0:00
bayramlar kimi için neşeyle kimi için de iki damla gözyaşıyla geçer annesiz geçen
0:06
bir bayramın ne demek olduğunu ise saçları okşanmadan büyüyenler anlar sadece anne şefkati diye bir şey var ama
0:14
nasıl bir his olduğunu inanın çoğumuz hatırlamıyoruz hele bir de bayramlık giymeden büyümüş çocukların anne özlemi
0:21
var ki sormayın onlar annesizliği en iyi bilenlerdir ne başları okşanır ne de
0:26
yeni bayramlık alınır annesizler her bayramı bir köşede iki damla gözyaşıyla geçirir bu hikayemizi annesiz
0:34
bayramların en derinden hissedildiği evlere armağan ediyoruz umarım beğenirsiniz iyi seyirler yaşanmış
0:41
Gerçek Hikayeler kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme sabahın
0:47
ilk ışıkları toprak damlı evlerin arasından çekingen bir serinlikle
0:52
süzülüyordu havanın griliği sokağın sessizliği ve insanların yüzündeki
0:57
yorgun ifade bayram sabahının geldiğini yalnızca takvim yapraklarından öğrenmiş gibiydi mahallenin çocukları yıkanmış
1:05
avlulara dizilmiş çamaşırların arasından sevinçle koştururken tek katlı evin
1:10
köşesinde sessizce bekleyen iki çocuk vardı murat ve Zeynep neşeyle oynayan
1:16
diğer çocukların aksine gözlerinde alışıldık bir burukluk taşıyorlardı kapının önüne oturmuş
1:23
ayaklarını yere sürüyerek oturan Zeynep ince kollarını dizlerine sarmış başını
1:28
önüne eğmişti yanında sessizce duran abisi Murat ise uzaklara dalmış ıraz
1:34
ablanın evinden gelen seslere kulak kesilmişti ıraz ablanın şehirden gelen
1:39
torunları rengarenk bayramlıklarıyla bahçede dönerek oyunlar oynuyorlardı kız
1:45
çocuklarının elbiseleri fırfırlıydı erkek çocukların ayakkabıları parlıyordu
1:50
hepsi Barış Manço'nun bugün bayram şarkısını söylüyordu gülüşüyorlar
1:55
dönüyorlar sonra yeniden başlıyorlardı zeynep'in gözleri yaşlı bir insanın
2:00
hatıralara daldığı gibi ağır ağır hareket etti karşıdaki renkli kalabalığı
2:06
izlerken gözleri hafifçe doldu o şarkıyı ilk kez annesinden duymuştu ve şimdi de
2:12
İraz ablanın torunlarından tekrar duymuştu o anın anlamını bilmeden sadece
2:18
sözlerini ezberlemiş gibi dinliyordu anlamını ise yıllar sonra bir kaset
2:23
çalar kapağında bir şarkı anısında ve bir mezar taşında öğrenecekti evlerinin
2:29
içi sessizdi baba sabah namazından sonra evden çıkmış muhtemelen caminin
2:35
avlusunda yaşlılarla bayramlaşmaya gitmişti ne onlara bayramlık alınmıştı
2:41
ne de şeker konulmuştu tabaklara her yıl aynıydı komşuların çocukları yeni kıyafetlerini
2:47
giyerken Zeynep geçen yılki elbisesini ve dar gelen ayakkabısını zorla giymeye
2:53
çalışmış ama becerememişti murat'ın pantolonu ise dizinden yırtıktı bakkalın oğlunun geçen
3:01
yılki pantolonuydu annesi vefat ettiğinden beri kim ne verirse onu
3:07
giyiyorlardı zeynep başını kaldırdı abi" dedi sesi zar zor
3:14
duyuluyordu murat cevap vermedi sessizce başını salladı bu bayram da öyle
3:21
geçecekti ne bir ziyaret ne de kapıya gelen bir misafir anneleri öldüğünden
3:26
beri bayram sabahları sessizdi babaları içe kapanmış çocuklar ise zamanla her
3:33
şeyin adını unutmuştu ırz abla onları çağırmadı belki çekinirler diye belki de
3:40
torunlarının neşesine gölge düşmesin diye bahçedeki çocuklar dönüp onlara bakmıyordu bile sanki aynı mahallede
3:48
değillerdi aynı bayram sabahını paylaşmıyorlardı zeynep ayaklarını çekti
3:54
avlunun duvarına sırtını dayadı annem olsa bayramlık dikerdi değil mi abi?"
3:59
dedi murat gözlerini kapattı dudaklarını kıpırdatmadan başını salladı hatırlamak
4:05
zordu ama en zor olanı hatırlanacak kadar bayramı anneleriyle
4:10
geçirmemişlerdi uzaklardan insanların uğultusu duyulmaya başladı mahalle yavaş
4:16
yavaş canlanıyordu komşular kapı önlerine şeker tabakları koyuyor çocuklar ellerinde poşetlerle ev
4:23
geziyordu ama bu evin kapısı çalınmayacaktı zeynep ve Murat dışarı
4:28
çıkmayacaktı çünkü üstlerinde bayramlık yoktu ellerinde şeker poşeti yoktu ve en
4:34
önemlisi yanlarında anneleri yoktu güneş henüz doğmamışken Zeynep uyanıktı
4:40
gözleri tavanda elleri yorganın ucunda yanında uyuyan abisine bir süre baktı
4:46
üzerindeki pijamalar solmuştu diz kapakları incelmişti kumaşın zeynep'inse geceliği artık
4:54
dizine kadar zar zor geliyordu kalktı sessizce camın önüne gitti
5:00
sokağın köşesine bırakılan naylon poşetleri rüzgarla kıpırdayan ağaç dallarını izledi onların evi ise
5:07
annesizlik kokuyordu mahalledeki diğer evler uyanmıştı iğraz ablanın evinden
5:13
yine kahkahalar yükseliyordu şehirden gelen torunlar bağırış çağırış
5:18
birbirlerine sesleniyordu zeynep usulca perdeyi araladı gözleri kapının önündeki
5:25
yeni ayakkabılara takıldı rugan Tokalı yepyeni bayramlık ayakkabılar
5:30
çocuklardan biri döndü annesine seslendi üzerindeki elbise gıcır gıcırdı kırmızı
5:37
kurdeleli zeynep perdeyi kapattı içinde büyüyen sıkışıklık boğazına düğüm oldu
5:43
murat kız kardeşinin pencere önünde dikildiğini fark ettiğinde içini bir boşluk kapladı sessizce kalktı yanına
5:51
geldi zeynep'in yüzünü okşadı "hazırlanalım mı?" dedi sadece bayramdı
5:58
neticede komşuların kapısını çalacak şeker toplayacaklardı belki birer lokma
6:04
börek ikram ederlerdi belki de et belki birileri onları fark ederdi yıkanmış ama
6:09
eskimiş giysilerini giydiler zeynep'in eteği dizinden yukarıdaydı murat'ın gömleği omuzlarından çekiştiriyordu yine
6:17
de aynanın karşısına geçip gülümsediler o anlık kendilerine bile yalan
6:23
söylediler bayramlıkları varmış gibi yaptılar sokağa çıktıklarında mahallenin
6:28
diğer çocukları şenlik içindeydi ellerinde poşetler ağızlarında renkli
6:34
şekerler ıraz ablanın torunları kapı önünde seks sek oynuyordu üzerlerinde
6:39
tüllü elbiseler yeni pantolonlar bir tanesi Zeynep'e döndü parmağıyla
6:45
gösterdi "senin bayramlığın nerede?" dedi kıkırdadı zeynep başını eğdi murat
6:51
bir adım öne çıktı ama çocuk zaten arkasını dönmüştü bile onlar daha önce de dışlanmıştı ama bu sabah her şeyin
6:58
daha keskin olduğu bir sabah gibiydi çünkü annesiz geçen bayramlar başka hiçbir güne benzemezdi komşuların
7:06
kapılarını çaldılar bazıları yüzlerine gülümseyerek bazıları telaşla kapı
7:11
aralığından ikram etti şekerleri birkaç evde börek verdiler bir evin kadını
7:17
Murat'a hafifçe eğilip saçlarını okşadı "anneniz sağ olsaydı şimdi ne güzel
7:22
giydirirdi sizi." dedi ardından hemen sustu kelimelerinin fazlalığını fark
7:28
etmiş gibiydi o gün sokakları dolaştılar şeker poşetleri ellerinde ağırlaşırken
7:35
içlerinde bir eksiklik büyüyordu her evin kapısından sonra her kahkahadan
7:40
sonra her çocuk oyunundan sonra o yokluk bir kez daha iliklerine kadar işliyordu
7:46
öğleye doğru hava ısındı ıraz ablanın torunları sokakta oyun oynarken yine
7:52
aynı şarkıyı mırıldanıyordu barış Manço'nun o bilindik şarkısı bugün bayram erken
7:59
kalkın çocuklar zeynep başını çevirdi gözleri doldu murat sesin geldiği yöne
8:06
baktı çocuklar şarkının ne demek olduğunu bilmeden dans ediyordu şeker
8:11
dolu poşetleriyle şarkıya tempo tutuyorlardı ama Murat biliyordu öğrenmek zorunda kalmıştı daha doğrusu
8:18
bildiğini ise kimseye hissettirmemeye çalışıyordu mezar taşına bırakılan
8:24
şekerleri annenin yokluğunu yalnız bir sabahı işte o an çocukluğunun
8:30
gerçekleriyle yüzleşti o şarkının kahkaha atılarak oynanacak bir ezgi
8:35
olmadığını bir yara olduğunu ilk defa hissetmişti o gün bayramlıkları olmadan
8:41
eve döndüler ellerinde birer poşet dolusu şeker vardı ama içlerinde hiçbir
8:47
tat yoktu zeynep yatağın ucuna oturdu elleriyle şekerleri dizdi renklerine
8:53
baktı sonra tek ayırıp abisine uzattı sen en kırmızıları al abi hem de gül
8:59
kokuyor aynı annem gibi." dedi murat gülümsedi kırmızı annelerinin en sevdiği
9:07
renkti eski bir fistanı vardı hala hatırlıyorlardı gerçekten anneleri gül
9:13
gibi kokuyordu bahçede yağ tenekelerine güller dikerdi anneleri kırmızının onlar
9:19
için başka bir anlamı vardı şekerin bile annesiz geçen bayramlar yine eksik yine
9:26
yalnız yine annesiz bu arada mahalledeki kalabalık biraz dağılmış şehirden gelen
9:33
misafirler evlerde toplanmıştı kimi balkonlarda çay içiliyor kimi avlularda
9:39
kahkaha atılıyordu ama o seslerin hiçbiri Murat ve Zeynep'in penceresinden
9:44
geçip içeri girmiyordu o ev sessizdi yıllardır olduğu gibi Zeynep sabah erken
9:50
kalkmıştı yine ayakkabılarını giymeden sessiz adımlarla evin önüne çıktı bir
9:56
köşeye oturdu günlerdir göğsünün altında bir yük taşıyor gibiydi yaşı küçük olsa
10:02
da içinde tuttuğu sorular büyümüştü başını kaldırdı gökyüzüne baktı iraz
10:08
ablanın evinin balkonuna göz gezdirdi renkli çamaşırlar asılmıştı kurdeleli
10:13
elbiseler parlak tişörtler tıpkı oyuncak vitrinleri gibi bir an gözleri doldu tam
10:21
o sırada biri yaklaştı yanına mahallenin yaşlı kadınlarından biriydi eğildi
10:26
saçlarını okşadı "annen olsa şimdi seni de giydirirdi kuzum." dedi yavaşça
10:32
ardından çantasından bir mendil çıkardı zeynep'in eline tutuşturdu üzerinde
10:38
küçük işleme vardı "bu annen gibi gül kokmaz ama belki hatırlatır." dedi
10:44
zeynep kadına teşekkür edemedi boğazında bir şey düğümlenmişti mendili sıkıca
10:49
tuttu o küçük beyaz mendil birden her şeyi hatırlattı annesi bayramlarda
10:56
saçlarına gül kokulu mendil bağlar sonra çantasına aynısını takardı ikisi aynı
11:02
desenle gezerdi sokaklarda o kadar netti ki hafızasında o görüntü sanki dokunsa o
11:09
ana geri dönecek gibiydi murat içeriden onu izliyordu kapıya geldi yavaşça
11:15
dışarı çıktı zeynep'in yanına oturdu gözleri mendildeydi o da tanımıştı
11:20
deseni sessizce kardeşinin elini tuttu o gün bayramın geri kalanı için hiçbir
11:27
plan yapmadılar mahallenin diğer çocukları hala koşturuyor kapıları çalıp
11:32
şeker topluyordu ama Murat ve Zeynep başka bir oyunun içindeydiler sessiz
11:38
ağır hatıralarla dolu bir oyunun öğleye doğru İraz ablanın torunları dışarı
11:43
çıktı yeni oyuncak arabalarını ve bebeklerini getirmişlerdi sokağın ortasına bir örtü serdiler tüm mahalle
11:51
çocukları başlarına toplandı zeynep ve Murat biraz geride durdu kimse onları
11:57
çağırmadı sanki o örtüde oturmak bayramlık elbise giymiş olmakla mümkündü
12:02
sanki oyuna ancak parlak rugan ayakkabılarla katılabiliyordun o sırada İraz ablanın
12:08
torunlarından biri yere düştü dizini yaraladı ağlamaya başladı çocuklar
12:14
panikledi murat hızla yaklaştı cebindeki eski mendili çıkarıp dizine bastırdı
12:20
"dur kanamasın." dedi çocuk sustu o anlık herkes durdu murat'ın elleri kan
12:27
içindeydi ama gözlerinde başka bir şey vardı sessiz bir öfke sessiz bir
12:33
yorgunluk çocukluğundan daha ağır bir şey taşıyordu bakışlarında çocuğun
12:38
annesi geldi murat'tan mendili aldı teşekkür etti ama sonra hemen yüzünü
12:43
çevirdi belki borçlu kalmak istemedi belki göz göze gelmekten korktu o
12:49
akşamüstü Zeynep oyuncakların toplandığı sokağa tekrar gitti tüm çocuklar
12:55
gitmişti yerde bir oyuncak bebek kalmıştı kıyafeti parıltılı başını
13:01
kaldırdı gökyüzüne baktı güneş batıyordu bebeği almadı sadece uzandı başını
13:09
kaldırıma yasladı sessizlik geldi sonra ne çocuk sesi kaldı mahallede ne bayram
13:16
kahkahası murat kapının eşiğinde ayakta duruyordu zeynep uzakta gözleri kapalı
13:22
belki de rüzgarlar getirecekti annelerinin nefesini ama ne ses vardı ne de nefes ertesi gün sabah ezanıyla
13:30
birlikte uyanan ilk yine Zeynep oldu ama bu kez pencereden gelen ışıkla değil
13:36
duvardan sarkan eski bir takvim yaprağının kıpırtısıyla gözlerini açtı
13:41
rüzgar cam aralığından giriyor o takvim yaprağını usulca sallıyordu üzerinde bir
13:48
bayram resmi vardı mutlu bir aile masanın etrafında oturmuş
13:53
gülümsüyordu zeynep resme uzun uzun baktı annesi olsa belki o sofrada yer
13:59
olurdu onlara da belki yumurtaları ikiye bölmek zorunda kalmaz bayram şekeriyle
14:05
doymaya çalışmazlardı kalktı abisi henüz uyanmamıştı sessizce mutfağa girdi
14:12
raflardan birinde eski bir kavanoz buldu içinde birkaç tane renkli bonibon vardı
14:18
kim bilir ne zamandan kalmıştı birini cebine koydu diğerini yavaşça ağzına
14:23
attı şekerin diliyle buluştuğu an gözlerinden yaş aktı tatlı değildi
14:30
acıydı çok beklemişti çünkü çok bekleyince şeker bile acıyordu öğlene
14:36
doğru sokaktan bir ses yükseldi çocuk kahkahaları arasında tanıdık bir melodi
14:41
vardı yine bugün bayram erken kalkın çocuklar barış Manço'nun o iç burkan umut dolu
14:49
şarkısıydı bu ama çocuklar oyuna çevirerek söylüyorlardı zıplıyorlar
14:55
alkışlıyorlar melodiyi eğip bükerek gülüyorlardı ıraz ablanın torunlarıydı
15:00
yine bir teyip getirmişlerdi şehirden şarkıyı açmışlar üstüne kendi neşelerini
15:07
eklemişlerdi ama o ses Murat ve Zeynep'in evine ulaştığında başka bir şeye dönüştü gülüşlerin yerini buruklu
15:15
kaldı zeynep dışarı çıktı ayağında terlik bile yoktu teybin yanına kadar
15:20
gitti çocuklar onu fark etmedi bile o ise sadece dinliyordu gözlerini kapattı
15:27
annesinin saçlarını tararken mırıldandığı şarkıyı hatırladı ama böyle neşeyle değil sessiz yumuşak hüzünle
15:35
Zeynep annesinin kendisini gördüğünü düşünerek şöyle mırıldandı bugün bayram
15:40
ağlama anne zeynep içeri girdiğinde Murat pencerenin önündeydi şarkıyı
15:46
duymuştu başını eğdi söylenecek bir şey yoktu o anladılar bu şarkı onların
15:52
hikayesiydi sadece kimse fark etmemişti o gün yemek yemeyi unuttular karınları
15:59
acıkmadı çünkü bazı günler insan sadece susar açlık bile konuşmaz akşam üzeri
16:06
Iraz abla kapılarına geldi elinde bir tabak dolma vardı alın kuzum bayram günü aç kalınmaz."
16:14
dedi murat teşekkür etti ama gözlerinin içine bakamadı tabağa alıp kapıyı kapadı
16:20
zeynep dolmaları saydı 7 tane vardı üç tanesini bir peçeteye sarıp dolabın üst
16:27
rafına koydu sanki bir gün anneleri gelir de acıkırsa yesin diye o gece
16:34
Murat deftere bir şeyler karalamaya başladı bu annesine yazılmış bir mektuptu murat artık içindekileri
16:40
annesine haykırmak istiyordu bir mektup yazıp annesinin mezarına gömmeye karar verdi annesinin o mektubu okuyacağına
16:49
inanıyordu sonra aldı kalemi eline ve yazmaya başladı murat "Keşke yanımda olsaydın anne keşke
16:57
yanımda olsaydın da dizlerinde ağlasaydım sen kız kardeşimin saçlarını
17:02
tararken izleseydim yine seni ama sen gittikten sonra kardeşimin saçlarını hep
17:07
ben taradım biliyor musun senin gibi tarıyorum anne kardeşimin saçlarını
17:12
senin gibi öremiyorum onun saçlarını ve biliyor musun anne kardeşimin saçlarını her bayram yine ben tarıyorum sen
17:20
gittiğinde ne yapacağımızı bilemedik babam babalık yapmayı biliyordu sadece
17:25
keşke kız kardeşim ablam olsaydı belki o zaman o bana annelik yapardı öyle değil
17:30
mi ama ben ona hem annelik hem de abilik yaptım anne babam bilmiyor senin gibi
17:36
yemek yapmayı neredesin gel artık sen olsaydın sabah salçalı yumurta yerdik
17:42
babam bahçedeki domateslerden nasıl salça yapacağını da bilmiyor salçamız da bitti zaten ben biliyorum aslında nasıl
17:49
yapacağımı ama sensiz elim varmıyor hem Zeynep de küçük zaten sürekli yoruluyor
17:56
bahçede senin oturduğun yere oturuyorum güneş batarken tıpkı senin yaptığın gibi güneş batarken tepenin ardına doğru
18:04
uzatıyorum gözlerimi hep merak ettim o tepenin ardında ne gördüğünü yoksa
18:09
gideceğin yere mi bakıyordun ya da birini mi bekliyordun babama sordum
18:14
sustu ve ağladı sadece ben de komşumuz ablaya sormuştum bana Azrail'i
18:21
bekliyormuş demek ki demişti neden Azrail'i bekliyormuş ki dedim ablaya ananı Azrail aldı gülüm
18:29
dedi bana azrail niye benim annemi almıştı ki şimdi hem de bayram zamanı
18:36
anne niye bayram günü gittin ki sen beklemeseydin olmaz mıydı Azrail'i ya da
18:42
yaşlanınca gitseydin ya Azrail'le veya sorsaydı bize "Biz izin
18:48
vermezdik ki gitmene ama seni hala genç hatırlıyorum biliyor musun çünkü benim
18:53
annem hiç yaşlanmayacak biliyorum sen hep genç kalacaksın anneciğim ve güneş narin yanaklarını okşarken rüzgar ile
19:01
dans edecek saçların biliyorum sen o dağın tepesinden izliyorsun bizi bu
19:06
arada babam evlenmedi merak etme geceleri o da ağlıyor zeynep ile gizlice
19:12
dinliyoruz sonra biz de ağlıyoruz ama seni hep genç hatırlıyoruz annem
19:17
ağladığımızı görüyorsan üzülme sakın seni çok özlüyoruz da ondan bazen de
19:23
gözümüze toz kaçıyor ama babamın her gece gözüne toz kaçıyor belki kalkıp
19:29
yüzünü yıkasa geçer ama babam da seni unutmaktan korkuyor yüzünü yıkasa
19:35
gözündeki toz gidecek gözündeki toz giderse yaş da gidecek babam ağlamazsa
19:42
seni unutur anne bizim gözümüze toz kaçmazsa bize küsebilirsin biz ne seni unuturuz ne de
19:49
gözümüzdeki tozu yıkarız tamam mı çünkü seni çok özlüyoruz bu arada Zeynep sana
19:55
küsmüş anne niye küstün diyorum annem ben küsünce barışmak için gelir de ondan
20:01
diyor senin gittiğin yerden gelmeyeceğine inanmıyor anne sana dolma
20:06
bile ayırdı biliyor musun ama yine de bir gün dönersin diye her sabah küsüyor
20:11
akşam olunca tekrar barışıyor seninle anne sen bir bayram sabaha gittin ya hani artık hiçbir bayram eskisi gibi
20:18
olmuyor babamla bayram namazından döndüğümüzde Zeynep senin gibi kahvaltı hazırlamaya çalışıyor ama Zeynep de
20:24
senin gibi yapamıyor üzülmesin diye çok güzel olmuş diyorum sonra sofrayı topluyoruz seninle oturduğumuz asmanın
20:32
altına gidiyoruz üçümüz gözlerimiz kapıya bakıyor elinde yine çayla birlikte baklava getireceksin diye
20:39
bekliyoruz ama sen gelmiyorsun neden gittin anne niye geri gelmiyorsun nereye
20:44
gittiğini biliyorum ama yine de gelirsin diye bekliyorum ben de geleceğim yanına merak etme ama önce Zeynep büyüsün olur
20:52
mu ben de gelirsem o babamla yalnız kalır bu sefer ikimizi de özler hem
20:57
ikisi de güzel çay demleyemiyor ben senin öğrettiğin gibi çay demliyorum
21:03
tadı seninki gibi olmuyor anne ama olsun zeynep'in çayına biraz su koyuyorum
21:08
senin gibi sıcak içemiyor ya hani ondan işte he bir de senin yağ tenekelerine
21:14
diktiğin güller var ya onlar bir güzel açıyor ki aynı sen gibi
21:19
kokuyor zeynep gülleri her kokladığında "Abi güller neden annem gibi kokuyor?"
21:26
diye soruyor hani seni yıkadıktan sonra gül suyu dökmüşler ya saçlarına işte
21:31
ondan güller senin gibi kokuyor biliyorum ama Zeynep'e söyleyemiyorum
21:37
ben senin saçlarını son kez kokladım ama zaten sen hep gül kokardın ki anne
21:42
zeynep'e de öyle söyledim annem hep gül kokardı Zeynep senin gibi o da gül kokardı dedim anne sana bir şey
21:50
söyleyeceğim ama kızma ne olur biz artık bayramları sevmiyoruz çünkü sen gittikten sonra insanlar bize gelmez
21:57
oldu eskiden sen varken evimize gelirlerdi bayramda sonra biz giderdik
22:03
onlara şimdi ne biz birinin evine gidiyoruz ne de birileri bizim evimize
22:08
geliyor babam da bayram namazına kaldırmıyor artık bayramın geldiğini nasıl anlıyoruz biliyor musun iraz
22:15
ablanın şehirden gelen torunları var ya hani işte onlar şarkı söylerken anlıyoruz bir şarkı var ya hani Zeynep'e
22:23
söylediğin o şarkıyı her bayram söylüyorlar ığraz ablanın torunları hep
22:28
bir ağızdan bugün bayram erken kalkın çocuklar giyelim en güzel giysileri
22:34
elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi diyorlar herkes o şarkıda
22:40
oynuyor ama Zeynep sürekli ağlıyor çiçek toplayıp senin yanına gelmek istiyor
22:45
çiçek tamam da bizim güzel giysilerimiz yok ki anne iraz ablanın torunlarında cırt cırtlı spor ayakkabı bile var
22:52
biliyor musun zeynep kırmızı ayakkabıları çok seviyor çocuklar oynarken Zeynep'in gözleri hep o kırmızı
22:59
ayakkabılardı bir gün param olunca Zeynep'e o kırmızı ayakkabılardan alacağım babamın parası yok biliyorum o
23:06
da bayramlık alamıyorum diye çok üzülüyor zeynep babamın üzülmesine de kıyamıyor ve babama "Baba baksana
23:14
ayakkabıma papatya koydum ığraz ablanın torununda papatyalı ayakkabı yok ki."
23:19
diyor zeynep çok içli bir çocuk oldu anne babam Zeynep'i teselli edecekken
23:25
Zeynep babamı teselli ediyor ama sana söz anne zeynep'e o kırmızı ayakkabıları
23:30
alacağım çiçekli etek de alacağım zeynep de bayramlık giysin ben giymesem de olur
23:36
babama da alacağım anne babam da bayramlık giysin zaten yırtıklarını dikmekten o da yoruldu zeynep elbiseleri
23:43
eskimesin diye mavi önlüğünü üstünden çıkartmıyor ama Zeynep'in önlüğü de
23:49
eskidi sen merak etme anne ben hem babama hem de Zeynep'e bayramlık
23:54
alacağım senin yanına gelirken bayramlıklarımızı da giyip öyle geleceğiz bu bayram bayramlıklarımız yok
24:00
ama çiçeklerimizle geldik yanına bu mektubu da baş ucuna gömeceğim melekler
24:06
bu mektubu sana getirir okursan ağlama olur mu anne zeynep büyüsün söz ben de
24:11
senin yanına geleceğim hem Zeynep büyürse korkmaz bir de babam Zeynep'e
24:17
gülüm diye sarılıyor zeynep de aynı anne gibi kokuyorum değil mi baba diye mutlu
24:23
oluyor şimdi ben de gidersem üzülür anne annem gül kokulu annem sana hiç
24:31
bayramlıklarımızı giyip de gelemedik ama baş ucuna gül dikecekmiş babam biz o
24:37
gülü koklarken sen de yanaklarımızı okşa olur mu sana söz bir gün Zeynep'e babama
24:43
ve kendime bayramlık alacağım mezarının başına bayramlıklarımızla geleceğiz
24:48
belki sonra Azrail bizi de götürür senin yanına olur mu ya da sen bize gelirsin
24:54
çünkü biz her bayram sabahı asma ağacının altında seni bekliyor olacağız bayramın son günü sokak artık
25:02
daha sessizdi misafirlikler azalmış şehirden gelenlerin çoğu dönmeye
25:07
başlamıştı ıraz ablanın torunları bavullarını toplamış kalabalık bir uğurlamayla minibüse bindirilmişti
25:14
herkes el sallarken Murat ve Zeynep evlerinin penceresinden sadece bakıyordu
25:20
ne gelen vardı ne giden o yüzden veda etmeye de alışkın değillerdi o gün öğle
25:26
saatlerinde hava kapandı gökyüzü griye büründü rüzgar sokağın tozunu
25:31
havalandırdı zeynep pencere önünde eski bir lastik tokayla saçlarını toplamaya
25:37
çalışırken birden camın dışına çarpan yağmur damlalarının sesiyle irkildi
25:43
yağmur hızlı başlamıştı camdan aşağı süzülen her damla sanki Zeynep'in
25:48
gözlerinden düşüyormuş gibi görünüyordu murat odanın köşesinde yazdığı mektubu
25:53
bir poşete koyduktan sonra annesinden kalan eski bir şalı düğümlerle birbirine
25:59
bağlamaya çalışıyordu net ne yaptığını söylemiyordu sormak da istemiyordu kimse
26:05
bir süre sonra kapı çalındı zeynep koştu kapının önünde yaşlı bir adam duruyordu
26:11
elinde kahverengi yıpranmış bir poşet vardı "babanız evde mi?" dedi zeynep
26:19
başını iki yana salladı "anneniz?" diye sordu bu sefer
26:25
rahmetli dedi Zeynep kısık sesle adam sustu gözlerini kaçırdı zeynep sadece
26:33
kapıyı biraz daha araladı sokağın yağmuruna baktı adam poşeti ona uzattı
26:40
bayram yardımıydı bu muhtarlık yolladı geç kalmışız biraz." dedi sonra da dönüp
26:46
gitti poşetin içinden bir paket makarna birkaç adet konserve ve iki tane şeker
26:52
paketi çıktı şekerlerden birinin poşeti açılmıştı bazıları
26:58
nemlenmişti zeynep elleriyle kurulamaya çalıştı sanki onları kurtarırsa annesini
27:04
de kurtaracakmış gibi bir telaşla murat poşeti masaya koyduktan sonra dışarı
27:09
çıktı yağmur hala yağıyordu ama o yürümeye devam etti ayakkabılarının ucu
27:15
derinmişti çorapları su çekmişti ama o fark etmiyordu o gün başka bir yere
27:21
gidiyordu mezarlığa annesinin mezarına vardığında çevrede kimse yoktu toprak
27:27
ıslak otlar sarkmıştı mezar taşının kenarındaki harfler bile sanki daha
27:32
silik görünüyordu murat diz çöktü konuşmadı ağlamadı da sadece başını eğdi
27:40
ellerini toprağa bastı bayram geldi ama sen yoksun anne bu mektubu oku olur mu
27:47
sözümü tutacağım dedi sadece ve mektubu annesinin mezarına gömdü dönüş yolunda
27:54
Zeynep'le karşılaştı o da annesinin mendilini alıp peşinden gelmişti ikisi
27:59
birlikte eve döndüler yolda hiç konuşmadılar o gece pencerenin kenarında otururlarken
28:06
elektrikler kesildi her yer karanlık oldu murat kibritle bir mum yaktı ışık
28:13
çok zayıftı ama o zayıf ışıkta Zeynep bir şey fark etti duvardaki çatlak
28:18
büyümüştü üstünden yağmur suyu sızmış boyayı kabartmıştı cam kenarındaki saksı
28:24
da devrilmişti her şey küçük küçük kırılmış gibiydi zeynep bir anda kalktı
28:31
camın yanına gitti perdeleri açtı yağmur durmamıştı sonra dönüp Murat'a baktı
28:37
bayram geçti değil mi abi dedi murat başını salladı evet dedi zeynep tekrar
28:43
camdan dışarı baktı o zaman artık annem gelmez dedi sesi mumun alevi kadar
28:49
titrekti ve o gece o evde bayramdan geriye kalan sadece cam kırıkları gibi
28:54
dağılmış sessizlikti kimse duymadı kimse fark etmedi ama o ev çocukluğunu bir kez
29:02
daha kaybetti aradan yıllar geçti murat ve Zeynep büyüdü murat hem okudu hem de
29:09
kız kardeşi Zeynep ile babasına baktı kız kardeşini de okuttu bir süre sonra
29:15
onlar da şehre taşınmak zorunda kaldılar her bayram gidemediler annelerinin
29:21
mezarına çünkü Murat annesine söz vermişti mektubunda merak ediyorsunuz
29:26
biliyorum merak etmeyin murat sözünü tuttu kendisine kız kardeşi Zeynep'e ve
29:32
babasına bayramlık aldı annesinin mezarına söz verdiği gibi bayramlıklarıyla geldi son kez Murat'ın
29:39
ve Zeynep'in yaşadığını hiçbir çocuk yaşamamalı daha doğrusu hiçbir çocuk annesiz bayramları yaşamamalı belki de
29:47
anneler hiç ölmemeli anneler ölmesin ne olur ya da anneler bayramlarda geri gelsin
29:55
anneler bayramlarda geri gelsin ki gül kokulu bayramlar yaşasın çocuklar işte o
30:01
zaman bayramlar neşeyle geçer işte çünkü bayramlar anne kollarında tebessüm eden
30:06
çocukların görüşlerinde gizlidir bu hikaye anne özlemi çeken anne şefkatine
30:12
muhtaç ve her bayram annesinin toprağını okşayarak sulayan tüm iyi insanlara
30:17
armağan olsun kendinize çok iyi bakın görüşmek üzere yaşanmış Gerçek Hikayeler
30:23
kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi ihmal etme