzerine düşmüyor. Aksine onu yeni bir
23:10
hayata doğru itiyordu. Ama o gölgenin peşini asla bırakmayacak kadar uzun ve
23:16
karanlık olduğundan habersizdi. Fige'nin evindeki her eşya Yahya için
23:22
yeni bir hayatın sembolüydü. Birlikte koliledikleri her kitap, her vazo, her
23:28
çerçeve geçmişin üzerine çekilmiş bir sünger gibiydi. Şehir kamyonun
23:34
arkasından yavaş yavaş uzaklaşırken Yahya içinde en ufak bir pişmanlık
23:39
hissetmiyordu. Yan koltukta oturan Fige'nin profiline baktı. Yıllar önce hayalini bile
23:45
kuramadığı kadın şimdi yanındaydı ve birlikte yeni bir geleceğe gidiyorlardı.
23:52
Bu kaderin ona bir lütfuydu. Kendi zihninde yarattığı bu hikayede o bir
23:58
kurban ve şimdi de hakkı olanı alan bir kahramandı. Aynı saatlerde şehirdeki küçük evlerinde
24:05
Yahya'nın karısı sancılar içinde kıvranmaya başlamıştı. Önce hafif bir ağrı olarak gelen
24:12
sancılar giderek şiddetlenmişti. Erken doğumdu. Tarihine daha bir
24:18
haftadan fazla vardı. telaşla komşularından yardım istedi. Yalnızdı.
24:23
Kocası şehir dışındaydı ve ona ulaşamıyordu. Telefonu defalarca çaldırmış ama açan olmamıştı. Yahya o
24:31
sırada Figen'le güle oynaya yeni evleri için mobilya kataloglarına bakıyor, telefonunu bilerek sessize almıştı.
24:39
Dünyevi hiçbir sorunun bu büyülü anı bozmasını istemiyordu. Komşularının yardımıyla bir taksiye bindirilen kadın
24:46
hastanenin yolunu tuttuğunda korku ve yalnızlık bütün benliğini sarmıştı.
24:52
Sancıları artık dayanılmaz bir hal almıştı. Hastaneye vardıklarında acil
24:57
servisteki hemşireler onu hemen doğumhaneye aldılar. Sürekli kocasının ismini sayıklıyor, ona ulaşmalarını
25:04
istiyordu. Hastane personeli eczaneyi aradı ama Yahya'nın seminer için şehir
25:10
dışında olduğu söylendi. Ev telefonun kimse cevap vermiyordu. Kadın hayatının
25:16
en zor anında, en çok ihtiyaç duyduğu adam olmadan tek başınaydı. Bu sadece
25:21
fiziksel bir acı değil, ruhunu kemiren bir terk edilmişlikti. Yahya ve Figen
25:27
Ege kasabasına vardıklarında akşam olmuştu. Denizden esen ılık rüzgar çam
25:32
kokularını taşıyordu. Fige'nin hastane lojmanı olarak tuttuğu ev denizi gören
25:37
şirin bir taş evdi. Eşyaları kamyondan indirirken yorgun ama mutlulardı.
25:43
O gece yorgunluklarını atmak için sahildeki küçük bir restorana gittiler. Ay ışığının denize vurduğu manzaraya
25:51
karşı kadehlerini tokuşturdular. "Yeni hayatımıza!" dedi Figen gözlerinin
25:57
içi parlayarak. Yahya kadehini onunkine vurdu. Yeni hayatımıza. Diye tekrarladı.
26:05
O an zihninden karısı ya da doğacak çocuğuyla ilgili en ufak bir düşünce geçmedi. O kendi mutluluğuna o kadar
26:13
odaklanmıştı ki başka birinin acısına yer yoktu. Doğumhanede ise bir ölüm kalım savaşı
26:20
veriliyordu. Kadının durumu aniden kötüleşmişti. Erken doğum getirdiği komplikasyonlar
26:27
tansiyonunun tehlikeli bir şekilde yükselmesine neden olmuştu. Doktorlar
26:32
bebeği kurtarmak için anneyi feda etmek zorunda kalabileceklerini anladılar. Ama
26:38
ortada bir yakını yoktu. Bu kararı onaylayacak kimse yoktu. Çaresizce
26:43
ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Saatler süren mücadelenin ardından
26:49
minicik bir kız bebek dünyaya geldi. Cılız ağlaması doğumhanenin yorgun
26:55
sessizliğini deli ama annesi bebeğinin o ilk ağlamasını duyamadı. Doğumdan hemen
27:02
sonra geçirdiği ağır kanama yorgun bedenini daha fazla taşıyamamıştı.
27:08
Gözleri açık. yüzünde hem doğumun getirdiği acı hem de kocasının yokluğunun getirdiği derin bir hüzünle
27:16
son nefesini verdi. Yahya ertesi gün yeni evlerinin balkonunda denizi
27:22
seyrederek kahvesini yudumluyordu. Birkaç günlük bu kaçamağın ardından şehre dönüp bir şekilde karısına durumu
27:29
anlatacak, boşanacak ve Fige'nin yanına temelli yerleşecekti.
27:34
Her şeyin ne kadar kolay olacağını düşünüyordu. Öğlene doğru eczanedeki patronu nihayet ona ulaştı. Telefonu
27:42
açtığında patronunun telaşlı sesini duydu. "Yahya! Neredesin sen? Gözün
27:48
aydın. Bir kızın olmuş. Ama karın karını kaybettik. Yahya! Başın sağ olsun."
27:55
Telefon Yahya'nın elinden kayıp yere düştü. Duyduğu kelimeler beyninde yankılanıyordu ama bir anlam ifade
28:02
etmiyorlardı. Karısı ölmüştü. Bir kızı olmuştu. Bu nasıl olabilirdi? Figen onun
28:09
bembeyaz kesilmiş yüzünü görünce endişeyle yanına koştu. Ne oldu? diye
28:14
sordu. Yahya cevap veremedi. Sadece boş gözlerle denize baktı. İçinde bir anlık
28:21
bir sarsıntı oldu. Bir suçluluk kıvılcımı çaktı ama bencilliğinin ve yeni hayat arzusunun okyanusunda
28:27
şanlıdı. Anında sönüp gitti. Bu ölüm onun için bir trajedi değil. Aksine
28:34
yolunu temizleyen beklenmedik bir şans olmuştu. Artık boşanmakla, yalanlarla
28:40
uğraşmasına gerek kalmamıştı. Kader onun için en zor işi halletmişti. Bu düşünce
28:46
onu kendisinden bile korkuttu ama aynı zamanda rahatlattı. Şehre döndüğünde her
28:52
şey çoktan olup bitmişti. Karısının ailesi cenazeyi defnetmişti. Onu
28:57
gördüklerinde yüzlerine bile bakmadılar. Gözlerindeki nefret ve suçlama binlerce
29:03
kelimeden daha ağırdı. Yahya kimseye bir açıklama yapmadı. Hastaneye yeni doğan
29:10
kızını görmeye gitti. Küçücük kırmızı suratlı bir bebek bir kuvvözün içinde
29:15
uyuyordu. Yahya camın ardından ona baktı. Bu bebek onun kızıydı. Ama içinde
29:22
ona karşı en ufak bir sevgi ya da şefkat kırıntısı hissetmedi. Bu bebek ona ölen karısını ve başarısız
29:30
geçmişini hatırlatan bir anıttı. Onun Figen'le kuracağı mükemmel hayatta bu
29:35
bebeğe yer yoktu. Günlerce ne hastaneye uğradı ne de bebeği sordu. Sosyal hizmet
29:42
uzmanları duruma el koydu. Babası tarafından istenmeyen annesi ölmüş bu
29:47
küçük kızı bir yetiştirme yurduna yerleştirmekten başka çareleri yoktu.
29:53
Yahya gerekli evrakları ruhsuz bir şekilde imzaladı. Kendi kanından,
29:59
canından olan bir varlıktan bir imzaile vazgeçmişti. Artık önünde hiçbir engel kalmamıştı.
30:06
Karısının ölümünün üzerinden birkaç ay geçtikten sonra eşyalarını toplayıp
30:12
Fige'nin yanına o Ege kasabasına taşındı. Geçmişini ölen karısını ve
30:18
yetimhaneye bıraktığı kızını ardında bırakarak yeni ve temiz hayatına doğru
30:23
yola çıktı. Ancak bilmediği bir şey vardı. Bazı günahların gölgesi ne kadar
30:29
uzağa gidersen git seni takip ederdi ve o gölge yıllar sonra en beklemediği anda
30:36
karşısına çıkmak için sabırla doğru zamanı bekleyecekti. Ege kasabasındaki
30:41
hayat Yahya'nın hayal ettiği gibi başlamıştı. Figen saygın bir başhekimdi.
30:47
Yahya ise onun kocası olarak yeni bir sosyal statü kazanmıştı. Eczanedeki
30:53
geçmişini kimse bilmiyordu. Burada o başarılı bir doktorun eşiydi. Fige'nin
30:59
de desteğiyle küçük bir tıbbi malzeme dükkanı açtı. İşleri yolundaydı.
31:05
Birlikte seçkin davetlere katılıyor, kasabanın tanınmış simalarıyla dostluk kuruyorlardı. Yahya yıllardır hasretini
31:12
çektiği o saygınlığa ve refaha nihayet kavuşmuştu. Geçmişi üzerine kilit
31:18
vurduğu karanlık bir sandık gibi zihninin en derin köşesine itmişti. Ölen karısı aklına nadiren gelen hüzünlü bir
31:25
anı, kızı ise hiç var olmamış bir hayal etti. Ancak yalanlar üzerine kurulan bir
31:31
mutluluk zamanla çürümeye mahkumdur. İlk birkaç yıl bir balayı havasında geçti.
31:38
Aşkları, tutkuları ve ortak gelecek hayalleri onları bir arada tutuyordu. Fakat zamanla aralarındaki temel
31:45
farklılıklar su yüzüne çıkmaya başladı. Figen entelektüel sohbetlerden, sanatt
31:51
sehat etmekten hoşlanıyordu. Yahya ise bu dünyaya ait değildi. O bu hayatı bir
31:57
rol gibi oynuyordu. Fige'nin çevresindeki insanlarla sohbet ederken zorlanıyor, kendini sürekli yetersiz
32:04
hissediyordu. Tıp fakültesini yarıda bırakmış olmanın kompleksi bir gölge
32:09
gibi peşindeydi. Fige'nin mesleki başarıları arttıkça Yahya kendini daha
32:15
da küçük görmeye başladı. En büyük çatlaksa çocuk meselesiyle ortaya çıktı.
32:21
Figen anne olmak istiyordu. Yahya isa bu konuyu her seferinde geçiştiriyordu.
32:27
İçten içe başka bir çocuk sahibi olma fikrinden korkuyordu. Bu ona terk ettiği
32:33
kızını ve o günahını hatırlatabilirdi. Yıllarca denemelerine rağmen çocukları
32:38
olmadı. Doktora gittiklerinde sorunun Yahya'da olduğu ortaya çıktı. Bu gerçek
32:45
Yahya'nın erkeklik gururunu ve Figen'le olan ilişkisini derinden yaraladı. Figen
32:51
onu teselli etmeye çalışsa da evdeki o neşeli hava yerini hissedilir bir gerginliğe bırakmıştı. Çocuk sahibi
32:58
olamamak Fige'nin içinde bir boşluk yaratmış, Yahya'ya karşı olan sabrını zamanla tüketmişti. Yıllar birbirini
33:05
kovaladı. 30 yıl. Bu 30 yıl içinde aşkları yavaş yavaş alışkanlığa, sonra
33:12
kayıtsızlığa ve nihayetinde gizli bir düşmanlığa dönüştü. Artık aynı evde
33:18
yaşayan iki yabancı gibiydiler. Kavgaları eskilerinden daha sık ve daha
33:23
acımasız oluyordu. Figen Yahya'yı hayallerini gerçekleştirememiş pısırık
33:29
bir adam olarak görüyor. Yahya isa Figen'i ona sürekli eksikliklerini hatırlatan kibirli bir kadın olarak
33:36
suçluyordu. "Sen benim sayemde bir yerlere geldin." diyordu Figen bir kavga anında. "Ben
33:42
olmasam hala o tozlu eczanede sürünüyor olurdun. Bu sözler Yahya'nın kalbine bir
33:48
hançer gibi saplanıyordu. Uğruna her şeyi terk ettiği kadın şimdi onu aşağılıyordu. İkisi de emekli
33:55
olmuşlardı. Artık günün 24 saati birlikte o güzel ama içi boşalmış taş
34:01
evdeydiler. Emeklilik onlara huzur değil birbirlerinin kusurlarını daha net
34:06
gördükleri bir can sıkıntısı getirmişti. Yahya zamanının çoğunu sahildeki kahvehanede geçiriyor, eski günleri
34:13
düşünüyordu. Bazen aklına ilk karısı geliyordu. Onun sessiz, beklentisiz
34:19
sevgisini özlediğini fark ediyordu. O kadın onu olduğu gibi kabul etmişti.
34:24
Figensa onu sürekli değiştirmeye, kendi kalıbına sokmaya çalışmıştı. Pişmanlık
34:29
geç kalmış bir zehir gibi ruhunu yavaş yavaş ele geçiriyordu. Ama en çok da hiç
34:35
tanımadığı kızını merak ediyordu. Şimdi 30 yaşındaydı.
34:41
Ne yapıyordu? Nerede yaşıyordu? Mutlu muydu? Bu sorular geceleri uykusunu kaçırıyordu. Ama bu sırrı, bu günahı
34:49
kimseyle paylaşamazdı. Yine o bitmek bilmeyen tartışmalardan birinin yaşandığı bir akşamdı.
34:56
Figen Yahya'nın pasifliğinden, hayata karşı ilgisizliğinden şikayet ediyordu.
35:01
Yahya ise birikmiş bütün öfkesiyle ona karşılık veriyordu. "Senin o kibirli
35:07
dünyan için ben bütün hayatımı feda ettim." diye bağırdı. "Ailemi,
35:13
geçmişimi, her şeyimi sildim. Sözler havada kurşun gibi uçuşuyordu.
35:19
Tartışmanın en haretli anında Yahya'nın göğsüne keskin bir ağrı saplandı. Nefesi
35:24
kesildi. Sol kolu uyuşmaya başladı. Gözleri karardı ve oturduğu koltuğa
35:30
yığılıp kaldı. Fige'nin çığlıkları bilincini kaybetmeden önce duyduğu son
35:35
şeydi. Gözlerini araladığında bembeyaz bir odadaydı. Hastane odası. Başında bir
35:42
serum, kolunda bir sürü kablo vardı. Figen yatağının kenarındaki koltukta uyuya kalmıştı. Yahya konuşmaya çalıştı
35:50
ama ağzından sadece anlamsız sesler çıktı. Sol tarafını hissetmiyordu.
35:56
Vücudunun yarısı ona ait değil gibiydi. Korkuyla doldu. Kalp krizi geçirmiş,
36:02
krizin tetiklediği pıhtı beynine gitmiş ve sol tarafına felç indirmişti. Artık
36:07
Figen'e o nefret ettiği kadına muhtaçtı. Kader ondan intikamını ne kadar da acı
36:13
bir şekilde alıyordu. Günler geçti. Yavaş yavaş konuşması
36:18
düzelmeye başladı ama sol tarafındaki hissizlik kalıcıydı. Artık tekerlekli
36:23
sandalyeye mahkumdu. Bu durum onu daha da hırçın ve öfkeli yapmıştı. Figen ona
36:30
bir hasta bakıcı gibi davranıyor ama gözlerinde ne sevgi ne de şefkat vardı.
36:36
Sadece bir görev bilinci. Yahya bu bakışlara katlanamıyordu.
36:41
Bir sabah odasının kapısı açıldı ve içeri genç bir doktor girdi. Yanında
36:47
birkaç hemşire vardı. Doktor 30'lu yaşlarının başında duru bir güzelliğe
36:52
sahip, kendinden emin bir kadındı. Gözleri zekayla parlıyordu. Üzerindeki
36:58
beyaz önlüğün yakasında kardiyoloji uzmanı doktor Serap yazıyordu. Doktor
37:04
Yahya'nın yatağına yaklaştı ve sıcak bir gülümsemeyle, "Günaydın Yahya Bey."
37:09
dedi. "Ben Doktor Serap. Tedavinizle bundan sonra ben ilgileneceğim."
37:15
O an Yahya'nın içinde tuhaf bir his uyandı. Bu genç doktorun yüzünde bakışlarında tanıdık bir şeyler vardı
37:23
ama ne olduğunu çıkaramadı. Doktor Serap onunla yakından ilgileniyordu. Sadece
37:28
tıbbi durumuyla değil, ruh haliyle de. Sık sık odasına gelip onunla sohbet
37:34
ediyor, ona moral vermeye çalışıyordu. Yahya yıllardır kimseyle konuşmadığı
37:40
kadar bu genç kadınla konuşuyordu. Ona hayat hikayesini anlatmaya başladı.
37:46
Tabii yine kendi kurban rolünü oynayarak yoksulluk yüzünden tıp fakültesini
37:51
bırakmak zorunda kalan idealist genç adam masalını. Doktor Serap onu büyük
37:56
bir dikkat ve empatiyle dinliyordu. Gözlerinde ne bir acıma ne de bir yargılama vardı. Sadece derin bir
38:03
anlayış. O da kendi hayat hikayesini anlattı. yetiştirme yurdunda büyüdüğünü,
38:08
annesini hiç tanımadığını, babasınınsa onu doğar doğmaz terk ettiğini söyledi.
38:14
Ama bunu bir sitemle değil, bir olgu olarak anlattı. Devletin ona nasıl sahip
38:19
çıktığını, okumak için nasıl gece gündüz çalıştığını ve sonunda doktor olduğunu
38:24
söyledi. Yahya onun hikayesini dinlerken kalbinin sıkıştığını hissetti. Bu genç
38:31
kadının yaşadığı zorluklar ona kendi bencilliğini ve günahını hatırlatmıştı.
38:37
Ama aklının ucundan bile karşısındaki bu başarılı güçlü kadının yıllar önce bir
38:43
imzayla vazgeçtiği o küçük bebek olabileceği geçmedi. Doktor Serap ise bu
38:50
sohbetlerden sonra kısa bir araştırma yapmıştı. Hastane kayıtları, eski
38:55
dosyalar, nüfus müdürlüğü parçaları birleştirdiğinde karşısında yatan bu
39:01
felçli aciz adamın kim olduğunu anlamıştı. Yıllardır içinde taşıdığı o
39:07
devasa boşluğun sebebi her gece rüyalarına giren o hayalet baba şimdi
39:12
hastası olarak karşısında duruyordu. İçinde bir fırtına koptu. Yılların kini,
39:19
öfkesi, nefreti ve bir o kadar da derinden gelen bir özlem. Yahya'nın
39:24
taburcu olacağı gün gelmişti. Figen tekerlekli sandalyeyi odanın kapısına
39:29
getirmiş, çıkış işlemlerini hallediyordu. Doktor Serap, Yahya'ya son kontrollerini yapmak için odaya girdi.
39:37
İkisi de bir süre sessizce birbirlerine baktılar. Yahya bu genç doktora karşı tuhaf bir
39:44
minnettarlık ve sevgi duyuyordu. "Her şey için teşekkür ederim doktor
39:49
hanım." dedi. "Sizin sayenizde hayata tutundum." Serab'ın yüzünde hüzünlü bir
39:55
gülümseme belirdi. Gözleri buğulanmıştı. Geçmiş olsun Yahya Bey." dedi. Yahya
40:02
tekerlekli sandalyesine oturtulurken gözlerini ondan ayırmıyordu.
40:07
Serap hastane odasından koridorun başına kadar onlara eşlik etti. Asansörün
40:12
önünde durduklarında Yahya ona teşekkür etmek için elini uzattı. Serap onun
40:18
solgun ve güçsüz eline bakmadı. Bunun yerine dimdik onun gözlerinin içine
40:24
baktı. Yıllardır içinde biriktirdiği bütün acı o an gözlerinden bir alev gibi
40:30
fışkırdı. Sağ elini uzattı ama tokalaşmak için değil. Sadece havada
40:35
asılı kaldı. Ve sonra buz gibi bir sesle o kelimeler döküldü ağzından. O kelimeler ki Yahya'nın kalan hayatını
40:43
sonsuza dek karartacaktı. Sana hakkımı helal etmiyorum baba. Beni
40:49
neden terk ettin diye de sormayacağım emin ol. Bu sözler asansörün önündeki
40:55
steril hastane koridorunda bir kamçı gibi şakladı. Zaman Yahya için o anda dondu. Baba bu
41:04
kelime 30 yıldır duymadığı, duymayı beklemediği hatta varlığını bile
41:11
unuttuğu bir gerçekliğin kapısını kırarak içeri dalmıştı. Gözlerinin önündeki bu dünyalar güzeli,
41:19
başarılı ve güçlü doktor onun kızıydı. Yıllar önce bir yetiştirme yurdunun
41:25
kapısına bıraktığı bir imza ile hayatından sildiği o küçük bebek şimdi
41:30
karşısında dimdik duruyordu. Serab'ın gözlerindeki ifade bir çocuğun babasına
41:36
duyduğu özlem değildi. Orada 30 yıllık bir birikimin ateşi yanıyordu. Yalnız
41:42
geçen gecelerin, bayram sabahlarının burukluğunun, "Baban nerede?" sorularına
41:47
verilen cevapsızlığın, kimsesizliğin ve her şeye rağmen tek başına ayakta kalma
41:53
mücadelesinin ki vardı. O bakışlar Yahya'nın ruhunu delip geçti. Felçli
42:00
bedeninin hissetmeyen sol tarafı bile bu bakışların altında sızladı. Serap bu
42:06
sözleri söyledikten sonra bir an bile beklemedi. Arkasını döndü ve geldiği
42:12
koridorda hızlı, kararlı adımlarla uzaklaştı. Onun uzaklaşan sırtı Yahya için kapanan
42:20
son umut kapısının gıcırtısı gibiydi. Ne Figen ne de Yahya tek kelime edebildi.
42:27
Figen duyduklarının şokuyla dona kalmıştı. Yıllardır evli olduğu adamın
42:32
ondan sakladığı bu korkunç sırrın ağırlığı altında ezilmişti. Yahya ağzını
42:39
açmaya çalıştı ama sesi çıkmadı. "Kızım!" diye fısıldamak istedi. Ama
42:45
kelimeler boğazında bir düğüm oldu. Giden sadece kızı değildi. Affedilme
42:52
ihtimali, vicdanını temize çekme şansı her şeydi.
42:58
Asansörün kapısı açıldı ve kapandı. Aşağı inerlerken kabindeki ölüm
43:03
sessizliğini sadece tekerlekli sandalyenin hafif titreşimi bozuyordu.
43:10
Fige'nin yüzü kireç gibiydi. Gözleri bomboş, öfke ve hayal kırıklığıyla dolu
43:16
bir şekilde karşı duvara bakıyordu. Hastaneden çıkıp arabaya bindiklerinde de bu sessizlik devam etti. Eve giden
43:24
yol sanki bir ömür sürmüştü. O günden sonra Yahya'nın hayatı gerçek bir
43:30
cehenneme döndü. Figen onunla konuşmuyordu. Sadece en temel
43:35
ihtiyaçlarını bir yabancıya yardım eder gibi yüzüne bakmadan yerine getiriyordu.
43:41
Ev artık bir sessizlik ve nefret mabediydi. Yahya tekerlekli sandalyesinde denize
43:47
bakan o güzel evin penceresinin önünde saatlerce oturuyor ama artık denizin
43:53
mavisini görmüyordu. Gördüğü tek şey kızının gözlerindeki o affetmeyen
43:59
bakıştı. Sana hakkımı helal etmiyorum baba. Bu cümle beyninin içinde bir plak
44:05
gibi sürekli dönüyordu. Birkaç kez hastaneyi arayıp Doktor Serap'la görüşmek istedi. Ama her seferinde
44:13
doktor hanım meşgul ya da randevusu dolu cevabını aldı. Kızı onu hayatından
44:20
tamamen silmişti. Yahya hayatında ilk defa gerçek yalnızlıkla yüzleşiyordu.
44:26
Gençliğinde yoksullukla sonra başarısızlıkla savaşmıştı. Figen'le olan evliliğinde ise
44:33
sevgisizlikle ama hiçbiri bu kadar ağır gelmemişti. Bu
44:39
ruhunun yalnızlığıydı. Kendi kanından, canından olan evladı tarafından reddedilmenin, lanetlenmenin
44:46
yalnızlığıydı. Zamanla sağlığı daha da bozuldu. Geceleri kabuslar görüyordu. Rüyasında
44:54
doğumda ölen ilk karısı ondan hesap soruyordu. Neden yanımda değildin?
45:00
diyordu. Sonra kucağında bir bebekle beliriyor. Bu senin kızın. Neden onu
45:05
istemedin? diye soruyordu. Yahya kan ter içinde uyanıyor, karanlık odada
45:11
hıçkırıklara boğuluyordu. Figen onun bu çırpınışlarını duyuyor ama yan odaya
45:16
geçip kapıyı kapatıyordu. Yahya artık ne ilk karısının mı yoksa evladının mı
45:22
ahını aldığını bilmiyordu. Belki de ikisinin birden. Birini ölümde diğerini
45:28
yaşamda yalnız bırakmıştı. Şimdi ise kader ona en büyük cezayı veriyor. Onu
45:34
kendi vicdanıyla başa mutlak bir yalnızlığa mahkum ediyordu. Hayatı
45:39
boyunca hep bir şeylerden kaçmıştı. Yoksulluktan kaçıp Figen'e sığınmış, sorumluluktan kaçıp kızını terk etmişti.
45:47
Ama şimdi kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı. Dört duvar arasında tekerlekli bir sandalyede geçmişinin
45:54
hayaletleriyle birlikte yaşamaya mahkumdu. Serapsa babasını bir daha hiç görmedi. Onu affetmedi. Ama içindeki kin
46:03
o son yüzleşmeden sonra yavaş yavaş küllenmeye başladı. Nefret yerini derin
46:09
bir hüzne bıraktı. Babası onun gözünde artık nefret edilecek bir canavar değil.
46:15
Sadece hayatı boyunca yanlış seçimler yapmış zayıf ve acınası bir adamdı.
46:21
Serap kendi hayatına devam etti. hastalarını iyileştirmeye, insanlara umut olmaya, belki de babasının
46:28
olamadığı insan olmaya çalışarak ondan kendi intikamını alıyordu.
46:34
Yahya'nın son günleri pencerenin önünde denizin ve gökyüzünün birbirine karıştığı ufka bakarak geçti. Gözleri
46:42
hep uzaklardaydı. Belki affedilmeyi bekledi. Belki de sadece ölümü. Ama ikisi de gelmedi. O
46:50
kendi yarattığı yalnızlıkta bir ömür boyu sürecek bir Arafta asılı kaldı. Kin
46:55
bir bumerang gibiydi. Yıllar önce sırtını döndüğü hayatı kalbine bir hançer gibi saplanmıştı. Yahya o masum
47:03
kadının saf sevgisine ihanet edip onu son nefesinde yalnız bırakmış bir adamdı. Kızını bir yük gibi görüp dünya
47:11
cehenneminde küçücük kızını bile terk etmişti. Şimdi de kızından merhamet umuyordu. Sevgili dostlar, burada
47:19
Yahya'nın haklı olduğunu ve pişman olduğu için affedilmesi gerektiğini düşünenleriniz olabilir. Fakat kendinizi
47:26
o kadının ve kızın yerine koyun lütfen. Aslında bir bakıma Figen de masum
47:31
sayılır. Çünkü Figen de kandırılmış bir kadın. Babasını affetmeyen Serapsa belki
47:37
de bu hikayedeki en masum kişi. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Siz olsanız Yahya'yı
47:44
affedebilir miydiniz? Hissettiklerinizi yorumlara mutlaka yazın.
47:49
Evet sevgili dostlar bir sonraki yaşanmış gerçek hikayede görüşmek üzere.
47:55
Kendinize iyi bakın ve yeni hikayelerden haberdar olmak için bildirimleri açmayı
48:00
unutmayın. Hoşça kalın sevgili dostlar. [Alkış]
48:08
[Müzik] Yaşanmış Gerçek Hikayeler kanalına abone
48:14
olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme.
#Family
#Death & Tragedy

