0:00
kasabanın eski taş sokaklarında hala kundura yapıştırıcısının keskin kokusu
0:05
dolanıyordu her sabah güneş doğarken o kokuyla birlikte uyanırdı taş evler oysa
0:11
artık kimse fark etmiyordu bu kokunun neyi hatırlattığını ne zaman biri burnuna çalınsa sadece yüzünü buruşturup
0:18
geçiyor belki de bilinçaltında bir geçmişi geri çevirmeye çalışıyordu ama
0:24
Ali İhsan için o koku çocukluğunun ta kendisiydi henüz dünyanın acımasızlığına
0:30
uyanmadığı yılların kokusu kasabanın ortasında yıllarca ayakta kalmış o küçük
0:36
kundura dükkanı şimdi yarıya kadar indirilmiş kepenkleriyle sessiz bir ağıt
0:41
gibiydi camların arkasında biriken toz içeride zamanın durduğunu gösteriyordu
0:47
üzerine kimsenin adım atmadığı parke taşları çatlamış dükkanın önündeki ahşap bank bile çürümeye yüz tutmuştu ama Ali
0:54
İhsan'ın gözünde hala o dükkan babasının nasırlı elleriyle şekil verdiği bir mabet gibiydi bir zamanlar geceleri
1:03
dükkanın arkasındaki küçük odada uyurdu Ali İhsan sobalı taş duvarlı kitapla terlik
1:10
arasına sıkışmış bir oda babası İbrahim Ustaz ezanıyla uyanır akşamları ise geç
1:17
vakte kadar deri diker topuk çakar sessizce şarkılar mırıldanırdı duvarda
1:23
asılı bir fotoğraf vardı genç bir adam kundura makinelerinin başında gülümsüyordu ali İhsan yıllar boyunca o
1:30
adamın kendi babası olduğunu bilmeden sadece "O gülen adam kim?" diye sorup
1:36
durmuştu ibrahim usta için tek bir gerçek vardı oğlum okuyacak eli nasır
1:42
tutmadan yaşayacak kimseye boyun eğmeyecek bu onun duasıydı ve dua kimi
1:49
zaman yük olurdu insanın omzunda ali ihsan okudu hem de çok okudu liseyi
1:55
bitirdiğinde kasabanın en gurur duyulan evladıydı düğünlerde bayram sofralarında
2:01
bizim ihsan mühendis olacakmış denirdi ama kimse onun kalbinin başka türlü çarptığını bilmezdi kitaplara gömülürken
2:09
içinde büyüyen boşluğu hayalleri birer birer değiştiren o hırsı kimse görmedi
2:14
istanbul'a gittiği ilk gün hala aklındaydı tren penceresinden dışarı bakarken gözyaşlarını gizlemişti annesi
2:22
elini sallarken titremişti dudakları babası ise tek kelime etmeden arkasını
2:28
dönmüş ağır adımlarla uzaklaşmıştı o gün Ali İhsan'ın içinde bir şey kırılmıştı belki de ve o kırık
2:35
zamanla uçurumlara dönüştü ilk zamanlar sık sık arardı babasını "baba "Dualarını
2:41
eksik etme." derdi ibrahim usta da her seferinde "Allah yolunu açık etsin
2:46
oğlum." derdi kısa sade ama içi dua dolu sözlerdi bunlar sonra sonra o sessizlik
2:55
başladı istanbul büyükşehirdi evet ama asıl büyük olan yalnızlıktı ilk maaşını
3:02
aldığında babasına bir çift deri eldiven göndermişti ama sonra hediyeler azaldı
3:07
telefonlar seyreldi ali İhsan şehirde kayboluyordu şık takım elbiseler giydiği
3:13
günleri hatırlıyordu ilk arabasını aldığında gece yarısı direksiyona sarılıp ağlamıştı çünkü başarının kokusu
3:20
da yalnızdı bir sabah erken gitmişti pencereden dışarı bakarken kendini
3:27
sorgulamıştı ben ne oldum cevap yoktu o gün Melis'le tanıştı o gün ilk defa
3:32
işten erken çıkıp sabaha kadar şehirde dolaştı ve o gün içine bir şey daha
3:38
battı tatminsizlik kumar masalarıyla ilk tanışması bir toplantı sonrası olmuştu
3:43
patronu onu götürmüştü "biraz kafa dağıtalım." demişti ali İhsan önce
3:49
tedirgindi sonra kartları eline alınca kalbindeki boşluğun bir süreliğine dolduğunu hissetti ama bu his tıpkı içki
3:57
gibi ertesi gün mide bulandırıyordu yine de bırakamıyordu çünkü şehirde kazanmak
4:04
bazen kaybetmekle başlıyordu seçil ah seçil o kadının gözlerindeki sabrı hala
4:11
unutamıyordu onu ilk kez kasaba kütüphanesinde görmüştü elinde kırmızı
4:16
pazartesi vardı o an zaman durmuştu seçil ona sen buraya hiç gelmezdin
4:23
dediğinde sadece gülümsemişti o gülümsemede bir gelecek vardı hayal ettikleri bir ev iki çocuk ve bahçede
4:30
açan hanımi ve öyle de olmuştu bir süreliğine Seçil ona iki çocuk verdi
4:36
çağrı ve İlke oğlunun gözleri babasına benziyordu ama Ali İhsan artık başka bir
4:43
adamdı kırmızı şarap kadehlerinde yansımasını görüyordu çocuklarının gözlerinde değil
4:50
melis güzelliği baş döndürücü ama kalbi kırık bir kadındı zengin bir tüccarın
4:57
kızıydı ali İhsan onu ilk gördüğünde "Benim gibi biri bu kadına ne verebilir
5:03
diye düşünmüştü ama sonra verdi tutku günah sonra sessizlik ışık doğduğunda
5:12
"Bu çocukla değişeceğim." demişti ama o da yalnız kaldı seçil gibi ışık da
5:19
babasını sadece uzaktan tanıyan bir hayal oldu bir sabah tüm bu karanlık
5:24
günlerin sonunda ofisine girerken onu bekleyen o tanıdık çocukla karşılaştı
5:30
kasabanın eski muhtarının oğluydu elinde buruşmuş bir kağıt vardı zarf bile yoktu
5:36
gözleri yerdeydi babanız bıraktı." dedi kısaca sonra arkasını dönüp gitti ali
5:43
İhsan o an ofisinin köşesindeki koltuğa çöküp her şeyi susturdu bilgisayar
5:49
ekranı telefon zili dışarıdaki araba sesleri hepsi yok olmuştu sadece o kağıt
5:55
vardı babasının titrek el yazısıyla yazdığı kalbine saplanan her kelime
6:01
mektup yılların izini taşıyan sararmış bir kağıttı köşeleri yıpranmış
6:07
ortasından kat izi geçmişti sanki zamanın kendisi dokunmuştu ona ali İhsan
6:13
elleri titreyerek açtı zarfı parmak uçlarıyla kağıdı okşadı bir süre derin
6:19
bir nefes aldıktan sonra okumaya başladı babası mektubuna "Oğlum" diye başlamıştı
6:25
ellerinin değil kalbinin titrediğini söylemişti yıllarca içine gömdüğü duygularını bu satırlara döktüğünü
6:32
belirtiyordu ölüm yaklaştığını hissettiğini bu yüzden konuşamadıklarını yazmak zorunda kaldığını dile getirmişti
6:40
ilk adımlarını attığında onunla birlikte yürümeye başladığını söylemişti ayağına
6:45
giydiği ilk ayakkabıyı kendi elleriyle diktiğini o günü hiç unutamadığını yazmıştı o günden beri hep onun büyük
6:52
şehirlerde büyük hayallerin peşinden koşmasını istediğini belirtmişti ali
6:57
İhsan her cümlede gözleri dolarak devam etti okumaya babası onun okumasıyla
7:03
büyümesiyle gitmesiyle hep gurur duyduğunu ama her ayrılışın içinde bir parçayı götürdüğünü anlatmıştı annesine
7:10
bir sabah "Bizim ihsan artık dönmez." dediğini annesinin buna inanmak
7:15
istemediğini ama onun umudu içinde çoktan gömdüğünü yazmıştı torunlarını
7:21
hiç göremediğinden onların dede deyişlerini duyamamış olmaktan yakınıyordu belki de hak etmediğini ama
7:28
içinin yandığını itiraf etmişti sonra öyle bir cümle kurmuştu ki Ali İhsan'ın
7:34
elleri titredi "beni affet demeyeceğim." demişti "çünkü sana ne zaman kırıldım ne
7:41
zaman küstüm onu bile hatırlamıyorum artık." Ardından ise içini paramparça
7:46
eden satırlar gelmişti ama şunu bil ben seni hep sevdim her başarınla
7:53
gururlandım her suskunluğunla içimden bir şey öldü eğer bu mektup eline
7:58
geçtiğinde hayattaysa içindeki o küçük çocuğu alıp gelmesini istemişti sarılmak
8:04
istiyordu belki son bir kez ve eğer o çocuk hala onu özlüyorsa geç kalmamasını
8:10
rica etmişti mektubu hakkını helal et baban İbrahim diyerek bitirmişti
8:17
alian kağıdı göğsüne bastırarak gözlerini kapattı dünya o an durmuş
8:23
gibiydi saatin sesi bile duyulmuyordu gözlerinden süzülen yaşlar mektubun
8:28
üzerine damladı bazı harfleri silikleştirdi her kelime içini oyuyordu
8:34
dudağından boğuk bir şekilde baba kelimesi döküldü derin bir nefes aldı
8:39
ama sanki nefesi ciğerlerine değil geçmişine doldu pişmanlık göğsüne çöktü
8:45
yumruklarını sıktı ardından yavaşça açtı gözleri hala mektubun
8:50
üzerindeydi tekrar okudu sonra bir kez daha gece yarısına kadar ofisten çıkmadı
8:57
telefonlar defalarca çaldı ama hiçbirine dönmedi çekmecesinden eski fotoğrafları
9:04
çıkardı seçille düğünlerinden bir kareye baktı gülümsüyorlardı ardından çağrıyla
9:10
çekilmiş çocukluk fotoğrafı elinde küçük bir uçak olan bir kare sonra İlke'nin
9:15
bebekliğine ait bir fotoğraf ve son olarak Melis'le çekilmiş gizli bir fotoğraf uzun uzun baktı gülümsedi fakat
9:24
gözleri derin bir acı taşıyordu kendi kendine bizi bu hale ne getirdi diye sordu ardından Melis'le olan fotoğrafı
9:32
yavaşça yırttı parçaları elinden süzülüp masaya düştü sabaha karşı valizini
9:38
hazırlamaya başladı sadece birkaç kıyafet bir kitap mektup ve çocukluğuna ait eski bir harita koydu içine harita
9:45
gereksizdi ama ona yolculuğun anlamını veriyordu uçağa binmeden önce Seçil'e
9:50
kısa bir mesaj gönderdi mesajında affedilmeyi hak etmediğini ama babasının
9:56
onu affettiğini söyledi bir gün onun da affedebileceğini umduğunu ekledi
10:01
çocuklara iyi bakmasını istedi ve ilk kez kendi için bir yolculuğa çıktığını yazdı bir cevap beklemedi belki de artık
10:09
hiçbir cevabı kaldıramayacak kadar yorgundu kasabaya vardığında sokaklar
10:15
hala tanıdıktı her şey aynıydı ama içinde koca bir eksiklik vardı babası
10:20
artık orada değildi cenaze çoktan olmuştu mezarlığa yürürken adımları
10:26
ağırdı her adımda geçmişin izleriyle ilerliyordu okul yılları annesinin
10:32
saçını okşayışı babasının sessiz ama içten bakışları hepsi aklındaydı mezar
10:39
sade bir taşla işaretlenmişti üzerinde yalnızca şu yazıyordu ibrahim Demirtaş
10:45
192025 altında ise şu cümle yer alıyordu
10:50
kalplerin bildiği dillerin sustuğu yer ali İhsan diz çökerek mezarın başına
10:56
eğildi toprağa dokundu başını yavaşça eğdi kısık bir sesle "Keşke daha önce
11:02
gelseydin baba." dedi ardından sadece "keşkeken di" tekrar etti gözyaşları
11:08
sessizce aktı ve toprağa karıştı içinde büyüyen çocuk şimdi babasının ardından
11:14
suskunlukla özür diliyordu bazı yollar yalnızca geçmişe bakarak yürünüyordu ve
11:20
bazı affedicilikler yalnızca sessizlikte yaşanıyordu kasabada geçirdiği ilk gece
11:26
sessizdi ama o sessizlik Ali İhsan'ın içinde yankılanan binlerce sesle doluydu
11:32
babasının evine döndüğünde kapıyı anahtarla değil hatıralarla açtı her şey
11:37
yerli yerindeydi koltukların düzeni bile değişmemişti raflarda sararmış kitaplar
11:43
duvarda annesinin ördüğü tablo köşedeki eski radyo koltuklardan birine oturdu ve
11:49
gözlerini kapattı o an babasının kahve kokan ellerini annesinin örgü şallarını sabah
11:57
ezanından önce başlayan horoz seslerini hatırladı ne kadar uzak kalmıştı ne
12:02
kadar yabancı olmuştu tüm bu detaylara o gece tek başına oturduğu masada hiçbir
12:07
şey yemedi sadece boş sandalyeyile göz göze geldi yıllarca o sandalyede oturan
12:13
babasının hayalini izledi sessizliği dinledi o sessizlikte babasının sesi
12:19
vardı aslında her susuşu bir şey söylüyordu şimdi ona ertesi sabah erken
12:25
uyandı güneş daha yeni doğmuştu evin önündeki bankta oturup çay içmeye başladı elinde yine mektup vardı
12:33
defalarca okumuştu ama sanki her okuyuşta başka bir anlam çıkıyordu o sırada yanına yaşlı bir adam
12:40
yaklaştı saçları bembeyaz gözleri dolu doluydu ceketinin yakasında bir gül
12:45
kokusu vardı yanına oturdu ve selam verdi "sen İbrahim'in oğlusun değil mi?"
12:51
diye sordu ali ihsan başını eğerek onayladı adam hafifçe gülümsedi ve çok
12:57
bekledi seni." dedi ardından gözlerini uzaklara dikip devam etti her sabah bu
13:03
banka oturur yolunu gözlerdi gelmeyeceğini bilse de hep seni bekledi
13:09
kalbinin bir yanı hiç vazgeçmedi senden ali İhsan gözlerini kaçırdı sessizce
13:15
"Biliyorum." dedi yaşlı adam bir süre sustu sonra elini Ali İhsan'ın omzuna
13:21
koyarak "Bazı insanlar severken susar evlat baban da öyleydi sana bir kere
13:27
bile gitme diyemedi ama her gidişinle içinden bir parça söküldü." dedi o an
13:32
Ali İhsan'ın gözleri doldu başını öne eğdi bir çocuğun yaptığı hatayı fark
13:37
ettiği an gibi yalnızca omzunu silkeleyen o ağır pişmanlıkla derin bir
13:42
iç çekti günler geçtikçe kasabadaki insanlar birer birer onu tanıdı her biri
13:48
farklı bir hikaye anlattı babasına dair kimisi onun kar kış demeden
13:55
hastalara koştuğunu kimisi cebinde kalan son parayı yetim çocuklara verdiğini
14:01
anlattı her anlatılan Ali İhsan'ın içindeki boşluğu daha da derinleştirdi
14:06
bir gün annesinin mezarını ziyaret etti çocukken ellerini tutarak geldiği o
14:12
mezarlık şimdi ona sığınacak bir yer gibi geldi toprağın üzerine birkaç beyaz
14:18
çiçek koydu sana da gelemedim anne dedi ardından uzun uzun sustu kasabadaki evin
14:25
kömürlüğünü temizlerken bir sandık buldu eski defterler mektuplar fotoğraflar ve
14:31
içinde annesinin günlüğü vardı sayfaları karıştırırken bir satır dikkatini çekti
14:38
ali İhsan büyüyor her gün biraz daha bizden uzaklaşıyor ama kalbimizde hep çocuk hep
14:46
sarılmak istediğimiz o küçük çocuk o gece defteri kapattı lambayı söndürmeden
14:53
önce babasının yatağına uzandı yastığa yüzünü gömdü belki ilk kez o yatakta bu
14:58
kadar derin ağladı sanki yılların birikmişliği şimdi dökülüyordu gözlerinden sabah olduğunda pencereyi
15:05
açtı içeri dolan rüzgar sanki geçmişten bir nefes taşıyordu "yeter." dedi kendi
15:11
kendine "kaçmakla unutmakla geçmiyor ne yaşadıysak içimizde taşıyoruz kasabada
15:17
geçirdiği her gün içindeki buzları eritiyordu artık kendine sorduğu sorular
15:22
değişmişti neden gitmedim değil neden hiç kalmadım?" diye soruyordu ve her
15:27
cevap geçmişine biraz daha sarılmasına neden oluyordu sonunda kasabadaki eski
15:33
ilkokula gitti bahçeye adım atar atmaz çocukların sesi yükseldi bir an
15:38
duraksadı okul müdürü yaşlı bir kadın onu hemen tanıdı "ibrahim beyin oğlu."
15:45
dedi duygulanarak "babam burada da iz bıraktı bahçedeki şu ağacı birlikte dikmiştik."
15:52
Ali İhsan ağaca yaklaştı dallarına dokundu yapraklar arasından süzülen ışık
15:57
yüzüne vuruyordu sessizce "Ben de bir iz bırakmak istiyorum." dedi ve o gün karar
16:03
verdi kasabaya dönecekti hayatını geçmişin yarım kalan hesaplarına adamak
16:08
değil kalan her saniyeyi anlamlı kılmak için değiştirecekti kendini yeniden inşa
16:13
etmek için ilk tuğlayı koyuyordu şimdi Ali İhsan artık kasabanın bir parçasıydı
16:20
sokakta yürürken selam verenler artmıştı fırındaki yaşlı kadın her sabah ona
16:25
fazladan bir simit verirken "Senin babanın hatırına evladım." diyordu manav
16:31
hesap defterine Ali Ihsana' yazılmaz notu düşmüştü çoktan o da şaşkındı yıllarca uzakta kalmasına rağmen bir
16:39
yabancı gibi değil de özlenen biri gibi karşılanmıştı ama bazı geceler hala
16:44
uykuları kaçıyordu en çok da o kadını Elif'i düşündüğünde her şeyin başladığı
16:50
ya da belki her şeyin bittiği yerde onu bırakıp gitmişti ne yüz yüze
16:55
konuşabilmişlerdi ne de gerçek bir veda yaşanmıştı sadece suskunluk kalmıştı
17:00
aralarında yıllara yayılan derin bir sessizlik bir sabah kasabanın dışında
17:06
eski demiryolu istasyonuna doğru yürüdü burası çocukluğunda macera gibi gelen bir yerdi şimdi ise zamanın donduğu bir
17:15
yer gibi görünüyordu trenler artık geçmiyordu ama hatıralar hala aynı raylarda yürüyordu
17:22
rayların kenarındaki taşların üzerine oturdu elinde annesinin günlüğünden yırtılmış bir sayfa vardı annesi o
17:30
sayfada şu cümleyi yazmıştı bazı yollar geri dönüş içindir ama bazıları kendini
17:35
yeniden bulmak için o cümle aklında dönerken cebinden eski bir fotoğraf
17:41
çıkardı elif'le birlikte çekildikleri tek fotoğraftı güneş batarken yüzlerinde
17:47
tarifsiz bir huzur vardı "bunu yakamam." dedi kendi kendine "ama bu kez yüzleşeceğim." Ertesi gün kasaba
17:54
kütüphanesine gitti elif'in hala orada çalıştığını duymuştu kapıyı açtığında
18:00
toz kokusu ve kitapların ağır sessizliği karşıladı onu rafların arasında yürürken
18:06
yüreği sıkıştı derken göz göze geldiler elif elindeki kitabı yavaşça kapattı
18:13
yüzünde bir şaşkınlık vardı ama aynı zamanda tanıdık bir kırgınlık da hiçbir
18:18
şey söylemeden birkaç saniye bakıştılar "merhaba Elif." dedi Ali İhsan sesi
18:24
yumuşaktı biraz da titrek elif başını eğdi ama gözlerini ondan ayırmadı burada
18:29
olacağını biliyordum dedi bu kasabada bazı şeyler değişmez ali İhsan
18:35
gülümsedi keşke bazı şeyler hiç değişmeseydi dedi ama ben değiştim en
18:41
azından deniyorum elif'in sesi donuktu yıllar geçti Ali İhsan sen gittiğinde
18:47
her şeyi eksik bıraktın hiçbir şey tamamlanmadı ali İhsan başını salladı
18:53
"biliyorum." dedi ve ben de eksik kaldım her şeyin ortasında yarım bir adam gibi
18:58
bir süre sessizlik oldu rafların arasından geçen bir rüzgar sayfaları çevirdi sonra Elif konuştu "neden geldin
19:07
çünkü affedilmeyi beklemiyorum ama yüzleşmeden yaşayamayacağımı anladım." dedi elif gözlerini kıstı bu bir
19:14
yüzleşme değil bu geç kalmış bir özür ali İhsan derin bir nefes aldı geç de
19:21
olsa doğru olanı yapmak istiyorum bu kasabada kalacağım sadece geçmişimle değil kendimle de barışmak istiyorum
19:28
elif elindeki kitabı tekrar açtı o zaman önce kendini affet çünkü ben hala
19:35
affedemedim bu söz Ali İhsan'ın kalbine bıçak gibi saplandı ama kaçmadı çünkü
19:42
artık kaçmak çözüm değildi o günden sonra her şey bir anda değişmedi elif
19:48
uzak durdu ama Ali İhsan yılmadı okulda gönüllü oldu kütüphaneye yardım etti
19:54
sokak kedilerine yuva yaptı kasaba halkı onu daha da benimsedi yavaş yavaş
20:00
geçmişin gölgeleri yerini yeni ışıklara bırakmaya başladı bir akşamüstü Elif'in
20:06
kapısını çaldı elinde annesinin günlüğünü tuttu bir şey göstermek
20:11
istiyorum." dedi elif tereddüt etti ama kapıyı açtı günlüğü eline verdi
20:18
sayfalardan biri açık bırakılmıştı elif'i çok seviyor ama korkularıyla savaşamıyor umarım bir gün korkuları
20:25
sevgisinin önüne geçmez elif sayfaya uzun süre baktı
20:30
sonra gözlerini Ali İhsana' çevirdi bu kez gözlerinde öfke yoktu sadece derin
20:36
bir yorgunluk ve anlayış vardı geçmişi silemezsin." dedi "silmeye çalışmıyorum." dedi Ali İhsan ama onunla
20:44
yaşamayı öğrenebilirim kapının eşiğinde karanlıkla ışık arasındaydılar ve belki
20:49
ilk kez aynı yöne bakıyorlardı elif o akşam günlüğü tekrar tekrar okudu her
20:55
sayfada Ali İhsan'ın annesinin iç sesiyle yüzleşti kadının kelimeleri
21:01
zamanın çok ötesinden gelip Elif'in içine işliyordu insan bazı sevgileri içinden atamaz çünkü onlar kalpte değil
21:09
ruhta yaşar yazmıştı bir sayfada sabaha kadar uyuyamadı pencerenin önünde oturdu
21:15
elinde kahve kupası gözlerinde uykusuzluğun mat rengi birini affetmek
21:21
ne zaman kendimizi affetmek olur?" diye mırıldandı çünkü o da içten içe kırgındı sadece Ali ihsana değil kendine de onu
21:29
sevdiği için beklediği için bir türlü vazgeçemediği için ertesi gün kasabanın
21:37
meydanında karşılaştılar elif Ali İhsan'ın yürüyüşüne baktı eskiden olduğu
21:42
gibi başı dikti ama artık içinde başka bir ağırlık taşıyordu ali İhsan onu görünce durdu gülümsedi ama
21:50
temkinliydi günaydın dedi elif karşılık verdi günaydın sessizlik birkaç
21:56
saniyeliğine aralarına çöktü ama bu sefer sessizlik yabancı değildi tanıdık
22:02
eski bir dost gibiydi dün için teşekkür ederim dedi Elif annenin satırlarını
22:09
okumak başka bir kapı açtı içimde ali ihsan başını salladı o seni çok severdi
22:15
seninle ilgili notları hep saklamış belki de bizi en çok anlayan oydu elif
22:20
iç çekti belki de ama anlayan biri olması yetmiyor bazen yaşananlar
22:27
değişmiyor ali İhsan derin bir nefes aldı hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
22:32
biliyorum zaten olmasın da ama bir şans verir misin bir dostluk ya da sadece
22:38
karşılıklı sessizlik yeter ki yabancı olmayalım elif ellerini montunun cebine
22:44
soktu bazen yabancı olmak daha kolay dedi ama sesi sert değildi içinde
22:50
yumuşamaya başlayan bir şeyler vardı ali İhsan susarak kabul etti zorlamadı döndü
22:57
yürümeye başladı tam uzaklaşırken Elif seslendi ali Ihsan döndü göz göze
23:04
geldiler bugün kütüphaneye uğra yardım edersen iyi olur rafların arasında bazı
23:10
kitaplar yer değiştirmiş dedi ali İhsan'ın gözlerinde bir ışık parladı
23:15
seve seve dedi elif de hafifçe gülümsedi sadece kitaplarla ilgilen diye ekledi
23:22
kitaplara söz dedi Ali İhsan günün geri kalanında birlikte çalıştılar konuşmalar
23:28
kısa ama anlamlıydı her kitap her dokunuş aralarındaki sessizliği biraz
23:34
daha yumuşattı geçmişin keskin kenarları yavaş yavaş törpülenmeye başladı o gece
23:41
Elif Günlüğün bir sayfasına kendi notunu düştü bazı yaralar zamanla değil yüzleşmeyle
23:47
kabuk tutar ve bazen en çok korktuklarımız bize en çok huzuru getirir." dedi kütüphane gün boyunca
23:56
sakindi elif ve Ali İhsan kitapları yerleştirirken kelimelerden çok gözler
24:01
konuştu bazen elleri aynı kitaba uzandı bazen aynı sayfada durdular ama
24:07
konuşmadılar sessizlik artık rahatsız etmiyordu hatta Elif o sessizliğin
24:13
içinde huzur bulmaya başlamıştı gün batımına doğru Ali İhsan üst raftan bir
24:19
kitap indirirken eski bir fotoğraf düştü yere sararmış kenarları yıpranmış bir
24:24
vesikalıktı bu genç bir kadın ve yanında küçücük bir çocuk elif fotoğrafı eline
24:31
aldı bu annen ve sen değil mi diye sordu ali İhsan başını salladı annemin
24:38
kitaplarının arasına sıkıştırmış belli ki belki de bana unutmamı hatırlatmak için Elif dikkatle baktı kadının
24:46
gözlerinde Elif'inkine benzeyen bir hüzün vardı bazen geçmiş bir yerden
24:51
karşımıza çıkar ve ben buradayım der dedi Elif ne kadar uzağa gitsek de ali
24:57
İhsan derin bir nefes aldı ben hiçbir zaman senden gitmek istemedim Elif
25:02
sadece kalmaya cesaretim yoktu elif yüzünü çevirdi "sen gidince her şey
25:08
yarım kaldı ben o yarımları toparlayabilmek için kendimden bile uzaklaştım." Ali İhsan
25:15
yaklaştı "o günleri binlerce kez düşündüm keşke farklı davranabilseydim keşkeler kaybedilenleri
25:23
geri getirmiyor." dedi Elif ama belki bazı şeyleri daha iyi anlamamıza yardım
25:28
ediyorlar bir an sustular hava ağırlaştı içlerinde susturdukları her şey sanki
25:34
havada görünmez bir buhar gibi dolaşıyordu elif dedi Ali İhsan "sana
25:40
bir şey sormam gerek cevap vermek zorunda değilsin." Elif başını kaldırdı
25:45
"sor sen hala beni biraz olsun seviyor musun?" Elif derin bir nefes aldı
25:51
gözlerini yere indirdi "ben seni hiç bırakmadım ki sadece sevgimi
25:57
sessizleştirdim yalnızca içimde taşıdım." Ali İhsan'ın sesi kısık ama netti o
26:03
zaman bir şansımız olabilir mi elif'in sesi titredi belki ama bu sefer hiçbir
26:11
şey aceleye gelmemeli çünkü bu defa kırılırsak toplanamayız ali İhsan başını
26:17
salladı söz veriyorum bu defa beklemeyi de anlamayı da öğrenmeye geldim elif
26:24
yavaşça gülümsedi kırılgan ama samimi bir gülümsemeydi bu başlamak değil
26:30
mesele dedi önemli olan devam edebilmek ali İhsan o an hiçbir şey söylemedi
26:38
sadece onun yanına oturdu ve beraber gün batımını izlediler ne geçmiş konuştu ne
26:44
gelecek sadece o an vardı sessizlik ama bu kez umut dolu ali İhsan Elif'in
26:51
sözlerinden sonra uzun bir süre sessiz kaldı içindeki karmaşa yıllardır
26:57
üzerinde taşıdığı o ağırlık Elif'in gözlerinde bir yansıma bulmuş gibiydi
27:03
elif yıllar sonra onunla kalmaya karar verdiği o an zamanın ne kadar acımasız
27:08
olduğunu fark etti birbirlerinin içindeki boşlukları doldurmak isteseler de ikisinin de ruhunda açılmış derin
27:15
yaralar vardı bir akşam Elif'in kitaplarını yerleştirirken masanın
27:21
üzerinde eski bir zarf buldu zarfın üstünde tanıdık bir el yazısıyla Ali
27:27
İhsan yazıyordu hemen içini açtı ve içindeki mektubu okudu mektup Elif'in
27:33
yıllarca unutmaya çalıştığı anıları tekrar canlandırmıştı bu Ali İhsan'ın
27:38
babasından gelen son mektuptu sevgili oğlum sana bu satırları yazarken içimde
27:43
bir ağırlık var zamanın sana neler yaptığını görmek bir baba olarak kalbimi kırıyor seçilin gözyaşlarını
27:50
çocuklarının eksikliğini görmemek mümkün değil ama ben bir şeyin farkına vardım
27:55
senin kaybolmuş ruhunu geri getirmek için yıllarca bekledim ancak belki de seni tekrar bulmanın yolu seni bu
28:02
kasabaya geri getirebilmekten geçmiyor seninle gurur duydum ama seni kaybettim
28:09
oğlum bu dünyada senin gibi birini kaybetmek her şeyden önce kendi hatamdı
28:14
ve şimdi sana şunu söylemeliyim gel eğer hala senin içinde beni bulabiliyorsan
28:20
dön yavaşça ama kesinlikle geri dön sonsuza kadar
28:25
baban elif gözleri dolmuş bir şekilde mektubu Ali İhsan'a uzattı ali İhsan
28:31
babanın son sözleri bu mektup seni gerçekten değiştirecek mi ali İhsan
28:37
mektubu aldığı gibi yere koydu benim için her şey çok geç Elif bu yazdıklarım
28:42
beni değiştirmeyecek elif Ali İhsan'ın karşısında derin bir nefes aldı hayır
28:48
Ali İhsan geç değil asıl mesele şu eğer değişmeyeceksen o zaman hiçbir şey
28:55
geride kalmayacak ali ihsan yüzünü buruşturdu bazen geçmişi
29:00
değiştiremiyorsun Elif bizim gibiler için bu mümkün değil bir insanın kendini
29:07
affetmesi geçmişi değiştirmesiyle olmaz ama geçmişle barışarak ona doğru adım
29:12
atarak yeniden başlayabiliriz düşün dedi Elif sesindeki güçle eğer sen değişmezsen o zaman kimse
29:20
değişemez o zaman kimse seni affetmez bir an her şey sessizleşti havanın
29:27
sıcaklığı vücutlarındaki biriken duygular gibi bastırmıştı elif'in söyledikleri Ali
29:33
İhsan'ın içine işledi uzun bir süre hiçbir şey söylemeden birbirlerine baktılar sonra Ali İhsan bir an bile
29:41
tereddüt etmeden yerinden kalktı "gel" dedi "gidiyoruz." Elif gözlerindeki
29:48
şüpheyle ona baktı "nereye?" Ali İhsan elini uzattı ve gözlerinde bir
29:54
kararlılık vardı tektepeye kasaba artık uykusundaydı sessizlik yavaşça sabaha
30:01
yaklaşırken Tektepe'ye doğru yürüyen iki siluet vardı ali İhsan ve Elif
30:06
karanlıkta birbirlerine adım adım yaklaşıyorlardı tek tepeye doğru her bir adımda ikisi de geçmişle yüzleşmeye
30:14
kaybettikleri şeyleri geri almaya çalışıyordu tek tepeye vardıklarında kasaba aşağıda terk edilmiş bir rüya
30:22
gibi duruyordu ay ışığı eski taşları gümüşe boyamış her şey donmuştu ali
30:28
İhsan Elif'in elini tutarak mezarın başına oturdu burası babamın en son
30:33
söylediği yerdi burada olmalıyım elif başını eğdi ve o zaman sen burada
30:40
geçmişinle barışmalısın." dedi ali Ihsan mektubu çıkarıp Elif'in eline koydu
30:45
"bunu sen oku." Elif derin bir nefes aldı ve babasının son sözlerini okumaya
30:51
başladı her kelime içindeki boşlukları biraz daha dolduruyordu okudukça gözleri
30:57
doluyor dudakları titriyordu mektubun sonunda Ali İhsan'ın
31:02
gözlerinde bir değişim vardı artık geçmişin yaraları daha az acıyordu o an
31:08
geçmişle tamamen barıştığını hissediyordu ali İhsan Elif'in gözlerine
31:14
bakarak "Beni affedebilir misin?" diye sordu elif derin bir nefes aldı affetmek
31:20
sana hiçbir şey geri getirmez Ali İhsan ama seni seviyorum ve hep sevdim geçmişi
31:26
artık yük olarak taşımak zorunda değilsin o an her şey değişti ali İhsan
31:32
geçmişini bırakarak yeni bir başlangıca adım atıyordu elif ve Ali İhsan birlikte
31:37
kasabaya geri dönerken kasabanın karanlık sokaklarında bile bir umut ışığı vardı yeah